- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Beyt-i Haram’ın Temizlenmesi, Aynı Zamanda Onun Manevi Kirlerden Temizlenmesiyle Olur!
Haber:
Mekke Şehri ve Kutsal Yerler Kraliyet Komisyonu bugün, Mekke-i Mükerreme’nin kutsallığı konusundaki bilinci güçlendirmeyi ve toplumsal işbirliği ile bireysel sorumluluğu pekiştirmeyi amaçlayan “Beyt’imi (Kâbe) Temiz Tut” kampanyası başlattı; temizliğin imanın ve mekânın kutsallığının ayrılmaz bir parçası olduğu ve Mekke’de su ve enerji tasarrufu gibi sürdürülebilir çevre uygulamalarının kullanılması vurgulandığı gibi bu uygulamaların ekolojik dengedeki rolü ve bunların kutsallıklarıyla ilişkili sosyal rollerin yerine getirilmeleri için motive edilmesi vurgulandı. Kraliyet Komisyonu, kutsal şehrin yaşam kalitesini iyileştirmeyi, sakinleri ve ziyaretçileri için ayrıcalıklı ve benzersiz bir karaktere sahip olmasını sağlamayı ve Rahman'ın ziyaretçilerine ve konuklarına sunulan hizmetleri geliştirmeyi amaçlamaktadır. (El-Medine, 24/10/2024).
Haber:
İster fiziksel ve çevresel temizlik olsun, ister atıkların belirlenen yerlere atılması olsun, isterse su ve enerji tasarrufu olsun insanları temizliğin önemi konusunda bilinçlendirmek için çalışmak şüphesiz övgüye değer bir şeydir.Benzer bağlamda Kur'an-ı Kerim'de, Allah'ın Rasulü Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e lafız ve mana olarak vahyettiği kelamı, tahareti ve temizliği daha genel bir şekilde ve birden fazla konuda ele almaktadır; bunlardan bazıları, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ehli beytinin günahlardan arındırılması, temizleninceye kadar kadınlardan uzak durulması, yağmur suyuyla bile olsa abdestle birlikte temizlik konusu, hak olarak nazil olana iman etmemelerinden, hep yalana kulak vermelerinden, bunu alışkanlık haline getirmelerinden ve kelimeleri tahrif etmelerinden dolayı Yahudilerin ve münafıkların kalplerinin temiz olmaması, tövbenin kabul edilmesi için bir kapı olarak vacip olan zekâtın verilmesi konusu, elbisenin temiz olması yani onun yıkanması ve günahlardan kaçınmaktır…
Özellikle Mescid-i Haram’ın Hz. İbrahim Aleyhisselam’ın eliyle temizlenmesiyle ilgili ayetlere gelince; bu, hem Hac sûresinde hem de Bakara sûresinde geçmektedir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ الْبَيْتِ أَن لَّا تُشْرِكْ بِي شَيْئاً وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ “Bir zamanlar İbrahim’e Beytullah’ın yerini hazırlamış ve (ona şöyle demiştik): Bana hiçbir şeyi eş tutma; tavaf edenler, ayakta ibadet edenler, rükû ve secdeye varanlar için Evimi temiz tut.” [Hac 26] Ve Subhanehu şöyle buyurmuştur:وَإِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِّلنَّاسِ وَأَمْناً وَاتَّخِذُوا مِن مَّقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى وَعَهِدْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ أَن طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ “Biz, Beyt'i (Kâbe'yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim’in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evimi temiz tutun, diye emretmiştik.” [Bakara 125]
Her iki suredeki ayetler, hac ritüelini ve Beyt'in (Kâbe'nin) temizlenmesini aşağıdaki hususlara bağlamaktadır:
* Allah’a ihlasla ibadet etmek ve bu hususta, putların pisliğinden kaçınma talebine vurgu yapmak.
* Her yıl Hac ibadeti için gelmeye ve tavaf da dahil olmak üzere Allah'a itaat ederek menasikini (haccın ritüellerini) yerine getirme ve buna karşı çıkanlara düşmanlık beslemeye yönelik küresel davetin önemi.
* Yalan sözden kaçınmak, yani yalan söylemekten kaçınarak İslam'ı hakka ve hak söze bağlamak.
* Liderlik ve bunun için liyakatin olması; yani ister nübüvvet ister yönetim olsun bunun zalimler için uygun olmaması.
* Güvenlik ve geçim (rızık) ve bu ikisinin Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve bunlara hırs gösteren kimseyle bağlantılı olması.
* Beyt'i (Kâbe) inşa ederek, İslam ümmetini inşa ederek, tövbe ederek, Efendimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e nazil olanın son risalet olduğuna iman ederek ve ölene kadar kamil bir şekilde bu risalete tabi olarak Allah için fedakârlık yapmak ve Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in risaletinin, zaman içinde tahrif edilen diğer dinlerin ve ilkelerin aksine İbrahim Aleyhisselam’ın dini olduğunu teyit etmek.
Az önce bahsetmiş olduğumuz ayetlerle ilgili konuda Allah Subhanehu ve Teala) şöyle buyurmaktadır:وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَذَا الْبَلَدَ آمِناً وَاجْنُبْنِي وَبَنِيَّ أَن نَّعْبُدَ الْأَصْنَامَ * رَبِّ إِنَّهُنَّ أَضْلَلْنَ كَثِيراً مِّنَ النَّاسِ فَمَن تَبِعَنِي فَإِنَّهُ مِنِّي وَمَنْ عَصَانِي فَإِنَّكَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ “Hani İbrahim şöyle demişti: Rabbim! Bu beldeyi güvenli kıl.Beni ve evladımı putlara tapmaktan uzak tut!Rabbim! Çünkü onlar (putlar) insanlardan birçoğunu yoldan saptırdılar.Artık kim bana uyarsa, o bendendir.Ve kim de bana karşı gelirse, şüphesiz Sen Ğafur, Rahim’sin.” [İbrahim 35-36]
Adı ne olursa olsun keşke bu Komisyon, Beyt-i Haram'daki mekânın temizlenmesi ve su, elektrik ve enerji tasarrufunun zaruretiyle ilgili görevlerine, yukarıda Hac, Bakara ve İbrahim surelerinde belirtilen anlamları vurgulamak için başka bir görev daha eklemiş olsaydı ki bunlar şunlardır; yöneticilerin ümmetin servetlerini gasp etmemesi ve aynı şekilde müfessirlerin belirttiği gibi Beyt-i Haram’ın sadece fiziki değil de manevi kirlerden de temizlenmesi. Hiç kimsenin orada Allah’ın razı olmadığı bir şeyi işlemeye ve hiç kimsenin orayı pisliklerle kirletmeye terk edilmemesi. Suud Hanedanı’ndan olsa bile yaratıcıya isyanda hiçbir mahluka itaat edilmemesi ve taş değil insan da olsa hiçbir puta ibadet edilmemesi.Eğlence adına ahlaksızlığa ve günahlara teşvik edilmemesi ve zalimlere karşı hakkı söyleyenlerin tutuklanma korkusuyla ya da “fitneyi körüklemekle” suçlanmak korkusuyla sessiz kalınmaması; çünkü fitne, zulme ve zalimlere karşı sessiz kalmaktır. Zira bu, açıkça günah işleyenleri ve kafirleri, kendi yaşam tarzlarına davet etme konusunda cesaretlendirir. Evet, fitne, Allah’ın sınırlarını anlamayan bir kimseyi, Allah’ın yarattığı kimse hakkında hüküm vermeye terk etmektir; bu tıpkı bir ayetin uygulamasını ortadan kaldırmak için ciddi olarak çalışanlara terk etmek gibidir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّمَا الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ فَلَا يَقْرَبُوا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ بَعْدَ عَامِهِمْ هَذَا وَإِنْ خِفْتُمْ عَيْلَةً فَسَوْفَ يُغْنِيكُمُ اللَّهُ مِن فَضْلِهِ إِن شَاءَ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ حَكِيمٌ “Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir pisliktir. Onun için bu yıllarından sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, (biliniz ki) Allah dilerse sizi kendi lütfundan zengin edecektir. Şüphesiz Allah iyi bilendir, hikmet sahibidir.” [Tevbe 28] Dolayısıyla eğer mesele, İslam ümmetinin müdahalesi olmaksızın tamamen Suud Hanedanı yöneticilerine terk edilmiş olsaydı, fesat çıkarırlar ve Allah'ın sınırlarının korunmasını ve muhafaza edilmesini gerektiren bu ayetle ilgili anlamlar ve hükümler de dahil olmak üzere Allah’ın, Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e indirdiği her şeyi dinamitlemeye çalışırlardı. Gerçek şu ki Suud Hanedanı yöneticileri, İslam ümmetine büyük zarar veriyorlar ve Allah'ın sınırlarına muhalefet edilmesini hiç umursamıyorlar; bu yüzden onların vakıası, Allah Subhanehu ve Teala’nın haklarında şöyle buyurduğu kimselerin vakıasına benzemektedir: الْأَعْرَابُ أَشَدُّ كُفْراً وَنِفَاقاً وَأَجْدَرُ أَلَّا يَعْلَمُوا حُدُودَ مَا أَنزَلَ اللهُ عَلَى رَسُولِهِ وَاللهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ “Bedeviler, kâfirlik ve münafıklık bakımından hem daha beter, hem de Allah'ın Rasulü’ne indirdiği kanunları tanımamaya daha yatkındır. Allah çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.” [Tevbe 97] Yani Suud Hanedanı yöneticilerinin ve benzerlerinin, İslam ümmetinden ve sorunlarından izole edilip bir mağarada olmaları daha efdaldir demektir; onların liderliklerinden bahsetmiyorum bile. Zira bu, başlı başına İslam ümmetin büyük felaketler yaşadığı bir tehlikedir.
Evet, keşke bu Komisyon, İbrahim suresinde geçen ayetlerle amel etmiş olsaydı; bu ise İslam davetinin ve Rasul Salavatullahi ve Selamuhu’nun metodunu temsil eden sahih liderliklere tabi olmaya davet etmek, kör olan birine değil gören birine tabi olmak, yani ayakları kaysa bile, Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e tabi olmak ve ondan ayrılmamak, İslam ümmetinin mefhumuna davet etmek ve özellikle helal ve haram mefhumu konusunda birçok insanı yanlış yönlendirdiklerinden dolayı Suud ailesini ve Suudi Arabistan yöneticileri de dahil olmak üzere bunun dışındaki mefhumları terk etmek ve kaldırıp atmak. Zira bu yöneticiler, marufu münker, münkeri de maruf haline getirmek için çalıştılar, yani kimi zaman emir sahibine itaat adı altında, kimi zaman Vizyon-2030 ve “ilham veren modernleşme" adı altında, kimi zaman da “eğlence ve normal yaşam” adı altında olmak üzere çeşitli isimler altında Allah'tan başkasının şeriatıyla amel etmeye çalıştılar... Böylece onlar, sadece yalancı şahitler olmadıkları gibi zalimleri yüceltenler de olmadılar. Buna ek olarak onların asıl işi olan, Beyt-i Haram’daki ve Beyt-i Haram’ın dışındaki fiziki kirlerden temizlenme konusunda uyarıda bulunmaları da övgüye değer bir iştir. Bütün bunlar, sadece hiçbir ortağı olmayan tek olan Allah için olmalıdır.
Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: لَتَتَّبِعُنَّ سَنَنَ مَنْ قَبْلَكُم شِبْرًا بشبْر، وذراعًا بذراع، حتَّى لو سَلَكُوا جُحْر ضَبٍّ لَسَلَكْتُمُوهُ “Sizden öncekilerin yollarına karış karış ve arşın arşın mutlaka tabi olacaksınız. Hatta bir kertenkele deliğine girseler, onların arkasından gideceksiniz.” Dedik ki: Ey Allah’ın Rasulü! Onlar Yahudiler ve Hıristiyanlar mı? Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dedi: فَمَن؟! “Başka kim olabilir ki?!”
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nizar Cemal