- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
El-Vai Dergisi
Erdoğan ve Müslüman Kardeşler…
Dostluğu Bırakıyorlar Ama Ajanlığı Bırakmıyorlar!
Müslüman Kardeşler Mısır’da iktidara geldi, Mursi 2012’de Cumhurbaşkanlığını devraldı ve 2013 yılında iktidardan indirilerek hapsedildi ve 2014’de Mursi’nin Savunma Bakanı olarak atadığı Sisi seçildi. Bu ise Müslüman Kardeşlere karşı uluslararası komplonun bir parçası olup buna Mısır ordusu da katılmış ve sokağın bastırılmasına ve Mursi’nin tutuklanmasına yol açmıştır. Ardından hapishanede sağlığının ihmal edilmesinden dolayı vefat etmiş, Müslüman Kardeşlerin liderleri takip edilmiş ve zindanlar onlarla dolmuştur. Yine onlardan bazıları ölmüşler ve içerideki destekçilerine karşı en iğrenç zulüm, tutuklama ve işkence türleri işlenmiş ve yurt dışındaki liderleri ise sınır dışı edilmiştir… Bunun üzerine bölgede komploların yuvası olan Katar’a sürülmüştür. Sonra onlara yönelik güçlü bir şekilde Mısır, Körfez ve Amerikan baskıları takip etmiştir. Katar, onlardan topraklarını terk etmelerini talep edince oradan ayrılmışlar ve o zaman Erdoğan’ın şöyle bir açıklama yaptığı Türkiye’ye sığınmışlardır: “Müslüman Kardeşlerin önde gelen şahsiyetleri, şayet gelmek isterlerse Türkiye’de hoş bir şekilde karşılanacaklardır…” Şimdi de Katar’da maruz kaldıkları şeylere Türkiye’de maruz kalmaktadırlar. Ancak üzerindeki baskı yüzünden değil, bilakis Türkiye ile Mısır rejimi arasında çıkar yakınlaşmasının meydana gelmesinden dolayıdır. Aynı şekilde Amerika için bir araya geldikleri ortak ajanlık nedeniyle olup bunun ardından Türkiye’de yayın yapan Mısırlı muhalif kanalların tamamen kapatılması kararı verilmiştir. Ancak siyasi programların durdurulmasını kapsayacak şekilde değişiklik yapılmış ve çeşitli programlara dönüştürülmüştür… İşte şimdi bugün, yeniden yerinden edilmeyle karşı karşıyalardır. Bu vakıa karşısında bizim, Müslüman Kardeşlere yönelik aşağıdaki tavsiye ve gözlemlerimiz olacaktır:
- Müslüman Kardeşlerin İslam’ı anlama yöntemi, temelinde helal ve haram kılan dinde, üzerine kıyas yapılan illet olarak maslahatın kabul edilmesine dayanmaktadır. Dahası üzerine kıyas yaptıkları şeylerde şeri nasları devre dışı bırakmaktadırlar. Dolayısıyla kendileri için, zalim ve diğer düşman rejimlerle ilişki kurmaya izin vermelerini, Allah’ın indirdikleri dışındaki yönetime katılmayı kabul etmelerini, ihtiyaç için faizle muamele etmeyi kabul etmelerini, dolayısıyla da Dünya Bankası’ndan kredi alınmasını mubah görmelerini sağlayan şey işte budur… Maslahata yönelik bu değerlendirme, şeri olmadığından dolayı bundan geri çekilmelerini gerektirmekte olup onlardan talep edilen şey, maslahata dayalı illetleri değil de nâsları ve şeri illetlerini anlamaya dayalı şeri anlayış yoluyla kendilerini kontrol etmeleridir. Burada kesin olarak şunu söyleyebiliriz: Bu anlayışla, kesinlikle İslam’ı yönetime getiremeyeceklerdir.
- Onların anlayış biçimi, şeriata yönelik anlayışlarında maslahatçı bir bakış açısına dayalı olduğundan dolayı kendileri için, iktidara ulaşmada kendilerinden faydalanmak amacıyla Müslüman ve Batı yanlısı ülkelerdeki mevcut zalimlerle ilişki kurmayı mubah saydılar ve kendilerini siyasi eylemlerde değişimci değil de reformcu olarak öne sürdüler. Bu da onları bu rejimlerin bir parçası olmaya sevk etmiştir. Dolayısıyla bazı zaman dostluk içerisinde oldular, çoğu zaman da muhalefet içerisinde oldular ve kendilerini, her zaman kendilerinden tamamen vazgeçebilecek ve herhangi bir gerekçeyle onlara helak olmanın kaynaklarını sağlayabilecek iktidarın insafına bıraktılar. Nitekim her iki rejim de İslam karşıtı yönetim açısından ondan farklı olmamasına rağmen kendilerini korumaları ve onlara savaş açtıktan sonra Esad’a karşı savaşmaları için hem Ürdün hem de Irak rejiminden yardım istediler… Son olarak Erdoğan’ın da açıkladığı gibi yönetim sistemi Laik olmasına rağmen kendilerini Mısır yöneticisinden korumaları ve çalışmaları için bir platform olarak kullanmaları amacıyla Türkiye’den yardım istediler. Nitekim Müslüman Kardeşlere, onları kabul eden ve sonra da onları terk eden bu rejimlere bakan bir kişi, onların hepsinin çıkarlar oyunu için kontrol edildiklerini görecektir. Binaenaleyh onlar, bu anlayışla kesinlikle İslam’ı yönetime taşıyamayacaklardır.
