Salı, 29 Safer 1446 | 2024/09/03
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

- Basın Açıklaması - 2009 / 2010 Bütçesi: Yöneticiler, Pakistan Fakirlerinin Paralarını Amerikan Savaşına Finanse Ediyorlar

Geçtiğimiz yıl, 62 yıldan bu yana ekonomik olarak Pakistan üzerinden geçen en kötü yıl olmuştur. Bunun sebebi ise, Uluslararası Para Fonu (IMF), yıkıcı politikaları ve Amerikan savaşlarıdır. Zira Pakistan ekonomisi, 38 yıldan bu yana en küçük büyümesine tanık olmuştur. Hükümetin politikalarına nispetle, yabancı savaşlar için Pakistan fakirlerinin paralarından 35 milyar dolar heder edilmiştir. Bu da geçen yıldan bu yana Pakistan'ın toplam dış borcuna tekabül etmektedir. Hükümet mevcut bütçenin içine, "Amerikan savaşı vergisi" olarak %5 ek vergi koymuş ve Pakistan toprakları üzerinde Amerikan savaşının genişletilmesini hedefleyen ekonomik bir plan çevresinde de Savunma Bakanlığı'nın bütçesini %15 oranında artırmıştır. Sanki insanlar, binlerce masum sivil ile 2000'den fazla askerin katledilmesinin ve 35 milyar dolar kaybın yeteri kadar bedelini ödememişler gibi? Nitekim demokratik Hükümet, sadece bir yıl içerisinde bir önceki diktatör hükümetin kaydettiği tüm rekorları ekarte etmiştir!!

Hükümet, Uluslararası Para Fonu'nun planları üzerinde yürümesi yüzünden ülkenin ekonomisinin yok olması yolunda seyretmektedir. Zira Hükümet, 134 milyar dolar Rupi elde edeceği akaryakıt ürünlerine ve doğalgaza vergi koydu, gelecek Eylül başında elektrik enerjisi desteğinin tamamını durdurdu ve Pakistan'daki sanayi ile ticaretin boğulmasına yol açacak olan tüm satış ve hizmetlere de vergi koydu. İşte bu örneklerin tamamı, Hükümetin Pakistan ekonomisini yok etmek için çalıştığına dair açık birer delildir. Bunun yanı sıra 50 milyar dolar tutarındaki yabancı krediler ile buna binen 646 milyar Rupi tutarındaki faiz endeksi, bu yıl Pakistan'daki genel üretimi yiyip bitirecektir.

Bu Kapitalist Nizam ile bu ajan yöneticiler, Pakistan'ın vampirleri ve kan emicileridir. Zira Amerikan savaşı, Pakistan'ı savaş ve kan sahasına çevirmiştir.

Artık bu yöneticiler ile nizamlarından kurtulmamızın ve bunların yerine Amerikan savaşını boşa çıkaracak, ona olan yardımları kesecek ve onu bu bölgeden eli boş olarak gitmeye mecbur bırakacak olan Hilâfeti ikame etmemizin vakti gelmiştir.

Muhakkak ki Hilâfet, Ümmetin enerjisi ile kaynaklarının Amerikan savaşında kullanılması yerine Ümmetin maslahatları için kullanacaktır. Sömürgeci yabancı güçlerin müdahalesine boyun bükmeyecek, dahası insanların temel ihtiyaçlarının karşılanması ve ülkenin askerî, ilmî ve kültürel yönlerden güçlenmesi esasına dayanacak bir bütçeyi benimseyecek olan ancak Hilâfettir. Yine Hilâfet, sözde satış ve hizmet vergisine, yol vergisine, gelir vergisine, ek vergilere, akaryakıt vergisine ve şer'î hükümlere aykırı olan benzerlerine itimat etmeyen şer'î hükümlere dayalı sabit bir bütçe benimseyecektir. Bunun yanı sıra Hilâfet, insanlara elektrik, doğalgaz, petrol ve diğer enerji kaynaklarını sadece maliyet karşılığında sağlayacaktır. Dolayısıyla tüm insanların temel ihtiyaçlarının karşılanmasını omuzlarına yüklenecek ve onlara müreffeh ve huzurlu bir hayat sağlayacak olan ancak Hilâfettir.

 

İmrân Yûsufzây

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcü Yardımcısı
Pakistan Vilâyeti

 

Devamını oku...

- Basın Açıklaması- Irak'ta Fırkacılık Homurtularını Tahrik Eden Amerika, Şimdi de Bunu Âlimlere Suikast Düzenleyerek Pakistan'da Tahrik Etmeye Çalışıyor

Hizb-ut Tahrir, bölgedeki Amerikan müdahalesine şiddetle karşı çıkanlardan olan Dr. Sarfraz Naimi'ye yönelik ödlek vahşî suikast operasyonunu şiddetle kınar. Zira Dr. Naimi, birkaç gün önce bir yerel televizyon kanalının ekranında Hükümetin Amerikan hegemonyasına mutlak teslimiyetini şiddetle kınamıştı.

Amerika, Svat ve Banu bölgelerinde ateşi tutuşturmayı başarmasının üzerine o ve Pakistan yöneticilerinden olan ajanları, Pakistan'ın tamamında kaos hali ve iç savaş oluşturmak için çalıştılar. Böylece askerî operasyonlar, Svat'ın dışına uzandı ve Kuzey-Batı Bölgesi Enformasyon Bakanı'na göre 4 milyon Müslüman, sığınacak bir evden yoksun hale geldiler. Amerika, patlama operasyonları yoluyla insanların dikkatlerini 4 milyonun trajedilerin üzerinden dağıtmaya çalıştığı gibi Diyobend Medresesi ve Brelvi Medresesi arasında fırkacılık fitne ateşini de tutuşturmaya çalışmaktadır. İşte bu, Amerika'nın mescitlerde ve pazar yerlerinde yaptığı patlama operasyonlar yoluyla Sünniler ile Şiiler arasında fırkacılık homurtularını tahrik etmek için Irak'ta kullandığı yeni eski olan aynı politikadır.

Dr. Sarfraz Naimi'nin hayatına maal olan son patlama, sadece Amerika çıkarlarına hizmet etmektedir. Zira Amerika, bu tür operasyonların arkasından Svat'taki Müslümanlara karşı askerî operasyonları destekleyen bir kamuoyu oluşturmayı ve Banu ile diğer bölgelere genişletmeyi hedeflemektedir.

Şu bir gerçektir ki Amerikan askerî ve istihbaratî varlığı bölgeden silinip süpürülmedikçe Pakistan, güven ve huzurun tadına varamayacaktır. Konumumuz gereği bizler, İslâmî medreselerin ve siyasî partilerin liderlerinden, bölgedeki tüm şerrin ve karmaşanın müsebbibi olan Amerika'nın bölgeden silinip süpürülmesi için çalışmalarını talep ediyoruz.

Pakistan'daki ekonomik ve siyasî sorunların kökleri, Amerika'ya dönmektedir ve ajan yöneticilerin yardımlaşması olmadan bu olmazdı. Bundan dolayı bizler, nusret ehlinden olan muhlisleri, şer'î vecibelerini yerine getirmeye, Amerikan savaşından desteklerini çekmeye, bu ajan yöneticileri alaşağı etmek için çalışmaya ve Hizb-ut Tahrir'e nusret vermeye çağırıyoruz ki hem Hilâfet Devleti kurularak sömürgecilerin kökü kazınsın, hem de Müslümanlar, İslâm ile yönetimin gölgesindeki mutlu bir hayatın tadına varsınlar.

 

Nâvid Butt

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

 

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Başarısız Kapitalist Nizamın Temellerine Dayalı Sunulan Bütçe, Mevcut Yöneticilerin Batının Kölesi Olduklarının Bir Kanıttır

Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Resmî Sözcüsü Muhyiddîn Ahmed, bugün yayınladığı basın açıklamasında şunları söyledi:

Geçen yıl olduğu gibi mevcut Hükümet, gözlere kum serpmek amacıyla bu yılın bütçesini açıkladı. Zira Maliye Bakanı dün, (34,358x10.000.000) bütçe açığı veren (113,819x10.000.000) tutarında devasa bir bütçe açıkladı. Hükümetin bu bütçeyi uygulaması için enflasyon hacmini artıracak olan daha fazla para basması veya bankacılık sektöründen kredi alması gerekmektedir. Bunun yanı sıra Hükümetin, dış kaynaklardan kredi alması, ülkenin sömürgeci kâfire boyun bükmesini kat kat artıracağı gibi Hükümet, insanlara daha fazla vergi koymaya başvuracaktır. Her halükarda bütçe insanlara eziyet verecektir.

Muhyiddîn Ahmed şöyle ekledi: Bütçe, bozuk Kapitalist Ekonomi Nizamı'nın temeline dayalıdır. Zira bütçedeki açık, bizzat servetin dağılımını dikkate almaksızın ekonomik büyümenin artırılmasıyla çözülmektedir ki bu da Kapitalizm akidesindendir. Bu politikalar, insanların genelinin ve fakirlerinin kendisinden faydalanmaksızın sadece kapitalistlere hizmet etmektedir.

Kapitalizmin dünyadaki başarısızlığının gözü olan herkese apaçık olduğu bir zamanda mevcut yöneticiler, hala Kapitalizm ideolojisine sıkı sıkı sarılmaktadırlar. İşte bu, yöneticilerimizin ancak Batılı Devletlerin kölesi olduklarına dair bir kanıttır.

Nitekim İslâm, para hakkındaki devletin gelirlerini açıklayıp belirlediği gibi, onun harcama yolunu da belirlemiştir. İslâm'daki İktisat Nizamı'nın hedefi, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamaktır, yoksa sadece ekonomik büyümenin gerçekleştirilmesi değildir. Bunun yanı sıra İslâm, hükümetin istediği gibi daha fazla para basmasına veya devletin masraflarını karşılamak amacıyla faizli kredi almasına izin vermemektedir.

Muhyiddîn Ahmed, insanları, mevcut Kapitalizm Nizamını kaldırıp atmaya ve adil İslâmî İktisat Nizamını tatbik edecek olan Hilâfet Devleti'nin ikamesi için ciddi bir çalışmanın içine katılmaya davet etti.

 

Muhyiddîn Ahmed

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcüsü ve Genel Koordinatörü

Bangladeş

 

Devamını oku...

"Mutasım'sız Doğu Türkistan!

  • Kategori Hizb
  •   |  

Bugün, Çin Hükümeti kuvvetleri ve bu kuvvetlerce desteklenen "Han" çetelerinin yürüttüğü Doğu Türkistan'daki Müslümanlara yönelik vahşî saldırılarının altıncı günü olan 10.07.2009 Cuma günüdür. Zira yaklaşık iki yüz Müslüman katledilmiş ve yüzlercesi yaralanmıştır... Ardından otoritenin Cuma salâtını engellemesiyle Müslümanlara yönelik düşmanlık zirveye ulaşmıştır. Zira Çin Hükümeti, gerçek ismi olan "Doğu Türkistan" ismini kullanmak yerine Şincan olarak isimlendirdiği bölgenin Başkenti Urumçi'deki merkez camisini kapatmıştır. Öyle ki bu bölge, hicrî birinci ve miladî sekizinci asrın başlarında Müslümanların fethettiği Orta Asya ülkeleriyle birlikte "Türkistan'ı" oluşturmaktadır... Daha sonra Çin, geçen asrın ortasında, yani miladî "1949'da" burayı kuvvet yoluyla ele geçirmiştir.

Ey Müslümanlar!

Çin ve Çin'in dışındaki ülkeleri, Müslümanların beldelerini işgal etmeye cüret ettiren şey nedir? Çin ve Çin'in dışındaki ülkeleri, Müslümanlara zulmetmeye ve kanlı vahşî saldırılarda bulunmaya cüret ettiren şey nedir? Müslümanları, her günahkâr zorbacının tepesine çullandığı bizzat "en zayıf" nokta kılan şey nedir? Müslümanları, her tamahkârın bir yağması ve herkesin kolayca sırtına bindiği bir bineği kılan şey denir? Sadece İslâm topraklarında gerçekleşen yaşlıların, kadınların ve çocukların akan masum kanlarını, yakınını kaybedenlerin ve yetimlerin çığlıklarını, fırkacılığı, parçalanmışlığı, dostun ve düşmanın tahakkümünü seyretmeye iten şey nedir? Sonra Müslümanları fakr-u zaruret içinde bırakan şey nedir? Oysa onların beldeleri, birer servet ve enerji beldesidir!

Ey Müslümanlar!

كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ "Aklı olan veya hazır bulunup kulak veren herkes." [Kâf 37]] bilir ki tek bir sebebin dışında bunun başka bir sebebi yoktur:

Müslümanlar, işlerini güden ve nasihatiyle onları kuşatan çobanlarını kaybettiler,

Müslümanlar, Salavâtullahi ve Selâmehu Aleyhi'nin buyurduğu gibi kendisiyle korunulan ve arkasında savaşılan İmâmlarını/Halîfelerini kaybettiler:

إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ "İmâm ancak bir kalkandır. Onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur." [Müslim, tahriç etti]

Müslümanlar, İslâm'ın şerefini koruyan ve geçitlerin bekçiliğini yapan Râşidî Halîfe'yi kaybettiler,

Müslümanlar, çığlık atanların çığlıklarına, mazlumların nidasına ve ezilmişlerin feryatlarına icabet eden Mutasım'ı kaybettiler!

Bugün Müslümanlar, bir buçuk milyarın üzerinde oldukları halde Allah'ın indirdikleriyle hükmeden ve Allah yolunda cihat eden bir devletten yoksundurlar. Dahası yöneticileri, İslâm'ın dışında her şeyle hükmetmekte ve Allah'ın, Rasûlü'nün ve mü'minlerin düşmanları dışında her şeyle savaşmaktadırlar. Doğu Türkistan'da yaşananları görüp işittikleri halde, onlara yardım etmek için harekete geçmemektedirler. Bilakis onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler ve akletmezler de. Yolca onların misali, bir ceviz kabuğunu dahi doldurmayacak laflar ettiği halde iyi bir şey yaptığını sanan kimse gibidirler.

