Cuma, 23 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/14
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- İmtiyazlı Ortaklık Anlaşması

Bu girişime, buna eşlik eden medya yaygarasına ve bir taraftan tarafsızlık diğer taraftan da kurtarıcılık çağrılarına muttali olmamızın ardından aşağıdaki hususları mülahaza ettik:

19.11.2012 geçen pazartesi günü, Tunus ile Avrupa Birliği arasında Tunus'un ayrıcalıklı ortaklık mertebesinin gereksinimlerine izin veren bir anlaşma imzalanmıştır ki böylece o, bu mertebeyi veren Fas'ın ardından ikinci Arap devleti olmuştur.

Ne yazık ki ülkenin yöneticileri, bu durumu bir kazanç ve kurtuluş vesilesi olarak sunmuşlar ve her zaman olduğu gibi de uzağı görememelerinin yanı sıra bunun, inanılmaz bir şekilde Batı ile tuzaklarına bağımlılık olduğunu görememişlerdir. Dolayısıyla bu, bugünkü otoritenin bir alternatife ve değişime sahip olmadığını, bilakis İslamî olan her şeye darbe indiren Batı'nın vekili olan Bin Ali otoritesinin yaklaşımını uzattığını teyit etmektedir...

Ülkenin maslahatlarını benimseme ve komploları ifşa etme babından aşağıdaki hususları zikrederiz:

 

1-Bu anlaşma, daha önceki rejimin kurduğu ve propagandasını yaptığı bir anlaşma olup ancak bir takım tekniksel ve koşulsal nedenlerden dolayı gecikmiştir... Nitekim 1995 yılında Tunus ile Avrupa Birliği arasındaki ortaklık anlaşmasının sonuçlarının bir felaket olduğu bilinmektedir. Zira Avrupa sermeyesi ile Avrupa ürününün ülkeye ulaşmasını sağlamış, dahası yatırımcıların sonsuza dek kapsamlı gayrimenkullere sahip olmalarına imkan vermiştir... Ülkenin paralarına gelince; simsarlığa, "araçlara" ve sadece şeklî ortaklığa daha yakın bir hale gelmiş ve iş adamları, her türlü ekonominin mızrak ucu olan sanayilerini değiştirir hale gelmişlerdir. Ticaretmiş, hangi ticaret acaba? Ayrıca sürekli olarak küresel (Avrupa) fiyatı haklı çıkaran fiyatlardaki fahiş pahalılık ile birlikte Batı'nın silip süpüren hegemonyası karşısında rekabet etme düşüncesine bile cesaret edilemeyen "güvenli" kazancı kolaylaştırır hale gelmişlerdir. -Bir kazanç olduğu iddia edilen- gümrüğün iptal edilmesine gelince; devlet bunu, çeşitli başlıklar altında ürüne bağlı dolaylı vergiler yoluyla dengelemektedir...

2-Avrupa Birliği, eşi benzeri görülmemiş büyük bir karışıklık yaşamaktadır. Zira önümüzdeki (2014-2020) yıllarına ait bütçesini onaylamada başarısız olmuştur. Dolayısıyla büyük devletler, zayıflamakla birlikte Avrupa ülkelerinin kurtarıcısı olma rolünden bıktığı gibi Fransa için hayatî önem taşıyan tarım harcamalarını desteklemekten de bıkmıştır. Nitekim Yunanistan, İspanya, Portekiz ve diğerlerinde devam eden çöküntüleri, bunun sonucundaki toplumsal sorunların Birliğin trajik kemer sıkma tavsiyelerini daha da artırdığını bütün herkes bilmektedir. Peki o halde bu yöneticiler, Tunus için nasıl bir gelecek beklemektedirler acaba??

3-Avrupa'nın, diğer ülkelerle olan sözleşmelerinin tamamının, daha fazla müzakere, ülkenin değerler sistemi ve yasal güvenlik temeliyle ilgili olan şartlar içerdiği herkes tarafından bilinir hale gelmiştir. Nitekim bunlardan bir kısmı eşcinsel evliliğin kabul edilmesi ve ceza sistemine "idamın" dahil edilmesidir... Bu öldürücü dikteler gibi bir otorite nerede var acaba??

4-Bu anlaşma, bağımlılığı devam ettirmekte ve ülkenin ve insanların faydasına olan ekonomik programın değişimi noktasındaki cesur icraatların tamamını engellemektedir. Dolayısıyla bu Avrupa Komisyonu Üyesi Stefan Füle, anlaşma sırasında ve sonrasında ülkeye sadece tüketici bir ülke olarak bakmaktadır: "Bizler hızlı sürede yapılacak müzakerelerin, turizm, istihdam ve Tunus ekonomisinin canlanmasında büyük faydaları olacağına inanıyoruz." Nitekim o, gerek havacılık alanında gerekse taşımacılık alanındaki ortaklığa dair yeni anlaşmaların olacağını vurgulamaktadır. Buda doğal olarak şahısların değil hizmetlerin ve paraların taşınacağı anlamına gelmektedir. Çünkü dört yıl önce bu anlaşamaya imza atan bizzat Fas olup hala vatandaşları aşağılayıcı vizelere boyun eğmektedirler...

5-Bu anlaşma, tüm yardım çeşitlerinin azaltılmasına yönelik bir yoğunlaşmanın olacağı daha sonraki ayrıntılı müzakere formülü için bir giriştir. -Aslında bu adlandırmaya izin verilmesi halinde bu olacaktır.- Çünkü Birlik, Avrupa'daki az zengin olan ülkelere yönelik yardımların, daha ziyade bölgesel yardımların azaltılması kararı almıştır. Dolayısıyla söz konusu müzakere göz önüne alındığında o, "sadaka" arayan bir zayıfı, yani güç kaynağının teyit edilmesini arayan Birlik karşısında sadece tek bir devlet olmayı ortaya koymaktadır. Nitekim terörle mücadeleye dönük icraatların talep edilmesi de bundan daha az değildir. Zira buda istihbarat, güvenlik ve belki de askerî tesisleri gerektirecektir... Nitekim çelişkilerden biri de şuan otoritede bulunanlardan çoğunun, boyut ve stratejik farkı olması itibarıyla doksanlarda Tunus ile Avrupa arasında yapılan ortaklık anlaşmasını tasvip etmemeleri, Tunus'un güç sahibi topluluğun içine müzakere için gitmesini talep etmeleri ve Mağrip ülkelerini de bir birlik olarak düşünmeleridir...

Bugün onlar, hiçbir destek, örtü ve garanti olmadan toplumdan habersiz ve izinsiz bir şekilde dolanıp durmaktadırlar...

6-İşi ellerinde tutunlar, Avrupa'daki birçok ülkenin, Avrupa'nın öncelikli çözmesi gereken ve Birliğin önemle odaklandığı nokta olan tarım ve turizm sorununda Tunus benzeri olduğunu bilmiyorlar mı? Peki o halde onlar, çıkar çatışmalarının olduğu bir sırada Tunus için nasıl asillikler yada ganimetler beklemektedirler acaba?

 

Hizb-ut Tahrir olarak bizler, mugalatalardan ve sapmalardan vazgeçmeye davet ediyoruz. Çünkü yönetimde asıl olan sadece idare değil irade, sorumluluk ve güvenilirliktir... Ayrıca Tunus'un, kendisiyle güçlü, ümmetiyle güçlü olduğunu ve mesela Libya ile birlik olabileceğini vurgularız... Dolayısıyla çok az düşünüp çok az çaba göstermelerinin yanı sıra açık bir şekilde dış bağımlılığa karışan bu yöneticiler, öncelikle bizim iç servetlerimiz için çalışmalı, onu sömürgeci yatırımların bağlarından kurtarmalı ve bu servetleri ayni yada fayda olarak ülke halkına ve Müslümanlara geri vermelidirler. Aynı şekilde öncelikle kendimizi, gerek aşağılık ve sömürü gibi ucuz iş gücü gerekse evlatlarımızın çabalarını gasbaden ve onların ömürlerini tehlikeli sınıra varacak kadar emen ve hiçbir gücü olmayan aşağılık liderliklerin yanı sıra ayrıca bizzat devletin egemenliğini kaybettiği ayrıcalıklı yatırımcıların kazançları yoluyla ülkeyi sadece ucuz üretim istasyonu olarak gören yabancı yatırımlardan kurtarmalıyız. Zira ülkede, finansal açıklama yükümlülüğü olmayan ve korkunç yakıtlar kanunu yoluyla yağmalamaları korunan yada altının çıkarılması gibi aynı şartlar yoluyla yeraltındaki herhangi bir madenin çıkarılmasında yasaya itibar eden yabancı şirketlerin bulunması utanç vericidir. Bu bağlamda insanları, nüfusu sadece 10 milyon olan, bu tehlikeli dosyadaki gerçeklerin gizlenip yalanlanmasıyla yetinilen... sonra da ülkenin, zaruret adına bizim üzerimize daha fazlası imkansız olan kısıtlamalar koyan bu tür anlaşmalara sürüklendiği ülkedeki devasa servetlerden oluşan stratejik stokları keşfetmeye davet ediyoruz...

Allah'ın yeniden inşa etme (yöneticilerinin kuruluş olduğunu iddia ettiği) fırsatı verdiği bu ülkede, yalancı şahitlik yapan, dahası bizzat ümmetin ve gücünün geri dönmesine dönük bu harika özleme karşı suç işleyen politikacıların olması utanç vericidir...

يَا أَيُّهَا النَّاسُ كُلُواْ مِمَّا فِي الأَرْضِ حَلاَلاً طَيِّباً وَلاَ تَتَّبِعُواْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ "Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerden helal ve temiz olarak yiyin. Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Zira şeytan, sizin apaçık düşmanınızdır." [el-Bakara 168]


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Tunus Medya Bürosu Başkanı
Üstad Rıza Bil-Hâc

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Üstad Saad Cagravî'nin Keyâni'nin Baltacıları Tarafından Kaçırılması Hilafet Yürüyüşünü Asla Yavaşlatamayacaktır Zira Hizb-ut Tahrir, Merkezî Temas Lecnesi Başkanı'nın Kaçırılmasına Karşı Ülke Genelinde Yürüyüşler Düzenlemiştir

Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti, Hizb-ut Tahrir üyesi ve Merkezî Temas Lecnesi Başkanı Üstad Saad Cagravî'nin kaçırılmasına karşı ülke genelinde gösteriler düzenlemiş, göstericiler, üzerine "Devletin Üstad Saad Cagravî'yi Kaçırması, Hilafet Yürüyüşünü Asla Yavaşlatamayacaktır" ve "Siyasî ve Askerî Liderliklerdeki Hainler, Hilafet'i Kurmak İçin Çalışan Muhlislere Zulmetmekte ve Amerika'nın Talimatıyla Devlet Terörü İşlemektedirler" yazılı pankartlar kaldırmışlardır. Ayrıca göstericiler, Üstad Saad Cagravî'nin kaçırılmasını kınamışlar ve onun derhal serbest bırakılmasını talep etmişlerdir. Bunun yanı sıra göstericiler, Keyâni'nin yaptığı bu uygulamaların nedeninin, kendisine karşı büyüyen muhalefet ile kitleler ile Silahlı Kuvvetleri arasında Hilafet'in popülaritesinin artması sebebiyle Keyâni'ye isabet eden hayal kırıklığı olduğunu vurgulamışlardır. Dolayısıyla buda Keyâni ile Amerikalı efendilerinin akıllarını yitirmelerine neden olmaktadır ki hatta onların bu hali, adam kaçırma, baltacılık ve işkenceye başvurmaya kadar ulaşmaktadır.

Ayrıca göstericiler, Hizb-ut Tahrir / Pakistan Resmî Sözcüsü Navit Butt'un kaçırılmasının ve hizbin şebâbına karşı asılsız batıl iddialar uydurulmasının, Hizb-ut Tahrir ve şebâbının yürüyüşünü korkutmasının yada yavaşlatmasının imkansız olduğunu vurgulamışlardır. Bunun yanı sıra Merkezî Temas Lecnesi Başkanı Üstad Saad Cagravî'nin kaçırılması da hizbin ve şebâbını korkutamayacağı gibi onların faaliyetlerini de asla yavaşlatamayacaktır.

Yine göstericiler, Keyâni ile siyasî ve askerî liderliklerdeki hainleri, akıbetlerinin Kaddafi ile Hüsnü Mübarek'in akıbetlerinden daha iyi olmayacağı hususunda uyardıkları gibi onları, Allah'ın izniyle Hilafet'in çok yakında geleceği, zulümlerinden ve İslam'a ve Müslümanlara yönelik hıyanetlerinden dolayı kendilerini muhasebe edeceği hususunda da uyarmışlardır.

Göstericiler, Keyâni ile siyasî ve askerî liderliklerdeki hainlere karşı sloganlar da atmışlardır.

Nitekim göstericiler, gösterinin sonunda olaysız bir şekilde dağılmışlardır.

 

Not: 26 Kasım 2012 günü gün batımı öncesi, Keyâni'nin baltacıları Hizb-ut Tahrir üyesi ve Merkezî Temas Lecnesi Başkanı Üstad Saad Cagravî'yi kaçırmışlardır. Nitekim Saad, kendisinin Keyâni'nin baltacıları tarafından kaçırıldığını haber vermek için yaşlı anasıyla iletişim kurmayı başarmıştır. Saad Cagravî, altı çocuk babası olup Lahor şehrinin belirgin simalarından olduğu gibi çok saygın ve meşhur aileden biridir.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Ey Keyâni! Üstad Saad Cagravî'yi Kaçırmakla Hilafet Yürüyüşünü Yavaşlatacağına ve İdamlık İpini Geciktireceğine mi İnanıyorsun?

26 Kasım 2012 günü gün batımı öncesi, Keyâni'nin baltacıları Hizb-ut Tahrir üyesi ve Merkezî Temas Lecnesi Başkanı Üstad Saad Cagravî'yi kaçırmışlardır. Nitekim Saad, kendisinin Keyâni'nin baltacıları tarafından kaçırıldığını haber vermek için yaşlı anasıyla iletişim kurmayı başarmıştır. Saad Cagravî, altı çocuk babası olup Lahor şehrinin belirgin simalarından olduğu gibi çok saygın ve meşhur aileden biridir.

Hizb-ut Tahrir, Keyâni ile ödlekler gibi Büyükelçilik adını verdikleri sığınaklarında gizlenen ve Hilafet'in devam eden yürüyüş haberlerini bizzat takip eden Amerikalı efendilerine aşağıdaki hususları vurgulamak ister:

1-Sizlerin, şehitliğe kadar ulaşan tehdit, sıkıştırma, adam kaçırma ve işkenceyi içeren kampanyanız, onu durdurmak bir tarafa asla hizbin amelini yavaşlatamayacaktır. Dolayısıyla bu, Allah'ın izniyle asla gerçekleşmeyecektir. Zira muhtelif ülkelerdeki vakıa budur. Ayrıca Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nnın nurunu ve O'nun Hanif dininin hidayetini söndürmeye dönük çabalarınız, Firavun ile başlayan, Ebu Leheb ile devam eden ve sizlere kadar ulaşan seleflerinizin tarih boyunca başarısızlığa uğradığı gibi başarısızlığa uğramaya mahkum olan çabalardır. Ancak sizler hiçbir ders almıyorsunuz. Ayrıca Allah sizleri yakaladığında pişmanlığınız sizlere hiçbir fayda vermeyeceği gibi ahiret hayatından da kaçamayacaksınız.

يُرِيدُونَ أَنْ يُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللَّهُ إِلَّا أَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ "Allah'ın nurunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler hoşlanmasalar da Allah nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez." [et-Tevbe 32]

2-Hak söze karşı güç kullanmanız, fikri olarak iflas ettiğinizi ve Hizb-ut Tahrir'in taşıdığı davet karşında her türlü hak sözden kaçtığınızı teyit etmektedir. Zira bu davet, Amerika'nın varlığından kaynaklanan fitne ve yıkımı ifşa eden ve hizbin, Hilafet Devleti'nin olduğu ümmetin devletini kurmak yoluyla tüm İslam ülkelerindeki Amerikan varlığının tamamen ortadan kaldırılmasını talep ettiği bir davettir. Dolayısıyla sizler çok iyi biliyorsunuz ki; Silahlı Kuvvetler de dahil İslamî ümmetin tamamı, İslam'ı istemekte olup gerek fikrinize gerekse de sadece hüsrandan ve yıkımdan ibaret olan sözde hadaratınıza inanmamaktadırlar.

وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الإِسْلاَمِ دِينًا فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ "Her kim, İslam'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır." [Âl-i İmrân 85]

3-Tüm anlayış ve akıl sahipleri için ortaya çıkmıştır ki; sizlerin son zamanlardaki durumunuz, hadarat projenizin başarısız olduğunu kanıtlamaktadır. Yine açık bir şekilde ortaya çıkmıştır ki; ayaklanmalar sizlerin aleyhine ve İslam'ın lehinedir. Zira bu ayaklanmalardan birçoğu, Hilafet'in geri dönmesine çağrıda bulunup talep etmektedirler. Dolayısıyla buda sizlerin vaktinin, yani küfrün, sömürgeciliğin, kanunlarının ve nizamının vaktinin ve ajan yöneticilerin vaktinin sona erdiğini yada ermek üzere olduğunu teyit etmektedir. Zira sizin bu hareketiniz, boğazlanmış bir kişinin hareketinden öte bir şey değildir. Öyleyse şunu çok iyi biliniz ki; Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın vaadi, Allah'ın izniyle çok yakında gerçekleşecek ve işte o zaman mesele, tüm dünya için açık bir hale gelecektir. Dolayısıyla sizler, hizbin ve ümmetin karşısında olmuyorsunuz. Ancak sizler, Allahu [Subhânehu ve Te'âla] ile O'nun iradesine meydan okuyorsunuz. Halbuki Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın iradesi kesinlikle gerçekleşecektir. İşte o zaman:

وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ "Zulmedenler nasıl bir inkılap ile yıkılacaklarını bileceklerdir." [Şuara 227]

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER