Alternatif Nedir?!
- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
El-Raye Gazetesi
Alternatif Nedir?!
Mübarek Toprak (Filistin) Üstad Atıyye El-Cebbarin’in Kaleminden
İslam beldelerinde herhangi bir sorun ve mesele hakkında konuşulduğunda çokça duyduğumuz bir soru var. Zira soru soran kişi, (İslam’ın hükümleri askıya alındığından dolayı) İslam’dan alınan tedavi ve çözümlere bir alternatif talep etme girişiminde bulunuyor.
Başta unutmamak gerekir ki bizler, Allah’ın fazlı sayesinde Allah Azze ve Celle’nin Kendisine kul olmamız ve O’na kulluk yapmamız için seçmiş olduğu Müslümanlarız. Bu yüzden her türlü mesele ve sorunun çözümü ve tedavisi için bizim adımıza karar verecek olan da O'dur. Dolayısıyla bizler çözümü, O’nun şeriatından ve dininden almalıyız. وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْراً أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ وَمَن يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً مُّبِيناً “Allah ve Rasulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Rasulü’ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” [Ahzab-36] Bundan dolayı bizim, şeriatın çözümleri ile aklın çözümleri arasında bir seçim yapma hakkımız olmadığı gibi şeriatımıza ve düşüncemize aykırı olan çözümler koyarak ve alarak bunun ötesine geçmemiz de caiz değildir. Yine burada hatırlamak gerekir ki; Allah Azze ve Celle, şeriatıyla hükmeden bir devletin gölgesinde yaşamamızı farz kıldığı gibi küfür hükümleri ve sistemlerinin gölgesinde yaşamamızı da haram kılmıştır. Zira Allah Azze ve Celle, İslam Devleti’nin varlığıyla bağlantılı ve onunla ilişkili hükümler ve çözümler koymuştur. Ayrıca Subhanehu ve Teala, (bugünkü halimizde olduğu gibi) bu devletin vakıa zemininden kalkması durumda İslam Devleti’ni tekrar kurmayı bizlere farz kılmış ve hayatımızda küfür sistemlerini, hükümlerini ve varlıklarını kabul etmemiz için bize bir ruhsat vermemiştir.
Nitekim İslam Devleti’nin varlığının ortadan kalkmasının ardından devletlerin ve rejimlerin bizleri hevalarına göre yönetmesi, İslam’a aykırı kanunlar ve nizamlar koyması, aynı şekilde meseleleri ve sorunları İslam’a ve hükümlerine muhalif ve aykırı olan hususlarla çözmesi gayet doğaldır. Bugün İslam beldelerindeki mevcut ülkelerin tamamı Batı’nın ajanları olduğundan ve onların politikalarına bağlı kaldıklarından dolayı tüm siyasi, ekonomik ve diğer çözümler, kalpleri İslam'a ve Müslümanlara karşı düşmanlık ve kinle dolu olan Batı’dan gelmiştir. Dolayısıyla meselelerin ve çözümlerin çoğu, İslam Devleti’nin varlığına bağlıdır ki o da mevcut değildir. Bu yüzden egemen ve hakim olan sömürgecilik ve aveneleri olduğu için, meselelerimiz ve sorunlarımız, Batı’nın koyduğu ve dayattığı, dinimize ve şeriatımıza aykırı olan ve mücrim ve zalim bu Batı’nın politikalarına ve planlarına hizmet eden çözümsüzlük ya da çözümler arasında dönüp durmaktadır.
Sömürgeci ülkeler, İslam Devleti’ni yıkmayı ve parçalamayı başardıktan sonra Müslümanların hayatlarını her yönüyle resmetmişlerdir. Nitekim ülkelerini parçalayıp böldükten sonra mübarek Filistin topraklarını, kendileri için bir devlet kurmaları amacıyla Yahudilere vermiş, ardından yöneticiler ve örgütler için, son durağı Filistin topraklarının Yahudilere bırakılması ve üzerindeki mutant varlıklarının meşruiyetinin tanınması olan bu işgalci varlıkla nasıl muamele edileceğinin ana hatlarını çizmiştir. Ayrıca sömürgeci ülkeler, Filistin meselesini kendi halkına özel bir mesele haline getirmeye ve İslam ümmetiyle olan bağını koparmaya çalışmışlar, ardından işgalci ile olan çatışmayı askeri bir çatışmadan, zalim uluslararası kurumlarının salonlarında müzakere ettikleri ve tavizler verdikleri barışçıl ve dostane toplantılara dönüştürmüşlerdir! Bu senaryonun ardından bu vizyonlarını, bazı insanlar için bir rotasyon ve kabul mahalli haline getirmişlerdir. Oysa sömürgeci ülkelerin Filistin meselesi için çizdikleri ve takip ettikleri hususları kabul etmek haram ve yasaktır.
Buna karşılık resimde, bu mübarek toprakların bir karışında bile işgali tanımanın, kafir Batı’nın planlarıyla ilerlemenin ve sömürgeci ülkelerin kararlarını almanın haram olduğu düşüncesi gündeme geldiğinde maalesef ümmetin evlatlarının arasından, küçümseyerek, şaşkınlıkla ve kınayarak alternatifin ne olduğunu sorunların olduğunu görürsünüz?! Sömürgeci ülkelerin, Filistin sorunuyla ilgili tasarladıkları sonuçlardan biri de, otorite ve parlamentonun Filistin halkının bir sorunu haline gelmesi için otorite ve yasama konseyinin oluşturulmasıdır. Nitekim otorite ve parlamentosuna katılmanın haram ve yasak olduğu gündeme geldiğinde yine burada aramızdan kınayarak alternatifin ne olduğunu soran kimseler çıkmaktadır?! Ülkemizdeki kafirlerin planlarından biri de, faizin tozu bile olsa Müslümanların geneline bulaşsın diye onları faizli bankalara boğmaktır. Yine faizin haram ve bir cürüm olduğu hakkında konuşulduğunda, aramızdan kınayarak alternatifin ne olduğunu soran kimseler çıkmaktadır?!
İslam, hayatın tüm yönlerini kapsayacak şekilde geldiği gibi hayatın tüm sorunlarına ve meselelerine ve hayatta yeni ortaya çıkan hususlara yönelik tüm tedavileri ve çözümleri de içermektedir. Dolayısıyla tüm çözümlerin ve tedavilerin, İslam’ın getirmiş olduklarından olması vaciptir. Şayet bu çözümler hayatımızda yoksa, onları geri getirmek üzerimize vacip olup bazılarının dediği gibi alternatifin olmadığı gerekçesiyle Allah’ın şeriatına aykırı tedaviler ve çözümlerle bunun ötesine geçmek ve vakıaya bağlı kalmayı ve onunla hareket etmeyi savunanları haklı çıkarmak caiz değildir. Bu nedenle herhangi bir Müslümanın, acil bir alternatifin olmadığı gerekçesiyle karşı çıkması gereken çözümleri kabul etmesi büyük bir cürümdür!
Aklı kurcalayan kabul edilemez bir soru da, Allah’ın vahdaniyetine ve İslam’ın hak olduğuna şahitlik eden bir Müslümanın, haram ve yasak olan bir alternatifi nasıl sorabildiğidir. Oysa Allah, en güzel, en azim ve en harika yasalar ve hükümler indirmiştir?! İşte asıl olan bu hükümler ve yasalardır ve bunun dışındakiler ise batıldır. Dolayısıyla “alternatif nedir” sorusunun sorulması kabul edilemez olup reddedilmelidir. Dahası herhangi bir Müslümandan böyle bir sorunun çıkması hiç yakışık almaz. Zira hak olan, İslam’ın getirmiş olduğu çözüm ve tedavilere bağlı kalmak ve İslam ümmeti ile tüm insanlığın bütün mesele ve sorunlarını fiili ve etkili bir şekilde çözüp tedavi edecek olmasının yanı sıra bir hayat, bir nur ve ümmetin bütün meselelerini toparlayacak olan Hilafet Devleti’ni yeniden kurmak için çalışmaktır. Bu nedenle Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi bir devletin geri dönmesi için en değerli ve kıymetli olanları feda etmemizi hak eden odur.