Böylece Müslümanlar, yöneticileri sayesinde sayıca çok ve ağırlık olarak hafif olan selin köpüğü gibi oldular. Zira Salavâtullahi ve Selâmehu Aleyhi'nin şu kavli onlar üzerine tecelli etti:

بَلْ أَنْتُمْ يَوْمَئِذٍ كَثِيرٌ وَلَكِنَّكُمْ غُثَاءٌ كَغُثَاءِ السَّيْلِ وَلَيَنْزَعَنَّ اللَّهُ مِنْ صُدُورِ عَدُوِّكُمْ الْمَهَابَةَ مِنْكُمْ وَلَيَقْذِفَنَّ اللَّهُ فِي قُلُوبِكُمْ الْوَهْنَ فَقَالَ قَائِلٌ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا الْوَهْنُ قَالَ حُبُّ الدُّنْيَا وَكَرَاهِيَةُ الْمَوْتِ "Bilakis siz o zaman çok olursunuz, velâkin selin köpüğü gibi köpükler (ağırlığında) olursunuz ki Allah, düşmanlarınızın kalplerinden sizin heybetinizi çıkaracak ve sizin kalplerinize de Vehn sokacaktır." Birisi dedi ki: "Ey Allah'ın Rasûlü! Vehn de nedir?" Dedi ki: "Hayatı sevmek ve ölümü kerih görmektir." [Ebû Dâvud, rivayet etti]

Ey Müslümanlar!

Müslüman Komutan Kuteybe İbn-u Müslim Behlulî, Türkistan'ı iki parça olarak fethetmiştir: Batısı olan "Orta Asya'nın" iki büyük şehri "Buhara ve Semerkand'ı", H. 94 senesinde fethetmiş, ardından bugün Çin'in "Şincan" olarak isimlendirdiği Doğu Türkistan'ın o zamanki başkenti olan "Kaşgar'a" varıncaya kadar Doğuya yönelmiştir. H. 95 senesinde buranın fethini tamamlamış, ardından da Çin'in topraklarına ayak basmaya yemin ederek ordusuyla Çin kapılarına dayanmıştır. Bunun üzerine Çin'i bir korku ve panik kaplamış ve kendisine cizye ödemek ve yemininden vazgeçmesi için ayak basacağı biraz toprak göndermek üzere müzakere etmek amacıyla komutan Müslim'e haber göndermiştir... İşte İslâm ve Müslümanların izzeti böyleydi! Müslümanlar, Rableriyle izzetli, dinleriyle güçlü ve İslâm ile Müslümanların şerrini isteyen hiçbir kimsenin dokunmaya, hatta yaklaşmaya dahi cüret edemeyeceği yüksek bir kale ve engelleyici bir duvar idiler.

Ey Müslümanlar!

Dünyanın dört bir yanında karşılaştığınız şeyler, gidişatınız ve akibetiniz hakkında tedebbür ve tefekkür etmeniz için yeterlidir. Yoksa Allah'ın şu kavline müstahak olursunuz:

أَوَلاَ يَرَوْنَ أَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ فِي كُلِّ عَامٍ مَّرَّةً أَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لاَ يَتُوبُونَ وَلاَ هُمْ يَذَّكَّرُونَ  "Onlar her sene bir kez yahut iki kez imtihân edildiklerini görmüyorlar mı? Sonra da ne tevbe ediyorlar ne de ibret alıyorlar!" [et-Tevbe 126]

Hizb-ut Tahrir, Hilâfetin kurulması için kendisine nusret verilmesi amacıyla sizleri ciddî çalışmaya davet etmektedir ki böylece Ümmet, insanlar için çıkartılmış en hayırlı bir Ümmete ve devlet de dünyanın birinci devletine geri dönsün de İslâm ve Müslümanlara uzanan boyunları koparsın ve onlara kötülükle uzanan elleri kurutsun... İşte o zaman, hem Türkistan, hem de diğer İslâm topraklarının çığlıklarına icabet edecek ve onlara zulmedenlerden intikam alacak bir Mutasım'ı olacak ve yeryüzü yeniden Hilâfetin nûruyla aydınlanacaktır.

بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ "İşte o gün, mü'minler de Allah'ın zaferiyle ferahlayacaklardır. Allah dilediğine zafer verir. O, ‘Azîz'dir, Rahîm'dir." [er-Rûm 4-5]

 

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - إِنَّمَا الإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ "İmâm (Halîfe) ancak bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur."

05.07.2009'da Doğu Türkistan'ın merkezi konumundaki Urumçi'de baş gösteren olaylarda vahşi Çin yönetimi tarafından 184 kişinin öldürüldüğü 1680 civarında yaralının olduğu ve 1434 kişinin de gözaltına alındığı duyuruldu. Gayri resmi rakamlara göre ise 800'ü aşkın Müslüman Uygur'un katledildiği belirtilmektedir. 1949 yılından beri Çin işgali altındaki bölgede Müslüman Uygur halkı Çin'in demir ve ateş yönetimi nedeniyle zaten gün yüzü görmüş değildir. Son çıkan olayları da, 26.06.2009'da Müslüman Uygurların çalıştığı fabrikalardaki yatakhaneler basılarak 300 civarında Müslümanın katledilmesi, binlercesinin yaralanması, öteden beri Müslüman kızlara tacizde bulunulması gibi iğrenç hadiselere yönelik protesto gösterilerine kâfir Çin yönetiminin yine Müslümanları katlederek cevap vermesinin tetiklediği yansıyan haberler arasındadır. 2005 yılında tıpkı Özbekistan'ın cani ve kâfir yöneticisi Kerimov'un Andican katliamını gizlemeye çalıştığı gibi Kâfir Çin yönetimi de bölgede yaptığı katliamı gizlemeye çalışmaktadır.

