- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
TSK’nın Namlusu Nereye Dönük?
Türkmen Dağı’nı Düşürenlere mi, Yoksa Suriyeli Masum Sivillere mi?
18.06.2016 tarihinde; Rusya, İran, ABD ve Koalisyon Güçleri ile Baas rejiminin ortaklaşa yürüttüğü Suriye’deki katliamdan kaçıp Türkiye’ye geçmek isteyen aynı aileden çoğu kadın, çocuk ve yaşlı 11 kişi, Türkiye–Suriye sınırının Hatay ili bölümünde açılan ateş ile öldürüldü. Ateşin Türkiye sınır güvenlik güçleri tarafından yapıldığına yönelik haberlerin duyulmasından hemen sonra Türkiye Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaptı. Dışişleri Sözcüsü Tanju Bilgiç çıkan haberlerin gerçeği yansıtmadığını ifade ederek şöyle dedi: “Güvenlik birimleri, sınırımız boyunca hudut olaylarına ve yasadışı yollarla sınırdan geçme teşebbüslerine müdahale ederken hukuki zeminde hareket etmektedir.”
Dışişleri Sözcüsü’nün bu açıklamasındaki üslup ve yöntem, tamamen statükocu klasik T.C devlet yöntemi ile örtüşmektedir. Zira bu açıklamada, öldürülen 11 masum sivilin TSK tarafından açılan ateş ile katledilip katledilmediği sorusuna açık ve net bir cevap verilmemiştir. Açıklamada geçen “Güvenlik birimleri hukuki bir zeminde hareket etmektedir” ifadesi ise bu yöndeki iddiayı doğrular niteliktedir. Dışişleri kaynaklarının aksine bölgedeki sivil kaynaklar ve gruplardan yapılan açıklamalarda, 11 Suriyeli sivilin Türkiye Sınır Güvenliği tarafından açılan ateş ile öldürüldüğü belirtilmektedir.
Ahraruş Şam konu ile ilgili TSK'ya sitem eden bir açıklama yaptı ve açıklamada bu meselenin failini açık ve net ortaya koydu: “Ahraruş Şam İslami hareket olarak 18.06.2016 tarihinde Türkiye sınırında aynı aileden çoğu kadın, çocuk ve yaşlı 11 kişinin savaştan ve zalim rejimden kaçarken Türkiye Sınır Güvenliği güçleri tarafından öldürülmesinden dolayı derin bir üzüntü içerisindeyiz.” Aynı şekilde Suriyeli muhaliflerin oluşturduğu Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Suriye sınırında görev yapan Türk askerlerinin sınırdan geçmeye çalışan Suriyeli sivillere ateş açtığını ve ölen ve yaralananların olduğunu bildirdi.
Şimdi soruyorum! Türkiye Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre Türk Silahlı Kuvvetleri Suriyeli Masum sivilleri “hukuka uygun” bir şekilde mi katletmiş oluyor? Türkiye hükümeti Suriyeli masum sivillerin “hukuka uygun” bir şekilde katledilmesine izin mi veriyor? Hani bizim Suriye halkı ile hukukumuz tarihe ve İslam’a dayalı bir hukuktu? Hani bizim Suriye ile kardeşliğimiz İslam kardeşliğiydi?
Yetkililere soruyorum! Sınır hudutlarında görev yapan rütbeli rütbesiz askerler, namlularını kendi keyfi kararları ile mi yoksa sizin talimatlarınızla mı masumlara çeviriyorlar? TSK’nın Silahlarının namluları kime dönük? Bir avuç mücahit ve muvahhidin korumaya çalıştığı Türkmen Dağı’na leş kargaları gibi saldıran Rusya, İran ve ABD’ye mi, korkaklığınızdan cesaret alan ve “aslan” kesilen Baas rejiminin çakallarına mı, yoksa bu katillerden kaçan Suriyeli Masum çocuklara, kadınlara ve yaşlılara mı?
Şunu iyi bilin: Türkiye’nin son aylarda Suriye politikasında eski fabrika ayarlarına (statükocu klasik devlet anlayışı) dönüş sinyalleri verdiğine şahit oluyoruz. Kaldı ki Türkiye Devleti 2011’den bugüne kadar Suriye meselesinde ABD’nin kuyruğuna takılıp onun peşini takip etmekten başka bağımsız hiçbir siyaset gütmedi. Yapılan hayırlı güzel bir şey varsa o da Suriyeli Müslümanlara kapımızı açmak onlarla aşımızı ekmeğimizi paylaşmak oldu.
Şimdi son kez soruyorum! Artık Suriyeli masumların bize sığınmasına da mı mani olacaksınız? Devlet ve iktidar olmanız gözlerinizi nasıl da kör etti, kulaklarınızı nasıl da sağır etti? Bu ramazan ayında Halepli anneler ve babalar gözyaşları ile iftarlarını açıyorlar. Sizin normalleşmek istediğiniz ve elçilerini lüks iftar masalarında ağırladığınız Rusya’nın bombaları ile sahura uyanıyorlar.
Ve siz devlet olduğunuzu sadece Suriyeli 11 masuma gösterebiliyorsunuz…
Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı
Mahmut Kar