- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Malaysia Airports Holdings Hisselerinin Küresel Altyapı Şirketi BlackRock'a Satışı, Sadece ABD’nin Malezya’daki Jeopolitik Konumunu Güçlendirecektir
Haber:
Geçtiğimiz Haziran ayından bu yana, ülkedeki 39 havalimanını işleten ve devlete ait bir şirket olan Malaysia Airports Holdings’in %30 hissesini satın almakla ilgilendiğini ifade eden ABD merkezli BlackRock tarafından tamamen sahip olma sürecinde olan ABD merkezli altyapı şirketi Global Infrastructure Partners şirketi hakkında bu ülkede hararetli bir tartışma yaşanıyor.BlackRock’un gayrimeşru Yahudi varlığını desteklediği ve şirketten gelen fonların gayrimeşru Yahudi varlığına gönderilen silahları geliştirmek için kullanıldığı bilinmektedir. Yahudi varlığıyla ilişkilere ek olarak bu konuya, çok az bir şekilde vurgu yapılan Amerika’nın jeostratejik bakış açısıyla bakmamız gerekiyor.Bu jeostratejik yön önemlidir; çünkü bu, ülkenin ve İslam ümmetinin geleceğini etkilemektedir.
Yorum:
2022 yılında G7 konferansı sırasında ABD, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne meydan okumak amacıyla kendi ekonomik koridorunu oluşturmak için Küresel Altyapı ve Yatırım Ortaklığı’nı kurdu.Küresel Altyapı ve Yatırım Ortaklığı projesi, “Özgür ve Açık Hint-Pasifik” sloganı altında, ABD ve müttefiklerinin, Çin nüfuzuna karşı özellikle Hint-Pasifik ülkelerindeki önemli altyapılara hakim olmalarını ve kontrol etmelerini sağlamayı amaçlıyor.
Küresel altyapı ve yatırımı hayata geçirmek için ABD ve diğer G7 ülkelerinin, proje hedeflerini gerçekleştirmek için 600 milyar Dolara ihtiyacı vardır.Bu projenin iki önemli oyuncusu olan BlackRock ve Microsoft, bu gündemi gerçekleştirmek için ABD yönetimiyle işbirliği yapıyor. Nitekim 13 Haziran’da İtalya'nın Fasano kentinde düzenlenen en son G7 konferansında alınan kararlar arasında, G7’nin gelişmekte olan ülkelerdeki altyapı şirketlerine 30 milyar ABD Dolarına kadar yatırım yapmaya hazırlanması da vardı. Bu fondan 4 milyar ABD Doları, Global Altyapı Ortaklığı, BlackRock ve Brookfield gibi ABD’li özel yatırımcılar tarafından çeşitli altyapı projeleri için kullanılacaktır.
Dolayısıyla BlackRock’un aldığı yatırım uygulamalarının, sadece şirket ve kâr ifadelerine dayalı olmadığını, aksine bundan daha da önemlisi bunların, ABD'nin belirlediği jeostratejik uygulamalar olduğunu görmekteyiz. Ayrıca BlackRock, Malaysia Airports Company’deki %30’luk hissenin yanı sıra MMC Port gibi liman şirketlerinden de hisse satın almayı planlıyor. Yine Microsoft şirketi, yakın zamanda Malezya’daki bulut bilişim ve yapay zeka teknolojisi yatırımlarına 10,5 milyar Malezya ringgiti (RM) ekledi.Tüm bunlar küresel bir altyapı projesinin ve ABD yatırımının, Malezya’da uygulanmaya konulduğuna işaret ediyor.
ABD, bu ülkedeki stratejik altyapı üzerindeki kontrolü kolayca sağlanabilecek gibi görünüyor; çünkü açık kapitalizm politikaları, sermayeye sahip oldukları ve kar edebildikleri sürece herhangi bir tarafın şirket hisselerini satın almasına izin veriyor. Bu yüzden BlackRock'ın sermeyesi gibi büyük ve cazip bir sermayeye sahip olan Malezya, Malaysia Airports Corporation’ın hisselerini onlara satmayı kolaylıkla kabul edecektir.Malaysia Airports Corporation’ın (Malezya Havaalanları Şirketi) %30’luk hissesine sahip olmasıyla birlikte Amerika, şirketin yönünü belirlemede ya da en azından etkilemede kesinlikle söz sahibi olacaktır.
Bu tür şirket ortaklığı sistemine, İslam şeriatında izin verilmemektedir; çünkü bu, genel olarak Müslümanların çıkarları üzerinde yabancı hegemonyaya kapı aralamaktadır. Başka bir açıdan bakıldığında da, Müslümanların başındaki yöneticilerin “siyasi irade” bakımından zayıf oldukları ve açık ideolojik bir yönelimden yoksun oldukları görülmektedir. Zira onların siyasi hırsları ulusal çıkarları korumakla sınırlı olup sadece ülkenin GSYİH’sini yükseltmeye ve gelişmiş ülke statüsüne ulaşmaya odaklanıyorlar. Görünen o ki onlar, Amerika’nın planını fark edemeyecek kadar saf kimseler olup bu da onların bu plana teslim olmaya istekli olmalarına yol açıyor.
Buna ek olarak Malezya genel olarak kendisini, ister Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi olsun isterse ABD'nin Küresel Altyapı ve Yatırım Ortaklığı olsun ülkenin iki taraf arasındaki rekabetten faydalanabileceği ve Malezya'nın da kârdan yararlanabileceği düşüncesiyle herhangi bir tarafın projelerini kabul eden “tarafsız bir ülke” olarak görüyor. Aslında bu tarafsız politika, güçlü bir şekilde Malezya’nın süper güçlerin hegemonik oyununda bir piyon olarak oynadığı role ışık tutuyor ki böylece Müslümanlar, herhangi bir jeopolitik kargaşanın kurbanı olacaklardır. Müslümanların başındaki yöneticilerin “İslami işleri yönetme” konusundaki dar düşünceleri, İslam ümmetinin jeopolitik durumunun daha da kötüleşmesine yol açacaktır.
Ümmetin bu nüfuzdan kurtulmasının tek yolu, Müslümanların, Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurmak ve İslam’ı kâmil bir şekilde uygulamak için ciddiyetle çalışmalarıdır. Çünkü Hilafet, tüm Müslüman ülkeleri birleştirecek, onların tüm doğal ve beşerî kaynaklarını bir araya getirecek ve onların dünya çapında jeopolitik konumlarını güçlendirecektir.Müslüman ülkelerin bugünkü gücü göz önüne alındığında, bu konuma ulaşmak imkânsız değildir. Nitekim Hilafet, dış ülkelere bağımlı olmayacak ve hiçbir küresel gücün hegemonyasına ve onların kendi jeostratejik planlarını Müslümanlara empoze etmesine asla izin vermeyecektir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Muhammed - Malezya