- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
El-Raye Gazetesi
Yahudi Varlığı Başkanının Türkiye Ziyareti
Hedefleri ve Tehlikeleri?
Üstad Esad Mansur’un Kaleminden
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, 9/3/2022 günü Ankara’da, Yahudi varlığının başkanı Isaac Herzog’u görkemli bir şekilde karşıladı ve karşılaması o kadar abartılıydı ki bu sıcak karşılamayı takdir eden Yahudi varlığının başkanı bile şaşkına döndü ve Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı külliyesinde kendisi için bir yemek verdi. Sanki Erdoğan, Yahudi varlığının politikasına yönelik bazı eleştirileri nedeniyle günahlarının kefaretini ödemek istiyor gibidir! Ancak eylemleri, Müslümanların en izzetli topraklarından birini gasp eden Yahudi varlığıyla olan ilişkisinin gücünü teyit etmektedir. Görüşmelerin ardından Erdoğan, “Türkiye “İsrail” ilişkilerinin geliştirilmesinin bölgede istikrar ve barışın yayılması için çok önemli olduğunu ve “İsrail” Cumhurbaşkanının tarihi ziyaretinin iki taraf arasındaki ilişkilerde yeni bir dönüm noktası olacağını” iddia etti. Ve şöyle dedi: “Herzog’a her iki tarafın enerji, ekonomi ve savunma alanlarında iş birliği yapma becerisine ve bilgisine sahip olduğunu bildirdim.” Ve ona, “iki devletli çözümümün önemini de” vurguladı. Ve şöyle dedi: “Türkiye ile “İsrail” arasındaki ticari ilişkinin hacmi geçen yıl %36 artarak 8,5 milyar dolara ulaşmıştır.” Ve “bunun değerini 10 milyar artırma konusundaki güvenini de” ifade etti. Daha önceki bir tarihte de şöyle demişti: “Türkiye “İsrail” ilişkileri gaz konusundan başlayarak birçok konuya kadar adım adım ilerleyecektir. Dolayısıyla biz de bu adımları atmaya başladık.” Medya da geçtiğimiz günlerde “Türkiye ile “İsrail” arasındaki istihbarat iş birliğinin son aylarda derinleştiğini” yayınladı.
Peki Erdoğan bütün bunları neden yapıyor? Sanki Yahudi varlığı Filistin halkını öldürmekten ve tutuklamaktan, topraklarına el koymaktan, evlerini yıkmaktan, mübarek Mescid-i Aksa’yı kirletmekten, Gazze Şeridi’ni kuşatmaktan ve ona karşı saldırı başlatmaktan vaz mı geçti?! Buna karşı Yahudilere sitem etmek ve Müslümanlar arasındaki saf insanları aldatmak için Yahudilere yönelik birkaç cılız eleştiride bulunmaktan başka bir şey yaptı mı?! Bir kişinin Filistin gaspçısıyla siyasi, istihbarat ve ticari ilişkilerini güçlendirirken Filistin’in bir karşını dahi kurtarması mümkün müdür?! Onun en iyi yaptığı şey, diğer hainler gibi Yahudilerin mübarek Filistin topraklarının yaklaşık %80’ini gasp etmesini teyit eden Amerika’nın “iki devletli” çözümünü geveleyip durmaktır. Oysa bu projenin, Yahudi yerleşimlerinin genişlemesinin enkazı altında gömülü olduğu bilinmektedir. Unutmayalım ki 2010 yılında Yahudi güçleri Mavi Marmara gemisindeki 10 Türk vatandaşını katletmesine rağmen metamorfoz varlıklarıyla ilişkilerini kesmemiş, dahası onlarla olan ticari ilişkilerini güçlendirmiş, Müslümanların kanlarını kıskanan o kişilerin intikamını almamış, hatta onları şehit bile saymamıştır!
Erdoğan, koltuğunu korumak ve Türkiye için bazı siyasi ve ekonomik kazanımlar elde etmek amacıyla Amerika’nın sömürgeci çıkarlarını gerçekleştirmek için elinden geleni yapmakta ama popülaritesi ciddi şekilde azalmakta, ekonomisi çökmekte ve insanların çoğu sıkıntılı bir hayat yaşmaktadır. Bu nedenle Yahudilerle ilişkilerini güçlendirmeye bu açıdan bakmaktadır.
Erdoğan, Yahudi varlığı ile ilişkilerini güçlendirmesinin bedeli peşin olarak ödemiş olup aynı zamanda o, Yahudi varlığından Yunanistan ve Kıbrıs üzerinden Avrupa’ya gaz nakletmeye yönelik “Doğu Akdeniz” projesine verdiği desteği durdurduğunu açıklayan Amerika’nın çıkarlarını gerçekleştirmektedir. Nitekim Amerika, 10 Ocak 2022’de Yahudi varlığına ve Yunanistan’a “projeye siyasi ve mali açıdan destek vermeyeceğini” bildirmiş ve bunu, “projeden izole edilmiş Türkiye için bir zafer” olarak değerlendirmiştir. Ancak dikkatli olarak bakan biri, Amerika’nın Doğu Akdeniz’i kontrol etmek isteyen Avrupa ile birlikte hareket etmemesi için Yahudi varlığına boyun eğdirmek ve böylece projeyi kendi yörüngesindeki yakın müttefiki Türkiye ile ilişkilendirmek istediğini fark edecektir. Bunu tamamlamak için Erdoğan’a Yahudi varlığıyla yakınlaşması ve Doğu Akdeniz’deki hegemonyasını güvence altına almak ve Avrupa’nın hegemonyasını önlemek için projeyi Türkiye üzerinden hayata geçirmesi talimatı vermiştir.
Yunan el-Askeri Dergisi 10/1/2022 tarihinde yayınladığı bir raporda buna şu sözlerle atıfta bulunmuştur: “Atina’nın jeopolitik etkisini artırarak bir enerji merkezi olma projesi, Türkiye’yi bir kenara iten “İsrail” ile tarihsel ittifakı ve daha birçok hedefi tamamen çöktü…Aynısı, Yunan kıta sahanlığının dış sınırlarını belirleyen Maniatis Yasası için de geçerlidir. Her iki hedef de çöktü. Türkiye (Mavi Vatan olarak adlandırılan) Maniatis Yasası’nı çöpe attı, ardından Türkiye-Libya Paktı ile Yunan mevzileri üzerindeki üstünlüğünü pekiştirdi. Şimdi Washington da Türkiye’yi cesaretlendiriyor.” Ve şunu da belirtti: “Yunanistan Başbakanı Miçotakis, Türkiye ile diyalog kurmak istemediği gibi... Amerika ile de pazarlık yapmadı…” Ve şunu ekledi: “Amerika, geçen yıl Almanya aracılığı ile Doğu Akdeniz’deki sondaj krizi nedeniyle Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını önlemek için çalıştı.”
Erdoğan’ın Amerika’nın yörüngesinde hareket etmesinin anlamı, bölge üzerinde hakimiyetini sürdürmek, ümmetin kalkınmasını, sömürgeciliğin esaretinden kurtulmasını ve İslam’ın yeniden iktidara gelmesini önlemek amacıyla Amerika için çok önemli bir proje olan Yahudi varlığının pekiştirilmesi de dahil olmak üzere Amerika’nın İslami bölgedeki büyük sömürgeci projelerini uygulamak, dahası son zamanlarda Ukrayna meselesinde olduğu gibi yönetimini ve ekonomisini desteklemeye ve bölgesel konumunu güçlendirmeye yönelik acil çıkarlarının gerçekleşmesi karşılığında faaliyetlerini Avrupa’ya kadar uzatmaktır. Oysa eğer Cumhuriyeti yıkıp Hilafeti kurmuş olsa, bunu ve daha fazlasını başarabileceği bilinmelidir. Zira Müslümanları etrafında toplayarak ülkelerini birleştirecek ve böylece büyük bir devletin lideri olacaktır. Ancak o, dünyaya saplandı, Şeytan’ın peşine düştü ve azgınlardan oldu. Böylece Fatih’i ve Yavuz’u onurlandırdığı gibi Allah’ın kendisini onurlandırmasını ve Halife İkinci Abdulhamid’in, arkasında İngiltere’nin olduğu Yahudilerin kendilerine Filistin’de bir vatan vermesi karşılığında borçlarını ödeme, ekonomisini güçlendirme ve yönetimine zarar vermeme yönündeki ayartmalarını reddederek sergilediği gibi onurlu bir tutum sergilemeyi reddetti.
Bu zamanda Müslümanların başına bela olan kötülüklerden biri de, başta Erdoğan olmak üzere sözde ılımlı Müslümanlardır. Zira onlar, sömürgeci ülkelere hizmet ediyorlar ve İslam’a ve Müslümanlara hizmet ettikleri konusunda saf olan insanları aldatıyorlar, Laiklik, Demokrasi ve benzerleri gibi küfür fikirlerini benimsiyorlar ve bu fikirleri kafirler gibi tam olarak tatbik ediyorlar! Bu yüzden onların tehlikesi, doğrudan İslam’a düşman olan Laiklerin tehlikesinden daha az değildir.
Böylece Erdoğan, aldatma ve yalan sanatında ustalaşan zeki bir makyavelist olduğunu kanıtlamış olup bunun için sanki Yahudi varlığına karşıymış veya Filistin’in her bir karışını kurtarmak istiyormuş gibi cafcaflı ve duyguları okşayan söylemlere başvurmaktadır! Bu şekilde duygusal insanları aldatmakta ancak eylemleriyle Amerika’nın projelerini uyguladığı gibi Yahudi varlığını desteklemekte ve ayak takımları da, BAE’indeki Zayed’in evlatlarının, Bahreyn kralının, Mısır’daki Sisi’nin, Ürdün’deki İkinci Abdullah’ın, Fas kralının, Sudan’daki Burhan ve Dagalo’nun veya Arap olsun Acem olsun Müslümanların başındaki diğer yöneticilerin ihanetlerinden farklı olmayan tüm ihanetlerini haklı çıkarmaktadırlar.
Allah'ın rahmeti müminlere yakındır. Zira onlara, yıldızı Erdoğan’ınkinde daha fazla parlak olan Abdünnasır’ın politikalarına meydan okuduğu gibi onun politikalarına da meydan okuyan bilinçli ve muhlis bir grup bahşetmiştir. Dolayısıyla artık hiç kimse ona karşı bir şey hissetmiyor ve kimse onu dinlemiyor. Zaten Erdoğan ve ümmete komplo kuran tüm yöneticilerin akıbeti böyledir. Artık zorba yönetim sona erecek, sonra Allah’ın izniyle bu grubun liderliğinde Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet olacaktır.