Olaylarla ilgili Başbakan Erdoğan'ın bildik ve bir o kadarda kapalı açıklamaları şöyleydi; "Günlerdir devam eden olayları büyük bir kaygıyla, endişe ve üzüntüyle takip ediyoruz." "Beklentimiz, vahşet boyutuna ulaşan bu olayların ivedi olarak son bulması, sağ duyunun hakim olması, sorumluların hesap vermesidir. Çinli yetkililerin, olayın sorumlularını tespit etmesi ve adalet mekanizmasını tüm insanlığın vicdanını rahatlatacak şekilde işletmesi büyük önem taşımaktadır." Bu sözlerden olayların sorumlusu olarak kim ya da kimlerin kastedildiği anlaşılmamaktadır. G-8 zirvesi için İtalya'ya geçtiği sırada şu açıklamada bulundu: "Dünya liderleriyle görüşeceğim. Böyle bir vahşete sessiz kalmamız mümkün değil." Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Doğu Türkistan'da yaşananlarla ilgili olarak "Kayıtsız kalmamız söz konusu olamaz." dedi. Öte yandan Doğu Türkistan'da Müslümanların hunharca katledilmesi meselesi, kafir ABD tarafından "Uygurların Anası" namıyla yıldızı parlatılan yılan bakışlı Condolizza Rice tarafından ABD'ye götürülen Rabia Kadir'in Türkiye'den vize alması meselesi haline getirildi.

Hizb-ut Tahrir/Türkiye Vilayeti Resmi Sözcüsü Sayın Yılmaz Çelik konu hakkında şu değerlendirmeyi yaptı: "Doğu Türkistan gibi diğer İslami beldelerde akıtılan Müslüman kanlarına gösterilen tepkilerde olduğu gibi başta Amerikan Kültürü Partisi (AKP) hükümeti Başbakanı Erdoğan olmak üzere Müslümanların başındaki diğer yöneticilerin timsah gözyaşı döktüklerini, diplomatik kanallarla olayların yatıştırılmaya çalışıldığı yolundaki cılız açıklamalarını, 08.07.2009'da R. Erdoğan'ın Türkiye'nin geçici Güvenlik Konseyi üyeliği vesilesiyle konuyu BM Güvenlik Konseyine taşıyacağına dair açıklamasını, Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün'den Çin mallarına boykot naralarını duyduk, izledik. Ancak bu hain liderler gözünde akıtılan Müslüman kanının değeri olmadığı için savaş açmak şöyle dursun basit bir fiil olarak bile ne diplomatik ilişkileri iptal ettiklerini ne de ticari ilişkileri sonlandırdıklarını görmedik. Maalesef Doğu Türkistan konusu da Müslümanların duygularına hitap edilip, öfkeler yatıştırılarak soğumaya bırakılacak ve unutulup gidecektir." "Asıl sorun ise Müslümanların kalkanı vasfındaki Raşid bir Halifenin olmamasıdır. Bu nedenle İslami beldelerde Müslümanların kanı akıtılmakta, canları heder edilmekte malları yağmalanmakta ırzları kirletilmektedir. Allah'ın izniyle çok yakında kurulacak İkinci Raşidi Hilafet ile Müslümanlar felah bulacak, ABD'den başkasına yaramayan uluslararası kanun zırvalarına bakmadan, İslam orduları seferber olacak akıtılan Müslüman kanlarının hesabını soracaktır."

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Filistin Meselesinin Çözümü, Obama'nın Vaatleri ve Dayton Planlarında Değil, Müslüman Ordularının Ellerindedir

Ma'n Haber Ajansı, 08.06.2009 Pazartesi günü, "İsrail" Maarif Gazetesi'nden şöyle bir haber aktardı: Amerikan Generali Kieth Dayton, Batı Şeria'da görev yapan güvenlik birimlerinin 3 taburdan 10 tabura genişletilmesini hedefleyen yeni bir plan sürmeye hazırlanmaktadır. Zira o, Filistin Güvenlik Birimleri'nin gerekli eğitimlerinin yürütülmesi ve Filistin Güvenlik Birimleri saflarında genişleme operasyonlarının karşılanması için ek bütçe istemek üzere Washington'a gitmiştir. Yine işgalci Yahudi ordusunda bir üst düzey subaydan şunları aktarmıştır: "Bu planın önümüzdeki iki yıl içinde tamamlanması beklenmektedir." Bu plan da "İsrail'in güvenliğine hiçbir zararı olmayacak... Ve bu birimler, İsrail ordusunun karşısında durmayacaktır."

Meydana gelenlerin iğrençliğini açıklamaya bile gerek yoktur. Zira bu, işgalciyi korumak için bir güvenlik projesi olarak Amerikan'ın sponsorluğunu yaptığı Filistin Otoritesi'nin projesinin ifşasında oldukça aşikârdır. Güvenlik birimlerine yönelik bu genişleme, "Otorite'nin güvelik kontrolünün arttırılması... ve Hamas Hareketi'nin Gazze'de olduğu gibi Batı Şeria'ya hakim olma girişimlerinden korkması" hedefiyle ilişkilendirildiğinde iğrençlik daha da artacaktır. Haberde geçtiği üzere bu da insanların birbirlerine karşı olan duygularını harekete geçirmesine katkıda bulunacak, işgal altındaki hayalî bir otorite üzerinde kanlı bir çatışmanın içine sürükleyecektir. Ayrıca otoritenin projesine katılım, devletlerarası kararlarla çelişmeyecek şekilde 67 sınırları içerisinde bir Filistin Devleti'nin kabul edilmesi hususunda Amerika'nın ve Mısır'ın taleplerine boyun eğmeye yol açacaktır. Nitekim bu, Ma'n Haber Ajansı'nın yayınladığı ve Gazze Hükümeti Dışişleri Bakan Vekili Dr. Ahamed Yusuf'un Obama'ya gönderdiği mektupta onun tarafından yayınlanmıştır.

Bu haber, hem saflığa bürünmüş Obama'nın yalanını, hem de aralarında çatışmayı tutuşturmak, onları kullanmak ve "İsrail ordusu karşısında durmayacak" güvenlik birimlerini güçlendirmek yoluyla işgalcinin güvenliğini korumak şeklinde Filistin halkına yönelik Amerika'nın gerçek niyetini ifşa etmek üzere gelmiştir.

Maalesef İslâmî hareketlerin bazı siyasileri, Gazze'yi ziyaret etmesi için Obama'yı davet ettiler, meselenin çözümünde onunla işbirliği yapmaya hazırlandılar ve bazı şahsiyetler de Dayton'un, Obama'nın yanında emirlerini yerine getiren bir görevli olduğunu, Kalkilya'da gerçekleşen kanlı olayların Dayton'un direktifleri ile eğitimlerinin, dolayısıyla yeni Obama yönetiminin bir sonucu olduğunu unutarak Obama'nın konuşmasını olumlu yorumlamışlardır. Nasıl olur da aklı başında bir adam, Dayton'un lideri Obama'ya alkış tutabilir?

Yerleşim birimlerinin inşasının engellenmesi ve iki devletli bir çözümle sınırlı kalınması çağrısı gibi "Yahudi Devleti'ne" yönelik ilan edilmiş Amerikan ses tonu ne kadar yükselirse yükselsin ve güvenlik birimlerinin güçlendirilmesi için ne kadar para harcanırsa harcansın, ne kadar general istihdam edilirse edilsin İslam esasına dayalı siyasî uyanıklık, -sorunun müsebbibi ve işgalin gözeticisi olan- Amerika'nın çözüm için bir yol olmayacağı ve Amerika'dan hiçbir medet beklenmeyeceği sonucuna götürür. Zira Müslümanların güvenliğinin, Irak'ta ve Afganistan'da Müslümanları katleden Amerikan tarafından olması mümkün değildir. İslâm, Müslümanların otoritesi ile güvenliklerini, düşmanlarının elleri ile onların generalleri altına değil, kendi elleri ile kendi imamlarının altına vermiştir. Allahu Subhânehu, Ümmete otoritesini sömürgeci kâfirin eline vermesini haram kılmıştır:

وَلَن يَجْعَلَ اللّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً "Muhakkak ki Allah, Kâfirler için Mü'minler aleyhine asla bir yol (egemenlik) kılmayacaktır!" [en-Nîsa 141]

Otorite, Yahudilerin güvenliğinin uşaklığı çizgisinden vazgeçmelidir. Genelde Filistin halkı özelde ise İslâmî hareketlerin evlatları özellikle Obama ile Araplardan ve yabancılardan olan askerlerinin ayaklarını kaydırmalarından sakınmalıdırlar. Zira Allahu Te'alâ kâfirlerin kalplerinde gizlediklerini bizlere haber vermiş ve onlar hakkında şöyle buyurmuştur:

لاَ يَأْلُونَكُمْ خَبَالاً وَدُّواْ مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاء مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الآيَاتِ إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَ "Çünkü onlar size fenâlık etmekten asla geri durmazlar ve hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer aklediyorsanız, âyetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz." [Âl-i İmrân 118]

 

Devamını oku...

Obama'nın Müslümanlara Yönelik Sloganları, "Susayanın Onu Su Zannettiği" Bir Seraptır

  • Kategori Irak
  •   |  

Amerika'nın her türlü şerrin simgesi olduğu bir zamanda; inançta küfür, Müslümanların sorunlarının çözümünde zulüm, sahibini hayvan seviyesine sürükleyen fikirde inhiraf, temiz fıtratının işlemeye utanacağı cürümler, eşi benzeri görülmemiş Müslümanlara yönelik terör, servetlerini yağmalamada oburluk ve benzerleri kapkaranlık geceden daha karanlık sayfalardan oluşan Amerikan tarihini doldurmuştur. Keza zorla dünyanın birinci devleti olmak için ele geçen aşırı güç yoluyla yeryüzündeki halkları aşağılamak ve sömürmek için dizayn edilmiş bir strateji var.

Tüm bunları, heybetinin sarsılması ve sonsuza dek sloganlarının çökmesi üzerine Amerika'nın karanlık imajını düzeltir ihtimaliyle kasten seçtikleri Doğu kökenli "başkanlarının" uydurduğu cafcaflı ifadeleri silip atabilir mi?

Ey Müslümanlar! -Müslümanlara yaklaştığı yalancı solmuş sloganlar dışında- Obama'nın konuşmasının içerdiği somut gerçekler ile tartışma götürmez tasarım, Amerika'nın Müslümanlara karşı savaşını meşreplerinin farklılığına rağmen selefi Amerikan yöneticilerinin çizgisi üzerine sürdürdüğüne dair en çarpıcı kanıttır. İşte size bunun kanıtı:

1. Afganistan'a gelince; Obama, muharip askerlerine direnen mücahitleri sözde terörizm, Taliban ve el-Kaide sempatizanları adı altında sökmeye kararlıdır. Bu da Amerikalıların, ülkelerinde güvenliğe ermesi içindir. Ardından da "Terörizme karşı savaşta İslâm'ın hedef alınmadığını" iddia etmektedir.

2. Irak'a gelince; Obama, Irak'ın mülkü, yönetimi ve ekonomisinin gelişmesi hususunda kendisini bir gözeticiden öte bir ortak yapmıştır. Ardından da dönerek şöyle diyor: "Irak'ı halkına bıraktım." Sadece bölgede devasa bir bina gibi inşa edilen sefaret ile askerî üstlerin vakıası, Amerika'nın kalıcı olduğunu göstermekte. Eğitim ve güvenliği korumak amacıyla en modern öldürücü silahlarla donanımlı elli bin askeri olan mevcut askerî gücün 2011 yılı sonundan çekileceğini iddia etmekteler!!

3. Yaralı Filistin'e gelince; Obama, ülkesinin kendilerine ait özel bir devlet içerisinde İsrail'in güvenliğine ve isteklerine bağlı kaldığını ve Yahudilere karşı herhangi bir tehdidi kabullenmeyeceğini ilan etti!! Ayrıca Filistin halkını şiddeti ve cesurluk olarak saymadığı Yahudilerin çocuklarının uykularını kaçıran füzeleri fırlatmayı terke etmeye zorladı!!

4. İran'ın nükleer dosyasına gelince; Obama, ön koşulsuz ve karşılıklı saygı esası üzerine işlerin çözümüne tamamen hazırdır... Bunda şaşılacak hiçbir şey yoktur. Zira İran rejimini getiren ve Afganistan ile Irak'taki en büyük iki düşmanını deviren bizzat Amerika'dır.

5. Küfür demokrasisine gelince; Obama, demokrasiyi tüm ülkelere taşımaya kararlıdır, Amerika'ya boyun eğmiş ve Müslümanların beldelerinde başarısız projelerini pazarlayan hükümetlere mecburdur. Kalkmış bir de harfi harfine şöyle diyor: "Hiçbir devletin başka bir ülkeye yönetim nizamı dayatmaya hakkı yoktur!!"

6. Din özgürlüğüne gelince; Kiminle olacağını belirlemeksizin hoşgörü ruhu, inanç seçme özgürlüğü, beşer yasasının hakim olması ve Allah [Azze ve Celle]'nin yasasına kinaye edilmesi altında ülke halkının akılları ile vicdanlarının dikte ettiği tarzları gibi İslâm dini ile çatışan bir dizi yıkıcı fikrin dizginlerini koyuvermiştir. Zira şöyle demiştir: "Seçtiğimiz inancın göz ardı edilmesiyle." Allah'ın, Rasûlü'nün ve mü'minlerin karşı çıktığı benzeri şeyler.

7. Son olarak ifsat etmede ve İslâm hükümlerinden ayrıştırmada haddi aşarak "kadın haklarına" ve ekonomik gelişmeye değindi. Oysa gördüğünüz şeyler, son damlasına kadar ülkenin servetlerini sömüren kapitalist şirketlerden oluşan devasa bir ağ ile yatırım, kamu mülkiyetinde tasarruf ve çökmüş ekonomilerinin hakim olması gibi İslâm Şeriatı'nın haram kıldığı ilkeler ve anlaşmalardan öte bir şey değildir.

Ey Müslümanlar! Artık Obama'nın "ne aç bırakan, ne de doyuran" ballandırılmış sözlerle süslemeye çalıştığı yıldızı kaymış ve parlaklığı sönmüş isimler ve sloganlar altında Müslümanların beldelerini yok etme, dinlerini ve akîdelerini söküp atma ve servetlerini yağmalamadaki gurur ve küstahlığını gördünüz mü? Ona alkış tutan, propagandasını yapan ve memnuniyetle karşılayan bir avuç ajan ve alçakların da bu hususta onu takip etmesi şaşırtıcı değildir. Zira bunun bedeli, Müslümanların hüsranlarına ve elemlerine rağmen onlara gelecektir.

Allah! Allah! Ey Müslümanlar! Amerika sizleri, aldatmasın! Onu Müslümanların beldelerinin tamamından kovmak için çalışın, projelerini boşa çıkarın, Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın bizlere vaat ettiği ve Rasûlü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in müjdelediği Nübüvvet Minhacı üzere Râşidî Hilâfet'in gölgesinde tayyip İslâmî hayatı yeniden başlatmak için çalışan muhlislere karışın. İşte o gün, hak râyası semaya yükselecek, insanların arasında adalet kaim olacak, Müslümanlara zulüm ve eziyet edenlerden intikam alınacaktır.

بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ "İşte o gün, mü'minler de Allah'ın zaferiyle ferahlayacaklardır. Allah dilediğine zafer verir. O, ‘Azîz'dir, Rahîm'dir." [er-Rûm 4-5]

 

Devamını oku...

Yerinden Olan Milyonlarca İnsana Rağmen Holbrook, Müslümanlara Hakaret Edercesine Pakistan'a Geliyor!! Hizb-ut Tahrir, Holbrook'un Ziyaretini Kınamak Amacıyla Lahor, İslamabad ve Karaçi'de Yürüyüşler Düzenliyor

"Yüksek Temsilci" Richard Holbrook, Svat bölgesindeki ölü cesetlerine vakıf olmak ve yerinden olan felaketzede Müslümanların trajedileri karşısında pazılarını göstermek için Pakistan'a ulaştı.

Hizb-ut Tahrir, Svat kasabının Pakistan ziyaretini kınar ve Svat'taki felaketzede bölgesine yönelik ziyaretinin ve bulunduğu yardım vaatlerinin iğrenç bir şakadan öte olmadığını teyit eder. Zira evleri ve güvenli ailelerin hayatını yok eden bizzat Amerika'nın kendisi, tutmuş bir de kurtarıcı ve merhamet edici bir görüntü altında onların yaralarına tuz basmaktadır.

Sırf kendilerine İslâmî Şeriat'ın tatbik edilmesini istemelerinden dolayı üç milyon insan, evlerinden göç ettirildi. Zira Amerika, bu isteklerinden dolayı onları, evlerini terke zorlamakla cezalandırdı. Adet olduğu üzere Amerika, patlama eylemleri ve tankların, helikopterlerin yanı sıra ordudaki evlatlarımızı Amerikan haçlı savaşında birer araç olarak kullanarak Müslüman kardeşlerini bombalamak için ödlek yöneticileri kullanmaktadır. Keşke onlar, bununla kalmış olsalardı! Dahası daha önce bombalamak amacıyla kamuoyu oluşturmaya başladığı bir bölge olan Veziristan'ı da eklemek için askerî operasyonlarını genişletmenin peşinde koştular. Nitekim bu bölgeden öğrencilerin kaçırılması olayı, askerî operasyonların sahasını genişletmeye dönük bir kamuoyu oluşturmaktan öte bir şey değildir. Bu ise, Svat'taki operasyonlarına girişmeden önce medya organlarının Svat'taki bir kız çocuğunun kırbaçlanması ile okulların bombalanması görüntülerinin yer aldığı bir videobandını yayınladıkları sırada Hükümetin takip ettiği aynı yöntemdir. İşte tüm bunlar, insanların Svat'taki askerî operasyonlara karşı çıkmamaları içindir.

Hizb-ut Tahrir, Richard Holbrook'un ziyaretini kınamak amacıyla bugün Lahor, Karaçi ve İslamabad'da yürüyüşleri harekete geçirdi. Göstericiler, üzerinde şu ifadelerin yazılı olduğu pankartlar taşıdı: "Holbrook, Ülkene Dön", "Kaosun ve Güvensizliğin Sebebi Olan Her Türlü Amerikan Varlığını Reddedin", "Müslümanları Evlerinden Tehcir Eden Amerikan Savaşını Durdurun", "Ey Pakistanlı Askerler! Silahlarınızı Haçlı Amerikalıların Göğüslerine Doğrultun." Hizb-ut Tahrir üyeleri, katılımcılara konuşmalar yaptılar, Ümmeti Svat'taki askerî operasyonları durdurmak ve Amerikan varlığını bölgeden süpürüp atmak için birlik olmaya çağırdılar ve ardından göstericiler sağ salim dağıldılar.

 

Nâvid Butt

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER