Pazartesi, 06 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/09
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir'e Ait Bir Neşriyatı Dağıtmak... Sudan'da Anayasal Düzeni İhlal Etmekmiş!!

Bu ülkenin güvenlik birimleri, hala ümmetin muhlis evlatlarına acemice ve sorumsuzca davranmaktadır. "Allah'ın şeriatını Hilafet Devleti'nin gölgesinde hakim kılmak" gibi hayati bir mesele için maruz kaldıkları tutuklamalar, hapisler ve darplar onları asla korkutmayacaktır. Güvenlik birimleri, hizbin şebabından tutuklu bulunanların genelini serbest bırakmalarına rağmen onlardan onu hala Port Sudan şehrinde tutuklu bulunmaktadır. Daha beteri ve acı olanı ise Kerim Kardeş Ali Adem Muhammed'i hala Vedmudni şehrinin Doğu bölümünde tutuklu tutmaları ve onu şu iki şeyle suçlamalarıdır: Ceza hukukunun (50.) ve (69.) maddeleri uyarınca "anayasal düzeni ve kamu barışını ihlal etmek!" Zira (50.) maddede şöyle geçmektedir: "Ülkenin anayasal düzenini ihlal etmek veya bağımsızlığını veya birliğini tehlikeye atmak maksadıyla herhangi bir fiil işleyen bir kimse, idam veya müebbet yada tüm mal varlıklarına el konulma ihtimali ile birlikte daha az bir hapis cezası ile cezalandırılır."

İnsanlardan Raşidi Hilafeti kurarak İslam esasına binaen değişim için çalışmalarını, batıl ve zalim demokrasi ve kapitalizmi kaldırıp atmalarını talep eden bir beyanı veya neşriyatı dağıtmak ülkenin anayasal düzeni ihlal etmek, birliğini ve bağımsızlığını tehlikeye mi atmak oldu?!! Kaldı ki küfür güçlerinin ve temsilcilerinin arenası haline gelen ülkenin hangi bağımsızlığından söz edilmektedir?!

Ülkenin üçte birini parçalayıp sömürgeci kafire teslim ettikten sonra hangi birlikten söz etmektedirler?! Allah aşkına söyleyin hapsi ve idamı hak eden, ülkenin birliğine ve sömürgeciliğin her türlü şeklinin kovulmasına çağıranlar mı yoksa ülkeyi ve insanlarını sömürgeci kafirlere teslim edenler mi?! Size ne oluyor. Nasıl hüküm veriyorsunuz?!

Sudan rejimine mesajımızı bir kez daha tekrarlıyoruz: Allah'tan ittika edin, aklınızı başınıza devşirin, diğer şebabı serbest bırakın ve lanet okuyanlar sizleri değiştirmeden gerçek değişim olan Nübüvvet Minhacı Üzere Hilafeti ikame etmek için çalışın. Sonra pişmanlıktan parmaklarınızı ısırırsınız ama son pişmanlık fayda vermez.

وَاتَّقُوا فِتْنَةً لاَ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ "Öyle bir fitneden sakının ki içinizden yalnızca zulmedenlere isabet etmekle kalmaz. Bilin ki Allah'ın azabı çetindir." [el-Enfâl 25]


İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcüsü
Sudan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Çok Kültürlü Toplum Çöktü

Bakan Verhagen'in yaptığı açıklamalara istinaden 15/02 günkü Hollanda gazeteleri, "Verhagen'e Göre Entegrasyon Çöktü" ve " Verhagen'e Göre Çok Kültürlü Toplum Çöktü" şeklinde başlıklar attılar. Böylece Bakan Verhagen, Sarkozy, Cameron ve Merkel'in izini takip etti. Zira bunlar da daha önce çok kültürlü toplumun çöktüğünü ilan etmişlerdi.

Bu kişilerin hepsi, askerlerini dünya çapında laikliğin ve özgürlüğün müjdeleyicisi olarak gönderdiler. Bu kişilerin hepsi, her insanın kendi iradesine göre yaşaması için baskı ve terörle mücadeleyi Müslümanlara yönelik savaşlara gerekçe olarak gösterdiler. Bugün ise bu kişilerin hepsi, çok kültürlülüğün çöktüğünü ilan etmektedirler. İnsanların özgür iradesi olduğunu iddia etmelerine rağmen bunu kendi ülkelerinde yasaklamaktadırlar. Zira bir kimse kendi dininin hükümlerine göre giyinmek veya yemek yada seçtiği akideye inanmak istediğinde bugün ona şöyle denmektedir: Çok kültürlülük çökmüştür.

Zaten çok kültürlülük diye bir şey yoktu. Bakan Verhagen'den çöktüğünü açıklamadan önce bize çok kültürlülüğün olduğunu gösteren tek bir örnek vermesini istiyoruz. Hollanda'nın son yıllardaki politikasına baktığımızda onun çok kültürlülükle mücadele etmeye dayandığını açıkça görürüz. Zira Müslümanlardan İslam'ı terke etmeleri, demokrasi ve özgürlükleri benimsemeleri, tokalaşmaya, peçe ve helal et, İslamî evlilik ve başörtüsü yasağına bağlı kalmaları istenmiştir. O halde daha önce olan çok kültürlülük hani nerede kaldı?

Hollanda politikasının vakıası, yabancı düşmanlığını özellikle de İslam ve Müslüman düşmanlığını kışkırtmaktan başka bir şeyle örtüşmediğini göstermektedir. Bunun en çarpıcı göstergesi Müslümanlar arasında suçun yayıldığını iddia eden yalan istatistikler veya Müslümanların eğitimi önemsemediğini ve mali yardımlardan başka bir şey düşünmediklerini gösteren sahte raporlardır. Gerçekte ise devlet, çok kültürlülüğe teşvik etmeyi bırakın bir tarafa hiçbir saygı ve hoşgörü dahi göstermemektedir.

Bizler biliyoruz ki çok kültürlülüğün çöktüğünü söylemek, bu sistemin somut sorunları çözememe beceriksizliliğini örtmek için "günah keçisi" arama kabilinden öte bir şey değildir. Sen ey Bakan Varhagen! Sen ve seninle birlikte olanlar, başarısızlığınızın sorumluluğunu yabancılara atarak bundan kurtulmaya çalışmaktasınız. Ancak sizleri buna karşı uyarıyoruz. Zira her gün takip ettiğimiz dünyanın dört bir tarafında yaşanan olaylar gösterdiği üzere günah keçisi aramanın vahim sonuçları vardır.


Okay Pala [Ebu Zeyn]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Medya Temsilcisi
Hollanda

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Güvenlik Birimleri, Onlarca Hizb-ut Tahrir Şebabını Tutukladı

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti, "Zalim Tagutların Devrildiği Bir Sezonda Raşidi Hilafeti Kurarak Gerçek Değişimi Gerçekleştirmenin Anı Geldi" başlıklı beyanı çarşılar, otobüs durakları ve kandil toplantıları gibi genel mekanlarda dağıtmasının üzerine polis, emniyet birimi ve ulusal istihbarat birimi olmak üzere güvenlik birimleri, 14 Şubat 2011 pazartesi günü Hartum, Ümmü Derman, Kuzey Hartum, Port Sudan, Mudni, el-Kadarif ve el-Ebyad şehirlerinde onlarca Hizb-ut Tahrir'li şebabını tutukladı. Kimileri serbest bırakılırken kimileri hala tutuklu bulunmaktadır.

Bizler Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak otoriteye aşağıdaki mesajla sesleniyoruz:

-Aklınız başınıza alın ve tek silahları hak söz olan Hizb-ut Tahrir şebabını derhal serbest bırakın.

-Devletler, dünyalarının ve ahiretlerinin kurtuluşu için insanların doğal ihtiyaçlarını karşılamak için vardırlar. Aksi takdirde ne kadar tutuklama ve baskı yaparsa yapsın ümmet, onları kaldırıp atar. İşte o zaman bu devletlerin durumu Allahu [Subhânehu ve Tea'alâ]'nın şöyle buyurduğu gibi olur:

فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَرِينَ "Gök ve yer onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi." [Duhan 29]

-İslam'ı tatbik edecek ve onu dünyaya taşıyacak Raşidi Hilafet'in kurulması olan gerçek değişim, artık bir an meselesi haline gelmiştir. Allahu [Subhânehu ve Tea'alâ], şöyle buyurmaktadır:  وَنُرِيدُ أَن نَّمُنَّ عَلَى الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا في الأَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ أَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِثِينَ "Biz istiyorduk ki mustazaflara yeryüzünde lütufta bulunalım, onları liderler yapalım ve (ülkelere) varis kılalım." [el-Kasas 5]


İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcüsü
Sudan Vilâyeti

Devamını oku...

Ey Müslümanlar! Artık Zamanı Gelmedi mi?

  • Kategori Tacikistan
  •   |  

Tagut diktatörün ve mücrim zümresinin İslam'a ve Müslümanlara karşı zulmünün son zamanlarda doruk noktaya ulaştığı herkesçe aşikardır. Zira artık maskesini çıkardı ve gerçek yüzünü gösterdi. Bir kimsenin bu gerçeği görmesi için siyasi veya düşünür olmasına gerek yoktur. Bunun için medya ortamına çıplak gözle bakmak yeterlidir. Aşağıda örnek olarak son zamanlarda meydana gelen birçok hadise vereceğiz.

- Sakalları yüzünden yüzlerce Müslüman tutuklanması ve sakallarının zorla kesilmesi

- Hatiplerin cuma salahında ümmete vereceği vaaz konularının "Din Komisyonu" tarafından belirlenmesi, bu konuların genelinin İslam'a aykırı olması ve bu tagutun beşeri hükümetini övmesi

- Hiçbir hukuki dayanak olmaksızın farklı gerekçeler altında Duşanbe şehrinin mahallelerinde onlarca mescidin kapatılması

- İslam'ın hükümlerini objektif şekilde açıklayan, otoritelerin istediği gibi onları övmeyen, bundan dolayı Müslümanların genelinin sevgisine mazhar olan İşân Nureddincan ve el-Hac Mirzâ gibi 25'in üzerinde imam ve hatibin açığa alınması

- 2009-2010 yıllarında müfredata konulan ve henüz kitabı basılmayan "İslam'ı Öğrenmek" dersinin okul müfredatından kaldırılması ve yerine "Tacik Halkının Tarihi" dersinin konması

- Özellikle Hizb-ut Tahrir üyeleri olmak üzere siyasi ve siyasi olmayan İslami hareketlerin üyelerinin tutuklanması ve 5 ila 18 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılması

- İslam'ı ve Müslümanları hedef alan "Ebeveynin çocuğun eğitiminden ve terbiyesinden sorumluluğu" hakkındaki kanun taslağı ve bununla Müslümanlar olarak bizlerin ve sizlerin evlatlarının İslam'dan ve tüm tezahürlerinden uzaklaştırılmalarının hedeflenmesi

- Evlenme yaşının 18'e çıkarılması

Verdiğimiz bu hadiselerin hepsi de son iki ay içerisinde meydana gelmiş olup diktatör hükümetin kafir efendilerinin emirleri doğrultusunda İslam'a ve Müslümanlara yönelik savaşındaki darbelerinden bir darbedir. Bu tagutun İslam'a ve Müslümanlara yönelik cürümleri herkesçe açık olduğuna göre bunun detaylarına girmeyeceğiz.

İstatistiklere göre Tacikistan'daki Müslümanlar nüfusun %97'den fazlasını oluşturmaktadır. Dolayısıyla yukarıdaki İslam'a ve Müslümanlara yönelik mezkur cürümler, nüfusunun çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu bir ülkede meydana gelmektedir. Hükümetin yetki sahibi memuru, bakanı, dairesi, gazetecisi, aydını, siyasisi, alimi ve İslam'ı savunduğunu iddia eden hareketleriyle bu halkın hepsi, selef-i salihin ve Allah'ın Kur'an'da övdüğü "insanlar için çıkarılmış en hayırlın ümmetin" zürriyetinden değil mi? Yoksa buna rağmen Rablerinin dininin ve ırzlarının çiğnenmesine sessiz kalacak derecede dinlerinden ve dinlerinin değerlerinden uzaklaştılar mı? Bu zulme karşı sessiz kalmalarının doğru olmadığını bir kez olsun tedebbür etmezler mi? Yoksa zulüm ve saldırı zuhur ettiğinde dinlerinin kedilerine neyi emrettiğini unuturlar mı? Yoksa Allah'ın rızasının uzak ve imkansız olduğunu mu sanıyorlar? Yoksa ahiret günü, cennet ve cehennem zihinlerinden uzaklaştı veya bunlara olan imanlarını mı yitirdiler? Yoksa bu kişiler, İslam'ın bazı cüzî amellerini yaparak ve diğer önemli meseleleri önemsemeyerek Cebbar-ul Kahhar ve'l Müellim olan Allah'ın azabından kurtulacaklarını mı zannediyorlar? Bu insanlar ne zannediyor?!

Ey Mazlum Ümmet!

Ey Ümmet-i Muhammed!

Bizler Hizb-ut Tahrir / Tacikistan olarak -çiftçisinden, öğretmeninden, aliminden, yetki sahibi amirine, memuruna hatta bakanına, bakanlık memurlarına kadar- sizlerin hepinizin mücrim ve zalim devlet başkanlarının zulmünden bıktığını biliyoruz. Çünkü sizler, onların kafir efendileri ile birlikte ümmetin servetlerini nasıl yağmaladıklarını, ırzlarınızı ve dininizi nasıl çiğnediklerini görmektesiniz. Böylece insanlar, fakirlik, açlık ve haklarının çiğnenmesinden dolayı fizikî ve manevî sıkıntılar çeker oldular. Bizler bunun farkında ve hissindeyiz. Bu yüzden yüreklerimiz parçalanmaktadır. Evet, sizler bundan bıktınız. Ancak sizler, sessiz kalkmaktasınız ve karşı çıkmak için seslerinizi yükseltmemektesiniz. Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in haber verdiği üzere kalplerinize vehnin yerleştiğinde şüphe yoktur: يُوشِكُ أَنْ تَدَاعَى عَليكُم الأُمَمُ كما تَدَاعَى الأَكَلَةُ عَلَى قَصْعَتِها، فَقَالَ قَائِل: وَمِنْ قِلَّةٍ نَحْنُ يَوْمَئِذٍ؟ قَالَ بَلْ أَنْتُمْ يَوْمَئِذٍ كَثِيرٌ وَلَكِنَّكُمْ غثاء كَغِثَاءُ السَّيْلِ، وَلَيَنْـزَعَنَّ الله مِنْ صُدُورِ عَدُوِّكُم المَهَابَة مِنْكُمْ وَلَيَقْذِفَنَّ الله فِي قُلُوبِكُمُ الوَهْن، فَقَالَ قَائِل يَا رَسُولَ الله وَمَا الوَهْن قَالَ حُبُّ الدُّنْيَا وَكَرَاهِيةُ المَوْت "Yiyicilerin (oburların) tabakları üzerine üşüşmeleri gibi ümmetlerin (diğer milletlerin) sizin üzerinize üşüşmeleri yakındır." Birisi dedi ki: "Yâ Rasûl Allah! Bu, bizim o zaman (sayıca) az olmamızdan mıdır?" Dedi ki: "Bilakis siz o zaman çok olursunuz, velâkin selin köpüğü gibi bir köpük (ağırlığında) olursunuz. Allah mutlaka düşmanlarınızın göğüslerinden sizin heybetinizi çıkaracak ve sizin kalplerinize de Vehn atacaktır." Birisi dedi ki: "Yâ Rasûl Allah, Vehn de nedir?" Dedi ki: "Dünyayı sevmek ve ölümü kerih görmektir." [Ebu Davud]

Kurtulmanız ve şeriatın gereklilikleriyle amel etmeniz için vehni kalplerinizden çıkarmanızın ve Allah'ın şeriatına yönelmenizin zamanı gelmedi mi? Allahutela, şöyle buyurmuştur: فَلاَ تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِي وَلأُتِمَّ نِعْمَتِي عَلَيْكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ "Siz de onlardan korkmayın, benden korkun. Hem üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım, hem gerek ki doğru yolu bulasınız." [Bakara 150]

Ey Tacikistan'daki Müslümanlar!

Ağızlarınızdan sessizlik mührünü kaldırıp atarak haklarınızın çiğnenmesine ve daveti taşıyan ümmetin muhlis evlatlarının doğru düzgün şekilde yaşama haklarından mahrum edilmesine karşı tepki seslerini yükseltmenizin zamanı gelmedi mi? Rabbinizin dinini güçlendirmek için ciddice ve fedakarca çalışmaya başlamanızın ve cüzî amellerle kendinizi kandırmayı bırakmanızın zamanı gelmedi mi?! Zalime engel olup onu devirerek adil bir İmamı/Halifeyi ve gerçek İslamî bir yönetimi/Raşidi Hilafeti ikame etmenizin zamanı gelmedi mi?! Gerçek davet taşıyıcıları olan Hizb-ut Tahrir şebabının saflarına katılmanızın ve hedefe ulaşma yolunda kolları sıvamanızın zamanı gelmedi mi?! Ölümden korkmanın ve dünya sevgisinin yerini Allah'tan korkmaya ve Azze ve Celle'yi sevmeye terk etmenizin zamanı gelmedi mi?!

Ey Tacikistan'daki Müslümanlar!

Bizler Hizb-ut Tahrir / Tacikistan olarak sizlere deriz ki artık zaman, geldi de geçiyor bile! Bu meselenin cüzî amellerle çözülmeyecek hayati bir mesele olduğunu biliniz ve dikkat ediniz. Aklınızdan bu hayali çıkarınız. Hayati mesele, parlamentoda milletvekili olmakla, sandalye çoğunluğunu elde etmekle veya İslam'ın hükümlerini pratikten yoksun teorik şekilde öğrenmekle veya kitaplar çıkarmakla veya mescitler inşa etmekle veya ahlaka davet etmekle veya ibadetsel ve akaidi tartışmalarla yada ihtilaflarla meşgul olmakla veya bu ateist hain yöneticilerden medet ummakla çözülmez. Bilakis çözüm yolu, Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in bisetinden hicret etmesi, devleti kurması ve refik-ul alaya intikal etmesine kadarki olan çalışmasında açıkladığı metottur. Yani mesele, tüm mefhumlarında ve amellerinde Allah'ın şeriatını takip eden ve Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in amellerini örnek edinen ideolojik siyasî bir hizb ile birlikte fikrî çatışma ve siyasî mücadele yapmakla çözülür. Bugün Tacikistan'da dahil tüm dünyadaki Müslümanların genelinin zihnine bu kitlenin Hizb-ut Tahrir olduğu yer etmiştir. Hizbin muhlis şebabı, vahşî zulümlere ve uzun süreli hapislere maruz kalmalarına rağmen bu alanda 10-15 senedir sabır ve sebat ile çalışmaktadır. Ancak ne üzücüdür ki Müslümanlar, hizbin samimiyetini ve ihlasını bilmelerine ve çalışmaya muktedir olmalarına rağmen otoritenin zulmünden korkarak onunla birlikte çalışmaktan kaçınmaktadırlar. Hizbin saflarındaki kardeşlerinizle birlikte çalışmalı, onu omuzlarınıza almalı, hep birlikte onu savunmalı, onunla birlikte dünyanın ve ahiretin saadetine yürümeli ve Allah'tan başka hiçbir kınayıcının kınamasından korkmamalısınız ey Müslümanlar..!

Ey Tacikistan'daki Müslümanlar!

Ey Ümmetin Ayrılmaz Parçaları!

Bugün herkesçe açığa çıkmıştır ki İslam beldelerindeki yöneticiler, İslam ümmetinin düşmanları olup taçlarından ve tahtlarından başka kaygıları yoktur. Artık yöneticiler ile ümmet iki farklı gurup haline gelmişti. Dolayısıyla yöneticiler ümmetten değil ümmet de onlardan değil. Artık onların adavetleri sözlerinden ve amellerinden belli olmuştur. Onlarda en ufak bir ümit kalmamıştır.

Ey İnsanlar İçin Çıkarılmış En Hayırlı Ümmetin Varisleri!

Hain yöneticilerin sizden ve karşı çıkmanızdan korktuğunu ve sizleri engellerken kafir efendilerine itimat ettiklerini biliniz ve dikkat ediniz. Ancak şunu iyi biliniz ki hiçbir kimse, bu hain ödlek yöneticileri, taçlarını ve tahtlarını sizin güçlü tutumunuz ve karşı çıkışlarınız karşısında koruyamaz. Son günlerde Arap ülkelerinde yaşanan olaylar, söylediklerimize dair reddedilmez bir kanıttır. Eğer sizler, dininize sımsıkı sarılırsanız hiçbir hain yönetici, dininize, dünyanıza, daveti taşıyan ümmetin muhlis evlatlarına dil uzatmaya cüret edemez. Eğer sizler, Rabbinize yönelir ve dininizin emrine göre amel ederseniz azim bir güç olacağınızı biliniz ve dikkat ediniz. Şayet bunu yapmazsanız Allahuteala'nın şu kavline muhatap olursunuz: وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى، قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَنِي أَعْمَى وَقَدْ كُنتُ بَصِيرًا، قَالَ كَذَلِكَ أَتَتْكَ آيَاتُنَا فَنَسِيتَهَا وَكَذَلِكَ الْيَوْمَ تُنسَى "Her kim de benim zikrimden (Kur'ân'dan) yüz çevirirse, (bilsin ki) ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz. (O zaman Kur'ândan yüz çeviren kimse) "Rabbim! beni niçin kör olarak haşrettin, oysa ben gören bir kimseydim" der. Allah: "Böyledir, sana âyetlerimiz gelmişti de onları sen unutmuştun, bugün de öylece unutulursun" der." [Taha 124,125,126]

Şu halde ey Müslümanlar! Azimlerinizi bileyiniz, tepki seslerinizi yükseltiniz, hain yöneticilerinizin ve kafir efendilerinin dininizi çiğnemelerine izin vermeyiniz! Davet taşıyan ümmetin muhlis evlatlarını takip etmelerine ve tutuklamalarına izin vermeyiniz! Hizb-ut Tahrir'le birlikte olunuz ve onunla Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmaya ve Allah'ın şeriatını tatbik etmeye koşuşunuz!

Bizler Hizb-ut Tahrir / Tacikistan olarak sizleri, bu çalışmaya koşmaya davet ediyoruz. Eğer gevşeklik gösterirseniz dünyada zillete ve ahirette elim bir azaba maruz kalacağınızı biliniz. Çünkü bu, şeriatın sizlere vacip kıldığı bir farzdır. Hatta bu, bütün farzları gerçekleştirecek, İslam'ı ve Müslümanları izzetlendirecek farzların tacıdır. Bizler sadece sizlere hatırlatıyoruz. Çünkü Müslümanlara hatırlatmakta fayda vardır.

Allahım biz tebliğ ettik Sen şahit ol.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir'e Yeni Bir Komplo Planı!

Aksiyon Dergisi'nin 847. sayısında MİT, Emniyet ve Jandarma tarafından hazırlandığı iddia edilen bir rapora dayandırılan, Haşim Söylemez imzalı "Kaos için hareke geçtiler" adlı makalede 12 Haziran'da yapılması planlanan genel seçimleri provoke etme amaçlı bir "Kaos Planı"ndan söz edilmektedir. Makaledeki asılsız iddiaya göre "16 Ocak'ta bir araya gelen değişik örgütlerden bir heyet ne tür eylemlerde bulunacakları hususunu masaya yatırmış" devamında da bilumum sol örgütlerin adları sıralanarak, araya bir de dünyanın 50'yi aşkın beldesinde fikri ve siyasi mücadele veren İslam ideolojisine dayalı siyasi bir parti olan Hizb-ut Tahrir ismi iliştirilmiştir.

Daha önce de Aksiyon Dergisi'nin 04 Mayıs 2009 tarihli 752. sayısında yine Haşim Söylemez'in "Uyuyan terör hücrelerini kim uyandırıyor?" başlıklı bir yazısında hizb hakkında "Nevşehir'deki adliye binasına bomba koydu." iftirası yöneltilmişti. Araştırmalarımız sonucu söz konusu bomba hadisesinin, Nevşehir Emniyet Müdürlüğünün Hizb-ut Tahrir'le uzaktan yakından bir ilgisi olmadığını belirttiği "akli dengesi yerinde olmayan" Savaş Durmuş Kılıçkıran adlı bir şahıs tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıkmıştı.

Yukarıda yer verdiğimiz makaleden İslami ümmetin teveccühünü kazanmış Hizb-ut Tahrir hakkında yeni bir karalama kampanyası hazırlığının yapıldığı anlaşılmaktadır. Böylesi uyduruk iddialarla olası bir "Hizb-ut Tahrir Operasyonu" için senaryo oluşturulmak istenmektedir. İslami ümmet ve bilhassa Türkiyeli Müslümanlar şahit olmuştur ki Hizb-ut Tahrir hakkında ortaya atılan iftiraların tümü fos çıkmıştır. İddia edildiği gibi sol örgütlerle de hiçbir şekilde bir araya gelmiş değildir. Hizb-ut Tahrir hiçbir "Kaos Planı"nın parçası yada tarafı olmadığı ve olmayacağı gibi hiçbir "şer" odağıyla da ilişkisi yoktur. Hizb-ut Tahrir'in amacı benimsediği sahih İslami fikirleri ve aydın siyasi bakışıyla İslami ümmette fikri ve siyasi bir uyanıklık oluşturarak Nübüvvet Minhacı üzere ikinci Raşidi Hilafet devleti yoluyla sömürgeci kafir devletlerin dünyayı sürüklediği kaotik ortamı değiştirip başta İslam ümmeti olmak üzere tüm insanlığı İslam nuruyla huzura kavuşturmaktır. Bu da Allah'ın izniyle çok yakındır.

قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَا إِلاَّ إِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ أَنْ يُصِيبَكُمُ اللَّهُ بِعَذَابٍ مِنْ عِنْدِهِ أَوْ بِأَيْدِينَا فَتَرَبَّصُوا إِنَّا مَعَكُمْ مُتَرَبِّصُونَ De ki: Bizden, iki güzellikten (Zafer yahut Şehâdetten) başkasını mı gözetliyorsunuz? Oysa biz sizden, Allah'ın ya kendi katından ya da bizim ellerimizden sizleri bir azâba çarptırmasını gözetliyoruz. Haydi sizler de gözetleyedurun! Şüphesiz bizler de, sizinle birlikte gözetleyenleriz. [et-Tevbe 52]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcü Yardımcısı
Türkiye Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- 17 Nisanda Ülkenin Dört Bir Yanında, "Amerika'yı Kovun, Hain Yöneticileri Devirin, Hilafeti Geri Getirin" Başlığı Altında Yürüyüşler Yapılacaktır

Değişim dalgasının ümmeti çepeçevre sardığı bir sırada Müslüman gençler, hain ve tagut yöneticilerine karşı sokaklara indi. O kadar ki ses engelini kırmaya karar vermelerinin ve "Halk rejimin yıkılmasını istiyor" şeklinde tek bir slogan atmalarının ardından halkların yürüyüşleri sırasındaki ayak sesleri yüzünden yöneticilerin sarayları zıngırdadı. Bu ise bu hain yöneticilerin uykularını kaçırdı. Çünkü sömürgeciler, bu hareketler doğru yöne kanalize edildiğinde hiçbir kimsenin sömürgeciliğin İslam dünyası üzerindeki hegemonyasının gerilemesini durdurmayacağını çok iyi bilmektedirler.

Sömürgeci devletler, gerek tagut yöneticileri gerekse demokrat yöneticileri istismar ederek Müslümanları köleleştirdiler! Pakistan'daki Müslümanlar, her iki yönetim şeklinin de acısını tattılar. Zira Müslümanlar, sömürgecilerin sahip olduğu her iki at üzerine oynanan "siyasi kumar" oyunundan ve girilen bahisten sömürgecilerden başka hiçbir kimsenin faydalanmayacağını biliyorlar. İşte Pakistan'daki Müslümanların, yüzlerin değişiminin ötesinde sömürgeciler için bir hezimet anlamına gelen rejimin tamamen değişeceği kapsamlı bir değişimi istemesinin sebeplerinden birisi budur.

Ey Müslümanlar!

Sizler, tam bir cesaret ve sebat ile zorluklara karşı koyan bu azim ümmetin bir parçasısınız. Sizler, istilacı Tatarlılara ve Haçlılara ağır bir hezimet tattıran bir ümmetsiniz. O ümmet ki Allah [Subhânehu ve Te'alâ] onu, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet olarak vasfetmiş ve sizleri de diğer tüm ümmetlere şahitler kılmıştır. Deprem krizinde ve son sellerde ihtiyaç sahibi kardeşlerinize yardım ederek takındığınız tutum, sizlerin halen mübarek bir ümmet olduğunuzu göstermektedir. Hatta düşmanlarınız, yaptıklarınızdan dolayı hayrete düşmüştür.

Ey Müslüman Kardeşlerim!

Bu hain yöneticiler, yalancılıkla böylesi bir topluluğun ancak kendileri gibi fasit yöneticilere laik olduğunu iddia ederek sürekli olarak kendinize olan güveninizi ve saygınızı kaybettirmeye çalışmaktadırlar. Onlar bunu, kendilerini eleştirilmekten korumak için yapmaktadırlar.

Şayet sizler, bu hain yöneticiler gibi fasit bir toplum olsaydınız bu yöneticilerin Afganistan'da Amerika'ya destek verdiği gibi siz de Amerika'ya destek verirdiniz. Şayet bu yöneticiler gibi fasit bir toplum olsaydınız Afiyet Sıddıkî'yi Amerikalılara sattıktan sonra derin bir uykuya dalardınız. Şayet fasit bir toplum olsaydınız yöneticilerin Raymond Davis'i Amerikalılara teslim etmek için can attığı gibi can atardınız. Bunun aksine sizler, bu hain yöneticilerin melunlara kucak açmak için gurura kapıldığı bir sırada Nebiniz Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şerefini savunan kimselerden oldunuz. Bu yöneticiler, Pakistan'ın dört bir tarafına Hindu kültürünü yaymayı isterlerken sizler, cihat yoluyla Keşmir'i kurtarmak ve oradaki Müslümanlara zulmedilmesine son vermeyi istediniz. Bu yöneticiler, açıkça Amerika'ya olan bağlılıklarını ilan ederlerken sizler, Amerika'yı düşman edindiniz. Bu yöneticiler, küfür kanunlarını tatbik etmekle övünürlerken sizler, İslam'ın tatbik edilmesi özlemi içerisindeydiniz. O halde sizinle onlar arasındaki benzerlik yönü nedir?! Kesinlikle hiçbir benzerlik yönü yoktur! Zira onlar Amerika ve Avrupa'nın çıkarlarının hamileriyken sizler, Allah ve resulünü sevmektesiniz. Bundan dolayı sizler, bu yöneticiler tarafından yönetilmeyi hak etmiyorsunuz. Zira sizler, NATO'nun ikmal hatlarını kesecek, Allah'ın şeriatını tatbik edecek, resulü sevecek, melunları susturacak, cihat yoluyla onlara bir ders verecek, adaletle hükmedecek, hıyanetlerinden dolayı bu yöneticileri cezalandıracak, tebaasına karşı hizmette görevini yapmak için geceleri sokaklarda gezen Ömer İbn-ul Hattab [RadiyAllahu Anh]'ın çizgisini takip edecek bir yönetici istiyorsunuz.

Sind ülkesindeki insanlar, bugün Hinduların pisliğinden kurtulmak için bir kez daha "Muhammed İbn-u Kasım" gibi birisine ihtiyaç duymaktadırlar.

Ey Müslümanlar!

Sizler, şiddetle Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in müjdelediği üzere geldi gelmek üzere olan raşid bir Halifeye muhtaçsınız:

ثم تكون خلافة على منهاج النبوة "Sonra Nübüvvet Minhacı Üzere Hilafet olacak."

Ey Müslümanlar!

İslam'ın ekonomik nizamını tatbik ederek bütün tebaanın temel ihtiyaçlarını giderecek olan Hilafettir. Mescid-i Aksa'yı, Filistin'i, Afganistan'ı, Keşmir'i, Çeçenistan'ı, Irak'ı ve diğer işgal altındaki tüm toprakları cihat yoluyla kurtaracak olan Hilafettir. Toplumdaki fuhşu ve fücuru bitirecek olan Hilafettir. İslami yargıyı tatbik ederek halka adaleti süratle sağlayacak olan Hilafettir. Amerika'nın ikmal hatlarını kesecek, onu, birimlerini ve askerlerini bölgeden kovacak olan Hilafettir. Müslümanları parçalayan tüm suni sınırları kaldıracak olan Hilafettir. İslam ümmetini tekrar gölgesinde dünyanın en güçlü devleti haline getirecek olan Hilafettir. İslam'ı davet ve cihat yoluyla tüm dünyaya taşıyacak olan Hilafettir. O halde kıyama kalkınız ve bu mücadelenin bir parçası olunuz.

Ey Müslümanlar!

Sizler, senelerce sizleri Amerika'ya kölelikten ve sisteminden kurtaracak muhlis bir lider aradınız. İşte İslam dünyasının tamamında çalışan Hizb-ut Tahrir, muhlis liderliği ile karşınızda durmaktadır. Zira alim Atâ İbn-u Ebu Halil Ebu er-Raşta'nın olduğu tek bir emir altında kırkın üzerinde ülkede çalışan Hizb-ut Tahrir, bugün İslami siyasi partilerin en büyüğüdür. Hizb-ut Tahrir'in şebabı, tüm İslam dünyasındaki fedakarlıkları ile şanlı bir tarih yazdı. Bugün Orta Asya ve Arap dünyasının farklı cezaevlerinde 10.000'in üzerinde Hizb-ut Tahrir üyesi bulunmaktadır. Hizb-ut Tahrir, ümmet nezdinde kamuoyu oluşturmak ve nusret ehlini İslam'ı uygulamaya ikna ederek Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in Hilafeti kurarken takip ettiği metoda göre çalışmaktadır. Allah'a hamdolsun ki ümmet, bugün İslam'ın gölgesinde yaşamaya hırs göstermektedir. Dolayısıyla İslam'ı tatbik etmesi için Hizb-ut Tahrir'e nusret verecek olan Pakistan ordusu içerisindeki muhlis unsurlara şiddetle ihtiyaç duyulmaktadır.

Ey Pakistan Ordusu!

Kıyama kalkınız ve silahlarınızın koruması altında rahat oturuşlarıyla Müslümanları kahreden bu hain yöneticileri kovunuz. Kıyama kalkınız ki Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in ensarı gibi İslam'a nusret verme şerefine nail olasınız.

Hizb-ut Tahrir, Pakistan ordusuna bu rejimi devirerek Hilafeti kurma görevini hatırlatmak amacıyla 17 Nisan 2011 pazar günü, "Amerika'yı Kovun, Hain Yöneticileri Alaşağı Edin, Hilafeti Kurun" başlığı altında ülkenin dört bir tarafında yürüyüşler düzenleyecektir. Her Müslümanın bu yürüyüşlere zorunlu olarak katılma ve bu yolla ordu içerisindeki akrabalarına ve arkadaşlarına mesaj gönderme sorumluluğu vardır. Bu fasit rejimin yıkılacağı o gün uzak değildir. Bunun için gerekli olan tek şey, küfrü ülkemizden silip atacak ve dünyayı İslam'ın nuru ile aydınlatacak güçlü bir darbe indirmektir.

Nâvid Butt
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Beyrut'taki Mısır Konsolosluğu Önünde Oturma Eylemi Hakkında

Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti, Libya'daki halkımıza destek verme faaliyetleri çerçevesinde Beyrut'taki Mısır konsolosluğu önünde bir oturma eylemi yaptı. Merkezî Medya Bürosu Başkanı Osman Bahâş, Libya'daki (ayaklanma) ve Ömer Muhtar'ın İtalyan sömürgesine karşı isyanındaki kahramanlıklarını canlandıran Libya halkının sergilediği kahramanca tutum hakkında hararetli bir konuşma yaptı. Konuşmasında, mücrim Kaddafi'yi kuşatan subaylardan sömürgeciliğe ve ajanına karşı savaşında ümmete katılmasını talep etti, yabancı müdahaleyi şiddetle reddetti ve tüm ümmetin Libya'daki ayaklanmanın zafer elde etmesini beklediğini ifade etti.

Ayrıca Mısır Silahlı Kuvvetleri Yüksek Konseyi'nden tagut Kaddafi'nin kanlı katliamını sona erdirmek üzere doğrudan müdahale ederek Libya'daki halkımıza yardım etmesi, Müslümanların işlerine yönelik her türlü yabancı müdahaleyi engellemeye çalışması talebinde bulundu. Avrupa devletlerinin, Amerika'nın hatta Hindistan'ın Libya'nın karşısına asker yığmasını ve iki Libya savaş uçağının Mısır ve Tunus yerine Malta'ya zorunlu iniş yapmasını hayretle karşıladı. İslam ümmetinin Rabbi tek, nebisi tek ve kıblesi tek olan bir ümmet olduğunu vurguladı. Mısır'daki Müslümanları, Haçlıların ve Tatarlıların saldırılarına karşı koyarlarken daha önce seleflerinin yaptığı gibi Batılı sömürgeciliğin tamahkarlıklarına karşı koyması, Filistin'i Yahudilerin pisliğinden kurtarmaya çalışması için Mısır ordusuna destek vermeleri çağrısında bulundu.

Mısır'daki ayaklanmanın zafere ulaşmasının ancak Mısır'ı İslam ümmetinin başkentine ve Allah'ın Arz-ı Kenan'ına döndürecek olan Hilafet Devleti'ni kurmakla olacağını hatırlattı.

Ayrıca hızlı bir şekilde Mısır, Libya ve diğer ülkelere sıçrayan ayaklanmanın kıvılcımını tutuşturmalarından dolayı Tunus halkını tebrik ederek ayaklanmalarını Hilafetin ikamesiyle taçlandırıncaya kadar azimlerinde gevşeklik göstermemeleri, Tunus'tan Mısır'a, Libya'ya ve diğer beldelere kadar Müslümanların meselesinin tek olduğunu, mevcut ayaklanmaların İslam ümmetinin birliğinin en çarpıcı kanıtı olduğunu, ümmetin tek eksiğinin kendisini mücrim Atatürk'ün 03 Mart 1924'te Hilafeti yıkmasının ardından Batının dayattığı sömürgecilik sisteminden kurtaracak olan Hilafetin kurulması olduğunu idrak etmeleri talebinde bulundu.

"Dekoratör muhalefet" olarak addettiği muhalif hareketleri, meşruiyetlerini kaybetmiş olan bu rejimlerini ömrünü uzatacak kısmî yamalama reformları talebinde bulunarak Sykes-Picot anlaşmasının ortaya çıkardığı rejimleri yamalama uğraşısı içerisine girmeye karşı uyarıda bulunarak beşerî anayasaları bir tarafa atarak köklü değişim sloganını öne çıkarmalarını ve sadece tevhit rayesini yükseltmelerini talep etti.

Ümmete hitap eden şu sözleriyle konuşmasına son verdi: "Hizb-ut Tahrir, sizin yanınızda ve sizlerle birliktedir. O ve şebabı, kendisini zalim tagut yöneticilerle mücadele etmeye adamıştır. El ele vererek hep birlikte Allah'ın dinini yüceltmek ve Hilafet Devleti'ni kurmak için çalışmaya davet etmektedir. Ümmeti tekrar izzetine ve onuruna kavuşturarak onu, servetlerine ve kaynaklarına tamah eden Batının köleliliğinden kurtaracak olan Hilafettir."

Devamını oku...

