- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Yahudi Varlığının Sudan’da Devam Eden Silahlı Çatışmadan Endişe Duymasının Nedenleri!
Haber:
“Normalleşmenin çökmesine ve direnişe desteğin geri dönüşüne ilişkin endişeler… “İsrail” Sudan’daki savaştan neden endişeli?” başlığı altında el-Cezire Net 19/04/2023 tarihinde Yahudi varlığının, Hartum’daki çatışmanın iki tarafıyla perde arkasından iletişim kurmaya devam ettiği bir zamanda ve Sudan’da genişleyen çatışma ve kaos çemberinin iki ülke arasındaki normalleşme sayfasının kapanmasına yol açacağına dair taşıdığı korku ve şüphelerin ışığında Sudan’da yaşanan çatışmaları ve Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan ile Hızlı Destek Kuvvetleri Komutanı Muhammed Hamdan Hemedti arasındaki farklılıkları sessizce izlediğini bildirdi.
Yorum:
Yahudi varlığının Dışişleri Bakanlığı, şu ifadelerin geçtiği resmi bir açıklama yayınladı: “Sudan’daki olayları endişeyle takip ediyoruz ve “İsrail” Sudan’ın istikrarını ve güvenliğini istiyor ve tüm tarafların şiddetten kaçınmasını ve iç uzlaşma yoluna geri dönmesini talep ediyor.” Peki Sudan ile normalleşme ilişkilerinin çıkmaza girmesi noktasında Yahudi varlığını korkuya sevk eden nedenler nelerdir?
Birincisi: İki ülke arasındaki normalleşme sayfasının kapanmasından, dolayısıyla Afrika kıtasına girebileceği, birçok Afrika ülkesiyle ilişkileri normalleştirebileceği ve oradaki nüfuzunu güçlendirebileceği kapıların yüzüne kapanmasından korkması; zira bu, Afrika kıtasındaki ticaret alışverişini, ekonomik yatırımlarını ve askeri satışlarını olumsuz etkileyecektir.
İkincisi: Çevre ülkelerdeki su kaynaklarını elde etme ve Yahudi şirketlerine ve yatırımcılarına Sudan’a girme ve Afrika kıtasının gıda sepeti olarak görülen tarım sektörüne yatırım yapma kapısını açma hırsının olması; zira su, devlet liderlerinin devletlerini kurmadan önce odaklandıkları bir şeydir; nitekim David Ben-Gurion’un Knesset önünde yaptığı açıklamada şöyle demiştir: “Su, can damarımız olduğu gibi vatanın kökleri de sudadır. Biz Araplarla savaş halindeyiz ve “İsrail”in kaderi bu savaştaki zaferimize bağlıdır.” Golda Meir ise şöyle demişti: “Su kaynakları üzerindeki hakimiyet, “İsrail”i coğrafi olarak kapalı olmayan bir ülke haline getiriyor.”Bu nedenle Nil Havzası ülkelerinin, Nil sularının dağıtımını düzenleyen uluslararası anlaşmaları ihlal ederek sularını kontrol etmede nasıl büyük rol oynadığını gördük. Ayrıca “War Sources of Wealth-Servet Kaynakları Savaşları” kitabının yazarı Amerikalı siyasi analist Michael Kilo, “bunun, bu ülkeleri Avrupa’dan çıkarmaya çalışan bir Amerikan planının parçası olduğunu” ortaya çıkardı.
Üçüncüsü: Yahudiler, Libya ve İran’dan Hamas’a ve Gazze Şeridi’ndeki direniş gruplarına yapılan silah transferlerinin geri dönmesinden ve bunun da Sudan ile bir barış anlaşması imzalama olasılığını engelleyecek olmasından korkuyorlar.
Dördüncüsü: Tel Aviv’in Hartum’la ilişkilerin normalleşmesini, on beş bin olduğu tahmin edilen Afrikalı mültecilerin çoğunu Sudan’a sürmek için bir fırsat olarak görmesi. Başbakan Binyamin Netanyahu yaptığı açıklamalarda,Hartum’un, hükümetinin Afrikalı göçmenlerin yanı sıra Sudanlı göçmenleri de kabul etme talebini onayladığını iddia etti. Ayrıca Yahudilerin Güney Sudan ve Mısır Büyükelçisi Haim Koren, “Sudan, Etiyopya, Gana ve Eritre’den “İsrail”e gelen göçmen işçiler aslında orada bizim için bir nevi olumlu elçilerdir” dedi.
Normalleşme anlaşması Sudan’a hiçbir şekilde fayda sağlamayacak, aksine zarar verecektir; dahası Yahudi varlığına, Amerika’ya, el-Burhan’a ve beraberindekilere fayda sağlayacaktır. Zira el-Burhan, kendisini düşmekten korumaya, şerî olarak haram olan Yahudi varlığıyla normalleşme de dahil Amerika’nın istediği her şeyi teslim ederek otoritesini güçlendirmeye çalışmaktadır. Aynı zamanda o, “Filistin’in” en değerli ve en saf parçasını gasp eden ve Filistin halkına, evlerine ve mallarına saldıran bir varlığı kabul etmektedir.
Ey Sudan ve diğer İslam ülkelerinin saf ve temiz insanları sizin göreviniz, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in: ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ “Sonra (yeniden) Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet olacaktır” şeklinde müjdelediği Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmak ve ülkeyi bu gaspçı varlıktan arındırmak ve işleri olması gerektiği hale geri döndürmek için çalışanlarla birlikte ciddi bir şekilde çalışmanızdır; böylece genel olarak Müslümanlar, özel olarak da Filistin halkı güzel ve onurlu bir hayat yaşayacaktır. وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ “O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-7]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Raziye Abdullah