- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Tunus, Cumhurbaşkanının Diktatörlüğü İle Partilerin Diktatörlüğü Arasındadır!
Haber:
Cumhurbaşkanı Kays Said’in yeni anayasa hazırlama ve referandum yapma planına ve kendi deyimiyle hainleri dışlayan bir diyalog çağrısına Tunus kurum ve partilerinden birbiri ardına eleştiriler geldi. Eleştirmenler, önceden karar verilmeden gerçek bir diyalog talebinde bulundular.
Tunus Genel İşçi Sendikası TGİS Genel Sekreteri Nureddin et-Tebubi, sendikanın Cumhurbaşkanının çağrısına yönelik tutumunu yineledi ve büyük ulusal seçenekler üzerindeki fikir birliğinin, zorla veya oldubittiye getirilerek dayatılamayacağını söyledi. (El-Cezire)
Yorum:
Cumhurbaşkanı Kays Said’in, sürecin liderliğini elde etmek için ülkeyi istisnai karar ve kararnamelerinin insafına bıraktıktan sonra gizemlerle dolu bir yolda yürüdüğü gayet açıktır. Ancak onun demokrasinin cansız bedenini diriltme ve Bin Ali döneminden bu yana parlaklığını yitiren Laik Cumhuriyet sistemini yaşatma yolunda yürüdüğü ve halklarını dönüşüm ve değişimle aldatan diğer yöneticilerden farkı olmadığı bilinmelidir.
Sorun şu ki; Kays Said’in iktidarı tekelleştirme seçeneğini ve önceden hazırlanmış diyalog ve referandum sonuçlarını reddeden partiler ve kuruluşlar, Batı’ya mutlak bağımlılık durumunu sürdüren Laik yönetimin altında İslamcıları da dahil ederek bizi aynı “milli eşek” meydanına ve onun sahte konsensüsüne döndürmek istiyorlar. Dolayısıyla bu, Kays Said’in Kapitalist ekonomik sistemin uygulanmasını dayatmak için çağrıda bulunduğundan çok farklı değildir ki bu da durumu daha da kötüleştirecektir.
Bu bağlamda, siyasi partilerin varlığını savunma bayrağını taşıyan işçi sendikasının tutumunun, siyasi partilerin kapatılmasının ardından Cumhurbaşkanlığı yanlısı hamlesinin, başta İşçi Sendikası ve Araf Örgütü olmak üzere siyasi sahnenin şekillenmesinde daha önce önemli rol oynayan büyük örgütleri dışlamak olduğunun tam olarak anlaşılması gerekiyor.
Sonuç olarak istisnasız herkes, yönetimde Laik ve ekonomide Liberal bir modele doğru ilerliyor. Dolayısıyla onlar, bizzat demokratik puta odaklanılması için halka, mutlak bireysel yönetim ile uyumlu partilerin yönetimi arasında bir seçim hakkı sunuyorlar. Diğer bir ifadeyle insanlara, bireyin diktatörlüğü ile partilerin diktatörlüğü arasında bir seçim hakkı sunuyorlar. Neticede bu, ister başkanlık ister parlamenter yönüyle olsun bizzat Laik Cumhuriyeti koruyan şekli bir mücadeledir. Zira her ikisi de dini insanların hayatından ve ilişkilerinden ayırmalarının yanı sıra aynı zamanda Batı’ya tam bağımlılık durumunu sürdürmektedirler.
Her kim kurtuluş yolunda yürümek istiyorsa, bu rejimin yıkılmasını tamamlamak ve onun ömrünü uzatma cürmüne ortak olmak yerine onun enkazı üzerine İslam Devleti’ni kurmak için çalışmalıdır. Zira belanın başı ve sefaletin sebebi bu yozlaşmış rejimdir.
Allahu Teala şöyle buyurmuştur: فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقَى * وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكاً وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى “Artık benden size hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht olmaz. Ve kim Benim zikrimden yüz çevirirse, o taktirde mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim dar bir hayat vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.” [Tâhâ 123-124]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mühendis Visam Atraş – Tunus