- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Kızıldeniz, Ajan Yöneticiler Nedeniyle Bir Amerikan Gölü Haline Geldi
Haber:
Amerika Birleşik Devletleri Çarşamba günü, yedi yıl sonra ilk kez mayın tarama gemilerinin Kızıldeniz’e girdiğini duyurdu. Bu ise ABD Deniz Kuvvetleri Merkez Komutanlığı’na, ABD Beşinci Filosu tarafından "Twitter"daki resmi hesabına bir tweet ile geldi. Nitekim ABD Donanması şöyle dedi: 18 Ekim’de USS Gladiator (MCM 11) ve USS Sentry (MCM 3) deniz mayın tarama gemilerinin Bab el-Mandeb Boğazı’nı geçtiğini söyledi. Ve şöyle ekledi: “Bu geçiş, deniz mayın tarama gemilerinin yedi yıl sonra Kızıldeniz’e ilk girişidir.” Yemen hükümeti, Husi deniz mayınlarının, ticari gemilerin güvenliğine ve Kızıldeniz ve Bab el-Mendeb Boğazı'nın uluslararası koridorlarında seyrüsefer güvenliğine yönelik oluşturduğu tehlike ve benzeri görülmemiş tehdit konusunda defalarca uyarıda bulunmuştu. Ayrıca Yemen’deki meşruiyeti destekleyen Arap koalisyonu, bu yılın başlarında Kızıldeniz’de Husi milisleri tarafından rastgele dikilmiş 175 deniz mayınının imha edildiğini açıklamıştı. (News Line 21/10/2021)
Yorum:
Amerika Kızıldeniz’i kontrol etmek için, Mısır’da Sisi’den, Selman ve Al-Burhan’dan başlayıp Etiyopya’nın yöneticisi Abiy Ahmed ve kuzey Yemen'deki Husilere kadar Kızıldeniz'i çevreleyen ülkelerin yöneticilerinden yararlanmıştır. Ama buna zemin hazırlayan ve bunun için bahaneler oluşturan yöneticiler olmamış olsaydı, böyle olmazdı. İşte Husiler ve İran’dan ithal edilen mayınlar, Amerika’nın ve Suudi yöneticilerinin önderlik ettiği koalisyon ülkelerinin gözleri ve kulakları önünde bu Amerikan süpürücüleri için bir bahane oluşturuluyor. Dolayısıyla -Amerika’ya ölüm diye kulaklarımızı sağır eden- Husilerin, onu hedef aldıklarını göremiyoruz. Zira drone ve balistik füzeler gibi büyük yeteneklere sahip bir şekilde kuvvetleriyle birlikte Kızıldeniz’de gözlerinin önüne geldiği halde kendilerine çizilen rol gereği hiçbir şey yapamıyorlar! Hadi’nin güçlerine gelince; onların tamamı aynı ihanet içinde olduklarından dolayı daha fazla dış müdahale talebinde bulunmaktadırlar!
Amerika’nın Kızıldeniz’i kontrol etme stratejisi, 1977 yılının Mart ayında, Sudan, Somali, Güney ve Kuzey Yemen gibi Kızıldeniz ülkeleri koalisyonunun da dahil olduğu Kızıldeniz Konferansı’nın orta Yemen'deki Taiz şehrinde yapılmasıyla erkenden başlamıştı. Ama o zamanlar Kuzey Yemen Başkanı İbrahim el-Hamdi tarafından yönetiliyordu ancak İngiltere, el-Hamdi’yi ajanları aracılığıyla öldürerek bu projeyi ortadan kaldırmıştı. Dolayısıyla Amerika, Askeri Konsey aracılığıyla Necd, Hicaz, Mısır, Kuzey Yemen ve Sudan ile Etiyopya’da ajanlarının iktidarda olduğu günümüze kadar İngilizlerin bölgedeki etkisini silip süpürmek için çalışmaktadır. İşte bugün de İslam dünyasının kalbinde tamamen İslami bir göl olan Kızıldeniz’de hiçbir caydırıcı güç olmaksızın gezip dolaşmaktadır. Dolayısıyla Amerika’nın ülkemizin merkezini işgal etmesi, emretmesi ve yasaklaması, savaş gemilerini ve üslerini İslam beldelerinin her köşesine yayması ne kadar da üzücüdür!
İslam ümmetinin başına gelen en büyük musibet, Müslümanların birden fazla devletçiğe bölünmesi ve her bir devletçiğin başında da Batı ajanı bir yöneticinin olmasıdır. Nitekim onlar, kafir Batı’nın bekçiliğini ve hizmetkarlığını yapmakta, sadece kendi koltuklarını korumakla ilgilenmekte, dahası ümmetin düşmanlarına hizmet etmek için yarışmaktadırlar.
Köklü çözüm ise; günahkâr Batı’nın elleri olan bu yöneticilerin devrilmesi ve onların yerine, Allah’ın indirdikleriyle yönetecek, ümmeti ve güçlerini birleştirecek, ümmetin servetlerini ve geçitlerini koruyacak, Amerika’yı, Avrupa’yı ve İslam ülkelerindeki tüm açgözlü ülkeleri kovacak, bununla da kalmayıp Kapitalizmin karanlığından İslam’ın adaletine ve merhametine kavuşmaları için İslam’ı Amerika ve Avrupa yurduna taşıyacak bir yöneticinin getirilmesidir.
Allah’ın izniyle bu olacaktır; zira Hilafeti kurmak ve ümmeti birleştirmek için gece gündüz çalışan Hizb-ut Tahrir gibi muhlis ve bilinçli bir Hizib ve ölmeyen, dahası uyuyan ama yeniden uyanacak ve acılara sabretmeyecek olan canlı bir ümmet vardır. Bunun ötesinde bu, Allah Subhanehu’nun aziz Kitabı’ndaki vaadidir: وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ “Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nur-55] Ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesidir: ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ، ثُمَّ سَكَتَ “Daha sonra da nübüvvet metodu üzere Hilâfet olacaktır. Sonra sustu.” [Ahmed rivayet etti.]
Orduları ve muhlis evlatlarıyla birlikte İslam ümmetini, bu konuda duyarlı olmaya ve Batı’nın, Müslümanların kalbindeki İslam’ı yok etmeyi, onu Hıristiyanlık gibi çarpık bir din haline getirmeyi, sonra da yozlaşmış medeniyetlerini devam ettirmeyi amaçladığını idrak etmeye çağırıyoruz.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Üstad Abdulhâdî Haydar – Yemen