Pazar, 22 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Evet Ey Blair! Batı’nın Orta Doğu’da Bir Asırlık Bölünmelere Uzanan Gündemine Rağmen Şüphesiz Gelecek, Kesinlikle Ümmetin Belirlediği İslami Gelecek Olacaktır!

بسم الله الرحمن الرحيم

Evet Ey Blair! Batı’nın Orta Doğu’da Bir Asırlık Bölünmelere Uzanan Gündemine Rağmen

Şüphesiz Gelecek, Kesinlikle Ümmetin Belirlediği İslami Gelecek Olacaktır!

Tony Blair’in, Ortadoğu’daki siyasi mücadeleler ideolojik temelli olacaktır şeklinde vurguladığı milliyetçilik veya mezhepçilik değildir, bilakis İngiltere ve müttefiklerinin engellemeye devam ettiği İslami siyasi çatışmadır.

Tony Blair’in 11 Ocak 2021’de Washington Enstitüsü'nde “Jeopolitik 2021- Amerika, Orta Doğu ve Dünya” başlıklı programa internet üzerinden konuk olduğu ve şunları söylediği ortaya çıktı: “Çok açık söylüyorum. Orta Doğu hala önemli ve gerçekten çok önemli. Önemli, çünkü Ortadoğu’da İslam’ın geleceğine karar verilecek… Bu nedenle bugün Ortadoğu’da, yüzyılın başından bu yana neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair kapsamlı bir analizle başlamayan veya bölgede ana çatışma hakkında yanlış bir çevreleme argümanından kaynaklanan iyi bir politikanın olmadığını düşünüyorum. Aksi taktirde bölgeyi, İran ile Suudi Arabistan Krallığı veya Şiiler ve Sünniler arasında çatışma olarak gördüğünüz bir duruma düşürürsünüz. Hayır, böyle değil! Gerçekten bu bir son değil! Zira bu, -belki de İslam'ın bir bakış açısı olan- dinin egemen olması ve siyasi bir ideolojiye dönüşmesi gerektiğini söyleyenler ile bunu yapmayanlar arasındaki bir mücadeledir. Bu ise derin ve temel bir bölünmedir…  Dolayısıyla Ortadoğu sorunlarını ve bunların temel önemini kabul etmeye devam ettiğimizi düşünmemiz son derece önemlidir. Zira bölgede desteklememiz gereken insanlar olduğu gibi mücadele etmemiz gereken insanlar da var.”

Son 100 yılda Ortadoğu'da olan şey; İslami Hilafet’in yıkılmasından bu yana yerini İngiltere ve Amerika’nın ajanlarının aldığı milliyetçilik, komünizm ve kapitalizm gibi yabancı ideolojilerin varlığının hakimiyetinin ortaya çıkmasıdır. Bu ajanlar ise bölge halklarından çok kendilerine, küçük bir elite ve yabancıların çıkarlarına hizmet etmektedirler. Ayrıca bu yöneticiler, kendilerine liderlik eden insanlar tarafından büyük ölçüde sevilmemektedirler. Silahlı kuvvetlerini ise şu iki amaç için kullanmaktadırlar: Birincisi: Özellikle siyasi bir eleştiri veya duygularda bir parıltı gördüklerinde halklarına baskı uygulamak. İkincisi: Kendilerinden talep edilen her türlü Batılı askeri çıkarlara hizmet etmek.

En eski ajan rejimler, Suudi Arabistan ve Ürdün’dür. Zira Suudi Arabistan, yaklaşık bir asır önce İngiliz Dışişleri Bakanlığı’nda ortaya çıkmış ve o zamandan beri büyük miktarda maddi zenginliği heder etmiştir. Nitekim İktidardaki aile, o zamandan beri İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri ile yakın ilişkiler içerisinde olmuştur. Ürdün de, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngilizler tarafından kurulan benzer bir aile şirketidir. Nitekim İngiltere, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri gözetiminde yapılan darbeler ve karşı darbelerle bu yerlerdeki hanedanlıklarının devrildiğini görmek için yaygın olarak İslam'a ve Müslümanlara hain olarak görülen aynı ailenin üyelerini Irak ve Suriye’yi kısa bir süre yönetmeleri için görevlendirdi. Bu nedenle son yüz yıl boyunca ümmet, sadece öncelikle İslami birliğin ve Osmanlı Hilafeti’nin parçalanmasına yol açan milliyetçilik gibi yabancı fikirlerin tohumları ekerek sömürgeci İngilizlerin politikalarının başarısızlıklarına ve feci sonuçlarına tanık olmadı. Ancak aynı şekilde ümmet, Şii ve Sünni Müslümanlar arasından iğrenç mezhepçilik tohumlarını ekmesi sonucu Suriye ve Yemen’de Suudi Arabistan ve İran arasında vekalet savaşlarına yol açan Amerikan ordusunun “rejim değişikliği” istilası ve 2003 yılında Irak’ı işgal etmesi gibi devam eden başarısızlıklar ve sonuçlara da tanık oldu.

Bununla birlikte savaş suçlusu Tony Blair 2021 yılında, 1300 yıl siyasi bir akide olarak devam eden Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmak için çalışan İslam ülkeleri halkları ile diğer siyasi seçkinler ve bunların kurum ve kuruluşları gibi İslam düşmanları tarafından saptırılan, büyülenen ve desteklenen tarihin yanlış tarafında olanlar arasında 100 yıldır süren bu asli çatışmanın gerçeğini ortaya çıkarmıştır.   

Yani, evet gerçekten hala mücadelelerin geleceği, Ortadoğu'da ve İslam beldelerinin her bir yerinde İslami gelecek olacaktır. Bu da İngiltere ve müttefiklerinin parçası olmaya devam ettiği bir gelecektir. Bununla birlikte Allah Subhanehu ve Teala ve sevgili Rasulu Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bu büyük çatışmanın sonucunu ve Allah’ın izniyle kerim Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in minhacı üzere Hilafet Devleti’nin geri döneceğini önceden bildirmiştir. 

Bu nedenle Hilafet, sırf bir istek değildir. Bilakis ilahi bir görev olup Müslümanların kesin olarak geri döneceğine dair büyük güven duydukları bir husustur. Hilafet’in geri dönüşüne dair birçok hadis varit olmuştur. Ancak bunlardan en önemlisi, şüphesiz İmam Ahmed’in Müsnedi’nde geçen sahih hadistir. Zira peygamberimiz Muhammed, şu anki durumumuzu (aslında ümmetin ölümünden sonra geçeceği “aşamaları”) ve yok olmasından sonra Hilafet’in yeniden bizlere ulaşacağını önceden haber vermiştir.  

İman edenlerin ve İslam davetini taşıyanların maruz kaldığı baskıların giderek artmasının, aslında Hilafet’in geri döneceğine dair bir işaret ve kaçınılmaz olanı geciktirmek için çalışanların durumuna ilişkin bir beyan olduğunu idrak etmeliyiz. Nitekim bu konularla ilgili birçok rivayetler vardır. Ancak İmam Ahmed’in Müsnedi’nde geçen rivayet bizlere, ümmetin tarih boyunca olan yönetimini, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem dönemindeki aşamalardan geçerek ilerlediğini ve Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet’in geri dönüşüyle son bulacağını özetlemektedir. 

Hadis ilminde müminlerin emiri lakabını alan, hadis ilimlerinde ustalığın bir göstergesi olan ve 40 bin hadisi içeren meşhur Müsned’in yazarı Ahmed Bin Hanbel, şu hadisi rivayet etmiştir: Bize Süleyman Bin Davus Et-Tayalisi tahdis etti, bana Davud Bin İbrahim El-Vâsiti tahdis etti, bana Habib Bin Salim, Numan Bin Beşir’den tahdis etti. Dedi ki: Mescitte Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile oturuyorduk ki bir adam Beşir’in konuşmasını kesti. Bunun üzerine Ebu Salabe El-Huşeni gelerek şöyle dedi: Ey Beşir Bin Sa’d, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in emirler hakkındaki hadisini ezberliyor muydun? Bunun üzerine Huzeyfe dedi ki: Ben onun hutbesini ezberliyordum. Sonra Ebu Salabe oturdu ve Huzeyfe, Allah’ın Rasulü Salllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu söyledi:  تَكُونُ النُّبُوَّةُ فِيكُمْ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا عَاضًّا فَيَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ ثُمَّ سَكَتَ“Nübüvvet aranızda Allah’ın dilediği kadar kalacaktır. Sonra Allah onu kaldırmayı dilediği zaman kaldıracaktır. Sonra nübüvvet üzere hilâfet olacak ve Allah’ın dilediği kadar kalacaktır. Sonra Allah dilediği zaman onu da kaldıracaktır. Sonra ısırıcı melikler olacak ve Allah’ın dilediği kadar kalacaktır. Sonra zalim yöneticiler gelecek ve onlar da Allah’ın dilediği kadar kalacaktır. Bunların ardından ise yine Nübüvvet metodu üzere hilâfet olacaktır. Sonra sustu.” [İmam Ahmed’in Müsnedi.]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Sureyya Emel Yesna

#أقيموا_الخلافة
#ReturnTheKhilafah
#YenidenHilafet
#خلافت_کو_قائم_کرو

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER