Haber-Yorum

Baskıcı Rejimler ve Yozlaşmış Medya, Vahşi Bir Despotluk Döngüsünde Birleştiler!

Haber:

Etiyopyalı yetkililer geçen hafta, aktivistlerin basına ve bağımsız medya kuruluşlarına yönelik “korkunç ve benzeri görülmemiş” yeni bir baskı kampanyası olarak nitelendirdiği eylemde en az 19 gazeteciyi tutukladılar. En son tutuklama dalgası 19 Mayıs’ta, yetkililerin Amhara bölgesi ve başkent Addis Ababa’da medya alanında çalışan en az 11 gazeteci ve medya mensubunu gözaltına almasıyla başladı ve tutuklular arasında tanınmış gazeteci ve Amharca dilinde yayınlanan Fitih dergisinin editörü Temisgin Desalegn de vardı. [Ulusal Medya Grubu]

Yorum:

Gazetecilere, aktivistlere ve diğer eleştirmenlere yönelik baskılar, Başbakan Abiy’in 20 Mayıs’ta “vatandaşları korumak ve ulusun hayatta kalmasını sağlamak için” bir “kanun uygulama sürecine” ihtiyaç olduğunu vurgulamasından birkaç gün sonra geldi.Daha geniş bir kampanya kapsamında Amhara bölgesindeki güvenlik yetkilileri, geçen hafta 450’den fazla kişinin tutuklandığını duyurdular.

Etiyopya, "ifade ve basın özgürlüğü" konusundaki uluslararası yükümlülüklerine uymadığı için küresel kınamayla karşılaştı. Zira 24 Mayıs 2022 Salı günü ABD, Etiyopya’nın büyük bir tutuklama kampanyasında gazetecileri hedef almasından duyduğu endişeyi dile getirdi. Ayrıca Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ned Price, devam eden ateşkesi ve savaşın parçaladığı kuzeye insani yardım gönderilmesindeki ilerlemeyi memnuniyetle karşılarken aynı zamanda hem internet hem de bunun dışındaki basın özgürlüğünün korunması çağrısında bulundu...

Kapitalist laik rejimlerin, sözde basın özgürlüğünü ihlal etmek anlamına gelse bile suçlarını ifşa eden eleştirmenleri susturmak için mümkün olan her yolu kullanması şaşırtıcı değildir. İroni olan basın özgürlüğünü ihlal ettikleri için Afrika ve İslam beldesindeki kuklaları ilk eleştirenler Batılı politikacılar oluyor ama aynı şeyi Yahudi varlığı yaptığında sessiz kalıyorlar. Etiyopya ve genel olarak Afrika, Abiy Ahmed’in baskıcı yönetimi yoluyla savaşların çıkmasında bizzat parmağı olan ABD gibi Batılı ülkelerin suçuna yönelik bir modeli temsil etmektedir.

Demokratik toplumun temellerinden biri olan basın özgürlüğüne gelince; haberler, bilgiler, fikirler, yorumlar ve görüşler incelenip dağıtılır ve yetkililer muhasebe edilir.Ama demokraside durum böyle değildir. Zira itibar edilen özgürlükler ve değerler, ihlaller maruz kalmaktadır. Dolayısıyla basın medyası veya ifade özgürlüğü sadece hükümete yanlısı olduklarında cezalandırılmaz ve bunun aksi olan bir şey de kabul edilemez. Öte yandan demokratik rejimler, basın özgürlüğü bahanesiyle İslam ile alay edip ona hakaret ediyorlar! İslami kutsallara hakaret eden medya figürleri ise aynı rejimler tarafından korunuyorlar.

Hizb-ut Tahrir’in hazırlayıp ümmete sunduğu anayasa taslağının 103. maddesinde bu şöyle açıklanmaktadır: “Medya organı; dahilde kötülüğü uzaklaştıran ve güzelliği barizleştiren kaynaşmış ve güçlü bir İslami toplum inşa etmek için, hariçte ise İslam’ın azametini ve adlini, ordusunun kuvvetini, beşerî nizamın fesadını, zulmünü ve ordularının vehnini gösterir bir şekilde İslam’ı barışta ve savaşta öne çıkarmak ve İslam’ın ve Müslümanların maslahatına hizmet etmek üzere, devletin medya siyasetini belirleyip infaz etmekten mesul olan bir dairedir.” Bu madde, medya siyasetini ve bunun üzerindeki kontrolü kesin olarak tanımlamaktadır. Dolayısıyla medya içeriği yüksek derecede ahlaka, sağlam kültürlere, farkındalığa, siyasi analize ve haberleri ilişkilendirme ve gerekli araçlarla güzel bir şekilde formüle etme yeteneğine sahip olmalıdır. Medya, insanların işlerine, selametine ve güvenliğine hizmet etmek için yüksek ahlaka ve iyi bir üne sahip olmalıdır.

Gerçekten de bu rasyonel bir siyaset olup Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet’in gölgesinde, bu ümmetin meselelerini benimseyecek ve yozlaşmış rejimlere ve yanlı medyaya karşı gönlümüzü ferahlatacak adil ve dürüst bir medyaya tanık olacağız.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Şaban Muallim - Kenya