- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Demokratik Sistemiyle Parlamento, Allah’ın Şeriatına Aykırıdır!
Haber:
Kuveyt’te parlamento seçimleri.
Yorum:
Bu günlerde ülke, önceki Meclisin feshedilmesine ve 4 Nisan 2024 Perşembe günü yeni seçimlerin yapılmasına yönelik (Kuveyt) Emiri’nin kararnamesinin yayınlanmasının ardından Ulusal Meclis için yeni adayların seçilmesine yönelik ateşli çağrılar ve propagandayla meşguldür.
Doğal olarak bu tür seçimlerde kamuoyunun dikkati, kime gideceği yönünde seçimin oyuna odaklanmaktadır?
Gerçek şu ki bu, doğal değil zor bir araştırmadır! Bu yüzden konunun derinine ve köküne inmek gerekir. Çünkü seçim oyu yönünde asıl olan, ister yaşam yönüyle, ister siyasi yönle, ister ekonomik yönle, isterse başka bir yönle ilgili görüş olsun, bir görüşü temsil etmesidir. Ciddi görüş sahiplerine göre görüşün, belirli bir konu veya konulardan kaynaklanması gerekir. Zira görüşü, “lezzetli”, ağırlıklı, belirli ve net bir bakış açısı haline getiren konudur. Dolayısıyla görüşlerin ve konuların rüzgârın önündeki bir tüy gibi uçmaması ve değişmemesi için, tüm bunların temelinin ideoloji olması gerekir. Çünkü her şey, insanın nefsinde yüce dağlar gibi olan ideolojiye hizmet ettiği gibi vakıanın da, sadece ideolojiye itaat etmesi gerekir!
Bu yaklaşım, başta da belirttiğim gibi siyasi çalışmadaki ciddiyetin tezahürlerinden biridir; ama bugün seçim etkinliğinin olduğu konumuzla ilgili siyasi çalışma, şayet toplumsal (aile/aşiret) ya da kişisel çıkar odaklı bir bağlılıksa o zaman bu, ciddiyetle hiçbir ilgisi olmayan başka bir konudur.
Bu uzun girişten sonra hemen şunu belirtmeliyim ki, bir Müslümanın İslam'dan başka hiçbir ideolojisi, İslam’ın konusu dışında hiçbir konusu ve İslam'ın koymuş olduğunun dışında hiçbir görüşü olamaz.
Buradan hareketle diyorum ki:
- İnsanların aralarında çekiştikleri şeylerde Allah’ın şeriatıyla hüküm vermesi, vacip olan bir konudur; zira Allah Azze ve Celle bunu imanla ilişkilendirmiştir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: فَلا وَرَبِّكَ لا يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لا يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجاً مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيماً“Hayır, Rabbine andolsun ki; aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip sonra haklarında verdiği hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymadan kendilerini tamamen teslim etmedikçe iman etmiş olmazlar.” [Nisa 65] Dolayısıyla şeriatın, insanların yönetim işlerini ve yöneten ile yönetilen arasındaki ilişkisini düzenleyen hükümleri içermesi konusu, kesin, açık ve tartışılmaz bir konudur.
- Milletin egemen olduğu demokratik sisteme gelince; onda millet, yönetme ve yasama hakkına sahip olduğu gibi yöneticiyi getirme, onu azletme, anayasa ve kanunlar çıkarma ve bunları iptal etme, değiştirme ve düzeltme hakkına da sahiptir.
- İslam’da yönetim sisteminde (Hilafet), egemenlik millete değil şeriata ait olup ne milletin ne de Halifenin kanun yapma hakkı yoktur; çünkü kanun koyucu Allah Subhanehu’dur. Aynı şekilde ümmet, kendi arzusuna göre yöneticiyi azletme (görevden alma) hakkına sahip değildir; zira onu azleden şeriattır. Ancak ümmetin Halifeyi nasbetme hakkı vardır; çünkü İslam, otoriteyi ümmete vermiştir; dolayısıyla kendi adına biri seçer ve ona biat eder.
- Öncelikle Allahu Teala’nın rızasına nail olmak, sonra siyasi istikrarı sağlamak ancak O'nun şeriatına uymak ve demokratik sistemi reddetmekle sağlanabilir. Zira Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكاً “Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır.” [Taha 124] Dolayısıyla doğru siyasi bir çözüm isteyen her samimi kişinin lisanı hali ve sözünün şu olması gerekir: “Egemenlik şeriata, otorite ise ümmete aittir.” Evet, egemenlik şeriata aittir ve herkes şeriata tabi olmalıdır; ama evet ya da hayır oyu kullanmak, şeriata tabi olmak sayılmaz! Evet, otorite ümmete aittir; dolayısıyla ümmet, üzerine şeriatı tatbik edecek bir yönetici seçer ve ümmetin bu hakkının gasp edilmesi İslam şeriatına göre bir suçtur. Zira Ömer İbn Hattab Radıyallahu Anh şöyle demiştir: “Kim Müslümanlarla istişare etmeden bir adama biat ederse, ne ona ne de onu takip edene uyulmasın, yoksa öldürülürler.”
- Müslümanın ideolojisi İslam’dır; dolayısıyla bugün İslam şeriatının uygulamadan kaybolmasının gölgesinde İslam’ın birincil meselesi, yönetimde, ekonomide, toplumda, yargıda, dış siyasette ve benzerlerinde İslam’ı tatbik ederek İslami hayatın yeniden başlatılmasıdır… Nitekim İslam’ın yeniden yönetime gelmesini engelleyen birçok siyasi ve fikri engeller vardır; bunlardan en belirgin olanı ise demokratik sistem ve onun yaygın fitnesidir. O halde ideoloji ve dava sahibi olan bir Müslüman nasıl olur da bu parlak gerçeğin dışında kalabilir?! Yoksa o, demokratik sistemin gerçekliğini, sadece periyodik olarak oyunu atmak için koştuğu bir seçim sandığı olarak mı anlıyor?!
Her iki soruya da evet cevabını vermek bir talihsizlik ve üzüntü verici olup bu, Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet eden, ailesi ve ümmeti için hayır isteyen bir Müslümana yakışmaz.
İslam’ın farz kıldığı değişim, insan yapımı anayasa ve demokratik sistem yoluyla değil, İslam yoluyla olan bir değişimdir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: بَلْ نَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَى الْبَاطِلِ فَيَدْمَغُهُ فَإِذَا هُوَ زَاهِقٌ وَلَكُمُ الْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ “Bilakis biz, hakkı batılın tepesine bindiririz de o, batılın işini bitirir. Bir de bakarsınız ki, batıl yok olup gitmiştir. (Allah'a) yakıştırdığınız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size!” [Enbiya 18] Dolayısıyla batılın tepesine sadece hak bindirilir demektir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
M. Usame Es-Suveynî – Kuveyt