- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber Yorum
ABD’nin Suriye Politikaları Ne Olursa Olsun Türkiye’nin Politik Hedefinde Ümmetin Koruyucusu Olmak Yer Almıyor
Haber:
ABD’nin Suriye'den çekilme kararı ve sürecin nasıl işleyeceği 8 Ocak’ta Washington’da konuşulacak. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye ve ABD arasında üç ortak çalışma grubunun kurulduğunu belirterek, “Suriye’den ABD’nin çekilmesi ve birlikte nasıl koordine ederiz, hepsi bu toplantılarda ele alınacak. Bundan sonra koordinasyonu birlikte sürdürme konusunda en son (ABD Dışişleri Bakanı) Pompeo’yla yaptığımız telefon görüşmesinde mutabık kaldık” ifadelerini kullandı. Fırat’ın doğusunda yapılacak operasyonun ertelenmesi hususuyla alakalı olarak Çavuşoğlu, “ABD çekileceğim dedikten sonra dost ateşi olmaması için bu süreyi erteleyebiliriz, fakat bu bizim ileride başlatacağımız operasyonlardan vazgeçeceğimiz anlamına gelmez” dedi. (Kaynak: Ajanslar)
Yorum:
ABD’nin vermiş olduğu bu karar karşısında ve Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda operasyon yapıp yapmayacağı konusunda Müslümanların kafası karışmaktadır. Başlarındaki siyasetçilerin söylemlerinden bir şey anlayamıyor, verdikleri kararların nereye varacağını çok tartışıyor, bir sürü varsayımda bulunuyor ama bir sonuca bağlayamıyorlar. Hâlbuki sorulması gereken tek bir soru vardır: “Türkiye ne zaman Suriye’deki kadın ve çocuklarımızı Esed rejiminin, Rus ordularının, PYD ve YPG teröristlerinin elinden kurtarmak için harekete geçecek?”
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun ifadelerinden açık ve net ortaya çıkmaktadır ki ABD’nin vermiş olduğu bu geri çekilme kararından sonra bile Türkiye Ümmetin koruyucusu olma görevini üstlenmeyecek, bundan sonra da adımlarını Washington’da gayri Müslimlerin verdiği kararlara göre şekillendirecektir. Aynı tutum diğer Müslüman beldelerindeki yöneticiler için de geçerli. Düne kadar Esed ile çözüm olmaz diyen siyasetçilerimiz, bugün Esed ile el sıkışıyor – demokrasi uğruna! İlk adımı Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir attı – Amerikalı efendilerinin talimatıyla elbette... Çavuşoğlu da Katar’da düzenlenen 18. Doha Forumu’nda “Suriye’de demokratik ve güvenilir seçimler olur ve Beşşar Esed kazanırsa, o zaman Esed’le birlikte çalışmayı herkes DÜŞÜNMELİ!” diyerek Müslüman kadın ve çocukların katilinin demokrasiyle affedileceğinin sinyalini verdi.
Suriye herhangi bir dış ülke değildir. Suriye İslam Ümmetinin toprağıdır. Amerika’nın Suriye’den veya işgal ettiği herhangi bir İslam beldesinden çekilmesi veya Türkiye’nin PYD-YPG’yi dert edinerek Suriye toprağımıza asker göndermesi Suriye’deki kardeşlerimizin canlarını kurtarmayacak, kadınlarımızın ırzını korumayacak, İslam’a ve Müslümanlara karşı yürütülen savaşı durdurmayacaktır. Zira mevcut bu siyasetçiler ve benimsedikleri ideolojinin siyasi manevraları İslami perspektiften ve hedeflerden tamamen yoksundur.
Hâlbuki bir Müslümanın siyasi ilkesi; Rasulullah (sav)’in buyurduğu şekilde, yani “أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَشْهَدُوا أَنْ لَا إلَهَ إلَّا اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ، وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ، وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ؛ فَإِذَا فَعَلُوا ذَلِكَ عَصَمُوا مِنِّي دِمَاءَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ إلَّا بِحَقِّ الْإِسْلَامِ، وَحِسَابُهُمْ عَلَى اللَّهِ تَعَالَى “Ben insanlarla Allah’tan başka ilah yoktur deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Allah’tan başka ilah yoktur dediklerinde mallarını ve canlarını benden kurtarırlar ancak gizli durumlarının hesabı Allah’a kalmıştır.” (Buhari, Muslim) olmalıdır. İşte siyasi kafa karışıklığını gidermek, İslami meyilleri doğru yönlendirmek için sadece “La ilahe illallah Muhammed ur-Rasulullah” ilkesine odaklanmak yeterlidir.
İslam ideolojisinden başka ideolojilerin hâkimiyetini, nizamlarını kabul etmek, onları yürütmek için görev üstlenmek hiç şüphesiz kalbinde İslam taşıyan her siyasetçiyi ancak kukla yapmaktadır. Böyle kuklaların ağızlarından anlamlı sözler çıkmaz ve davranışlarında anlaşılır bir mana bulunmaz, planları Müslümanların faydasına değil zararına olur. Böylesi sözde siyasetçiler Ümmetin kadın ve çocuklarını katillerin eline terk etmekle kalmıyor, kendi ahiretlerini de tehlikeye atıyor.
Unutmayalım ki “Siyaset” hayati bir meseledir, meselelerin meselesidir. Siyaseti gayri İslami ideolojilere ve o gayri İslami ideolojilerin siyasetçilerine terk etmek, İslam’dan olmayan siyasetin mucit ve sahiplerine, yani İslam düşmanı sömürgecilere teslim olmaktır. İslam’dan olmayan siyaset; İslam’ın kültürünü, değerlerini, tatbik edilebilirliğini ifsat eder, çarpıtır ve devamında Müslümanların canlarını, mallarını, ırzlarını, dinlerini İslam düşmanlarının değişen menfaatleri doğrultusunda yakıt olarak kullanır. Günümüzde şahit olduğumuz dehşet verici manzaralar işte bunun neticesidir.
İslam Ümmetinin toprakları, kanları, canları ve malları birdir, parçalanmaz tek bir bedendir. Gerçek siyasetçi dediğin kendi beldesindeki Müslümanların ahvali ile ne kadar dertleniyorsa, Suriye, Filistin, Afganistan, Doğu Türkistan, Myanmar, Yemen ve Afrika’daki Müslümanların ahvaliyle aynı şekilde dertlenmek zorundadır. Bu bir farzdır. Bu farzı yerine getirmek için Ümmetin siyasetini İslam ideolojisi perspektifiyle istikrarlı bir şekilde yürüten siyasetçiler olmak kadın erkek her birimizin üzerine farzdır. Öncelikli hedefimiz ise Nübüvvet Metodu üzere Raşidi Hilafeti yeniden ikame etmektir. Zira Ümmetin kurtuluşu ancak Amerika ne karar verirse versin bizi bağlamaz diyen Raşid bir Halife ile ve çok çabuk gerçekleşecektir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi adına
Zehra Malik