- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Demokratik Yöneticilerden Güçlü Bir İrade Ortaya Koymaları Asla Beklenilemez!
Haber:
2018 yılında öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı davası Suudi Arabistan'a devredildi. Cinayet dosyası kapatılarak, Riyad'a gönderildi. (Ajanslar)
Yorum:
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'a karşı muhalif yazılarıyla tanınan gazeteci Cemal Kaşıkçı, 2 Ekim 2018'de, evlilik işlemleri için girdiği Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda vahşice katledilmişti. Bu cinayet davasına bakan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi sürpriz bir kararla dosyanın Suudi Arabistan'a devrine karar verdi. Bu konuda Adalet Bakanlığı’nın da dosyanın Suudi Arabistan’a devri konusunda olumlu görüş beyan etmesiyle cinayet dosyası Riyad’a gönderildi.
Aslında Kaşıkçı davasını Suudi Arabistan’a devretmek faillerin yani katillerin eline cinayet dosyasını teslim etmek demektir. Başka bir söylemle dosyanın bir daha açılmamak üzere üzerinin örtülmesi demektir.
Halbuki bu cinayetle ilgili daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Unutulmamalıdır ki bu cinayet Türkiye toprakları içinde gerçekleşti. Kimse bu meselenin kapatılacağını aklından dahi geçirmesin" demişti.
Yine Cemal Kaşıkçı cinayeti ile ilgili konuşan Erdoğan, "Bunun failinin kim olduğu bana göre belli. Biz ses kayıtlarından şunu da öğrendik, gelenlerin içinde şu andaki Veliaht Prens'in en yakınında olanlar bu işin aktif rol üstlenicisi. Aldığı talimatı yerine getirenler orada. İpe un serdiler, bilgiyi İstanbul Başsavcısı'na vermediler. Çünkü fail ortada, bunu biliyorlar. Yardım yataklık yapan da yanında" diyerek bizzat Riyad’ı cinayetten sorumlu tutmuştu.
Peki ne oldu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemleri 180 derece değişti. Gerçi biz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu tür makas ve söylem değişikliklerine birçok defa şahit olduk.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Amerika’nın talimatı ve Riyad’dan gelecek 3- 5 milyar dolar için davanın üzerini kapattı. Aynen daha önce de Mavi Marmara davasını kapatmış ve 10 Türk vatandaşını uluslararası sularda katleden gasıp Yahudi varlığının terörist saldırısının üzeri örtülmüş ve faillerin ceza almasının önüne geçilmişti.
Yine aynı şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilişkilendirilen BAE (Birleşik Arap Emirlikleri) ile, Muhammed Mursi’yi darbeyle indirip binlerce Müslümanı katleden Sisi rejimiyle ve Filistin’i işgal eden gasıp Yahudi varlığıyla hızlı bir şekilde arayı düzeltip, sıcak mesajlar vermeye başladı. Bu cürümlerle yetinmeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, çoluk çocuk demeden bir milyona yakın Müslümanı katleden, onları yurtlarından süren zalim Esed rejimi ile de ilişkileri düzeltmek için girişimlerde bulunduğu da medyaya yansıdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önce gürleyip sonra bir türlü yağmaması onun yönetim iradesindeki zafiyetini ve zayıf bir iradeye sahip olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Erdoğan’ın bu tür zikzakları, söylemlerindeki bu tür u dönüşleri onun tam bir makyavelist düşünceye sahip olduğunu göstermektedir. Nitekim geçmişte de “Gerekirse iktidar için papaz elbisesi bile giyerim” demişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemlerindeki bu u dönüşünü ve zayıf iradesini yansıtan hadiselerden bir tanesi de casusluk iddiasıyla suçlanan ve bir dönem cezaevinde kalan Amerikalı rahip Brunson’la alakalı idi. Rahip Brunson’la ilgili olarak Erdoğan “Papazı verin' diyorlar. Bir papaz da sizde var, bize verin, yargılayalım, biz de onu size verelim” demişti. Fakat yine bu sözlerinin üzerinden çok geçmeden rahip Brunson, ABD eski başkanı Trupm’un talebiyle serbest bırakılmıştı. Yine aynı şekilde Erdoğan’ın zayıf iradesini Almanya’nın talebi üzerine serbest bırakılan gazeteci Deniz Yücel davasında da gördük.
Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan, çıkarlara ve siyasi konjonktüre göre hareket eden pragmatist bir zihniyete sahiptir. Halbuki söylenen sözlerin arkasında durabilmek beraberinde güçlü bir irade gerektirir. Maalesef bu da demokratik karakterdeki yöneticilerde olmayan bir özelliktir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Yılmaz ÇELİK