Haber-Yorum

Zorba ve Katil Yöneticilerinin Zulmünden Kaçan Masum Müslümanlar Seçimler İçin Kurban Ediliyorlar

Haber:

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı, geçen yıl 124 bin 441 düzensiz göçmenin sınır dışı edildiğini, Suriye’nin kuzeyinde oluşturulan güvenli bölgelere 58 bin 758 Suriyelinin gönüllü olarak döndüğünü bildirdi. (03.01.2023 Sondakika)

Yorum:

Hayatlarını riske atarak dağları aşan, sömürgeci Sykes-Picot yapay sınırlarına örülen dikenli tel örgüleri canı pahasına geçen, ülkelerindeki zulümden kaçarak güya güvenli gördükleri bir ülkeye sığınan ya da ekonomik sıkıntılardan kaçarak insan onuruna yakışır bir hayata ulaşmayı uman binlerce mülteci, seçim atmosferine giren Türkiye’deki pragmatist ve oportünist yöneticilerin seçim malzemesi haline getiriliyor. Hayatta kalmak, işkence, insanlık dışı muameleye maruz kalmamak için evlerini, sevdiklerini, ülkelerini terk eden Suriyeli “düzensiz göçmen”, sırf laik ve milliyetçilerin oylarını almak için zorba ve kasap Esed’in cehennemine geri gönderiliyor.

“Siyasette küslük olmaz” düsturuyla hareket eden Türkiye’deki omurgasız yöneticiler, bir ya da beş oy alabilmek için ülkenin asli unsurlarından biri olan masum ve mazlum Müslümanları kaçtıkları cehenneme geri göndermek amacıyla yıllarca kamuoyu önünde küs oldukları ama perde gerisinden istihbarat üzerinden görüştükleri “kardeşim Esed”den katil Esed’e dönüşen ve yakında tekrar “kardeşim”e dönüşecek olan kasap ve katil yöneticiler ile normalleşmeyi bile göze almaktadırlar. İslam ideolojisi perspektifinden bakmayan, konjonktür ya da efendilerinin direktifleri doğrultusunda gelgit siyaseti izleyen ajan ve hain yöneticilerin omurgasızlıkları her eylemlerinden ve hallerinden bellidir. Mütemadiyen bukalemun gibi bir siyaset izlemeleri bu omurgasızlıklarının en bariz göstergesidir.

İçişleri Bakanlığı’nın bu açıklaması ve Erdoğan rejiminin işgalci Putin rejimi arabuluculuğunda zorba Esed rejimiyle Rusya’da görüşmesi, ileriki tarihlerde en üst düzey liderler arasında görüşmenin olabileceğine dair açıklamaların yapılması, ekonomik kriz yüzünden popülerliğini kaybeden ve içeride bayağı zor durumda olan Erdoğan rejimine can simidi olmak ve muhalefetin elindeki göçmen kozunu almak için yapılmış açıklamalar ve eylemlerdir. Bir ya da beş oy almak ya da müttefiki milliyetçi kesimi hoşnut etmek için bir zamanlar Ensar olduklarını söyledikleri Suriyeli muhacirleri celladın kucağına atmak ya da Avrupa’dan para koparmak için mağdur ve mazlum insanları siyasi baskı aracı olarak kullanmak bırakın Müslümanlığa insanlığa bile sığmaz. Ama insanlıktan nasibini almamış İslam beldelerindeki laik ve kapitalist rejimlerin tek kaygısı ve dertleri iktidarda kalmak ve koltuklarını korumak olduğu için yapamayacakları şey yoktur, yeter ki yaptıkları şey oy getirsin ve puan kazandırsın.

Bu topraklar, a veya b yöneticinin ya da filan ya da falan milliyetin değil Müslümanların topraklarıdır. Onun için hiçbir yöneticinin ya da siyasi partinin bu toprakların asli unsurları olan Müslümanları topraklarından kovma hakları ve yetkileri yoktur. Yöneticilerin işi sadece insanların işlerini en güzel şekilde gütmektir, canlarını ve mallarını korumak da misyonları arasındadır, tehlikeye atmak değil.

Kureyş’in zulmünden kaçarak Habeşistan’a sığınan Müslümanları, kâfir Kureyş’e teslim etmeyen Habeşistan kralı kâfirken böyle bir davranış sergilediği halde “Müslüman” olduğunu söyleyen yöneticilerin sanki bu toprakların sahipleriymiş gibi “Müslüman kardeşlerini” kendi topraklardan kovmaları ya da deport etmeleri inandıklarını söyledikleri İslam inancına aykırıdır. Zira Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem bir hadisi şerifte şöyle buyurmuştur:

المُسْلِمُ أخُو المُسْلِمِ لا يَظْلِمُهُ ولَا يُسْلِمُهُ

“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez.”

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Ercan Tekinbaş