Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Toplantısı Sonuçlandı ve Bir Açıklama Doğurdu!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Toplantısı Sonuçlandı ve Bir Açıklama Doğurdu!

Haber:

İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler,İsveç ve Danimarka krallıkları da dahil olmak üzere Kur’an-ı Kerim nüshalarının kutsallığına saygısızlık edildiği ve yakıldığı ülkelerle ilişkilerinde uygun gördükleri şeyleri dikkate almalarının yanı sıra istişare için İsveç ve Danimarka’daki büyükelçilerini çağırmak da dahil olmak üzere siyasi düzeyde gerekli görülen kararları ve eylemleri alacaklarına işaret ettiler.

Açıklamada, Kur’an-ı Kerim’in kutsallığına ve İslami sembollere yönelik tekrarlanan hakaretlerin reddedildiğini ifade etmek için ekonomik, kültürel veya diğer düzeylerin yeniden gözden geçirileceği vurgulandı ve bu suçların kınanması bağlamında üye ülkelerin İsveç ve Danimarka ile ilişkilerinde aldıkları önlemler takdirle karşılandı.(ednews.net)

Yorum:

Dağ fare doğurdu: Ataların bir şeyi aşağılamak için söylediği bir atasözüdür. Nitekim 57 ülkeyi kapsayan bu örgüt, toplantısını sonuçlandırdı ve Kur’an-ı Kerim'in yakılmasını kınayan, dahası Kuran'a yapılan saygısızlığın önlenmesi için “toplu önlem alınması çağrısında bulunan” bir açıklama yaptı, dini nefrete yönelik her türlü çağrıyı yasaklayan uluslararası hukukun uygulanmasını talep etti ve geçen ay İsveç’te Kurban Bayramı’nın ilk günü Kur’an-ı Kerim’in yakılması olayını görüşmek üzere acil bir toplantı düzenledi.

Örgütün Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha, "Kur’an-ı Kerim nüshalarına saygısızlık ve kerim Peygamberimiz Muhammed Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e hakaret olaylarının tekrarlanmaması için ortak tavır ve toplu önlemler almanın" zaruretini vurguladı.

Müslümanların kutsallarına dil uzatıp kendisine yalvarıp duran herkesi caydırmak için alınan bu tavır da nedir Allah aşkına ?! Alınması için çağrıda bulunduğu bu toplu önlemler de nedir? Bu tür saldırıların tekrarlanmasını önlemek için ilgili ülkelerin hükümetleri tarafından uygulanacak olan hangi etkili önlemlerdir?

İki milyar Müslümana sahip olan ümmetin Rabbinin Kitabı’nı yakmaya ve Peygamberine hakaret etmeye cüret ediliyor ama düşmanları ondan korkmuyor; bu ise ümmetin zayıf ve cılız olduğunun ve bu düşmanların, ümmeti kontrol altına aldıklarından, boynundaki ilmiği sıktıklarından ve onun bir esir gibi zincire vurulu olarak kalması için ümmeti, düşmanların gündemlerini uygulamak amacıyla uykusuz kalan hain ajanların eline teslim ettiklerinden emin olduklarının kanıtıdır.

Kutsallara yönelik saldırılar hakkında yaşananlar ve yaşanmaya devam eden olaylar, dünyanın dört bir tarafındaki her Müslümanı Allah’ın Kitabı’nı yüceltmek ve “ إلّا رسول الله - Allah’ın Rasulü hariç asla” diye haykırmak için sokağa çıkmaya sevk ediyor. Bu yüzden İslam ümmetinin tanık olduğu dağınıklığa, parçalanmışlığa ve kayboluşa rağmen yine de düşmanları ondan korkuyorlar; zira onlar, şayet ümmet, kendisini parçalayan bayraklar yerine tek bir bayrağın altında birleşse ve şayet Allah’ın şeriatı ve hükümleriyle hükmedecek tek bir Halife’nin Liva’sı altında toplansa kendileri için korkunç ve ürkütücü bir şey olacağını çok iyi biliyorlar; zira tarih buna şahitlik etmekte ve İslam’ı ve Müslümanları alaya alanların başlarına neler geldiğini anlatmaktadır. Müslümanları birleştirecek ve parçalanmışlıklarını ortadan kaldıracak yeni bir devletin kurulmasını engellemek için onları gece gündüz tuzak kurmaya sevk eden şey işte budur; çünkü bu onların yıkımı, medeniyetlerinin çökmesi ve yönetimlerinin gitmesi demektir.

Bu saldırılara yönelik gerçek cevap, ancak güç konumunda olan ve emri ve kararı düşmanının değil kendi elinde olan kimseler tarafında olur. Zira güç konumu, düşmanının rızasını dilenip duran, aşağılık ve habis hedefleri gerçekleştirmek için çalışan zayıf bir konum değildir. Nitekim açıklama, “ilgili ülkelerin hükümetlerini, tekrarını önlemek için etkili önlemler almaya ve ilgili uluslararası insan hakları yasaları ve araçlarına ve dünyada barış ve uyum için dinler, kültürler ve medeniyetler arasında diyalog, anlayış ve işbirliğini güçlendirmenin önemine uygun olarak herkesin sorumluluk ruhuyla ifade özgürlüğü hakkını kullanmasını sağlamanın gerekliliğine” teşvik etmektedir.

Örgüt hangi düşünce özgürlüğünden bahsediyor Allah aşkına? Hangi diyalog, anlayış ve iş birliğinden bahsediyor? Peki bunlar, büyük güçler ve örgütleri tarafından tüm uluslararası forumlarda gündeme getirilen büyük ve çekici manşetler değil midir; oysa ortada Suriye, Filistin, Sudan ve diğer yerlerdeki masum Müslümanların kan sellerinde boğulduğu bir durum yok mudur?! Peki bunlar, mesele İslam’a ve kutsallarına yönelik bir saldırı olduğunda ifade özgürlüğünü savunmak ve saldırganları garanti altına almak için atılan sloganlar değil midir; ama bu saldırılar başka kutsallara ve kanlara dokunmuş olsaydı, o zaman standartlar değişir ve bu terörizm, insanlığa ve özgürlüklere yönelik saldırılar olurdu?!

İşte Müslümanların başına gelenler bunlardır; zira onların, kendilerini koruyacak, savunacak ve zarar venlerin ve suçluların ellerine vuracak bir devletleri yok. Böylece düşmanlar, korkusuzca Müslümanlara karşı cüretkâr oldular. Şayet Müslümanların bir devleti ve onları koruyacak, İslam’a ve Müslümanlara dil uzatmaktan bahseden herkesten onların intikamını alacak bir çobanı-yöneticisi olsaydı, o zaman Müslümanların düşmanı, kendisini bekleyen sonuçtan emin olduğu için bunu yapmaya çalışmadan önce binlerce kez düşünecekti.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Zinet es-Sâmit

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER