- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Sürekli Olarak Erdoğan Hakkında Tartışanlar İçin!
هَٓا اَنْتُمْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ جَادَلْتُمْ عَنْهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا فَمَنْ يُجَادِلُ اللّٰهَ عَنْهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اَمْ مَنْ يَكُونُ عَلَيْهِمْ وَك۪يلاً
“Haydi siz dünya hayatında onlara taraf çıkıp savundunuz, ya kıyamet günü Allah'a karşı onları kim savunacak yahut onlara kim vekil olacak.” [Nisa-109]
Bu ümmet, yöneticileri tarafından uğradığı musibetlerden daha fazla ve daha şiddetli bir musibete uğramamış, dini, dünyası, tarihi ve dili hakkındaki görüşüyle bu kadar çelişmemiştir. Zira Batı onlara saldırıyor, zorbalık ve zulümle onları vuruyor ve onları aptallık ve ahmaklık bataklığına sürüklüyor… Böylece bu ümmetin dini ve dünyaları hakkındaki düşünceleri sığlaşmış olup sadece aptalca ve ahmakça şeyler hakkında akıl yürütebiliyorlar. Ayrıca fikir aptallığa, siyaset de ahmaklığa ve ajanlığa dönüşmüş olup en büyük felaket ise Ruvaybida bir yöneticinin elinden geldiğince kaypak bir hale gelmesi olmuştur. Zira Ruvaybida bir yöneticinin mezhebinde doğru ve yanlış anlayışı yoktur. Çünkü o, yerin ve göğün zincirlerinden sıyrıldığından ne sorgulanabilir ne de muhasebe edilebilir. Dahası sorgulanma yükünden de kurtulmuş olup sorumluluğun küçük bir kısmı kendisine aittir… Çünkü devlet de, toprak da, halk da odur. Çünkü bunlar, onsuz bir vehimdir ve ondan daha aşağıdadır. Zira Ruvaybida’nın dinine hükmeden, zihinlerden uzaklaşmaktan, sınırsız ve hesapsız bir şekilde musallat olup zorlamaktan başka bir şey değildir !!
En büyük felaket ise halkların onlara hayranlık duymasıdır. Bu yüzden fitne musibetine maruz kalıncaya kadar musibet ve belalar başlarından eksik olmamıştır. Zira Ruvaybida yöneticiler hakkında tartışıp onları savundukları gibi işlerinden sorumlu olduklarını ve tam anlamıyla onlara itaat ettiklerini söylediler. En büyük kötülüğü yaptıkları halde bela ve fitnenin başı olan Türkiye’nin yöneticisi Erdoğan’ı bir rol model yaptılar, onun izini takip ettiler, ona birçok erdemler yakıştırdılar, onu sevmeyenleri reddettiler, onu muhasebe edenlere şiddetle düşmanlık ettiler veya yaptıklarını çirkin görenlere karşı çıktılar!
Ey insanlar! Bu yakın felaket, patlak verip tüketen kara fitne ve ondan ortaya çıkan bu muazzam kötülük sizin hakkınızdaki hangi gerekçelerden dolayı olabilir ki? Onun sevgisini kalbinize nakşetmeniz sizin hakkınızdaki hangi gerekçelerden dolayı olabilir ki? Oysa onun Laikliği sizi kurtuluşa erdirmediği ve Yahudilerle yapmış olduğu anlaşmaları, sözleşmeleri ve akitleri size zerre kadar adalet sağlamadığı gibi ittifak kurduğu Atlantik Haçlı İttifakı ile cumhuriyetinin toprakları üzerine kurduğu ve yataklarınıza çöreklendiği üsleri binalarınızı yerle bir etti, evlatlarınızı ve ailelerinizi katletti!
Yemin ederim akıllarınız gitmiş artık anlamıyor, büyülenmiş artık idrak etmiyor, duygularınız karışmış doğruyu bulamıyor! İşte o sizlere, Laikliği hakkında yalan söyleyip duruyor ama siz İslam’ı bildiğinizi iddia etseniz de hakikatini bilmiyorsunuz. Zira sizin dostunuz lanetli Mustafa Kemal’in Laik cumhuriyetinden bir santim bile uzak durmadığı gibi onun üzerine şu şekilde yeminler ediyor: “Namusum ve şerefim üzerine yemin ederim ki… Cumhuriyetin onurunu ve şerefini korumak ve Laik Türkiye’nin ilkelerini muhafaza etmek için elimden gelen her şeyi yapıyorum…” (2018 Cumhurbaşkanlığına Anayasa Yemininden)
Bu adam sizleri Laikliğine inandırdı; içerisinde zerre miktarı İslam’ın olmadığı Laikliğe samimi bir şekilde iman etti. Namusu ve şerefi üzerine yemin ettiği gibi izzet ve güç sahibi bir Rabbe yemin etmedi. Dahası yeminin en sağlamı, imanın en güçlüsü ve kanaatlerin en deriniyle kafir Laik cumhuriyetine ortak kabul etmiyor. Şirk koşup kabul ettiği kafir Laiklikle yönetiyor. Sizler de hevanıza uyup aklınız başınızdan gittiği için lavabo ihtiyacını giderecek kadar zayıf yaradılışlı tüm mahlukatın Rabbine ve tüm mülkün Malikine şirk koşulmasını kabul ettiniz. Oysa Allahu Teala bundan daha yüce ve şirk koştuklarından müstağnidir.
Vallahi dostunuz tövbe etmediği gibi aklı da başında değildir. Ama Laikliği sıkı bir şekilde kavradı ve onunla sizleri aldattı. Buzağı sahipleri gibi sizlerle dalga geçti, konuşmalarıyla sizleri hayrete düşürdü ve sizler de onun arzularına tabi oldunuz. Bazen tedrici olarak, bazen vakıaya göre şeriatın maksatlarıyla, diğer bazı zaman da siyasi taktik ve manevralarla sizlere temennilerinizle karşılık verdi ve partiniz de sizleri aptallaştırdı… İşte sizler de sürekli olarak hevanın ipleri üzerinde dans ettiniz ve gözleriniz kör olurcasına kendinizi kandırdınız. Böylece Şeytan’ın ipleri sizlere doğru yol gibi görünmeye başladı. Böylece de dostunuza ve İslam’ına çağrıda bulundunuz. O da sizlere açık, net ve güçlü bir yeminle Laikliği ile yanıt verdi !
Anlamsız felsefeniz sayesinde ilerlemenizi sağlayacak ve sizlerde farkındalık oluşturacakmış gibi iktidarın başlangıcının dini parçalamakla olduğunu sandınız. Bu da sizlerde ne idrak ettiğiniz bir güç ne de sahip olduğunuz bir din bıraktı… En büyük felaket ise anlayışlarınızı saptıran aptallıkta ve kafir Batı’nın Laikliğini helal ve haram kılan, karar veren ve hüküm veren bir din olarak benimseyenlere duyduğunuz körü körüne sevginizle duygularınızı deforme etmede ısrarcı olmanız olmuştur.
Yoksa bunun bir fitne olmayacağını mı sandınız?! Kesinlikle bir fitnedir. Zaten fitnenin başı bizzat Erdoğan’dır. Vallahi başı gövdesinden ayrılmadıkça Laikliğinden vazgeçemeyecektir. Dolayısıyla Erdoğan bir fetih topu değil, ancak bir sömürgecilik topudur. Fatih’in iyiliklerinden bir iyilik değil, ancak aşağılık ve lanetli Mustafa Kemal’in mirasının iğrençliklerinden biridir. Dahası İslam’ın attığı bir ok değil, ancak kafir Batı’nın attığı zehirli bir oktur.
Artık fitnenin başlangıcının görüş hatası ve yanlış bir anlayış olduğunu anlamanızın zamanı gelmedi mi?! Zira onun faizine kar payı diyen tefeci gibi şura ile eş anlamlı olduğunu söyleyip istismar etseniz de Laiklik ve demokrasi açık küfürden başka bir şey değildir. Dolayısıyla batılla başlayan onu tekrar edip durur…
Sizlere hakkı nasihat etmek görevimizdir. Zira الدِّينُ النَّصِيحَةُ“Din nasihattir.” Çünkü bunu bizlere efendimiz ve imamımız Sallallahu Aleyhi ve Sellem nasihat etmiştir. Şimdi sizlere bir nasihatte bulunuyor ve bununla yetiniyoruz : لَا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُوا آبَاءهُمْ أَوْ أَبْنَاءهُمْ أَوْ إِخْوَانَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ“Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kavmin; kendi babaları, oğulları, kardeşleri veya akrabaları da olsa Allah ve Peygamberine muhalefet eden kimselere sevgi beslediğini göremezsin.” [Mücadele-22] Bu ayetin sebebi nüzulü hakkında İbn-i Cerih şöyle dedi: Eba Kuhafe Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e küfretti. Bunun üzerine Ebu Bekir ona şiddetli bir tokat vurdu ve bundan dolayı yere düştü. Sonra bunu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e söyledi. O da şöyle dedi: Gerçekten ona bunu yaptın mı? Ebu Bekir: Evet dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle cevap verdi: Ona geri dönme. Bunun üzerine Ebu Bekir şöyle dedi: Vallahi yanımda kılıç olsaydı onu öldürecektim. Bunun üzerine Allahu Teberake ve Teala bu ayeti indirdi. İbn-i Mesud’dan şöyle dediği rivayet edildi: Bu ayet, Ebu Ubeyde İbn-i El-Cerrah hakkında inmiştir. Babası Abdullah İbn-i El-Cerrah’ı Uhud günü öldürmüştür.
İslam üstündür, hiçbir şey ona üstün gelemez. Allah’a yemin ederim, Erdoğan sizin adamlarınızın babası bile olmuş olsaydı, Laikliğine olan sevgisi kadar bile size merhamet etmezdi. O halde aklınızı başınıza alın, O’na tövbe ve istiğfar edin ki bize de sizlere de merhamet etsin.
Son olarak; Allah’ım görünen ve görünmeyen fitnelere karşı bizleri koru, Allah’ım sapkın fitnelere karşı bizleri koru, Allah’ım bu ümmete Sana itaat edenleri izzetlendirecek ve Sana isyan edenleri zelil kılacak olan aklı başında bir emir ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti nasip et.
وَاللَّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ“Allah emrine galiptir. Ancak insanların çoğu bilmezler.” [Yusuf-21]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Münâcî Muhammed