- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Değişim Rüzgarları Ürdün Tiranının Tahtını Sarsıyor!
Haber:
Arabi-21 şu başlık altında bir haber yayınladı: “Trump Netanyahu ile rejim değişikliği durumunda “İsrail'in” Ürdün’ü işgal etme olasılığını görüştü.” Haberde şöyle geçti: “Tel Aviv Üniversitesi ve Moshe Dayan Araştırma Merkezi üyesi Yuşa Meiri, ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın Başbakan Binyamin Netanyahu ile yaptığı son görüşmede “İsrail'in" İslami bir darbe durumunda Ürdün'ü işgal etmek zorunda kalabileceği olasılığına karşı hazırlık yapılması gerektiğini” söylediğini aktardı.”X hesabından yaptığı paylaşımda şunları ekledi: “Trump ve Netanyahu arasındaki görüşmelerde jeopolitik durum gözden geçirildi ve Suriye ve Lübnan’da acı çekmesinin ardından İran'ın Ürdün'ü kontrol etmek için çaba harcayacağı konusunda görüş birliğine vardılar.”
Yorum:
Amerika, İran öcüsünün ve mezhepsel yayılma arzusunun Müslümanlar tarafından fark edilmeyeceğini zannetmekte, İran ve Lübnan'daki partisi hakkındaki gerçeğin Gazze’ye yönelik Yahudi savaşıyla ortaya çıktığını ve El-Aksa’nın özgürleştirilmesi ve Yahudi varlığına karşı düşmanlık palavralarının ise işgal için bir kılıf olması ve Amerika’nın bölgedeki müdahalelerini meşrulaştırmak için Yahudi varlığına hizmet eden siyasi sapkınlıklardan ibaret olduğunu bilmemektedir;zira Yahudi varlığı, Batı'nın Müslüman ülkelerdeki temel askeri üssü olup Arap yöneticilerin komplosuyla, ülkemizin servetlerini sömürmeyi ve açgözlülüklerini tatmin etmeyi kolaylaştırması için ülkelerimizdeki çatlağı arttırmak amacıyla Müslümanların boğazında bir diken olarak kalmaya devam etmesi için yerleştirilmiştir.
Bakın işte Amerika, Cevlani liderliğindeki Suriye muhalefetinin Batılı siyasi taraflara, özellikle Yahudi varlığı olmak üzere hiç kimseye karşı dış cephe açma niyetinde olmadıkları ve Suriye’nin komşu ülkelerle Sykes-Picot sınırlarını güçlendireceği yönündeki açıklamalarına rağmen,Suriye’deki olayların Ürdün üzerindeki etkisinden duyduğu korkuyu meşrulaştırmak için İran’ı yeniden ön plana çıkarıyor.
Mesele bunun da ötesine geçerek, Suriye halkını yok etmek için uçakların fırlatıldığı Rus üssü Hmeymim’in ve diğer ABD üslerinin korunmasına yönelik aşağılanmanın ve zilletin zirvesiyle taçlanıyor; ancak bunların hiçbiri Batı’nın İslam Devleti’nin kurulmasına yönelik yaşadığı paniği yatıştırmamıştır. Zira uyuyan dev uyandı ve güçlü bir şekilde geri döndü ve Müslümanlar kafir Batı'nın kendileri için iyi bir şey istemediğini anladıkları gibi Ürdün tiranı da kendisi için yaklaşan kıyametini hissetti ve alarm verdi; bu yüzden tüm Arap ülkelerinde olduğu gibi Ürdün hapishaneleri de, hakkı haykıran insanların ağızlarını susturdukları gırtlaklarla doludur.
Evet, artık yeter ve Abdullah'ın ajanlığı artık hiçbir Müslüman için gizli değildir; tıpkı Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu gibi: لَا تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي ظَاهِرِينَ عَلَى الْحَقِّ، لَا يَضُرُّهُمْ مَنْ خَذَلَهُمْ، حَتَّى يَأْتِيَ أَمْرُ اللهِ وَهُمْ كَذَلِكَ “Ümmetimden bir taife hak üzerinde devam edip kalacaktır. Kendilerini terk eden kimseler onlara zarar veremezler. Allah’ın emri gerçekleşinceye kadar bu durum üzerinde kalacaklardır.”Bazı Müslümanların Ürdün'ün Yahudi varlığıyla olan sınırında gerçekleştirdiği onurlu bireysel operasyonlar, tiranın halkından hoşnut olmadığına, sınırların hayali olduğuna ve Müslümanların, yöneticilerin tahtlarını devirmek ve bunun ardından Beytül Makdis'i kurtarmak amacıyla harekete geçmek için Müslüman bir lider bekledikleri konusunda bizi mutmain kılmaktadır.
ABD, endişeyle izliyor, Suriye’deki devrimci Müslümanların tepkilerini hafifletmeye ve onların hedeflerinin tavanını cılız bir devletçiğe indirgemeye çalışıyor, onlara her bir yerden gelecek korku aşılıyor ve Arap yöneticilerle yaptığı toplantılarını, onlara İslam fırtınası geldiğinde neye tutunmaları gerektiğini dikte etmek için harcıyor. Akabe zirvesinde Ürdün rejimi, Suriye'deki iktidarın geçişinin yumuşak bir şekilde olması gerektiğini vurgulamıştır; zira bu aşama, Batı ve ajanları için çok hassas ve kritik bir aşama olup geçişin engellenmesinden korkmaktadırlar. Ancak Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللهُ وَاللهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ “Onlar (sana) tuzak kurarlarken Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzak kuranların en iyisidir.” [Enfal 30] Dolayısıyla Suriye’de kasap Esad rejiminin elli yıl ve daha fazla süren akıl almaz işkence sınıflarına katlandılar; bu da medyanın karartmasına rağmen düşüncelerinin olgunlaşması ve Allah'ın indirdikleriyle hükmedilmesi taleplerini yükseltmeleri için yeterli oldu.Zira Batı’dan gelen her çözümün reddedildiğini, devrimcilerin saflarındaki seslerin Hilafetin kurulması çağrısında bulunduğunu ve her yerdeki Müslümanların, Beytul Makdis'i kurtarmak ve Gazze'deki ve her yerdeki mustazaf kardeşlerimizi desteklemek için can attıklarını gördüler. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur:وَاللهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ“Muhakkak ki Allah emrinde galiptir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” [Yusuf 21]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ummu Ahmed Asaf – Mübarek Toprak (Filistin)