Çarşamba, 25 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

El-Raye Gazetesi

Siyasi Sabitelere Bağlı Kalmak Güçtür Tavizler Vermek ise Zayıflıktır!

Üstad Ahmed Hutvânî’nin Kaleminden

İster akideler, ister hükümler, ister fikir, isterse de metot olsun, İslam’ın tamamı sabitelerdir. Dolayısıyla İslam’da her şey sabitelerdendir. Örneğin bilinen sabitelerden biri İslam ile diğerleri arasındaki ortak paydaların reddedilmesi olduğu gibi aynı şekilde sabitelerden biri de kafirlerle orta yolda buluşmak denilen şeyin reddedilmesidir.

Gerçek bir Müslüman, her zaman sabitelere bağlılığı ile ayırt edilir. Bu da onun şahsiyetine, performansına ve davranışlarına güç kazandırır. Nitekim Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize, azı dişlerimizle ısırırcasına sabitelere sımsıkı sarılma keyfiyetini öğretmiştir. Örneğin amcası Ebu Talib ona: Amcanın oğulları meclislerinde ve mescitlerinde kendilerine eziyet ettiğini iddia ediyorlar, bundan vazgeç dediğinde bunun üzerine Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem gözlerine semaya dikti, sonra şöyle dedi: هَلْ تَرَوْنَ هَذِهِ الشَّمْسَ؟Şu güneşi görüyor musunuz?” Oradakiler, evet dediler. Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dedi: مَا أَنَا بِأَقْدَرَ أَنْ أَدَعَ ذَلِكَ مِنْكُمْ عَلَى أَنْ تَسْتَشْعِلُوا لِي مِنْهَا شُعْلَةً(Allah’a yemin ederim ki) benim bunu terk etmem, sizin herhangi birinizin güneşten bir parça ateş koparmasından çok daha zordur.” Bilindiği üzere Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Kureyş’in kendisine yaptığı liderlik, prestij, para ve en güzel kadınlarla evlenme teklifini reddettiği gibi ibadette Kureyş’e katılmayı da reddetmiştir. Nitekim Velid İbn Muğire, Esved İbn el-Muttalib ve el-Âs İbn Vâil gelerek Peygamberimize şöyle dediler: “Ey Muhammed, gel sen bizim ibadet ettiklerimize ibadet et, biz de senin ibadet ettiğine ibadet edelim ve seni bütün işlerimize ortak edelim.” Bunun üzerine Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, şöyle dedi: قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ... “(Rasulüm!) De ki: Ey kâfirler…” [Kâfirun 1] Yine amcası Ebu Talib’in ölümünden sonra amcası Ebu Leheb, Kureyş’in tanrılarını ve akıllarını aşağılamaktan vazgeçmesi karşılığında ona koruma teklifinde bulundu ve şöyle sordu: “Ey Muhammed, Abdulmuttalib cehenneme mi girecek?” Bunun üzerine Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dedi: وَمَنْ مَاتَ عَلَى مَا مَاتَ عَلَيْهِ عَبْدُ الْمُطَّلِبِ دَخَلَ النَّارَEvet! Her kim Abdulmuttalib’in öldüğü şey üzere (putlara taparak) ölürse, cehenneme girmiştir.” Bunun üzerine Ebu Leheb Lanetullahi şöyle dedi: “Hayır, Vallahi (böyle söylediğin müddetçe) sana ebedi düşman olmaya devam edeceğim.”

İşte Sallallahu Aleyhi ve Sellem sabitelere bağlı kalmış, iktidarı elinde bulunduranlara yağcılık yapmamış, onları pohpohlayıp yalakalık yapmamış ve herkese daveti, hiçbir kelime oyunu, hile ve iltifat olmaksızın sunmuştur.

Sabitelere bağlılık, fikirle ilgili akide ve hükümleri kapsadığı gibi aynı şekilde metotla ilgili hükümleri de kapsamaktadır. Nitekim Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Beni Amir İbn Sasa kabilesinden nusret talep ettiğinde peygamberimize ondan sonra yönetimin kendilerinin olmasını şart koştular ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, nusrete ihtiyacı olmasına rağmen onların şartlarını açık ve net bir şekilde reddetti ve şöyle dedi: الْأَمْرُ لِلَّهِ يَضَعُهُ حَيْثُ يَشَاءُYönetim, Allah’a aittir. Onu dilediğine verir.