Zalim Tagutların Devrildiği Bir Sezonda Raşidi Hilafeti Kurarak Gerçek Değişimi Gerçekleştirmenin Anı Geldi

  • Kategori Sudan
  •   |  

Tunus tagutu Zeynel Abidin Bin Ali'nin 14 Ocak 2011 cuma günü aşağılanmış şekilde kaçmasının ardından Arz-ı Kenan Mısır'da 25 Ocak 2011'den itibaren başlayan olaylar, tırmanarak geniş sivil bir itaatsizlik haline dönüştü. Böylece Mısır Firavunu Mübarek tagutu, 11 Şubat 2011 Cuma günü kitlelerin baskısı karşısında teslim olduğunu, yönetimi bıraktığını ve otoriteyi Yüksek Askeri Konsey'e teslim ettiğini ilan etti. Tunus ve Mısır'daki insan kitlelerinin, bu iki tagutun alaşağı edilmesine yol açan gerçekleştirdikleri bu devrim, bu rejimlere istinat eden kafir kapitalist Batının ölüm döşeğinde olduğunu ve tamamen ajan yöneticilerinin evlatlarına veraset bıraktığı bir mülkü olduğunu zannettiği bu ümmetin diriliğinin kesin bir göstergesidir!!

Ey Müslümanlar!

Birer devrim hırsızı olan Batılı istihbarat servisleri, gerek nüfuzlarını pekiştirmek gerekse nüfuz etmek için her zaman teyakkuz halindeler. Halk, temel ihtiyaçlarını doyurmayı garanti edecek, gölgesinde yaşayan her insana izzetli ve onurlu bir yaşam sağlayacak adil bir nizam arayışı içerisinde fakirlik, yoksulluk, açlık, hastalık, cehalet, zillet ve zelillikten başka bir şey getirmeyen yürürlükte olan mevcut kapitalist nizamı değiştirmeyi talep etmek üzere ayaklandı. Bu ise İslam nizamından başka bir şey olabilir mi?! Ancak medya organlarına hakim olan devrim hırsızları, bozuk kapitalizm nizamının totaliter yapısını demokrasiye dönüştürerek onu güzelleştirmeyi amaçlamaktadırlar!!

Ey Müslümanlar!

Bu zalim tagutlar, yok olmaya doğru gitmektedirler. O halde devrimlerinizi güçlendiriniz ve devrim hırsızlarına karşı güven altına alınız. Bu ise ancak aşağıdaki hakikatleri idrak etmekle mümkündür:

Birincisi: Sizler, başınıza musallat olan bu zalim tagutların hepsini değiştirmeye muktedirsiniz. Zira şeriatın beyan ettiği üzere otorite ümmetindir. Dolayısıyla dürüst bir seçimle yöneticinizi seçecek ardından Allah'ın kitabı ve resulünün sünneti üzere Müslümanların Halifesi olarak bu yöneticiye biat edecek ardından da hayatın tüm alanlarında sadece İslam'ı uyguladığının bekçisi olacak olanlar sizlersiniz.

İkincisi: Totaliter yada demokratik şekli ile olsun kapitalizm nizamı, şeran batıl bir nizamdır. Çünkü o, Allah katından olmayıp fasit ve zalim bir nizamdır ve geçen on yıllar boyunca bize tattırdığı şeyler yeter. Zira ülkemizin zenginliğine rağmen insanların en fakiri hatta milletlerin kuyruğu haline geldik. Bu nedenle sömürgeciliğin bizleri, kurtuluşu olmayan iki daire içerisinde dönmemiz için kurduğu tuzağa karşı dikkatli olmamız kaçınılmazdır. Bu iki daire ise -kapitalizm nizamının iki yüzü olan- totaliterlik ve demokrasidir. Bu nedenle Amerika ve "İsrail", Allah'ın askerlerinin Arz-ı Kenan'da Hilafet Devleti'ni kurmalarından korkarak Mısır'daki değişimin demokrasi yönünde olmasının talep eden açıklamalarda bulunmuşlardır. Dolayısıyla kafirler, bizim için demokrasi isterlerken Allahu Subhânehu, bizim için dosdoğru bir din istemektedir. Allahuteala, şöyle buyurmaktadır: أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ حُكْمًا لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ "Yoksa onlar hala cahiliyye yönetimini mi istiyorlar? Oysa akleden bir toplum için hükmü (yönetimi) Allah'tan daha güzel olan kim vardır?" [el-Mâide 49-50]

Üçüncüsü: Azim İslam'ın nizamı, sözde İslami olan Batılı bir anayasa çıkarmakla oluşmaz. Bilakis tüm maddeleri, muteber şeri delillerden -ki bunlar kitap, sünnet ve bu ikisinin irşat ettiği icmâ-us sahabe ve şeri illeti olan kıyastır- alınmış olan İslami bir anayasa ile oluşur. O halde dünyanızın ve ahiretinizin ancak kendisi ile salah bulacağı azim İslam'ın nizamından başka bir şeyi talep etmeyin. Allahu [Saubhânehu ve Te'alâ], şöyle buyurmaktadır: أَلاَ يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ "Hiç yaratan bilmez mi? O, Latif'tir, Habir'dir" [el-Mulk 14]

Dördüncüsü: İslam, Camp David, Nifaşa, Oslo ve benzerleri gibi kafir Batının iç işlerimize müdahale etmesini temsil eden bu tagutların imzaladığı hıyanet anlaşmalarını reddetmenizi vacip kılmaktadır.

Ey Müslümanlar!

Azim olan İslam'ı hayat sahasına döndürmek ancak bir küfür nizamı olan demokratik kapitalizm nizamını tarihin çöplüğüne atacak ve kendi evine gönderecek Raşidi Hilafet Nizamı ile mümkündür. Keza bu tagutları, elleriyle işlediklerinin bir cezası olarak adil bir yargının önüne çıkaracak olan bizzat Raşidi Hilafet olduğu gibi ümmetin talep ettiği gerçek değişim, ancak onunla mümkündür. Böylece ümmeti hayır ve adaletle dolduracak yeni bir fecrin nuru doğacak.

 

لِمِثْلِ هَذَا فَلْيَعْمَلْ الْعَامِلُونَ

"Çalışanlar işte böylesi (bir kurtuluş) için çalışsınlar!" [es-Saffât 61]

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER