- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Assam Ümmetin Kanlı Bedeninde Kanayan Bir Yaradır!
Haber:
Hindistan’ın Assam eyaletindeki Hintli otoritelerin, Müslümanların haklarını ihlal ettiklerine dair çeşitli haberler. (02 Ekim 2021)
Yorum:
Ümmet, Müslümanların diyarlarından birinin yaşadığı bir musibetten dolayı göz yaşlarını tutamazken başlarına başka bir musibet daha gelmektedir. İşte bu şekilde olduğunu görüyorsunuz! Daha dün Gazze ve Mescid-i Aksa, bu ikisinden önce Çin’deki Uygurlar, bunların öncesinde ise Burma'daki Rohingyalılar ve Suriye’de, bu musibetler ile çocukların başlarını ağartan felaketler arasında on yıl boyunca kanamalar devam etmektedir. La havle vela kuvvete illa billah.
Çok kan döküldü ve bununla birlikte mürekkepler gibi çok göz yaşı aktı. Peki İslam ümmetinin halkları, duadan, ilgi duymaktan, yazmaktan, slogan atmaktan ve boykot etmekten başka ne yaptı?
Kesinlikle hayır… İslam ümmetinin halklarının yetenekleri, sadece bununla sınırlı değil;
Zira ümmetin yüz binlerce askerden oluşan orduları var, başta nükleer silahlar olmak üzere devasa silahları var! Sanki onlar bizden biz de onlardan değilmişiz gibi neden ordular yardım konuşmaları ile hitap etmiyorlar?!
Güçlü milletler ve halklar, haklarını kendi elleriyle alırlar ve biz buna açık bir şekilde tanık oluyoruz. Zira bir devlet, çıkarlarını gerçekleştirmek için okyanusları aşıp sözde uluslararası sözleşmeyi çiğnerken, bir devlet başka bir devletteki rakibine suikast düzenlemek için ekip göndermekte, bir devlet diğerine ambargo uygulamakta ve bir devlet diğerini tehdit etmektedir. İşte bunlar, hayati çıkarlarını gerçekleştirme politikalarıdır.
Bize ise sadece zalimlerin uluslararası hukukunu çiğnemememiz dayatılmakta ve bizler de sadece kınama, suçlama, tweet ve hashtag konuşmalarıyla yetinmekteyiz!
İslam’ın, sorunları pratik bir şekilde başarıya ulaştırmadaki metodu, nebevi hidayete göre olmalıdır. Bu bağlamda Aleyhissalatu ve’s Selam, Allah’a Rasulü’ne ve müminlere eziyet eden Beni Nâdir liderlerinden biri olan Ka’b Bin Eşref’in öldürülmesini emretmiştir. Zira Sallallahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurmuştur: مَنْ لِي بِكَعْبِ بْنِ الأَشْرَفِ؛ فَإِنَّهُ آذَى اللَّهَ وَرَسُولَهُ؟ “Kim benim için, Allah ve Rasulü’ne eziyet eden Ka’b Bin Eşref’in işini bitirebilir?” Muhammed Bin Mesleme ve Sahabe Rıdvanullahi Aleyhim’den bir grup bu şerefli görevi yerine getirmek için harekete geçtiler ve kafirin boynunu vurarak bu görevi en güzel şekilde yerine getirdiler. Bu, sirette meşhur bir kıssadır.
Sanki tarihlerinde Harun, Mutasım ve Eyyub’un olduğu bir ümmet değilmiş gibi Müslümanların zihinlerinden ve siyasi konuşmalarından cihad ve zafer hükümleri nasıl da kaybolup gitti hayret verici bir şey?!
Assam ve diğer İslam diyarlarındaki halkımıza maddi ve manevi olarak ilgi duyup destelemekte bir sıkıntı yok. Zira bunlar, Müslümanların duygularıyla sömürgeci kafirin ümmetlerini parçalamak için çizdiği sınırları aştığının en iyi kanıtıdır. Anca en büyük sıkıntı, sorunlarımızı İslam’ın saf ve temiz hükümleri temelinde çözme metodu olan üretken düşünme metodunu kaybetmiş olmamızdır.
Şimdi burada sorulması gereken önemli soru şu: Hindistan’daki Müslümanlara pratik ve etkili bir şekilde yardım etmenin, muhlis bir yöneticinin liderliğindeki cihad yoluyla olacağını söylemek neden bu kadar zor?!
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müh. Usame El-Suveynî - Kuveyt