- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Mısır’da Kadın Hakları ve Görevleri Hakkında Dönen Tartışmanın Arkasında Ne Var?
Haber:
Geçtiğimiz birkaç gün içinde, evlilik ve aile hayatının göreviyle ilgili haklar ve görevler açısından birbirini izleyen açıklamalar Mısır’da geniş tartışmalara ve keskin bir kutuplaşmaya yol açmış ve ülkedeki zamanlaması, fizibilitesi ve aile uyumu üzerindeki yansımaları sosyal medya kullanıcılarının görüş ayrılıklarında açıkça ortaya çıkmıştır. En önemli tartışma ekseni bir dizi konular üzerinde yoğunlaşmış olup bunların en öne çıkanları şunlardır: Kadının işi ile evin bakımı arasındaki karşılaştırma, eşlerin ev işlerine ortak olmaları ve birbirlerine hizmet etmeleri hakkında düzenlemeler ve annenin çocuklarını emzirme sorumluluğu. (BBC)
Yorum:
Tartışma, Kahire Doktorlar Sendikası’ndan Dr. Şirin Galibe’nin, mezun olan kız öğrencilerine “meslekten önce eve ve çocuk yetiştirmeye öncelik verilmesinin” daha önemli olduğunu söylediği açıklamalarının ardından başladı ve bu açıklamalar geniş tartışmalara yol açtı. Bunun ardından Aile İlişkileri Danışmanı Heba Kutub’un adı, Twitter’da zirveye yerleşti. Zira kendisi Mısır’daki yerel basına, erkeklerin mutfakta ve yemek pişirmede eşleriyle paylaşımda bulunmaları gerektiğine ilişkin açılamalarda bulunmuş ve “bir kadını, karşılıklı rol değişimi veya paylaşımı olmaksızın kocası için yemek pişirmeye mecbur bırakan hiçbir şerî veya yasal dayanak olmadığını” vurgulamıştır. Ardından avukat Nihad Ebu el-Kamsan’ın etiketi, iletişim sitelerinde zirve yaptı. Zira kendisi kişisel Facebook sayfasında bir video klip yayınlayıp şöyle demişti: “Kur’an, kadınları çocuklarını emzirmeye zorlamamaktadır.” Ebu el-Kamsan, sözlerine Kur’an’ın şu ayetini delil getirmiştir: وَالْوَالِدَاتُ يُرْضِعْنَ أَوْلاَدَهُنَّ حَوْلَيْنِ كَامِلَيْنِ لِمَنْ أَرَادَ أَن يُتِمَّ الرَّضَاعَةَ وَعلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ “Emzirmeyi tamamlatmak isteyen (baba) için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir.” [Bakara 233] فَإِنْ أَرْضَعْنَ لَكُمْ فَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ “Sizin için çocuğu emzirirlerse onlara ücretlerini verin.” [Talak 6]
Kenana ülkesinde bu tür fikirlerin ortaya atılması ve bu tür tartışmaların kışkırtılması, Batı ülkeleri ve kurumlarının desteği ve finansmanı ile kadın özgürlüğü savunucuları ve feminist düşünürler öncülüğünde İslam beldelerinde genel olarak aileye ve özel olarak da kadınlara karşı yürütülen şiddetli bir kampanya bağlamında gerçekleşiyor. Zira onlar, kocaları eşit olarak gösteriyorlar ve evliliği horoz dövüşüne benzer bir hale getiriyorlar. Bu nedenle onların şu gibi ifadeleri kullandıklarını görmekteyiz: “Kadın bunu yapmaya mecbur değildir”, “kadın erkek eşittir” ve “kadının erkeğin egemenliğinden ve kontrolünden kurtulması gerekir.” Böylece kadının kocasına ve çocuklarına yönelik hizmetini, kadının değerini ve kıymetini düşürmesi ve bir kölelik olarak tasvir ediyorlar. Ayrıca anneliğin değerini ve annenin nesiller yetiştirmede oynadığı büyük rolü küçümsüyorlar ve maddeci kapitalist görüşü egemen kılıyorlar. Bu yüzden ev hanımını, işsiz veya verimsiz kategorisine koyuyorlar!
Bu tür yıkıcı fikirler, aileyi, kadınları ve Ahvalu’ş Şahsiyye kanunlarında geriye kalan İslam’ın hükümlerini ifsat ederek ve hedef alarak ailenin yıkılıp dağılmasını, kadınların kocalarına isyan etmelerini, ailevi sorunların ve krizlerin artmasını amaçlamaktadır.
İslam, kadın ve erkek arasındaki ilişkiyi düzenlemiş, her birinin rollerini fıtratlarına uygun olarak belirlemiş ve aralarında eşitlik ve karşılaştırma konusuna bakmamıştır ki zaten bu kelime, İslam şeriatında mevcut değildir. Zira İslam, kadın için hak ve görevler ve erkek için de hak ve görevler belirlerken, bunları insani doğasının gereği olarak bir kılmış ve her birinin doğası bu farklılığı gerektirdiğinde de farklı kılmıştır. Diğer taraftan İslam, evlilik hayatını sevgi, merhamet ve sükûnete dayandırmış ve evliliği, eşit bir yaşam ve eşler arasında kendini kanıtlama mücadelesi haline getirmemiştir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجاً لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ “Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet meydana getirmesi de O’nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.” [Rum 21] Ayrıca anneliği ve çocuk yetiştirmeyi yüceltmiş, cenneti annelerin ayakları altına sermiş ve onlara tavsiyelerde bulunmuştur. Ebu Hureyre Radıyallahu Anh’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Bir adam Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e gelerek şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasulü! Kendisine en iyi davranmam gereken kimdir? Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Annen” buyurdu. Adam, sonra kim? dedi. Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Sonra annen” buyurdu. Adam, sonra kim? dedi. Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Sonra annen” buyurdu. Adam, sonra kim? dedi. Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Sonra baban” buyurdu. Ayrıca İslam, kadınların şeriata aykırı olmayan herhangi bir işi yapmalarını yasaklamamıştır. Dolayısıyla çalışmasına, eğitim görmesine ve siyasi hayata katılmasına izin vermiş ve iddia ettikleri gibi onu kısıtlamamış ve eve hapsetmemiştir.
Ailelerimizin üzerinden ellerini çeksinler ve parçalanmış ailelerin durumuna ve kadınların finansörlerinin ülkesinde yaşadıkları sıkıntılı ve sefil hayata bir baksınlar, umulur ki böylece onların yozlaşmış örnekliklerini ve modelliklerini takip etmeye davet etmekten vazgeçerler.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Beraa Mûnasıra