Cuma, 27 Muharrem 1446 | 2024/08/02
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Almanya, İslam’a ve Müslümanlara Saldırıyor!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Almanya, İslam’a ve Müslümanlara Saldırıyor!

Haber:

Alman hükümeti, Lübnan’daki Hizbullah’a destek verdiği ve İran’la bağlantıları olduğu şüphesiyle aylardır süren bir soruşturmanın merkezinde olan Almanya’nın bu kentindeki bir camiyi yöneten ve İslami bir dernek olan “Hamburg İslam Merkezi’ni” yasakladı. İçişleri Bakanlığı 24 Temmuz Çarşamba günü yaptığı açıklamada, “Hamburg İslam Merkezi’ni ve Almanya genelindeki ona bağlı kuruluşlarını, anayasaya aykırı amaçları olan aşırılık yanlısı İslami bir örgüt olduğu için yasakladığını” bildirdi. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, polisin o gün sabah, merkezin, Almanya’nın sekiz eyaletindeki 53 merkezine “baskınlar” düzenlediği belirtildi.

Bakanlık, merkezin yasaklanmasının, Kasım ayında 55 binada yapılan bir önceki inceleme sırasında bulunan kapsamlı kanıtlara dayandığını söyledi.

İçişleri Bakanı Nancy Wieser şunları söyledi; “Bugün, Almanya’da radikal İslamcı totoliter ideolojinin propagandasını yapan Hamburg İslam Merkezi‘ni yasakladık.” Ve şöyle ekledi: “Bu İslamcı ideoloji, insan onuruna, kadın haklarına, bağımsız yargıya ve demokratik devletimize karşıdır.” (Deutsche Welle)

Yorum:

"İslamcılık", "radikal İslam", "totaliter ideoloji", "anti-Semitizm", "halkların anlayışına düşmanlık", "nefret", "aşırılık", "terörizm" ve daha birçok yeni terim Batı tarafından, ırkçı suçlarını meşrulaştırmak ve akidevi başarısızlığını örtbas etmek için kullanılıyor; böylece fikri yenilgisini önlemeye ve insan fıtratına düşman olan başarısız sisteminin ömrünü uzatmaya çalışıyor.

-Özelde Almanya’da, genelde ise Batı’daki durum, bu rejimlerin iddia ettikleri ve övünüp durdukları özgürlük, demokrasi, adalet ve insan hakları ilkelerine ihanet ettikleri halklar için ifşa olmasının ardından çok kritik bir hal almıştır; zira rüzgarın önündeki bir tüy gibi savrulup duran, dahası mücahitlerin hiçbir Batılı siyasetçi ya da askerin hayal bile edemeyeceği kahramanlıklar sergilediği Aksa Tufanının silip süpürdüğü ve Gazze, Batı Şeria ve mübarek toprakların geri kalanındaki kararlı murabıtların istikrar kayasının paramparça ettiği işte bu ilkelerdir.

Efsanevi kararlılık, sebat ve eşi benzeri görülmemiş bir sabır, evet tüm bunlar insanların zihinlerini ve kalplerini, doğru olanın yanında durmaya ve onlara destek olmaya yönlendirdi; bu da Batı’nın öfkelenmesine, çileden çıkmasına, böylece kararlarında bocalamasına, kırılgan varlığını sarsan ya da kırılgan yapısını etkileyen her harekete ya da yere karşı koymasına neden olmuştur. Bu nedenle Filistin davasına destek için yapılan tüm gösteri ve yürüyüşlerin şiddetle bastırıldığına tanık olduğumuz gibi konferansların engellendiğini ve batıla yönelik önyargısını ortaya çıkaran grupları, dernekleri ve tüm faaliyetleri yasakladığını gördük; böylece yukarıda geçen terimlerden birini, barbarca baskı ve “kanun” zoruyla haksız yasaklama eylemleri için bir bahane olarak kullanmayı kolay bir hale getirdi!

Almanya İçişleri Bakanı Nancy Wieser, “Çok açık olmak istiyorum: Bir dine karşı herhangi bir adım atmıyoruz” şeklinde açıklama yaptığında ‘Takip ettiğimiz radikal İslamcılar ile ülkemize ait olan ve kendi inançlarına göre yaşayan çok sayıda Müslüman arasında net bir ayrım yapıyoruz’ diye de eklemede bulunuyor; bu yalan açıklama tek bir şeye delalet ediyor ki o da, fikri zayıflık ve medyada ve siyasette saptırıcı fikirlerin arkasına saklanmaktır. Dolayısıyla bu, bu rejimlerin, mübarek toprakları gasp eden varlığı desteklemek için zulüm ve zalimlerin yanında yer aldıkları, soykırımı, çocukların ve yaşlıların öldürülmesini, yaş kuru her şeyin yok edilmesini destekledikleri gerçeğini görmeye başlayan gözlere kum serpme girişimidir. Nitekim gâsıp işgal ordusunun eylemleri ve suçları hakkında devletin resmi tutumunu sormak ya da soruşturmak artık antisemitizm eleştirisi olarak kabul edilir hale gelmiş olup böylece kişi veya gazeteci, sorgulamaya ve doğrudan Yahudi karşıtlığı suçlamasına maruz kalıyor!

Hamburg İslam Merkezi'ne ve diğer merkezlere ya da faaliyetlere yönelik bu yasak, yeni değildir; aksine Alman hükümetinin yirmi yılı aşkın bir süre önce yani 2003 yılında Hizb-ut Tahrir’i halklara karşı nefreti kışkırtma, şiddet, terörizm ve Yahudi karşıtlığı suçlamalarıyla yasakladığında çıkardığı yasaya dayanıyor. Ancak bu yasak, partiyi siyasi çalışmasından ve ümmetin otoritesini gasp edenlerin uykularını kaçıran fikri çatışmasından caydıramamıştır; zira parti, Müslümanları Hilafet sancağı altında birleştirerek ümmetin çıkarlarını koruyacak ve onun güvenliğini sağlayacak bu otoriteyi ümmete iade etmek için çok çalışmaktadır; nitekim geçtiğimiz günlerde Hamburg’daki Sultanahmet Camisi “İmam Ali Camisi’ne” ve elliden fazla yere sabah namazı vaktinde gerçekleştirilen korkunç polis baskınlarında gördüğümüz gibi hiç kimse bir Müslüman’a zarar vermeye ve onu korkutmaya cesaret edemedi ve bu eylemleri protesto eden ve Müslümanların kutsallarını, mülkiyetini veya güvenliğini savunan bir devlet veya hükümetin tepkisine de tanık olmadık! İran’ın Alman Büyükelçisini çağırarak protesto etmesinin karar üzerinde hiçbir etkisi olmayacaktır ve bu, hiçbir işe yaramayan saçma bir önlemdir.

Sahih-i Buhari’de, Ebu Hureyra’nın Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle dediğini rivayet ettiği geçmiştir: إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِİmam bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.”         

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

M. Yusuf Seleme

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER