- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Ey Allah’ın Süvarileri Binin (Atlarınıza), Ey Allah’ın Arzı Şahit Ol!
Haber:
14 Ramazan Cuma günü şafak vakti, Müslümanları taciz etmeleri için bir dayanak oluşturup bir gerçekliği empoze etme girişiminde bulunarak yerleşimcilerin Mescid-i Aksa’ya saygısızlık etme ve kurban kesme tehdidi ışığında Mescid-i Aksa’yı basan Yahudi varlığının korkak askerleri, namaz kılanlara, itikafta olanlara ve murabıtlara cop ve gaz bombalarıyla saldırdılar, camiyi kirlettiler, postallarla halısını çiğnediler, namaz kılanların uzuvlarını kırdılar ve kadınlara saldırdılar.
Ürdün’deki rejim, Dışişleri ve Gurbetçi İşleri Bakanlığı lisanı üzerinden bu sefer sadece “en güçlü ifadelerle” kınamaya çalıştı! Ayrıca Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Heysem Ebu el-Ful şöyle dedi: “Mescid-i Aksa’ya / Haram-ı Kudüs-ü Şerif’e baskın düzenleyerek ona ve ibadet edenlere saldırmak apaçık bir ihlaldir. Ayrıca “İsrail” otoritelerinin polisi ve özel kuvvetleri derhal Haram’dan çıkarma talebinde bulunması kınanması gereken ve kabul edilemez bir davranıştır.”
Cumartesi günü Fas, Dışişleri Bakanlığı, Afrika İş birliği ve Faslı Gurbetçiler güçlü bir kınama ve eleştiride bulunarak şöyle demiştir: “Mübarek Ramazan ayında Mescid-i Aksa’nın kutsallığına ve İslam ümmetinin vicdanındaki yerine yönelik bu açık saldırı ve sistematik provokasyon, kin, nefret ve aşırılık duygularını güçlendirecek ve bölgede barış sürecini yeniden canlandırma şansını ortadan kaldıracaktır.” Ayrıca Fas Krallığı’nın Birleşmiş Milletler ve uluslararası topluma çağrıda bulunduğu açıklamada şöyle geçti: “Savunmasız Filistin halkına ve kutsallarına yönelik bu ihlal ve saldırılara son vermek için acil müdahale edilmelidir.”
Yorum:
Bu saldırının, Yahudi varlığının başkanı Isaac Herzog’un geçen ay, biri Mescid-i Aksa üzerindeki Haşimi koruyuculuğunu diğeri de Filistin davasının tarihi manevi boyutunu temsil eden Ankara ve Amman’a yaptığı iki resmi ziyaretle aynı zamana denk gelmesi dikkat çekicidir! Mescid-i Aksa’nın basılmasına karşı resmi makamların verdiği donuk ve utanç verici tepkilere baktığımızda, öncelikle ajan rejimlerin Yahudi varlığına yönelik hesapsız sıkıntı verme çemberinin dışına çıkmamak ve buna Yahudi varlığıyla resmi normalleşmelerin ilan edilmesini eklemek için utanarak kullandıkları ifadelerin kınama, inkar ve eleştiriden öteye geçmediğini görmekteyiz.
Bu yöneticilerin Müslümanların en önemli meselelerinden biri söz konusu olduğunda hareketsiz kalmaları yeni bir şey değildir. Evet, yeni bir şey değildir. Zira onlar Filistin’in değil, aksine işgal altındaki tüm Müslüman ülkelerin her karışını özgürleştirecek silahlara ve güce sahiplerken hep birlikte, bu saldırıları durdurmak için müdahalede bulunulması ve gerekenin yapılması amacıyla bu mutant devletin kurulmasının ve tanınmasının arkasında olan Birleşmiş Milletlere ve uluslararası topluluğa şikayet etmek üzere birleşmişlerdir. Uluslararası topluluğa yapılan çağrıların tekrar edilmesi, aldatmadan başka bir şey değildir ve önceki on yıllarda olduğu gibi hiçbir işe yaramayacak ve kılını dahi kıpırdatmayacaktır.
Ümmetin ordularının, Filistin’e yardım etmek, Mescid-i Aksa’yı kurtarmak ve Müslümanların ve onların davalarının önünde duran bu ajan zayıf rejimleri kökünden söküp atmak için harekete geçmesi gerekir. Zira bunun dışındaki herhangi bir yaklaşım sorunu çözmeyecek, aksine sorunun ömrünü uzatacağı gibi daha da karmaşıklaştıracak ve bodurlaştıracaktır.
Bu nedenle Hizb-ut Tahrir olarak bizler, hiç bıkıp usanmadan Ürdün, Türkiye, Mısır, Sudan, Cezayir, Endonezya, Pakistan, Hicaz ve diğer Müslüman orduların içerisindeki kardeşlerimize çağrımızı yapmaya devam edeceğiz: Haydi Aksa’nıza yardım edin ve Beytu’l Makdis’i kurtarın. Haydi ey Müslümanların subayları, Yahudi varlığını kökünden söküp atın ve Kerim Rasulümüz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Mesra’sını kurtarın. Haydi Yahudilerin bu yapay gücünü kırın ve onların kibrine bir son verin. Zira sizler, güç, kuvvet ve onur sahibi insanlarsınız.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انفِرُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الأَرْضِ أَرَضِيتُم بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الآخِرَةِ إِلاَّ قَلِيلٌ “Ey iman edenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda savaşa çıkın!" denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Dünya hayatını ahirete tercih mi ediyorsunuz? Fakat dünya hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır.” [Tevbe 38]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Rana Mustafa