- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Arap ve Müslümanların Başındaki Yöneticiler, Siyonist Düşmanın Suçlarına Ortaktırlar
Haber:
11 Kasım 2023 Cumartesi günü Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad, Gazze Şeridi’ndeki durumla ilgili gelişmeleri görüşmek üzere ortak bir Arap-İslam zirvesine ev sahipliği yapacak.Suudi Arabistan’ın iki olağanüstü zirveye ev sahipliği yapması planlanıyor; bunlar, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesi ve Arap Birliği zirvesidir. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, olağanüstü ortak Arap-İslam zirvesinin “Gazze’de tanık olunan istisnai koşullara bir yanıt olarak” düzenlendiği belirtildi. Bakanlık şöyle ekledi: “Bu karar, tüm ülke liderlerinin çabaları birleştirmenin ve Gazze ve Filistin topraklarının tanık olduğu tehlikeli ve benzeri görülmemiş gelişmelere karşı ortak Arap-İslam iradesini ifade eden ortak bir tutum sergilemenin önemini fark etmesiyle alınmıştır.” (Reuters, AFP)
Yorum:
Sömürgeci Batı’nın Sykes-Picot ahırındaki kafeslerin başına bekçi köpekleri olarak diktiği Ruveybida yöneticiler, Gazze’deki halkımıza karşı görevini yerine getirmek ve mübarek Mescid-i Aksa’ya yardım etmek başlığı altında şu veya bu başkentlerde gerek bu zirveyi gerekse buna müteakip diğer ikili görüşmeleri yapmak yoluyla hala kamuoyunu aldatabileceklerini sanıyorlar! Oysa onlar, aldatmalarının ifşa olduğunu, ümmetin kendilerinden elini çektiğini ve kendilerine şu sözün intibak ettiğini biliyorlar: “Dikinden üzüm hasat edilmez.” Dolayısıyla hiç kimse onlardan, boş gevezelik yapmaları dışında bir şey beklemiyor; tıpkı Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan bin Abdullah’ın ifade ettiği şu sözleri gibi: “Uluslararası meşruiyet kararlarına uygun olarak adil, kapsamlı ve kalıcı bir barışın sağlanması ve 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması hedefini gözden kaçırmamalıyız.” Böylece Krallık, barışa bağlılığının stratejik bir tercih olduğunu bir kez daha vurgulamış oldu! Nitekim İslam İşbirliği Teşkilatı da daha önce yani 19 Ekim’de olağanüstü acil bir zirve yapmış ve bu zirve, her zaman olduğu gibi yazıldığı mürekkebe bile değmeyecek boş bir açıklamayla sonuçlanmıştı.
Gazze kahramanları bu Ruveybidalara bir tokat atmış ve şehitlerin ruhları, Siyonist düşmanın ve onun Batılı ülkelerdeki destekçilerinden oluşan suç ortaklarının döktükleri her bir damla kanının sorumluluğunu taşıyan bu suçluların ihanetlerini izzet ve kudret sahibi Rablerine şikâyet etmiştir.
Sonra bütün bunların üzerine barışa bağlılıklarını stratejik bir tercih olarak ilan ediyorlar ve Siyonist varlığın tohumunu dikenin uluslararası toplum (yani sömürgeci Batı) olduğunu bildikleri halde uluslararası meşruiyet kararlarına sıkı sıkıya sarılıyorlar; zira Batı onları, kendisini El-Aksa eş-Şerif için kanlarını feda etmeye can atan mücahitlerin zulmünden korumak için görevlendirmiştir. Ama yöneticiler, dinin zirvesi olan cihat farzını askıya aldılar ve Sykes-Picot ahırındaki kafesleri kırmaya çalışan herkesi gözetlemeye ve onlara zulmetmeye başladılar.
Başta Gazze ve Filistin’deki grupların liderleri olmak üzere Allah’tan korkan ve O’nun rızasını kazanmak isteyen her gururlu Müslümanı, sözde uluslararası kararlardan kaynaklanan her türlü konuyu kararlı ve kesin bir şekilde reddetmeye çağırıyor ve onlara, köklü çözümün sadece şerî çözüm olduğunu hatırlatıyoruz; bu da bazı esirlerin serbest bırakılması, bazı insani yardımların girişine izin verilmesi ve “Benim yaramı tedavi et” anlamında benzeri şeyler için siyasetin köle pazarında boşa giden anlamsız turlar yapmakla değil tüm Filistin’i kurtarmak için şeriatın farz kıldığı cihadı ilan etmekle olur. Evet, şerî olan farz işte budur; zira bir vacibin ancak kendisi ile tamamlandığı şey de vaciptir. Ama bu yöneticiler şerî vacibi askıya aldılar; bu yüzden başta güç ve kuvvet sahipleri olmak üzere Müslümanların üzerine, bu yöneticileri kaldırıp atmaları ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle nitelendiği bir İmama biat etmeleri farzdır: إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ “İmam bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.”
Köklü çözüm, uluslararası meşruiyetin ihlalini örtbas etmek için hastalığın şiddetini artıran ayıplı ayrıntılarla meşgul olmak değil hastalığın kökünü kurutmaktır! İşte tüm bunlar, şehitlerin kanlarına ihanet ve sömürgeci kâfir Batı’nın dayattığı vakıayı pekiştirmektir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Osman Bahaş