Cezadan Emin Olanın Ahlakı Kötü Olur!

Arab Post web sitesi, İbranice Kanal-13’ün 18 Temmuz 2022 Pazartesi günü, muhabiri tarafından Mekke-i Mükerreme şehrinin içinden hazırladığı ve geçen hafta sona eren Haccın menâsiklerini yerine getirme sırasında görüntülerini çektiği bir haber yayınladığını bildirdi. Kanal, Muhabiri Jill Tamari’nin şehre girip orada yolculuğa çıkan ilk Yahudi muhabir olduğunu söyledi ve onların güvenlik kontrolünden geçtiklerini ve bir Suudi polisinin Mekke şehrine doğru yürümeye devam etmelerine izin verdiğini açıkladı.

Tamari, Hacıları ağırlayan Mina şehrinin çadırlarının yanından geçtiğini, ayrıca kutsallığından dolayı Müslümanlar için büyük bir sembol olan Arafat Dağı’nı ziyaret ettiğini, Tamari Arafat Dağı’nda bir fotoğrafını yayınladığını ve arkasında birçok Hacıların göründüğünü belirtti. Arafat Dağı’na (Rahmet Dağı) tırmandığını da ekleyerek beraberindeki rehberin kendisinden ayrılmak istediğini açıkladı. Zira rehberin, Arafat Dağı’ndaki din adamlarının kendi aralarında kendisine yaklaşmanın ve Müslüman olup olmadığını öğrenmenin gerekliliği hakkında konuştuklarını duyduğunu söyledi ve onun bölgeyi terk ettiğini, arabasına bindiğini ve şehirden çıktığını açıkladı.

Bu muhabirin Mekke’ye girişi, Müslümanlar arasında elektronik iletişim sitelerinde yaygın tartışmalara ve öfkeye yol açtı ve öfkelerini, Twitter’da, bir Yahudi Suudi Arabistan’da Mescid-i Haram’da, bir Yahudi’nin Mescid-i Haram’da dolaşması normal mi oldu? etiketli tweetler atarak ifade ettiler. 19 Temmuz 2022 Salı gününe kadar, Suudi yetkililer tarafından Yahudi muhabirin Mekke şehrinde görülmesi hakkında herhangi bir yorum yapılmamış olması da dikkat çekicidir.

Devletin, bu kafirin girmesine neden olan ve kolaylaştıran kimseden hesap sormaması, Suudi yöneticilerin bu mutant varlıkla iyi ilişkileri göz önüne alındığında hiç şaşırtıcı değildir. Zira Amerikan Atlantic dergisinin, Prens Muhammed bin Selman ile krallığın diğer bazı Arap ülkelerini örnek alması ve Yahudi varlığı ile diplomatik ilişkiler kurması olasılığı hakkında yaptığı röportajda şöyle dediğini aktardı: “Bizler “İsrail’i” bir düşman olarak görmüyoruz, daha ziyade gerçekleşmesi için çaba gösterebileceğimiz birçok çıkarda potansiyel bir müttefik olarak görüyoruz.” Bu yakınlaşma ve bu ilişkiler sadece Suudi Arabistan için değil, diğer ülkeler için de aynıdır. Zira Ma'an Haber Ajansı, ABD'nin Ortadoğu Barış Elçisi Jason Greenblatt’ın şu sözlerini aktardı: “Yahudi varlığı ile normalleşme bağlamında Arap ülkelerinden sadır olan son bildirimler, Yahudi varlığıyla daha sıcak ilişkilere işaret ediyor.”

Sömürgeci Batı ve Yahudi varlığı, gaspçı Yahudi varlığını meşrulaştırmak, İslam beldelerindeki varlığını normal hale getirmek ve onu beldemizdeki yapay varlıklar sistemine entegre etmek amacıyla beldemizdeki ajan rejimlerle açık ilişkileri ve normalleşmenin ilan edilmesini kutluyorlar. Zira Yahudi varlığı ve kindar sömürgeci Batı, ilişkilerin normalleşmesinin Batı’nın ajan rejimleri düzeyinde gerçekleştiğinin ve bu ilişkilerin açık hale geldiğinin farkındadırlar. Bu yüzden bu ilişkilerin varlığının ve sıcaklığının sürekli olarak hain yöneticiler ile Yahudi varlığı arasında olmasına rağmen ümmeti Yahudi varlığının meşruiyetine ikna etmek için umutsuz bir girişimde bulunulmaktadır. Nitekim bu, bazı medyacıların, Yahudi kanalında konuk edilmeyi kabul etmelerinde de açıkça görülmektedir. Zira gazeteci Roi Kayes, İbranice bir kanalda yayınlanan bir programda Sudan'ın Sesi web sitesinin genel yayın yönetmeni gazeteci Suheyr Abdurrahim’i konuk etmiştir.

Yahudilerin devleti, insanların üzerine küfür sistemlerinin uygulanmasından kaynaklı toplumumuzda meydana gelen ihlalleri ifşa etmek ve ortaya çıkarmak için kendisine yardım edecek habis eller arıyor. Resmi ve medya normalleşmesi yapanlar da, Yahudilerin, varlıklarıyla olan ilişkinin normal bir hale gelmesi noktasındaki planlarını tamamlamaya çalışıyorlar. Dolayısıyla bu kafir Yahudi, kendisine tam koruma sağlayan ajan yöneticiler olmasaydı, Mescid-i Haram’da dolaşmaya cesaret edemezdi. Aynı şekilde bu gazetecinin yaptığı, “cezadan emin olanın ahlakı kötü olur” hakikatini de teyit etmektedir. Ama hain yöneticilerin, Yahudilerle sıcak ilişkileri açığa çıkarmaları ve Yahudi varlığı ile aleni olarak normalleşmeleri, sadece İslam ümmetinin, onların ajanlıklarının ve ihanetlerinin yanı sıra onların tahtlarını kökünden söküp atmanın, onlardan kurtulmanın ve ümmetin gasp edilmiş otoritesini geri elde etmenin gerekliliğinin daha çok farkına varmasını sağlayacaktır. Gerçekler ümmet için çok açıktır. Dolayısıyla yöneticilerin ajanlıklarıyla övünmeleri ve ümmetin düşmanlarının yanında yer almaları asla onlara istikrar ve refah getirmeyecektir. Bilakis ümmetin düşmanları gaspçı katilleri kabul eden ve İslam ümmetine karşı savaş açan hain yöneticilere karşı Müslümanların kalplerinde yanan öfkeyi alevlendirecektir.

Ümmetin kendisi için çalıştığı hedefi ve hain yöneticilerin veya yıpranıp pörsümüş sömürgeciliğin durduramayacakları azim projesi, yöneticilerin yıpranmış tahtlarını söküp atmak ve Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurmaktır.

İslam ümmetindeki tüm enerji ve çabalar, bu azim hedefe ve işleri yeniden düzene sokacak olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin ikame edilmesine yönlendirilmelidir. Böylece ümmetin yağmalanmış otoritesi yeniden elde edilecek, Allah’ın şeriatı ile hükmedilecek ve tertemiz kutsallarımız kurtulacaktır. وَقَدْ مَكَرُوا مَكْرَهُمْ وَعِنْدَ اللهِ مَكْرُهُمْ وَإِنْ كَانَ مَكْرُهُمْ لِتَزُولَ مِنْهُ الْجِبَالُ فَلاَ تَحْسَبَنَّ اللهَ مُخْلِفَ وَعْدِهِ رُسُلَهُ إِنَّ اللهَ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ “Hilelerinin cezası Allah katında (malum) iken, onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Halbuki onların hileleriyle dağlar yerinden gidecek değildi! O halde, sakın Allah’ın peygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma! Çünkü Allah mutlak üstündür, intikam sahibidir.” [İbrahim 46]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hannan İbrahim (Ümmü Ali Said) – Sudan