Çarşamba, 25 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Eşcinsellik Batı Ülkelerini Yiyip Bitirmekte ve İslam Beldelerinin Kapılarını Çalmaktadır!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Eşcinsellik Batı Ülkelerini Yiyip Bitirmekte ve İslam Beldelerinin Kapılarını Çalmaktadır!

Haber:

Birkaç gün önce Roma Film Festivali’nde gösterilen “Francisco” adlı belgeselin ardından Papa Francis’in, Arjantin Papa’sının dünyadaki mevcut krizlere ilişkin tutumlarını ve filmin alıntılarından birini ele alan tartışmalı açıklama basına yansıdı. Francis şöyle diyor: “Eşcinsellerin aile içinde olma hakları vardır ve kendi ailelerine ait olma hakları vardır. Hiç kimse ailesinden kovulamaz ve benzer bir sebepten dolayı hayatı karartılamaz. Medeni ortaklıklar için yasamaların olması gerekir ki böylece onlar da bu yasa kapsamına girsinler.”

Yorum

Francis’in bu açık tutumu, “ilerici” olarak ifade ettikleri ve kilise ile bağdaşmayan provokatif açıklamalardan rahatsızlık duyduklarını ifade eden Katolik Kilisesi'ndeki muhafazakâr akımlardan olan muhaliflerini utandırmıştır. Ancak görünen o ki Batı’daki eşcinsellik akımı, Kilise’nin kendisinden daha büyük ve daha etkili bir hale gelmiştir. Hatta yıllar önce Cenevre’de, eşcinsellikle normalleşmenin önündeki en büyük engelin din olduğunu ve bu engeli aşmanın en iyi yolunun din ile eşcinselliği birleştiren eşcinsel örnekleri sunmak olduğunu ifade ettikleri “nasıl eşcinsel ve dindar olunur?” başlıklı bir sempozyum düzenleyerek bu doruk noktaya ulaşmıştır. Bu sempozyuma, din adamı olmasına rağmen eşcinselliğini ilan edenler de dahil olmak üzere Yahudi ve Hıristiyan rahipler de katılmıştır!

Eşcinsellik savunucuları, böyle bir iğrençlik sayesinde suçlarını yasallaştırmaya ve meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar. Ayrıca durumlarının güvenilirliğinin Dünya Sağlık Örgütü tarafından tanınmasını sağladılar ve bunu normal ve zararsız olarak gördüler. Hem de Dünya Sağlık Örgütü’nün raporlarında şu şekilde geçmesine rağmen: “AIDS, uçuk, frengi, bel soğukluğu ve anal kanser gibi bu hastalıklar ve virüsler eşcinseller arasında normalden daha fazla yaygındır.” Daha da önemlisi genel psikiyatri arşivlerinde yer alan Hollanda ekibi tarafından, psikolojik ve ruhsal bozuklukların, intihar ve bağımlılık oranlarının normal insanlara göre yüksek oranlarda eşcinseller tarafından yönlendirildiğine dair birçok çalışma sunulmuştur. O halde Dünya Sağlık Örgütü, eşcinselliğin güvenilirliğini nasıl kabul edebilir?! 

Eşcinsellik savunucuları (veya LGBT olarak anılmaya başlayanlar, LGBT topluluğu, eşcinsellik ve biseksüelliğe atıfta bulunanlar, transseksüel insanlar, bunları destekleyen hareketler ve kuruluşlar, onların eşcinselliklerini kayıtsız şartsız destekleyen, sadece onları desteklemeyi ve onaylamayı yeterli gören insanlar), Birleşmiş Milletler tarafından tanınmayı ve Dünya Bankası’nın finansmanını sağlamayı başarmışlardır. Ayrıca isimleri ve fikirleri, Batı medyasında, edebiyatta, sanatta ve spor sahnesinde zirveye yerleşmiş ve hatta siyaset sahnesine kadar ulaşarak milletvekili, parlamenter, bakan ve parti liderleri olmuşlardır! 

Birçok medya ağı, onlara olan tam desteklerini açıklamış, hayatlarını dramatik ve doğal bir şekilde tasvir etmiş, diziler, filmler ve çizgi filmler aracılığıyla sembollerini ve bayraklarını yükseltmişlerdir. Hatta birkaç gün önce oyuncu Ebu Terika’nın başına geldiği gibi spor ağları ve tüm bunlar, onların varlığını ve normalleşmesini sağlamak ve onlar benzersiz ve nevine münhasır özellikleri olduğu halde onları doğal bir sınıf olarak kabul etmek içindir!

50 yıldır eşcinselliği kınayan, onu çirkin gören ve yasalarla cezalandırılması gereken ahlaki bir suç olarak gören Batı’nın ulaştığı nokta işte budur. Ancak bu suçu meşru bir hak haline getiren ve özgürlük açısından olsa bile eleştirmeye ve kınamaya çalışan herkesi kınayan gelişme, Batı’da eşcinselliği eleştirmeye bir yer bırakmamaktadır. Dolayısıyla tüm bunlar, Batı toplumlarındaki eşcinselliklere odaklanmak için susturma, korkutma ve sindirme politikasıyla çalışan lobilerin varlığını teyit etmektedir. Hatta Avrupalı ​​ve Amerikalı politikacıların seçim kampanyalarının, popüler bir taban ve oy kazanmak için eşcinselliğe ve ondan kaynaklanan her sapıklığın yasallaştırılmasına destek vermekten yoksun olmadıklarını görmekteyiz.

Kafir Batı, eşcinselliği yasallaştırmakla yetinmemiş, dahası yıllardan beri pedofiliyi yasallaştırmaya yönelik sesler yükselmiş ve Batılı hareketler ve örgütler kendilerinden önceki eşcinsellerin yolunu izlemeye başlamışlardır. Hatta mesele, bazı Hollandalı pedofililerin, çocuk pornografisi ve zoofilinin yasallaştırılması çağrısında bulunan siyasi parti kurmalarına kadar ulaşmıştır!

Kafir Batı’nın krizleri, onların ticaretleri ve pislikleri, Fransız Devrimi ile başlayan özgürlüğü ve bunun sonuçları işte bunlardır. Dolayısıyla insan gerçeği değiştirmek için baş kaldırdığında, insanı köleleştirmenin en iğrenç boyutuna başvurmakta ve insani yasalaştırma, kendisini dine yönelteceği korkusuyla fıtrata aykırı hususlara odaklanır hale gelmektedir. Böylece özgürlük çağrıları onlar için bir felaket olmuş ve değerlere ve ahlaka karşı isyan etmek toplumları için asıl tehdit haline gelmiştir. Zira aile kurumu çöktüğü gibi sosyal ilişkiler ve aile kavramı da çökmüş ve hatta insan türünü tehdit eder bir hale gelmiştir. Batılı medeniyetin mirası işte budur.

Bugün “LGBT topluluğu” Batılı ülkeleri yiyip bitirmekte ve uluslararası eşcinsel örgütlenmesine karşı hala güçlü bir kale gibi duran ve onların hahamlarında ve keşişlerinde olduğu gibi İslam’da hevalarını meşrulaştıran bir giriş bulmayan İslam beldelerinin kapılarını çalmaktadır. Ancak Birleşmiş Milletler, insan hakları dernekleri, uluslararası toplum örgütleri, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu, tüm bunlar, bugün Tunus, Lübnan ve Türkiye’de olduğu gibi eşcinselliğin tanınmasının sağlanması, haklarının listelenmesi ve yasallıklarının anayasalara dahil edilmesi amacıyla hükümetlere baskı yapmak için çalışmaktadırlar.

Bugünkü savaş, medeniyetler, kültürler, yasalar ve sözde “LGBT topluluğunun” hamlelerini ve turlarını kendi merkezlerinde yaşaması savaşıdır. Ancak onun ve medeniyetinin sonu, çaldığı ve açmak için acele ettiği kapılar olacaktır. Çünkü ülkemizdeki Kapitalizm, bizim için içinde geçen her şeye ikna olacağımız bir seçenek değildir. Zira Batı kavramı özgürlük reddedilip istenmemektedir. Ancak o, bizim üzerimize zorla ve cebren uygulanan bir kötülük ve köklerini ve kalıntılarını kökünden söküp atacağımız bir köleliktir.

Denildiği gibi, “Kabe’nin de onu koruyan elbet bir Sahibi vardır.” Dolayısıyla bu din de korunmaktadır. Bu yüzden batıl sesler ne kadar yükselirse yükselsin ve ne kadar beslenirse beslensin onlar selin üzerindeki çerçöp gibidirler. Zira iş, eninde sonunda Allah'a aittir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nesrin Buzafiri

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER