- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Suudi Arabistan ile İran Arasındaki Ticari İlişkilerin Yeniden Başlamasının Arkasında Ne Var?
Haber:
Birkaç yıl aradan sonra Suudi Arabistan ve İran, yeni bir iş birliği aşaması ve iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin geliştirilmesi çerçevesinde aralarındaki ticari ilişkilerin yeniden başladığını duyurdular. (TRT Arabi-Uydu Kanalı)
Yorum:
İran ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerdeki donukluk, İranlıların Nimr Bakır el-Nimr’in Suudi yetkilileri tarafından infaz edilmesini protesto etmek için Tahran’daki Suudi büyükelçiliğine saldırmalarının ve onu ateşe vermelerinin akabinde Ocak 2016'dan bu yana devam etmektedir. Nitekim Krallık, İran’la olan diplomatik ve ticari ilişkilerini, iki tarafın Irak’ın sponsorluğunda diyalog masasına oturmak üzere anlaştıkları geçen Nisan ayına kadar kesmeye karar vermişti. Bunun sonrasında Riyad ile Tahran arasında Bağdat'ta bir tur mekik görüşmeleri başladı ve sonunda iki ülkenin gerilimi azaltma ve aralarındaki ticaret ve diplomatik ilişkileri yeniden başlatma anlaşmasıyla sonuçlandı. Bunun üzerine 17 Ekim Pazar günü, İran Gümrüğü Sözcüsü Ruhullah Latifi, İran’ın Suudi Arabistan’a ihracatının yeniden başladığını duyurdu.
Suud Krallığı tahtına oturanların açıklamalarına geri dönecek olursak, sadakatlerinin ve ajanlıklarının farklı olmasından dolayı farklı ve çelişkili olduklarını görürüz. Zira İngiltere’nin adamı olan Kral Abdullah İran’ı düşman olarak görmektedir. Nitekim eski ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Münih Güvenlik Konferansı’ndaki müdahalesi sırasında eski Suudi Kralı Abdullah Bin Abdülaziz'i keşfetmiş ve ona, İran’la ilgili tek çözümün nükleer programıyla ilgili bir diyalog başlatmadan önce İran’ı vurmak olduğunu söylemiştir. Bu arada Amerika’nın ajanı Suudi Kralı Salman bin Abdülaziz’in, geçen ay Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda video konferans yoluyla yaptığı konuşmada şunları söylediğini görmekteyiz: “İran komşu bir ülkedir ve onunla ilk görüşmelerimizin güvene dayalı somut sonuçlara yol açacağını umuyoruz.” Ayrıca Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman daha önce şöyle bir açıklama yapmıştı: “İran komşu bir ülkedir ve biz onunla seçkin ilişkiler kurmayı arzuladığımız gibi İran'ın müreffeh bir ülke olmasını istiyoruz.”
Yukarıda belirtilenler aracılığıyla, Amerika'nın Ortadoğu’daki hedeflerini ve çıkarlarını gerçekleştirmek için Suudi Arabistan ve İran da dahil olmak üzere ajanları ve müttefikleri aracılığıyla tüm bölgesel güçlerini seferber etmeye çalıştığı sonucuna ulaşabiliriz. Bu da güçler arasında ekonomik ve siyasi bir yakınlaşma oluşturmak için olduğu gibi bu hedefler arasında Husileri destekleyerek Yemen’deki İngiliz nüfuzunu ortadan kaldırmak için çalışmak da vardır. Peki Yemen halkı, kendilerine, dinlerine, ülkelerine ve kendi evlatlarına karşı kurulan komploları anlamaya yönelik bir bilinç ve idrake sahipler mi acaba? Zira bu şekilde kendisi için savaştıkları şeye bir son verebilirler ve dünya ve ahiretin hayrı için çalışabilirler. Bu da ancak Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmak için Hizb-ut Tahrir’in gençleri gibi muhlis bir şekilde çalışanlarla birlikte çalışmakla olur.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah Kâdî – Yemen