Perşembe, 24 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Yahudi Varlığı İle Normalleşmesi Rejimlerin, Ümmetin Sorunlarına Yönelik İhanet Silsilesinden Bir Bölüm

بسم الله الرحمن الرحيم

El-Raye Gazetesi

Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Yahudi Varlığı İle Normalleşmesi

Rejimlerin, Ümmetin Sorunlarına Yönelik İhanet Silsilesinden Bir Bölüm

Hizb-ut Tahrir Mübarek Toprak Filistin Medya Bürosu Üyesi

Dr. Musab Ebu Arkub’un Kaleminden

Yahudi varlığının başbakanı Binyamin Netanyahu, Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed el Nahyan ve ABD başkanı Donald Trump’ın yayınladıkları ortak açıklamaya göre Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile Yahudi varlığı, aralarında tam diplomatik ilişkiler kurulması üzerinde bir anlaşmaya vardılar.

Üst düzey Beyaz Saray yetkilileri, anlaşma uyarınca, Yahudi varlığının ilhak etmeyi düşündüğü Batı Şeria’nın bölgeleri üzerindeki egemenliğinin genişletilmesini askıya almayı kabul ettiğini söylediler.

Bin Zayed, üzerinde anlaşmaya varılan ikili ilişkileri kurmak amacıyla Trump ve Netanyahu ile ortak işbirliği için bir yol haritası üzerinde anlaşmaya varıldığını, anlaşmaya göre iki ülkenin büyükelçi değişimi yapacağını ve güvenlik, eğitim ve sağlık da dahil çeşitli alanlarda işbirliği yapılacağını söyledi.

Bu yapılan yeni ihanet anlaşması, İslam ümmetinin boynuna musallat olmuş yöneticilerin durumunu somutlaştırmak için yapılmıştır. İslam ümmetinin başındaki diğer yöneticiler gibi Birleşik Arap Emirlikleri’nin yöneticileri de hiç tereddüt etmeden ve utanmadan ne emrederlerse yerine getiren İslam ümmetinin düşmanlarının elindeki ucuz araçlar haline geldiler. Zira Birleşik Arap Emirlikleri’nin yöneticileri, bir telefon görüşmesiyle açık bir şekilde ve resmen Yahudi varlığıyla normalleşme çağrısına dahil oluyorlar,  hiç utanmadan mübarek topraklar üzerinde varlık hakkı olduğunu söyleyen bu gâsıp Yahudi varlığını tanıyanların zümresine katılıyorlar ve sanki Yahudi varlığı iki kıblenin ilkini, üçüncü Harem-i Şerifi ve Rasul Aleyhissaletu ve’s Selam’ın mesrâsını işgal etmemiş gibi yeryüzündeki herhangi bir ülke gibi onunla ilişkilerini normalleştiriyorlar! 

İster açık bir şekilde normalleşen ve ilişki kuranlar olsun isterse de mübarek topraklar sorununun çözümü için temel olarak iki devletli çözüme çağrıda bulunanlar olsun Müslümanların başındaki yöneticiler ihanette eşittirler. Dolayısıyla ister açık bir şekilde normalleşmeye isterse de iki devletli çözümü benimseye çağrıda bulunanların her ikisi de ihanette eşittirler. Zira Müslümanların başındaki yöneticilerin, Filistin otoritesinin veya hain Arap girişiminin savundukları iki devletli çözüm, görevi Yahudi varlığını korumak, Filistin halkını su istimal etmek, gönüllü olarak yerlerinden edilmeleri için üzerlerine baskı yapmak veya Yahudi varlığı önünde engel teşkil etmemeleri ve gelecekte mübarek topraklarda güvenli bir şekilde yaşamaları için kültürel olarak boyun eğdirmek olan kıytırık bir devletçik karşılığında ihanet etmeye, ihmal etmeye ve mübarek toprakların büyük bir kısmından feragat etmeye yol açmaktadır. Zaten Batı’nın ortaya attığı ve ümmeti reddeden ve gerçekte sadece kendisini temsil eden rejimlerden, hareketlerden ve kuruluşlardan oluşan ümmetin boynuna musallat olmuş araçlarının uyguladığı tüm sömürgeci çözümlerin amacı da budur. 

İslam ümmetinin başındaki diğer yöneticiler gibi Birleşik Arap Emirlikleri’nin yöneticileri de, Amerika ve sömürgeci Batılılara ajanlık ederek ve hizmetçinin efendisiyle normalleştiği gibi Yahudi varlığı ile normalleşerek Şeytan’a sattıkları nefislerinden başka bir şeyi temsil etmemektedirler ki ümmet bundan beridir. Zira Kur’an’ı Kerim ve İsra suresiyle hayat bulan ümmet, Filistin’in kurtuluşunda mübarek topraklar meselesine dair bir çözüm olarak kahraman Selahaddin Eyyubi’nin Haçlıları darmadağın ettiği Hıttin’de yaşanan meşru çözümü görmektedir. Nitekim müminlerin kalbine şifa olan, İslam ümmetinin izzetini ve itibarını geri kazandıran ve özgür liderlerin isimlerini ümmetin tarihine kazıyacak olan bir olayda Kudüs’ün duvarlarına ve mübarek toprakların dört bir tarafına İslam’ın rayesini dikmek ve Yahudi varlığını bir kez daha kesin olarak kökünden söküp atmak için ümmetin orduları yeniden şahlanıp kükrediğinde de ümmet aynı durumu yaşayacaktır.    

Tarih hain yöneticilerin ihanetlerini asla affetmeyecek, aynı şekilde nefislerini Şeytan’a satan ve yeni müttefikleri Yahudi varlığının başbakanı tarafından verilen onurlarını birkaç saat bile koruyamayan BAE yöneticilerini sayfalarına yazacaktır. Zira Yahudi varlığı birkaç saat sonra ilhak konusuna bağlı olduğunu açıklayarak Batı Şeria’yı ilhak etmekten vazgeçmeyeceğini vurguladı. Netanyahu Perşembe akşamı yaptığı konuşmada ilhak konusunun masada kalacağını ve hala gündemde olduğunu açıkladı. Zira şöyle dedi: “İlhak meselesini masaya getiren bendim ve bu sadece Amerikan yönetimi ile koordineli bir şekilde yürütülmelidir.” Yahudi varlığı bu deklarasyonla, BAE’nin bahanesini ve ilhakın askıya alınması ve Batı Şeria üzerindeki egemenliğin genişletilmesi karşılığında normalleşme söylentilerini temsil eden dayanaksız gerekçelerini hızlı bir şekilde boşa çıkarmış oldu. Dinine ihanet tüm hainlerin akıbeti dünyada aşağılanmak olup ahiretteki azabı ise daha şiddetli ve daha utanç vericidir. Dolayısıyla mübarek topraklar meselesi, ait olduğu azim ümmetin azim bir meselesi olarak kalmaya devam edecektir.  

Mübarek topraklar meselesi, yeryüzündeki en büyük savaşlarda galip gelen azim ve köklü bir ümmetin meselesidir. Zira Hıttin’de Haçlıları hezimete uğratmış ve Ayn Calut’ta Moğalları kırıp geçirmiş olan bu ümmet, zafer elde etmek ve mübarek topraklar ile işgal altındaki tüm İslam ülkelerini tekrar elde etmek için yeniden ayağa kalkacaktır. Dolayısıyla mübarek topraklar, Trump ve diğerlerinin BAE yöneticilerine Yahudi varlığıyla ilişkiler kurma talimatı vererek çürük siyasi başarılarını elde etmek için kullandıkları bir seçim kartı değildir. Aksine mübarek topraklar, Trump ve etrafındakilere Şeytan’ın vesveselerini unutturacak, Trump’ın ve İslam ülkelerinin başındaki hain yöneticilerden oluşan kuyruklarının nüfuzunu kökünden söküp atacak ve mübarek toprakları yeniden İslam ümmetinin bağrına geri döndürecek olan Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devleti’ni kurarak otoritesini yeniden elde etmek için çalışan ümmetin meselesidir. 

Bu İslam ümmetinin ordularının, askerlerinin liderlerinin ve subaylarının mübarek Filistin toraklarını kurtarmak, Yahudi varlığını kökünden söküp atmak, ümmete ve sorunlarına komplo kuran hain yöneticilerin yollarını darmadağın etmek için harekete geçmelerinin zamanı gelmiştir. Zira düşmanlarının emirlerine itaat eden, bunları özveri ve samimiyetle uygulayan ve sanki Trump’ın seçim kampanyasının üyeleri gibi bunlara teşvik eden yöneticilerin gölgesinde ne mesra kurtulur ne de ümmet kalkınır. Dolayısıyla sömürgeci Batı’ya bağlı oligarşik iktidardan kurtulmadığımız sürece mübarek topraklar için bir kurtuluş yoktur. Zira ümmet, bu acı gerçeği değiştirmeye çalışan ve azim kurtuluş gününe özlem duyan kahramanlarla doludur.  

Evet, mübarek Filistin topraklarının kurtuluşu için vaat edilen bir zaman vardır. BAE yöneticilerinin mübarek Filistin topraklarına ihanet etmeleri ve onlarla birlikte İslam beldelerinin başındaki diğer yöneticilerin gâsıp Yahudi varlığı ile normalleşmeleri, ihanet sayfalarındaki yeni bir satırdan ve ümmete oynanan oyunların son bölümündeki yeni bir sahneden öte bir şey değildir. Oysa artık gerçekler ümmetin önüne açıkça ortaya çıkmış olup yöneticilerin ihanetleri ve sömürgeci Batı’ya olan ajanlıkları da ifşa olmuştur. Dolayısıyla ümmet, asla sessiz kalmayacak ve harekete geçmeye devam edecektir. Zira Müslümanların hayatında bu istisnai dönem devam etmeyecek, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet doğacak ve Trump ile hain yöneticilerden oluşan aveneleri için bir yıkım olacaktır.  

Kaynak: El-Raye Gazetesi-300. Sayı-19.08.2020

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER