Çarşamba, 25 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Mısır Rejimi Laikliğin Değerlerini Koruyor ve İslam’ın Değerlerini Yok Ediyor!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Mısır Rejimi Laikliğin Değerlerini Koruyor ve İslam’ın Değerlerini Yok Ediyor!

Haber:

12/4/2022 Salı günü el-Masri Gazetesi Şeyh Muhammed Salih El-Müneccid’in, ister Müslüman olsun, ister kâfir olsun, yolculuk, hastalık ve benzeri bir mazereti olmaksızın gündüz yenileceğini bilen veya zannı galibine göre yenileceğini düşünen birinin Ramazan’da gündüzleri yiyecek satmasının haram olduğuna dair fetvasının metnini yayınladı ve Nevevi Rahımehullah’ın (muhakkiklerin ve çoğunluğun üzerinde olduğu sahih mezhep, kâfirlerin şeriatın fürularının muhatabı olduklarını ve Müslümanlara ipeğin haram olduğu gibi onlara da haram olduğunu söylediği ve buna da Allahu Teala’nın şu kavlini delil getirdiği: مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ * قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ * وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ * وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ * وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ * حَتَّى أَتَانَا الْيَقِينُSizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? Onlar şöyle cevap verirler: “Biz namaz kılanlardan değildik;Yoksulu doyurmuyorduk;(Günaha) dalanlarla birlikte biz de dalıyorduk,Ceza gününü de asılsız sayıyorduk,Sonunda bize ölüm geldi çattı.” [Müddessir 42-47] Ve şu kavlini delil getirdiği: وَالَّذِينَ لَا يَدْعُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهاً آخَرَ وَلَا يَقْتُلُونَ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَا يَزْنُونَ وَمَن يَفْعَلْ ذَٰلِكَ يَلْقَ أَثَاماًYine onlar ki, Allah ile beraber (tuttukları) başka bir tanrıya yalvarmazlar, Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan, günahı(nın cezasını) bulur;”) şeklindeki sözünden bahsetti. Aynı gün Vatan, vatandaşlar arasında fitne ve ayrımcılığı körüklediğini düşündüğü fetvayı tartışmak üzere Masri el-Yevm’in yüksek medya temsilcisini davet ettiği haberini yayınladı.

Haber:

Ramazan ayında gündüzleri yiyecek satmanın mubah veya haram olması konusundaki tartışma ve ihtilaf bir yana bizler, söylemini yenileme bahanesiyle rejimin bizzat öncülük etmiş olduğu akide, hükümler ve değerler olarak İslam’a yönelik şiddetli bir saldırı ile karşı karşıyayız. Aslında bunlar, İslam’ın söylemini çarpıtma ve terimlerini Batı’nın memnun olduğu yeni yorumlarla yorumlama ve İslam düşmanlarına teslimiyeti ve boyun eğmeyi reddeden İslam’ın fikir ve hükümlerine engel olmaksızın servetlerimizi ve zenginliklerimizi yağmalamak için Batı’nın ülkemizdeki varlığını koruma ve meşrulaştırma girişimleridir.

Bu tartışmanın başlangıcını gözlemleyen birisi, bunun belki de gazetenin kasıtlı olarak fetva metnini yayınlamasıyla olmadığını, aksine ünlü bir restoranın gayrimüslim bir kızın akşam ezanından önce yemek yemesini engellemesini, sonra ayrımcılık ve ırkçılık bahanesiyle bu restorana karşı kamuoyunu kışkırttığını yayınlamasının ardından olduğunu görecektir. Zira fetva metni ile üzerine odaklanılan şey aynıdır. Sanki burada kastedilen, İslam’ı ırk ayrımcılığı yapmakla ve kavramlarının modası geçmiş olup vakıaya uygun yeni bir anlayışa ihtiyaç duymakla suçlamaktır. Kesinlikle şimdi bunu bize yorumlamak isteyenler, gece gündüz ekranlara ve sosyal medya sitelerine kinlerini kusan Laik bir cuntadır. Bu laik cuntanın başında da İslam’a ve fikirlerine açıkça saldıran ve İslam’ın hükümlerinin ortadan kaldırılmasına çağıran Faten Amal Harbi dizisinin yazarı kiralık kindar İbrahim İsa gelmektedir. Ayrıca bu adam, aynı gün Laiklik değerlerini korumak için harekete geçen medyanın hiçbir sansür uygulamaksızın her seferinde rejimi ve İslam düşmanlığını ifşa ederek yeni bir aptallıkla karşımıza çıkmakta ve devletin İslam’a yönelik saldırı politikasına uygun hareket etmektedir. Bu arada dizi, Ramazan ayının başlangıcından bu yana İslam’ın imajını bozan şeyleri sunmakta ve Ezher’in gerçek bir eylemi olmaksızın İslam’ın hükümleri çarpıtma ve tahrife maruz kalmaktadır. Aksine Ezher, bazı alimlerinin bir şekilde harekete geçtikten ve insanların iletişim sitelerinde dizinin toplumda yaydığı zehirleri ve İslam’a ve fikirlerine yönelik hakaretini kınadıktan sonra çekingen bir şekilde harekete geçmiştir. Ancak Ezher’in eylemi, devleti temsil eden ve devletin değerlerini İslam’ın değerlerine üstün kılan medyanın büyük eylemi gibi olmamıştır. Nitekim bugün el-Masri’nin özür dilemesine rağmen İslam’a hakaret eden ve Ezher ülkesi Mısır’daki insanların akidesine meydan okuyan diziler yayınlanmaya devam etmiştir. 