O halde sabiteler, kıyamet gününe kadar zamanın ve mekanın değişmesiyle değişmeyecek olan şerî esaslardan olup bunların üzerinde sebat etmek vaciptir ve bunlara bağlı kalmak farzdır. Her şeyden önce bunlara bağlı kalmak, değişim için çalışan herhangi bir toplum için vazgeçilmez acil bir gerekliliktir.

Gerçek İslam Devleti’nin gerçekleştirdiği siyasi eylemler, bu sabiteleri korumak için yaptığı kalıcı keyfiyetlerden olup bunlardan vaz geçmek, ümmetin başına felaketler getiren tavizler verme yoluna götürecektir.

Örnek olarak son on yıldır Türkiye’nin dış politikasını ele aldığımızda, açıkladığı sabiteler pahasına, büyük güçlerin uluslararası ve bölgesel hesapları lehine meşru ve gerekli sabiteleri feda edecek kadar ne kadar çok tavizler verdiğini görürüz!

Örneğin ikinci bir Hama’ya izin vermemiz imkansızdır dediler ama birçok Hama’nın olmasına izin verdiler. Halep için pazarlık yapmamız imkansızdır dediler ama onun için pazarlık yaptılar ve onu mücrim rejime teslim ettiler. Elleri halkının kanına bulaşmış bir rejimle ilişki kurmamız imkansızdır dediler ama onunla hem istihbarat hem de siyasi olarak ilişki kurdular. Suriyeli mültecileri, zayıfları ve İslamcıları ihmal edemeyiz dediler ama onları ihmal ettiler, kovdular ve ırkçılıkla muamele ettiler. Seçilmemiş diktatör despot rejimlerle ilişki kurmayız dediler ama gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın dosyasını kapatıp Suudi Arabistan’a teslim ettiler ve Suudi Arabistan, Mısır ve BAE gibi en küstah diktatörlüklerle normalleştiler. Filistinli sivilleri öldüren Yahudi varlığıyla normalleşmeyeceklerini söylediler ama onunla normalleştiler ve onunla diplomatik, ekonomik ve ticari ilişkilerini maksimum düzeyde genişlettiler!!.

Siyasi ihmal ve sabitelerden taviz verme örneklerinden biri de aynı şekilde Gazze Şeridi’ndeki mevcut iktidarı temsil eden Hamas Hareketi’nin yaptıklarıdır. Zira cihat hareketini terk etmiş, mücrim Mısır istihbaratıyla kalıcı koordinasyonu kabul etmiş, Filistin otoritesi aracılığıyla Yahudi varlığıyla müzakere etme ilkesini kabul etmiş ve Hamas’ın Gazze Şeridi’nde lideri Yahya es-Sinvar şöyle demiştir: “İşgalin sahip olduğu zulüm makinesine karşı barışçıl halk direnişi yoluna devam edeceğiz.” O halde Hamas'ın Mahmud Abbas’tan farkı ne?!

Hamas hareketinin lideri Musa Ebu Merzuk ise Yahudi varlığına karşı savaşmaktan vazgeçmenin önünü açmış ve şunları söylemiştir: “İşgal müzakerelerine diyecek yok. Silahlarla müzakere ettiğimiz gibi kelimelerle de müzakere ediyoruz!”

Kafirleri dinlemek ve onların talimatlarına uymak bununla da sınırlı değildir. Zira Taliban Hareketi’nin yetkililerinden biri şunları söyledi: “Afganistan’ın Birleşmiş Milletler’de tanınması karşılığında şerî had uygulamasını kaldırmak istediler.”

Kafirleri dinlemek ve onların isteklerini karşılamak, İslam’ın hükümlerini tamamen terk etmedikçe son bulmayacaktır. Hatta birini yapsan kafirler daha fazla tavizler talep etmekten geri durmayacaklardır. Sonra bunun ardından herhangi bir nedenden dolayı bu taviz veren kişiden hoşnut olmayabilecekler, onu devirmek için başka tabiileriyle çalışacaklar ve başka türden tavizler veren kişileri getireceklerdir. Tıpkı şeriatın uygulanmasıyla ilgili her şeyde kafirlere tavizler vermelerine rağmen Sudan’da Ömer el-Beşir’e ve Mısır’da Muhammed Mursi Rahımehullah’a yaptıkları gibi.

O halde şerî gereklilik, siyasilerin şerî sabitelere bağlı kalmaları ve siyasi çalışmada tedriciliği kabul etme fikrinin reddedilmesidir. Çünkü bunu kabul etmek şeriata aykırı bir fikir olduğu gibi aynı şekilde ölümcül ve yıkıcı bir fikirdir.

Kaynak: El-Raye Gazetesi - 408. Sayı - 14/09/2022

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER