Pazar, 22 Muharrem 1446 | 2024/07/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Almanya’da Temel Yasa’nın 75. Yılı!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Almanya’da Temel Yasa’nın 75. Yılı!

Haber:

Almanya’daki devlet ve toplum liderleri, 23 Mayıs 2024 Perşembe günü Reichstag binası ile Şansölye binası arasında düzenlenen resmi törenle Temel Yasa’nın (Alman Anayasası) yürürlüğe girmesinin 75. yıldönümünü kutladılar. Aynı şekilde bu, 23 Mayıs 1949’da Federal Almanya Cumhuriyeti’nin kuruluş tarihine denk gelmektedir.(Deutsche Welle)

Yorum:

Almanya kendisini bir hukuk devleti olarak görüyor ve hiç kimsenin hukuku ihlal etme hakkına sahip olmadığını düşünüyor ve bu günlerde kamu kurumlarının ve halkın kutladığı Alman Temel Yasası’nda da bu yer alıyor. Alman Federal Anayasa Mahkemesi Başkanı Andreas Voskohl'un söylediğine göre, “Dünyanın tanık olduğu tüm güncel krizlerde (Alman Temel Yasası) silahımızdır.”

Burada adil olmak adına şunu söylemek gerekir ki; Temel Yasa’da öngörülen maddeler, dikkate almaya değer ve hukuk açısından geçerli maddeler olup devleti korumayı ve halkı otoritenin kaynağı olarak görmeyi amaçlamaktadır. Dolayısıyla herhangi bir insani ve beşeri eylemde doğal olan ayrıntılara, açıklıklara ve boşluklara bakmaksızın yasanın gücünü yargılamak, teorik değil pratik bir uygulamadır.

Temel Yasa veya Anayasa, on bir bölümden oluşmakta olup bazıları anlaşılması kolay, bazıları yorumu gerektiren ve bazı maddeleri de yoruma açık ve hukuki açıdan birtakım yönler taşıyan 146 madde içermektedir; bu nedenle Temel Yasa’nın denetimi, sekizi Federal Meclisi (Bundestag) tarafından, geri kalanı ise Eyaletler Meclisi (Bundesrat) tarafından seçilen 16 yargıçtan oluşan Yüksek Anayasa Mahkemesi'nin görevlerinden biridir. Bu organ, anayasal anlaşmazlıkları yorumlamaya veya karara bağlamaya yetkili tek kurumdur. İster Temel Yasa olsun, isterse yardımcı yasa olsun, yasa konusunda belirleyici olanın, onun uygulanması olduğunu söyleyebiliriz.

Bu bağlamda Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem döneminde Fetih gazasında hırsızlık yapan bir kadın hakkında rivayet edilen hususu ele alalım; bunun üzerine kavmi, ona şefaatçi olması için Usame İbn Zeyd’in yanına gitti; Urve dedi ki: Usame kadın hakkında konuşunca Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in yüzü renklendi ve şöyle dedi: أتُكَلِّمُنِي في حَدٍّ مِن حُدُودِ اللَّهِ؟!Allah’ın hadlerinden bir had için mi benimle konuşuyorsun?” Bunun üzerine Usame şöyle dedi: Benim için mağfiret dile ey Allah’ın Rasulü! Akşam olunca Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem ayağa kalkarak hutbe okumuş; Allah’a gerektiği gibi senada bulunmuş; sonra da şöyle buyurmuştur: إِنَّمَا أَهْلَكَ الَّذِينَ قَبْلَكُمْ أَنَّهُمْ كَانُوا إِذَا سَرَقَ فِيهِمْ الشَّرِيفُ تَرَكُوهُ وَإِذَا سَرَقَ فِيهِمْ الضَّعِيفُ أَقَامُوا عَلَيْهِ الْحَدَّ وَايْمُ اللَّهِ لَوْ أَنَّ فَاطِمَةَ بِنْتَ مُحَمَّدٍ سَرَقَتْ لَقَطَعْتُ يَدَهَا Ey insanlar! Sizden öncekileri (Allah) ancak şunun için helak etmiştir; onlar aralarından şerefli biri hırsızlık ederse onu bırakırlar; zayıf olan hırsızlık ederse ona had tatbik ederlerdi. Allah’a yemin olsun ki Muhammed’in kızı Fatıma bile hırsızlık etse mutlaka elini keserdim!” Sonra Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu kadın için emir verdi ve kadının eli kesildi; bunun ardından kadın güzelce tövbe etti ve evlendi. Aişe şöyle dedi: bu işten sonra bana gelir; ben de onun hacetini Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e arz ederdim. (Sahih-i Buhari)

Güncel olayların ve suç çetelerinin Filistin’de işledikleri katliamların ortasında Alman hükümeti, kayıtsız şartsız Yahudi varlığının yanında yer aldı; Gazze’de ve son dönemde de Refah’ta soykırım ve savaş suçlarını ortaya koyan tüm delillere, Uluslararası Adalet Divanı'nın kararlarına ve Refah'a yönelik saldırının durdurulması talebine rağmen bütün bunlar, Alman hükümetini Yahudi varlığına silah ihraç etmekten caydırmadı ve hiçbir hükümet üyesi Gazze’deki vahşet eylemlerini kınamaya cesaret edemedi; nitekim bu durum, Sol Komünist Parti ve Sol Parti’den ayrılan Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) dışındaki muhalefet partileri için de geçerlidir. Dolayısıyla Almanya’daki tüm siyasi güçler, Yahudi varlığını memnun etmek adına Temel Anayasa’nın insan haklarını güvence altına alan maddelerini sırtlarının arkasına attıkları gibi antisemitizm bahanesiyle de adaleti tesis eden ve soykırımı veya Nazizm döneminde yaşananların tekrarını kabul etmeyen maddeleri de sırtlarının arkasına attılar. Yahudi devletinin geçen yıl kuruluşunun 75. yıldönümünü kutlaması ironiktir; zira onun, Yahudileri Avrupa'dan, özellikle Almanya’dan Filistin'e göç etmeye zorlayarak kurulduğunu herkes biliyor; bu yüzden onlar da (Almanlar), Nazilerin yaptığına benzer şekilde öldürülme, yerinden edilme, hapsedilme, toprakların gasp edilmesi ve kamp sahiplerine kötü davranılması gibi Filistinlilerin çekmiş oldukları acılara ortaktırlar.

Buradan da anlıyoruz ki, onların gurur duydukları sözde yasaları, kağıt üzerindeki mürekkepten başka bir şey değildir; ancak onlar, kendi çıkarları doğrultusunda yasanın uygulanmasını engelliyorlar ve çoğu zaman savunmasız halkların pahasına kendi hedeflerine ulaşmak için onu manipüle ediyorlar. Şayet mesele, Anayasa Mahkemesi Başkanı Andreas Voskohl’un: “Dünyanın tanık olduğu tüm güncel krizlerde (anayasa) silahımızdır” şeklinde dediği gibi olsaydı, Temel Yasa’nın gücüyle Filistin’deki vahşi soykırıma karşı çıkmaları gerekirdi; zira 26. maddede şöyle geçmektedir: “Halkların barış içinde bir arada yaşamasını tehdit etmeyi amaçlayan ve bu amaçla gerçekleştirilen her eylem, özellikle de Anayasayı ihlal ederek saldırgan bir savaş başlatmaya hazırlanmayı amaçlayan eylemler cezalandırılmalıdır.“ Aynı şekilde 96. maddede de şöyle geçmektedir: “Federal Konsey tarafından onaylanan bir federal yasa, Eyalet mahkemelerinin aşağıdaki alanlarda Federal adli prosedürleri uygulamasını öngörebilir:

1- Halklara yönelik soykırım

2- Uluslararası yasaları ihlal eden insanlığa karşı suçlar

3- Savaş suçları

4- Halklar arasında barış içinde bir arada yaşamayı bozacak veya bu amaçla gerçekleştirilen diğer eylemler (Madde 26, fıkra (1)).”

Temel Yasa’sını beğenen ve kutlayan bir hukuk devletinin, hukuki bir duruş sergilemesi, vahşet eylemlerini kınaması ve Yahudi varlığına silah ihracatını engellemesi daha iyi olurdu; zira o, kendi uluslararası mahkemelerinin ifadesine göre bu silahların soykırım ve uluslararası yasaları ihlal eden suçlar sürecinde kullanıldıklarını biliyor.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

M. Yusuf Seleme

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER