Salı, 24 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Müslüman Uygurların Acıları Ne Zaman Sona Erecek?!

بسم الله الرحمن الرحيم

El-Raye Gazetesi

Müslüman Uygurların Acıları Ne Zaman Sona Erecek?!

Üstaze Asiye Uygur’un Kaleminden

Bugün sizlere, soykırımın gerçekleştiği, halkının aklın tahayyül edemeyeceği en şiddetli psikolojik ve fiziksel işkencelere maruz kaldığı, yirmi milyondan fazla Müslüman yaşamasına rağmen tamamen açık bir hapishane haline gelen en iğrenç suç ve katliamlarla dolu bölgelerden birini, daha doğru bir ifadeyle insanlığın toprağa gömüldüğü bir bölgeyi anlatacağım. Her ne kadar zaman zaman orada yaşanan acılar elektronik iletişim araçlarıyla servis edilmiş olsa da orada yaşayan Müslüman Uygurların işkencesi kesinlikle hiç durmadı. Hatta yöntemler bile neredeyse hayal edilemez bir şekilde çeşitlendi ve gelişti. Dahası Doğu Türkistan’da, erkek evlatların öldürüldüğünü, “Çinleştirme” projesi için anaokulu adına çocukların kamplara götürüldüklerini, kadınlara tecavüz edildiğini, onların iğrenç işleri yapmaya zorlandıklarını, onların rahimlerinin alındığını, oradaki tüm Müslümanların ibadetlerini ve İslami ritüellerini yerine getirmelerinin, hatta karşılaştıklarında “Esselemu Aleykum” sözünün bile yasaklandığını işitebilirsiniz… Kısacası neredeyse türleri sayılamayacak ve iğrençlikleri tarif edilemeyecek üsluplarla sistematik ölümlerin gerçekleştiği bir bölgedir.

Komünist Çin, hedeflerine ulaşmak için her fırsatı değerlendiriyor ve bu kez de Korona hastalığıyla mücadele bahanesiyle Müslüman Uygurların yavaş yavaş öldürülmesi işlemlerini takip ediyor. Nitekim kırk günden fazla bir süredir Doğu Türkistan’ın tamamı kapalı bir alan haline geldi; zira köyün girişi, ara sokak, şehirdeki bina ve sitelerin kapıları sadece bir demirci tarafından açılabilecek şekilde demirlerle kaynatılmıştır. Dolayısıyla herhangi bir kişinin evinden çıkması mümkün değildir. Örneğin “Golja şehrinin karantinaya alınması” kararı verildiğinde, Çin hükümeti şehrin sakinlerinin herhangi bir yere gitmesini engellemiştir. Yani ister yolda, ister merada, isterse de evde olsunlar oldukları yerde kalmaları gerekiyordu ve evlerine dönünceye kadar başka herhangi bir yere taşınmalarına izin verilmedi. Hatta kurallara uymadıkları takdirde tutuklamakla ve görevlilerin emir ve talimatlarına uymadıklarında da derhal vurmakla tehdit ediyorlar. Ayrıca sakinleri de yirmi gün boyunca yiyecek, içecek, ilaç ve zaruri malzemelerden mahrum bırakıldı. Dolayısıyla bu abartılı kısıtlamalar, diğer bir ifadeyle Müslüman Uygurları ortadan kaldırma projesi sonucunda, birçok çocuk, yaşlı erkek ve kadın ve hatta bebekler evlerinde açlıktan ölüyorlar, geri kalanları ise ya inim inim inliyorlar ya da açlığın verdiği acıdan şikayet ediyorlar. Ağlama çığlıkları gökleri inletiyor. Çocuklarının ağlamasına dayanamayan anneler “Ben bir insanım!”, “Çocukların ölüyor!” diye haykırıyorlar. Görevliler onlardan bazılarına, hayvanların bile yiyemeyeceği yiyecekleri veriyorlar! Bu, Çinli yetkililerin Müslüman Uygurları yok etme operasyonlarından sadece bir tanesidir!

Tüm bu suçlar iki milyar Müslümanın gözleri önünde işleniyor ve Çinliler Müslümanların öfkesinden korkmuyorlar; çünkü Çinliler cesaretlerini, Çin’in Doğu Türkistan Müslümanlarına yönelik uygulamalarına destek veren veya bunlara göz yuman Müslümanların başındaki hain yöneticilerden alıyorlar. Zira onlar; صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لَا يَعْقِلُونَSağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple düşünmezler.” [Bakara:171]

Bütün bunlar, Müslümanların başındaki yöneticilerin ihanetlerinin boyutunu yansıttığı gibi sözde özgür dünyanın liderlerinin aşağılığını ve suçlarının boyutunu yansıtmaktadır. Bir köpeğin ölümünden dolayı dünyayı ayağa kaldıran ancak binlerce insanın açlık nedeniyle ölmesinden dolayı kılını dahi kıpırdatmayan işte bu dünyadır! Sürekli olarak insanlık iddiasında bulunan, özgürlüğün ve insanlığın koruyucusu olduklarını iddia eden Batılı ülkeler, Amerika ve Birleşmiş Milletler, Çin’in suçlarını durdurmak için hiçbir şey yapmadılar; çünkü onlar sadece çıkarları için hareket ediyorlar ve bunu defalarca kanıtlandılar!

Ümmet, Hilafetin yokluğunun acılarını tatmaktadır. Şayet onların, Bizans İmparatoruna “cevap duyduklarınız değil gördükleriniz olacaktır ey kafirin oğlu” diyen Harun Reşid ve Amuriye ordusunun eline esir düşen mazlum bir Müslüman kadının feryadına cevap veren ve o vakit Amuriye’yi fetheden Mutasım gibi bir Halifeleri olmuş olsaydı, o zaman ateist Çin ülkelerindeki Müslüman kardeşlerimizi ezebilirler miydi?! Müslüman kadınları iğrenç işleri yapmaya zorlayabilirler miydi? Hayır, asla buna cesaret edemezlerdi. Ama bizler, eski Çin kralının, komutan Kuteybe İbn Müslim Bahilî’ye verdiği cevabı unutmadık. İşte Müslümanlar, İslam devletlerinin altında onurlu bir şekilde yaşıyorlardı. Bugün de Çin’in zulmünden kurtulmanın tek yolu Raşidi Hilafetin kurulması olup bunun dışındaki hiçbir yol bizim onurumuzu geri getirmeyecektir.

Uygurlar dindar bir halk olup asırlar boyunca İslam’ı benimsemişler, kâfirler tarafından çektikleri eziyetlere, tutuklamalara, işkencelere ve tecavüzlere rağmen dinlerine azı dişleriyle sımsıkı sarılmışlar ve asla teslim olmamışlardır. Zira onlar İslam ümmetinin bir parçası olup şu anda onlara verilen acılar sadece İslam'a olan bağlılıklarından dolayıdır. Nitekim Subhanehu ve Teala, şöyle buyurmuştur: وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَن يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِOnlardan, sırf, azîz ve hamîd olan Allah’a iman ettikleri için intikam aldılar.” [Burûc 8]

Ey sevgili Müslümanlar: Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Müslümanları nitelendirirken şöyle demiştir: مَثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِي تَوَادِّهِمْ وَتَرَاحُمِهِمْ وَتَعَاطُفِهِمْ مَثَلُ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ الْجَسَدِ بِالسَّهَرِ وَالْحُمَّىMüminler birbirlerini sevmede, birbirlerine acımada ve birbirlerini korumada bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar."

Bu nedenle hepinizi, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti yeniden kurmak için çalışmaya davet ediyorum; çünkü dünyanın dört bir tarafındaki mazlum kardeşlerimize yardım etmenin tek yolu budur. Zira onları kâfirlerin zulmünden İslam’ın adaletine, diğer bir ifadeyle dünya ve ahiretin saadetine kavuşturacak olan Hilafettir.

Kaynak: El-Raye Gazetesi-410. Sayı-28/09/2022

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER