Salı, 24 Muharrem 1446 | 2024/07/30
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Devletsiz, Halifesiz ve Çobansız Bir Ümmetin Hali İşte Böyle Olur!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Devletsiz, Halifesiz ve Çobansız Bir Ümmetin Hali İşte Böyle Olur!

Haber:

El-Vefd Gazetesi 12/12/2021 Pazar günü, Mısır Cumhurbaşkanı’nın Afrika İstihbarat ve Güvenlik Hizmetleri Komitesi (CISSA) başkanlarına video konferans yoluyla bir konuşma yaptığını ve bunun Komitenin 17. Konferansının açılış oturumu çerçevesinde gerçekleştiğini bildirdi. Cumhurbaşkanlığı resmi sözcüsü, Cumhurbaşkanı’nın katılan heyetlere selamlama konuşması yaptığını belirterek başta toplumları parçalayan ve ötekinden nefret etmeye çağıran aşırılıkçı fikirleri teşvik etmek adına ulusal devlet kavramlarını yıkmaya çalışan, insanlığı ilerlemeye sevk eden her şeyi engelleyen ve ayrıca Afrika ülkelerinin kalkınma ve refaha ulaşma yollarını da tıkayan çeşitli şekillerdeki sınır ötesi terörizm olmak üzere kıtanın tanık olduğu çeşitli zorluklarla yüzleşmede komitenin rolünü takdir etti. Bu da terörizmin kaynaklarını kurutmak, faaliyetlerini kuşatmak ve kıta halklarını onun tehlikelerinden korumak için “CISSA” da dahil olmak üzere ilgili tüm kıtasal mekanizmalar arasındaki koordinasyonun yoğunlaştırılmasını gerektirmektedir ifadelerini kullandı.

Yorum:

Mısır Cumhurbaşkanı Sisi tüm konuşmalarında, fikirlerinin, Kapitalist nizamının ve sömürgecinin, sadece İslam ümmetini değil, bilakis ülkeleri büyük kapitalistleri göz dikmeye sevk eden büyük zenginliklere sahip tüm mazlum halkların içine yerleştirildiği Sykes-Picot’un ambarlarının ve kafeslerinin ana savunma hattı olarak kendisini Batı’ya pazarlamaktadır. Böylece halkını ve ümmetini Batı’ya boyun eğmekten kurtarmaya çalışan veya bu ambarları yıkarak halkları Batı’nın büyük hapishanelerinden kurtarmaya ve özgürleştirmeye çalışan her muhalif ve karşıt görüşün paketlenip yaftalanacağı terör suçlaması tüm boyutlarıyla yeterli hale gelmiş ve hazırlanmıştır.

Bu nedenle tahtlarını tehdit eden gerçek tehlikeye karşı koymak için ajanlar arasındaki koordinasyon tüm hızıyla devam etmektedir. Bu gerçek tehlike ise genel olarak ümmetin evlatları ve özel olarak da ulusal devleti inkâr edenler ve İslam ümmetini İslam ile hükmedecek tek bir devletin -ki bu devlet, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet’tir- altında birleştirmek için çalışanlardır.

Gerçekte Batı’nın korktuğu terör işte budur. Bu terör ise, ülkemize ve servetlerimize olan tamahkarlıklarını ortadan kaldıracak ve insanların çalınan haklarını ve gasp edilen onurlarını geri iade edecek olan terördür. Bu nedenle Sisi’nin açıkladığı gibi Batı onun kökünü kazımak ve kaynaklarını kurutmak için ajanlarını ve casuslarını seferber etmiştir. Ancak bu imkansızdır. Zira İslam, gerek kendisinden gerek Batı’daki efendilerinden ve gerekse ümmetin özgürlük hırsı karşısında bir duvar olarak korumaya çalıştıkları ulusal devletlerinden daha güçlüdür. Dahası bu, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in döneminden bu yana ümmeti bir araya getiren ve insanlarını kalplerini birleştiren iman gücünden dolayı imkansızdır. Zira İslam akidesi onları, Allah’ın nimeti sayesinde siyahı, beyazı ve kırmızısıyla eşit olan ve takva ve salih amel dışında Arap'ın Arap olmayana hiçbir üstünlüğü olmayan kardeşler kılmıştır. Dahası onları, haklar, görevler ve şerî teklifler hususunda da eşit kılmıştır. Hatta İslam’ın, hükümlerinin ve şeriatının gölgesine sığınan tüm halklara adaleti sağlamış ve din, renk, ırk ve mezhep farkı gözetmeksizin tüm haklarını eşit olarak güvence altına almıştır. Sonra ulus devlet çağrısı yaparak insanların arasını ayıranlar ve asabiyetçiliği ve mezhepçiliği oluşturanlar gelmiştir!

Mısır rejiminin taşıdığı ve halka uyguladığı Kapitalizm, bir toplum inşa edememiş, insanların yozlaşmasını düzeltememiş ve hayatlarının sorunlarını çözememiştir. Aksine toplumu, fikirlerini, değerlerini ve standartlarını yok etmiş ve nefislerde gizli olan her türlü yozlaşma için atmosferler oluşturmuştur. Dolayısıyla o, tüm habis ve yozlaşmış bitkinin büyümesi için tamamen faydacılığın olduğu verimli bir toprak haline gelmiştir. Bu arada İslam, gerçek ideolojisi ve akidesinden kaynaklanan nizamı sayesinde, tek başına toplumları sahih bir şekilde inşa etmeye muktedir olduğu gibi akla kanaat getiren, kalbi rahatlatan ve fıtrata uygun fikirleri ve kanaatleri ile Allah’ın helal ve haramlarının gölgesinde insanlara ilişkilerinin nasıl olacağını, birbirleriyle nasıl muamele edeceklerini ve servetlerinden nasıl faydalanacakları açıklayan değerleri ve ölçüleri sayesinde yaşamı sürdürme ve büyüme gücüne sahip olan gerçek bir kalkınma üretmeye de muktedirdir. Ayrıca tek başına, Batı’ya ve onun ulus devlet denilen yıpranmış varlıklarına bağımlılıktan kurtulmakla başlayıp ülkenin servetlerini yağmalayan Batı’nın Kapitalist şirketlerini sınır dışı etmekle devam ederek insanların sorunları ve krizlerine yönelik tüm sahih çözümlere de sahiptir. Nihayetinde de bu servetleri, İslam şeriatının gerektirdiği şekilde insanlara adil bir şekilde dağıtacaktır. İslam’ın Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’nin altında tatbik edilmesinin gerçek anlamı işte budur.

Ancak bu nizamın tatbik edilmesi, ümmetin sahip olduğu iki hususu gerektirmektedir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in metodu, Medine’de yönetimi nasıl teslim aldığı ve insanlara İslam’ı nasıl tatbik ettiği temelinde İslam’ı tatbik etme keyfiyetini ve yönetime doğru bir şekilde ulaşma keyfiyetini idrak etmiş Hizb-ut tahrir gibi bir grubu gerektirdiği gibi, bu gruba nusret verecek ve Hizb-ut Tahrir ile birlikte, Ensar’ın Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte yaptığı gibi insanların üzerine İslam’ı tatbik edecek ve onu davet ve cihat yoluyla dünyaya taşıyacak bu devleti kuracak güç ve kuvvet ehlini de gerektirmektedir. Böylece Allah’ın vaadi gerçekleşmiş, askerlerine yardım etmiş ve Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in “sonra Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet olacaktır” şeklinde müjdelediği gibi ümmet içerisinde İkinci Raşidi Hilafet Devleti kurulmuş olacaktır.

Ulus devlet, İslam’ın bildirmediği ve onaylamadığı çökmekte olan bir kavramdır. Dolayısıyla İslam Devleti, sınırları kökünden söküp atacak, mezhepçiliği, asabiyetciliği ve tüm cahiliye davetçilerini ortadan kaldıracak ve İslam akidesinin bağı olan tek bir bağ kuracaktır. Böylece Müslümanlar, aralarında sınırların ve kendilerine meydan okuyan devletlerin olmadığı diğer insanlar dışında tek bir ümmet olacaktır. Dahası onlar, Allah’ın risaletini tüm insanlara tebliğ etmekle emredilmişlerdir. Böylece bu din, gece ve gündüzün ulaştığı her yere mutlaka ulaşacak, onun girmediği topraktan veya yünden yapılmış (çadır) hiçbir ev bırakmayacak ve bu dinin girişiyle, aziz olanı aziz, zelil olanı da zelil kılacaktır. Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’den İslam ümmetinin boynundaki bir emanet olarak taşıdığı İslam risaleti işte budur. Ayrıca İslam ümmeti, Allah yeryüzüne ve onun üzerindekilere varis oluncaya kadar bu risaleti insanlara tebliğ etmekle, onu tatbik etmekle ve insanları tüm hükümlerine bağlı kılmakla mükelleftir. Ancak İslam, bir devlet olmaksızın tatbik edilemez ve Müslümanların devleti de tek bir yöneticinin yönettiği tek bir devlettir. Hakeza Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem o devleti kurmuş ve kendisinden sonra hidayet üzere olan Raşid Halifeler de onun yolunu takip etmişlerdir. İşte böyle olması gerekir ve Allah’ın izniyle bu vaat, kesinlikle olacaktır. Zira bunun için nefislerini Allah Azze ve Celle’ye ucuza satan Kenane ordusundan sadık müminlerin önderliğinde Allah Azze ve Celle’yi tasdik eden samimi bir nusretten başka bir eksik yoktur. Böylece Batı’nın iplerini boyunlarından kesip atacakları gibi bu sistemi tüm araç ve rumuzlarıyla birlikte kökünden söküp atacaklar, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’nin kurarak Allah’ın vaadini yerine getirecekler ve böylece de Allah’a, Rasulü’ne ve şeriatına nusret vermis olacaklardır. Umulur ki Allah onların satışlarını kabul eder de onlara bu dünyada nusret ve iktidar, ahirette de izzet ve onur bahşeder. Ey Allah’ım, bir an önce nasip et.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اسْتَج۪يبُوا لِلّٰهِ وَلِلرَّسُولِ اِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْي۪يكُمْۚ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِه۪ وَاَنَّهُٓ اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Ey iman edenler! Sizi hayat verecek şeylere çağırdıklarında Allah ve resulünün çağrısına uyun ve şüphesiz bilin ki, Allah kişi ile kalbinin arasına girer. Unutmayın ki, O’nun huzuruna götürüleceksiniz.
[Enfal Suresi-24]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Said Fazıl - Mısır

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER