- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Nerede Olursa Olsun Fas Kökenli Her Yahudi İçin Vatandaşlık Hakkı Var!
Haber:
Fas’tan bir grup vaiz, babası ölmüş veya Fas vatandaşlığından vazgeçmiş olsa bile Fas kökenli her bir Yahudi’ye, onların çocuklarına ve torunlarına Fas vatandaşlığı verecek bir yasa çıkarılması için oradaki parlamentoya bir talepte bulundular. Hüseyin Bin Mesud’un imzaladığı talepte “Fas vatandaşı” yazmakta olup talep, Fas tarafından kurulan özel bir pencere olan “Ulusal İşbirliği ve Vatandaşlık Penceresi” aracılığıyla sunulmuş ve bu pencere aracılığıyla her vatandaş, gurup veya kuruluş, Kral 6. Muhammed’in yasasına göre devlet ile vatandaş arasındaki doğrudan diyalog politikasının bir parçası olarak her konuda hükümete talepte bulunabildikleri gibi parlamentoya da yasa teklifinde bulunabilirler.Ancak parlamentonun talebi görüşmeyi kabul etmesi için başvuru sahibinin bu talebi destekleyen 20.000 vatandaşın imzasını toplaması gerekiyor. Ne yazık ki şimdiye kadar sadece 8 Fas vatandaşı bu talebi imzaladı. (El-Kuds El-Arabi, Haaretz’den)
Yorum:
Söz konusu talepte belirtilenlerden hareketle habere göre, “bazı Faslı Yahudiler kendileriyle ilgili olmayan sebeplerle ülkelerini terk etmeye ve vatandaşlıklarından vazgeçmeye zorlanmışlar ve böylece ülkede kalan ve Fas vatandaşlığına sahip Faslı Yahudiler ile kendileri arasında bir ayrımcılık meydana gelmiştir.” “Bu neslin evlatlarının çektikleri acı ve zorluklara rağmen, krala ve Fas halkına olan sevgilerine ve Fas toplumunun geleneklerini uygulamaya bağlı kalmaya devam ettiler. Bu acılara bir son vermek için Fas onlara bir vatandaşlık vermeli ki böylece yasal, kültürel, dini ve ekonomik haklarını tam olarak elde edebilsinler.”
Yahudi varlığı Knesset “Meclis” Başkanı Amir Ohana’nın, Fas’taki kökeninin uzandığı kasabayı ziyaret etmesinin ve oradan “varlığın” Fas’ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğini tanıyabileceğini duyurmasının ardından bu talep hakkında bir kargaşa çıktı. Peki bu talep, Fas rejimi ile Yahudi varlığı arasında bir tür takas olabilir mi?
Nitekim 1970 yılında, önceki aşamalarda göç eden Faslı Yahudilerin Fas vatandaşlığının iptal edilmemesi ve böylece Fas vatandaşı olarak istedikleri zaman ülkelerine dönebilmeleri için bir karar alındı.
Ancak bu yeni talep, göç edenlerin de ötesine geçerek Yahudi varlığında doğan çocuklarını ve torunlarını da içine alıyor.
Venedik İtalyan Üniversitesi'nde çağdaş İbranice ve Yahudi araştırmaları konusunda uzmanlaşmış profesör Emanuela Trevisan Semi'nin araştırmasına göre 2. Hasan’ın 1961-1964 yılları arasında gizlice Yahudi varlığıyla çalışmaya başladığı, dolayısıyla Mossad ile her göçmen Yahudi için 50 ila 100 ABD Doları arasında değişen bir miktar alacağı bir anlaşma yaptıktan sonra, Yahudi varlığının 100.000 Faslı Yahudi’yi -Avrupa üzerinden- yerinden etmesine ve nakletmesine yardım ettiği belirtildi. Buna karşılık Mossad da, Krala, Fas ordusuna ve güvenliğine önemli istihbarat ve güvenlik hizmetleri sağladı.
Bu haber ve talepte dikkat çekici birçok şey bulunmakta olup bunlardan biri de, Yahudilerin “Krala olan sevgilerine bağlı kalmaya” devam etmeleridir. Nasıl olmasın ki? Zira 6. Muhammed Yahudilerin göçünün kolaylaştırılmasına katkıda bulunmuş, bilakis bunun da ötesinde Andre Azoulay 5. Muhammed ve 6. Muhammed’in danışmanı olmuş ve 2012 yılında Jacob Cohen onun (Andre Azoulay), “ “İsrailli” olmayan Yahudi casusların dışında bir ağ olan Mossad’a bağlı Sayanim ağına ait olduğunu” söylemiştir.
Haberde dikkat çeken ikinci husus ise “Ulusal İşbirliği ve Vatandaşlık Penceresi”dir; acaba bir Müslüman, ülkede Allah'ın kanunlarının uygulanması, hatta rejim ile Yahudi istihbaratının bağlantısının kesilmesi ve ülkedeki sömürgeci nüfuzun tasfiyesi için bir talepte bulunsa, bu talebi görüşüp değerlendirir mi çok merak ediyoruz?
İnsanların Fas rejimine karşı sessiz kalması rejimi, daha çok ihanete, ajanlığa ve komploya sevk etmiş, dahası bunu gece gündüz açıkça ilan etmiştir; bu yüzden hiç kimse Fas’a karşı önyargılı olduğumuzu söylemesin. Bu durum diğer Müslüman ülkeler için de geçerli ancak şekli ve sonuçları farklı; zira bu cani rejimler, İslam’a ve Müslümanlara olan düşmanlıklarını açık bir şekilde ve büyük bir meydan okumayla göstermeye başladılar ve artık kötülüklerinden ve caniliklerinden hiçbir şeyi gizlemiyorlar veya gizlemeye de çalışmıyorlar… Buna karşı daha ne zamana kadar sessiz kalacaksınız ey Müslümanlar?!
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hüsameddin Mustafa