Buradaki esas nokta, sistemin yönettiği ülkedeki değerlerini korumasıdır. Çünkü ülkemizi, Liberal Laik Kapitalizm yönetmektedir. Dolayısıyla o da kendi değerlerini korumakta ve kendisini koruyacak ve hükümlerine yardım edecek bir devleti olmayan İslam’ın değerlerine meydan okumaktadır. Nitekim Allah onlara rahmet eylesin, bizim devlet ve devlet adamlarımız varken, İslam Devleti’ndeki kızlarımızın ahlakını etkilemesin diye Fransa’da dans edilmesini yasaklamışlardı. Allah için Sultan İkinci Abdulhamid Rahımehullah’ın şu meşhur sözüne bir bakalım; zira Fransa, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e hakaret eden bir tiyatroyu sergilemek üzereyken doğrudan bir emirle bunu yasaklamış ve şöyle demiştir: “Vallahi şayet Fransa bunu yaparsa, Fransa’yı başına yıkarım.”

Evet, ümmetin, İslam’ı tatbik edecek, İslam’ın değerlerini ve fikirlerini koruyacak, İslam’ın mefhumlarıyla dalga geçmeye, onu hakikati dışında tevil etmeye ve uygulanabilir bir yaşam tarzı olması bakımından İslam’ı pratik hakikatinden ve siyasi vakıasından uzaklaştırmaya çalışanların ellerini koparacak olan bir devlete ihtiyacı vardır. Bu nedenle Ezher, adamları ve alimlerinin tamamının, kendilerini bu rejimden uzaklaştırmaları gerekir. Dolayısıyla Kapitalist Batı’nın değerlerini ve fikirlerini İslam’a sokan anormal fikirlerin etkili gerekçeleri ve destekleyicileri olarak bu rejimin bir parçası olmamalıdırlar. Böylece insanları hak yoldan saptıran bir kaynak olmamalı, aksine kendilerini bu sistemden ve onun fesat ve ifsadından kurtarmak için acele etmeleri, İslam projesini Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’nde uygulamak için insanları İslam’ın projesini benimsemeye çağırmaları, Kenane ordusu içerisindeki ümmetin muhlis evlatlarını, bu zalim rejimin elinden tutmaya ve onu kökünden söküp atarak hakka döndürmeye, liderliği ve yönetimi, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’nde İslam’ı gerçekten uygulamaya muktedir olan ümmetin muhlis evlatlarına teslim etmeye teşvik etmeleri gerekir. Ey Ezher’in adamları ve ey Mısır’ın alimleri işte sizin göreviniz budur. O halde zalimlere yardım ederek ümmetinizi yalnız bırakmayın. İyin bilin ki Hizb-ut Tahrir olarak bizler sizlere nasihat ediyoruz ve yöneticilerin mallarının size hiçbir fayda sağlamayacağı ve Kavi ve Cabbar olan Allah’ın Sultanı karşısında onların hakimiyetlerinin sizleri koruyamayacağı kıyamet günündeki şahitlerin huzurunda sizinle tartışacağız. Size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını çok iyi görendir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasulü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Said Fazıl

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER