- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Yüce Mertebeleri Sadece Allah Katında Arayan Bir Neslin Oluşması
Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَنِ الْتَمَسَ رِضَاءَ اللَّهِ بِسَخَطِ النَّاسِ كَفَاهُ اللَّهُ مُؤْنَةَ النَّاسِ، وَمَنِ الْتَمَسَ رِضَاءَ النَّاسِ بِسَخَطِ اللَّهِ وَكَلَهُ اللَّهُ إِلَى النَّاسِ “Her kim insanlar öfkelense bile Allah’ın rızasını isterse Allah o kimseyi insanların sıkıntısından kurtarır. Ve her kim de Allah’ın öfkelenmesine karşılık insanları hoşnut etmeye çalışırsa Allah da o kimseyi insanlara havale eder.”
Müslümanların işlemiş oldukları tüm fiillerindeki hedefi, Allahu Teala’nın rızasının peşinde koşmak olup başka bir şey değildir. Dolayısıyla ister mübarek Ramazan ayında tuttuğumuz orucumuz ve kıldığımız namaz olsun, ister şerî ilim talep etmek olsun, ister iyiliği emredip kötülükten nehyetmek olsun, ister İslam ile yönetmek olsun, ister Allah yolunda savaşıp cihad etmek olsun, ister bir insanın hayatını kurtarmak olsun, ister kendi başlarının çaresine bakamayan küçük yaştaki çocukların bakımı olsun, ister zayıf ve hasta olan ebeveynlerin bakımı olsun, ister ticarette dürüstlük olsun, ister hayvanlarla olan muamelede olsun, ister ticaret ve arazinin ekiminde olsun ve isterse sanayi üretiminde olsun bütün bunları bizler, Allah Subhanehu ve Teala’nın rızasını aramak ve kazanmak için yapmalıyız.
Buna göre bir Müslümanın gayesi, dünyevi menfaatler olarak gördüğü şeylere göre arzularını tatmin etmek değil Allah Subhanehu ve Teala’nın rızasını kazanmaktır. Ama şayet kişinin fiili, Allah’ın razısını talep etmekle insanın hoşnutluğunu talep etmek arasında ifsat olursa, o zaman bu Allah’ın gazabını getirir. Zira Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: الَّذِينَ هُمْ يُرَاءُونَ “Onlar gösteriş yapanlardır.” [Maun 6]
İmam Taberi buna dair bir yorum yapmış ve şöyle demiştir: “Onlar namaz kıldıklarında insanlara gösteriş olsun diye namaz kılarlar. Çünkü onlar, sevabı arzuladıkları ve cezadan korktukları için namaz kılmazlar. Bilakis onlar, müminler kendilerini görsünler ve onlardan zannetsinler diye namaz kılarlar.”
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Buhari’nin rivayet ettiği Cündeb’in hadisinde şöyle buyurmuştur: مَنْ سَمَّعَ سَمَّعَ اللَّهُ بِهِ وَمَنْ يُرَائِي يُرَائِي اللَّهُ بِهِ “Kim insanlara duyurursa, Allah onun (gizli işlerini) duyurur. Kim de gösteriş için yaparsa Allah da onun gösterişçiliğini meydana çıkarır.”
Riya (ikiyüzlülük) takva değildir; aksine takva, Allah’ın rızasını talep etmektir. Dolayısıyla riya insanları hoşnut etmek için olup bu da sadece Allah Subhanehu ve Teala’nın gazabını gerçekleştirir. Zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: يَكُونُ فِى آخرِ الزَّمَانِ دِيدَانُ الْقُرَّاءِ، فَمَنْ أَدْرَكَ ذَلِكَ الزَّمَانَ فَلْيَتَعَّوذْ بِاللَّه مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ، وَهُمُ الأَنْتَنُونَ، ثُمَّ تَظْهَرُ قَلَانِسُ الْبُرُودِ فَلَا يُسْتَحَى يَوْمَئِذٍ مِنَ الرِّيَاءِ، وَالْمُتَمَسِّكُ يَوْمَئِذٍ بِدِينِهِ كالْقَابِضِ عَلَى جَمْرَةٍ، وَالْمُتَمَسِّكُ يَوْمَئِذٍ بِدِينِهِ أَجْرُهُ كَأَجْرِ خَمْسِينَ، قَالُوا: مِنَّا أَوْ مِنْهُمْ؟ قَالَ: بَلْ مِنْكُمْ “Ahir zamanda (Kur’an) okuyanlar (yiyecekleri ifsat eden-bozan) kurtçuklar gibi olacaktır. Her kim o zamanı idrak ederse, onlardan kovulmuş Şeytan’dan Allah’a sığınsın. Zira onlar, en pis kokanlardır. Sonra başlarına (taktıkları) takke ile ortaya çıkacaklardır. İşte o zaman riyadan utanılmayacaktır. O gün dinine sarılan (avucunda) kordan bir ateş tutmuş gibi olacaktır. Yine o gün dinine sımsıkı sarılana (onun gibi amel eden) elli kişinin sevabı verilecektir. Dediler ki: (Elli kişinin sevabı) bizden mi yoksa onlardan mı olacaktır? (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Dedi ki: Sizden elli kişinin (sevabı kadar) olacaktır.” [Hakim rivayet etti]
Bu nedenle Allah katında yüce bir mertebeyi arzulayan bir kişi, yaptığı salih amelleri insanların nasıl algıladığını umursamaz. Bu yüzden gerçek anlamda takvâ sahibi olan bir kimse, insanlar hoşnut olsun veya olmasın iyiliği emreder ve kötülükten sakındırır. Dolayısıyla bu kişi, kararlı bir şekilde hakkı söyler ve kınayıcıların kınamasına aldırış etmeksizin insanları ve yöneticileri muhasebe etmek için kararlı davranır.
Bu nedenle Allah’ın rızasını arayanlar, insanların asılsız suçlamalarına aldırış etmezler. Çünkü onlar, insanlar adına mutlu olmaktan veya toplumdaki insanlar tarafından aşırılık yanlısı, köktendinci ve benzeri şekilde suçlanma ve damgalanma korkusuna yol açabilecek sarsıcı zihniyetten dolayı korkuya kapılmaktan kaçınacaklardır. Müslümanlara yönelik bu yanlış olumsuz tasvirin, kafir Batı tarafından elindeki her türlü araç ve yöntemle sürekli olarak üretildiği de bilinmektedir.
Sonra kapitalist toplumlarda genel olarak, servet, soy veya otorite ve ayrıcalıklara erişime dayalı konumuza göre bir statüko vardır. Dolayısıyla böyle bir düzen, kendini başkalarından üstün gören bir kişinin başkalarından güzel bir nasihat dinlemesini engelleyebileceği gibi kendini başkalarından aşağıda gören bir kişinin de hatalarından dolayı başkalarını muhasebe etmesini engelleyebilir.
Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوباً وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا۟ إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” [Hucurat 13]
Böylece mümin biri, dünyevi arzularını bir kenara bırakır, gözlerini Allahu Teala’nın rızasını aramaya ve ahirete diker ve nesep ve mala itibar etmeksizin ilişkilerini İslam esasına göre kurar.
Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: إِنَّ مِنْ عِبَادِ اللّٰهِ لَأُنَاسًا مَا هُمْ بِأَنْبِيَاءَ وَلَا شُهَدَاءَ يَغْبِطُهُمُ الْأَنْبِيَاءُ وَالشُّهَدَاءُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ بِمَكَانِهِمْ مِنَ اللّٰهِ قَالُوا يَا رَسُولَ اللّٰهِ أَخْبَرَنَا مَنْ هُمْ وَمَا أَعْمَالُهُمْ؟ فَإِنَّا نَحْبُهُمْ لِذَلِكَ قَالَ هُمْ قَوْمٌ تَحَابُّوا فِي اللّٰهِ بِرَوْحِ اللّٰهِ عَلَى غَيْرِ أَرْحَامٍ بَيْنَهُمْ وَلَا أَمْوَالٍ يَتَعَاطَوْنَهَا فَوَاللّٰهِ إِنَّ وُجُوهَهُمْ لَنُورٌ وَإِنَّهُمْ لِعَلَى نُورٍ لَا يَخَافُونَ إِذَا خَافَ النَّاسُ وَلَا يَحْزَنُونَ إِذَا حَزِنَ النَّاسُ وَقَرَأَ هَذِهِ الْآيَةَ اَلَا اِنَّ اَوْلِيَاءَ اللّٰهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ “Allah’ın kulları arasında öyle kimseler vardır ki, onlar ne Peygamberdir, ne de şehittirler. Fakat mahşer günü, Allah katındaki makamlarının yüksekliğine Peygamberler de, şehitler de gıpta ederler. Dediler ki: Ey Allah’ın Rasulü, bunların kimler olduğunu bize haber verir misin? Sallallahu Aleyhi ve Sellem de buyurdu ki: Bunlar, Allah’ın kullarından bir taifedir ki, aralarında ne bir akrabalık ve ne maddi bir alaka olmaksızın, Allah için birbirlerini severler. Allahu Teala, onların yüzlerini nurlandırır. Şüphesiz onlar, nurdan minberler üzerinde olacaklardır. İnsanlar korktuğu vakit, onlar korkmaz ve insanlar mahzun oldukları vakit, onlar mahzun olmazlar.″ Daha sonra Sallallahu Aleyhi ve Sellem: ″Haberiniz olsun! Muhakkak Allah’ın dostları için bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır″ mealindeki ayeti okudu.” [Ebu Davud]
Bu nedenle bu müminler, nebilerden ve şehitlerden daha üstün olmamalarına rağmen, öyle bir şerefe mazhar olacaklardır ki peygamberler ve şehitler bile onların yüksek mertebesini gıpta edeceklerdir. O halde gerek bu mübarek Ramazan ayında, gerekse gelecek birçok ay ve yıllarda, İslam’ın yükselişi için yeni bir asrın sağlam temellerinin atılmasında ve sadece Allah Subhanehu ve Teala katında İslam’ın en yüksek derecelerine ulaşmaya çalışan bir neslin oluşmasında her bir mümin üzerine düşeni yapsın.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Sureyya Emel Yesna