- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt

بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Yahudi Varlığının İran'a Yönelik Askeri Saldırıları ve Amerika’nın Pozisyonu!
Haber:
Wall Street Journal gazetesi, meseleye vakıf üç kişiye dayandırdığı haberinde, ABD Başkanı Donald Trump'ın Salı günü geç saatlerde üst düzey danışmanlarına İran'a saldırı planını onayladığını ancak Tahran'ın nükleer programından vazgeçip vazgeçmeyeceğine dair nihai emri vermekten kaçındığını bildirdiğini ifade etti.
New York Times gazetesi ise üst düzey İranlı bir yetkiliden, İran'ın Trump'ın yakın zamanda bir toplantı düzenleme teklifini kabul edeceğini aktardı ve gazete, aynı yetkiliden, İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin Yahudi varlığıyla ateşkesin görüşülmesi için böyle bir toplantıyı kabul edeceğini aktardığı eklemesinde bulundu.
Yorum:
İran; ister Afganistan, Irak, Yemen, Suriye, Lübnan ve daha az derecede Filistin'de olduğu gibi askeri olarak, ister Lübnan'daki partisi aracılığıyla Lübnan'da ve Husiler aracılığıyla Yemen'de olduğu gibi mali olarak, isterse sırf Körfez'i Amerikan silahlarıyla doldurup burasını Batı'nın himayesinde tutmak için bir korkuluk olarak kullanılması aracılığıyla olsun; Irak, Afganistan, Suriye, Yemen, Lübnan, Filistin ve Körfez gibi Orta Doğu ve komşu bölgelerdeki Amerikan çıkarlarını gerçekleştirmek için Amerika'nın uzun yıllar boyunca kullandığı bir araç olmasının ardından,görünen o ki İran, Amerika'ya sağladığı tüm bu hizmetlerden bir fayda görememiş ve Amerika, Yahudi varlığına İran'a karşı askeri saldırı başlatması için yeşil ışık yakmıştır.
Zira Amerika, Donald Trump'ın başkanlığa gelmesiyle birlikte, İran'ın bölgedeki kanatlarını kırmak ve bölgedeki sert yüzünü terk etmek, onun yerine Yahudi varlığını, Türkiye'nin Erdoğan'ını ve Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı getirmek istediğini daha açık ve net bir şekilde ortaya koymuştur.Bu nedenle Amerika, İran'ın güçlü kalmasına ve füze kapasitesi ve nükleer projesiyle Yahudi varlığı için potansiyel bir tehdit oluşturmasına gerek olmadığına karar vermiştir.
Amerika, İran'ın askeri nükleer silah üretimini engelleyecek ve bunu elde etmemesini garanti altına alacak bir anlaşmaya varmak için haftalardır İran rejimi ile diyalog ve müzakereler yürütüyor ancak İran buna direnerek uranyum zenginleştirmeye devam etme ve barışçıl nükleer üretime sahip olma hakkı konusunda ısrar etmektedir.Nitekim Trump bunu, zamanla askeri üretime ulaşmaya yönelik bir aldatmaca olarak görmüştü ancak İran tavrında ısrar edip zenginleştirmenin kırmızı çizgisi olduğunu söyleyince Trump, Yahudi varlığının 10 yıldan fazla bir süredir yapmak istediği şeyi yapması için onu serbest bıraktı. Bunun üzerine Yahudi varlığı Amerika ile koordineli olarak darbeler ve saldırılar düzenledi ve Amerika da ona askeri, lojistik, mali ve siyasi olarak destek verdi.
Ardından Trump'dan, İran'ın saldırılardan dolayı zayıflamasının ardından, İran'dan koşulsuz teslimiyet istediğine ve talep ettiği her şeyi barışçıl yollarla ve daha fazlasını gerçekleştirmek istediğine dair net açıklamalar geldi.
Trump ve Yahudiler, İran'ın teslim olmasıyla savaşın sonuçlanmasının uzun sürebileceğini ve Yahudi varlığının dayanamayacağı bir yıpratma savaşına girebileceğini görünce, Yahudi varlığı Amerikan yönetimine müdahale etmesi için baskı yapmaya başladı ve Amerikan yönetimi de müdahale etmekle tehdit etmeye ve boyun eğmesi için İran'a baskı yapmak amacıyla müdahale olasılığı için askeri olarak hazırlık yapmaya başladı.Yukarıdaki haberde de görüldüğü gibi Trump, hala İran'ın ABD'nin müdahalesine gerek kalmadan taleplerine boyun eğmesini tercih ediyor;bu nedenle kayıplar ve sürprizlerin yanı sıra müdahaleye karşı çıkan “Amerika'yı Yeniden Büyük Yap” grubundan kaçındığı ve Amerika'nın doğrudan savaşa katılmaması durumunda siyasi arabuluculuk fırsatının Amerika için daha fazla ulaşılabilir olmasını sağlamak için Amerika'nın doğrudan askeri müdahalesi olmadan istediğini elde etmek amacıyla Yahudilerin operasyonlarının baskısı altında İran'a hala mühlet veriyor.
Sonuç olarak Amerika, kafirlerin alışık oldukları üzere onlar için bir ahit ve anlaşma gözetmiyor; dolayısıyla bu olanlar, Batı ile ilişkilerine ve onlara sunduğu hizmetlere güvenen herkes için bir ibret ve ders olmalıdır; tıpkı Müslümanların başındaki tüm yöneticilerin durumda olduğu gibi. Zira sömürgeci onları, kendi projelerini ve çıkarlarını gerçekleştirmek için birer araç olarak kullandığı gibi aynı zamanda onlardan herhangi birisi işlevini yitirdiğinde veya sömürgecilik için onlardan daha faydalı birisi ortaya çıktığında ya onları terk eder ya da yerlerinden eder. Şöyle buyuran Allah Subhanehu doğru söylemiştir:يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” [Maide 51]
Müslümanların ve ülkelerinin çıkarlarını sadece Allah'a, Rasulü'ne ve müminlere sadık olan biri savunur; dolayısıyla Müslümanların başındaki mevcut yöneticilere veya bazılarına güvenen ve onlarda bir hayır olduğunu sananlar, hayal peşinde koşan ve hayallere kapılanlardır;zira Gazze ve İran'a yönelik savaş bunu, kesin ve açık bir şekilde ortaya koymuştur.Allah'ım, bizim için bir kalkan ve destek olması için Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti bizim için çabuklaştır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müh. Bahir Salih