- Yardım talep ettikleri Erdoğan, bu dönemde İslam’ın en tehlikeli yöneticilerinden biri olarak kabul edilmekte olup tarihinin ve çalışmalarının çok basit bir şekilde incelenmesiyle, onun sahih İslam’ı anlamakta en uzak insanlardan biri olduğu görülecektir. Zira o, İslam’ı sadece ibadetlere dayalı bireysel bir din olarak anlamaktadır. Yönetim açısından olana gelince; tereddütsüz bir şekilde Laik bir sistemle ve faize dayalı serbest ekonomiyle yönetilmeyi açıklamakta, hala Yahudi varlığıyla yakın diplomatik, siyasi, askeri ve istihbarat ilişkileri sürdürmekte, İncirlik Hava Üssü aracılığıyla Amerika’nın Irak’ı işgal etmesini, onu ve Afganistan’ı vurmasını kolaylaştırmakta ve Afganistan’da işgal, öldürme, işkence ve yıkım da dahil olmak üzere Müslümanlara karşı en korkunç katliamları gerçekleştiren Amerika’nın önderliğindeki çokuluslu güçlere (ISAF) katılmaktadır… Ayrıca o, Halep düşünceye kadar Suriye’deki kendisine bağlı savaşçıların Halep cephesinden geri çekilmelerine neden olmuş, dolayısıyla o zaman neredeyse çökmek üzere olan Beşar rejimini kurtarmıştır. Bu da devrimin çöküşünün başlamasında bir dönüm noktası olmuştur. Yine Erdoğan, Amerikan çözümünü nihayete kavuşturmak için Suriye’de iki mücrim devlet olan Rusya ve İran ile koordinasyon sağlamıştır. Binaenaleyh Mısır ve diğer yerlerde Müslüman Kardeşler Cemaatine karşı bir tutum sergilemesi hiç şaşırtıcı değildir… Dahası şaşırtıcı olan, şeriatı doğru bir şekilde anlamaktan uzak bir davranış sergilemesidir.
- Şayet onlar, benzeri görülmemiş bir şekilde İslam düşmanlığı ortaya çıkan Sisi gibi birinin değil de, iman ederek ve karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek Rasule nusret vermek için onunla bir araya gelen müminlerden oluşan güç ehlinden talep etmekte dahil devleti ikame etmede Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in metodunu takip etmiş olsalardı, istihbarat liderliğine teslim olan birini değil de Sa’d Bin Muaz gibi birini araştırmaları gerektiğini, Mübarek zamanındaki istihbaratın ne anlama geldiğini ve bunun da Amerikan istihbaratıyla bağlantı kurmak anlamına geldiğini idrak ederlerdi… Müslüman Kardeşlerin, Allah için samimi bir şekilde incelemede bulunup kendilerinin, kadrolarına zarar veren ve cemaatin tüm varlığını tehdit eden yok olma durumundan ve daha önceden yardım istedikleri bu rejimlerin müdahalelerinden ve oynadıkları tiyatrodan kurtuluşlarını gözden geçirmeleri gerekir… Ayrıca yönetimi ikame etmede, Kerim Rasul’ün metodu üzere yürümeleri ve yarım yamalak yorum ve araştırma üzerine değil de gençlerinin de daha öncekilerin yolu üzere fikri bir bina inşa etmeleri gerekir…
Müslüman Kardeşlerin şimdiye kadar Türkiye tarafından sadır olanlara karşı göstermiş olduğu tepki, dikkatli davranmayı ve öğüt almayı içermiyor. Bilakis daha fazla çöküşü, hatalardan ders almamayı ve doğruyu anlama yoluna dönmemeyi içeriyor. Nitekim Müslüman Kardeşlerin Rehberlik Konseyi Başkanı İbrahim Münir, 21/03/2021 tarihinde El-Cezire’ye vermiş olduğu demeçte, Mısır hükümeti ile krizi çözmek için Türkiye’nin arabuluculuğunun kabul edilebileceğini ve onunla diyaloğa hazırlanabileceğini söyledi. Şayet haber doğruysa bu, Müslüman Kardeşlerin adamlarını tavizler bataklığına sürüklemek ve tutukluların şartlarının iyileştirilmesini araştırma amacıyla belirledikleri hedeflerden geri dönmek için Türkiye ile Mısır arasında bir komplonun olduğu anlamına gelmektedir. Doğru yol Allah’a aittir.