- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Ukraynalılar İçin Yiyecek ve Barınak, Müslümanlar İçin de Kıtlık ve Yerinden Edilme!
Haber:
Bugün Arap Haber Ajansı (El-Cezire), hiçbir Batılı haber ajansının önemli görmediği şu haberi yayınladı: “Aileler, Birleşmiş Milletler’in Suriye’nin kuzey batısına gıda yardımını azaltmasından korkuyorlar.” Dünya Gıda Programı’nın bir sözcüsünün şu şekilde bir açıklama yaptığı aktarıldı: “Bu, Suriye’nin kuzey batısı için, Mayıs 2022’den itibaren yemek sepetinin kişi başına 1.300 kaloriden 1.170 kaloriye düşeceği anlamına geliyor. Bu da, Suriye’de gıda güvensizliği ile karşı karşıya kalan 12 milyon insanın bir kısmını oluşturan yaklaşık 1,3 milyon insanı etkileyecektir.”
Yorum:
Suriye'de yerinden edilmiş mülteciler yıllardır açlıktan ölüyorlar, çadırlarında soğuktan, hastalıktan ölüyorlar, yardım kırıntıları ile yaşıyorlar ve şimdi de tüm bunlar azalacak. Mülteciler arasında Batıya sığınanlar, fiilen Batı’ya ulaştıklarında karmaşık bir şekilde karşılandılar; zira Almanya ilk başta kapılarını kısa bir süreliğine açtı, ancak kısa bir süre sonra yayılan ırkçılık dalgaları çitlerin dikilmesine ve kara sınırlarının kapanmasına yol açmıştır. Ardından Esad’ın kana susamış zulmünden kaçan mülteciler küçük teknelerle denize açıldılar, birçoğu boğuldular ve Avrupa Birliği gemileri, mültecilerin teknelerinin Avrupa kıyılarına inmelerini önlemek için onları denize iterlerken görüntülendiler. Mülteci sayılarının artmaya devam etmesi ve çocukların boğulduğuna dair rahatsız edici sahnelerin ortaya çıkmasıyla birlikte, Avrupa politikaları daha akıllı hale geldi ve mültecilerin Kuzey Afrika kıyılarını terk etmelerini vahşice engelleyerek kirli işlerini yapmaları için Kuzey Afrika hükümetleriyle karanlık anlaşmalar yaptılar. Ayrıca mültecileri Türkiye’de tutmak için Türkiye ile de anlaşmalar yapıldı. Daha sonra Avrupa Birliği ile Türkiye arasında diplomatik gerilimlerin patlak vermesiyle birlikte mülteciler sırayla dizginlenen ve serbest bırakılan siyasi bir futbol maçı haline geldiler.
Rus işgalinin vahşetinden kaçan Ukraynalı mültecilerin karşılanması arasında olan çelişki bundan daha büyük olamazdı. Zira bir hafta önce, İngiltere İçişleri Bakanı Priti Patel, İngiltere’ye sadece 12.000 Ukraynalı mülteci geldiği için özür diledi ancak Başbakanı Boris Johnson dün, Kanal’dan İngiltere’ye geçecek mültecilerin, soykırım ve yolsuzluğun nam saldığı bir ülke olan Ruanda’ya gönderileceğini ve bu mültecilerin çoğunluğunun Müslüman olacağını açıkladı.
Bu farklılıklara rağmen Suriyeli sığınmacıların çadırlarındaki akıl almaz açlığa daha çok dikkat çekilmelidir. Dahası onlar ve görünmez Filistinliler, Batı silahları tarafından körüklenen eşi görülmemiş bir insani felaketin yaşandığı Yemen’deki savaşın aç kurbanlarına eklenebilir. Evet, Filistinliler, Kudüs'teki Mescid-i Aksa’da namaz kılarken 150’ye yakın kişi dövülerek, gaz verilerek, ses bombalarıyla ve plastik mermilerle yeterince öldürülür veya yaralanırsa manşetlere çıkıyorlar ancak çekmiş oldukları acı genellikle hiç kimse tarafından fark edilmiyor. Her zaman öyleydi ama Ukrayna’daki savaş Batı’nın ikiyüzlülüğünü iki katına çıkardı. Zira Ukrayna’nın Rusya ile savaşması için Javelin tanksavar füzeleri ve Stinger uçaksavar füzeleri, ancak Filistinlilerin kendilerini savunması için “Stinger” veya “Javelin” yok! Dahası tıpkı Birleşmiş Milletler’in Suriyeli mülteciler için fonları olmadığı gibi Filistinliler için de mülteci programları kısıtlanırken, Ukraynalılar için her gün devasa insani ve askeri yardım paketleri hazırlanmaktadır. Bu, farklılıkların sadece küçük bir kısmıdır. Ayrıca Batı, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklediğini iddia ediyor ancak ya doğrudan işgal yoluyla ya da Golan Tepelerinin Yahudi varlığı tarafından ilhak edilmesi gibi dostlarının kazanımlarını tanımak yoluyla İslam beldelerinin mafsallarını birkaç kez parçalamıştır. Peki Müslümanların bu tür farklılıklara öfke duyması gerekmiyor mu?
Batı ideolojisi, teoride kadın erkek eşitliğini kabul eder. Ama gerçekte bu, modern Avrupa’nın başına bela olan etnik eğilimleri aşacak kadar güçlü değildir. Nitekim Avrupalı politikacılar insanlıktan ve ortak insan ideallerinden bahsettiklerini ve dünyanın karanlık güçlerine karşı iyiliğin savunucusu olduklarını iddia ediyorlar. Ancak pratikte siyah ve beyazı eşit kılabilecek tek şey İslam’dır. Bu yüzden kaçınılmaz Avrupa eşitsizliğine içerlemek yerine, Batılı hükümetlerin kendilerini kesinlikle olmadıkları ve asla olmayacakları bir şey gibi göstermeye yönelik utanç verici ve alaycı girişimlerini, görmemiş olanlara göstermek yeterli olacaktır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Abdullah Rubin