- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Kolera Yemen Halkını Yine Öldürüyor ve Bir Çözüm Yok!
Yeni BM raporlarına göre, sağlık sektörünün bozulması, geçim kaynaklarının kesintiye uğraması ve yaklaşık on yıldır ülkeyi kasıp kavuran çatışmanın devam etmesi nedeniyle Yemen’in çeşitli bölgelerinde yüzlerce kolera ve diğer ölümcül hastalık vakaları kaydedildi. Tıbbi kaynaklar Şarku’l Avsat Gazetesine yaptığı açıklamada, bu yılın başından bu yana çoğu Husilerin kontrolünde olan birçok şehir ve köyden, kolera, sıtma, yetersiz beslenme, dang humması ve diğerleri dahil olmak üzere birtakım hastalıkların bir sonucu olarak yeni enfeksiyon ve ölümlerin ortaya çıktığını gösteren yeni raporların geldiğini vurguladılar.
Yemen’de, özellikle de Husilerin kontrolündeki bölgelerde sağlık sektörünün kötüleşmesinin ışığında, Dünya Sağlık Örgütü bu yılın ilk iki ayında yaklaşık 508 kolera vakası ve iki ölüm kaydedildiğini duyurdu. Tıbbi kaynaklar, Sana ve Aden hükümetlerinin, bilinçlendirme ve aşılama kampanyaları uygulamak ve tıbbi bakım gibi herhangi bir müdahalesi olmadığından dolayı Yemenliler arasında çeşitli bölgelerde ölümcül salgın hastalıkların yayılmasının devam ettiğini, bunun da binlerce sakini felaket risklerine maruz bırakacağını söylüyorlar. Ayrıca yerel sağlık kaynakları, kolera dalgasının ve şiddetli ishalin zirve noktasının, Aden hükümetinin kontrolü altındaki Yemen’in Taiz vilayetinde yer alan Kahire ve Muzaffer ilçelerinde kaydedildiğini bildirdi; zira raporlar, iki ilçede yaşayan on binlerce kişinin, özellikle hamile kadınların ve çocukların yetersiz beslenmeden muzdarip olduğunu bildirdi ki akut yetersiz beslenmeden muzdarip yaklaşık 55.000 çocuk ve 66.000 kadın bulunmaktadır. Nitekim yetersiz beslenmenin iki bölgede yayılması üzerine kolera dalgası ve akut sulu ishal dalgası iki hafta içinde zirve noktasına ulaştı ve Muzaffer’de 25 vakaya, Kahire bölgesinde ise 36 vakaya ulaştı. Ayrıca raporda, vilayete bağlı ruh sağlığı hastanesinin de bu bölgede yer aldığı ve ilaç veya işletme maliyetleri desteği olmaksızın ayda yaklaşık 800 kişiye hizmet verdiği belirtiliyor. Bu nedenle bu salgınların yayıldığı bölgelerde gözlemlenen en önemli engellerden biri de ilaç tedarikinin kıtlığı ve hizmetin tam anlamıyla sağlanması için yeterli işletme bütçesinin bulunmamasıdır; bu da sağlık çalışanlarının kamu sağlık tesislerinden vilayet içi ve dışındaki özel sağlık tesislerine sızmasının yanı sıra sağlık tesislerinde sunulan hizmetlerin düzeyi ve kalitesine de yansımaktadır..
Kolera hastalığıyla ilgili bilinçlendirme bağlamında; kolera bakterisinin bulaştığı yiyecek ve su yoluyla yayılan akut bağırsak enfeksiyonu olan kolera, tedavi edilmediği takdirde saatler içinde ölüme yol açabiliyor ancak tedaviye hızlı erişim hayat kurtarabiliyor. Kolera, bakterilerinden arındırılmış temiz, güvenli su ve sanitasyon hizmetleri sağlanarak da önlenebilir.
Ancak İslam Devleti'nin yokluğunda, insanlığı, merhameti ve gözetimi bilmeyen açgözlü ve menfaatçi kapitalist sisteme teslim olduk; zira tedavi ve ilaçlar ihtiyacı olanlara değil de imkânı olanlara sunulduğu gibi sağlık sigortası şirketlerinin herkes için olmadığını ve ilaçlara yönelik fikri mülkiyet ve patentlerin sigorta şirketlerinin tekelini kolaylaştırdığını ve kârını artırma ve piyasayı kontrol etme karşılığında insan sağlığı ve yaşamının ticaretini yapan kâr amaçlı yatırım hastanelerinin yaygınlaştığını öğrendik. Dolayısıyla ister herhangi bir hastalığın acısını çekmiş olsun, ister hamile olsun, ister doğum sırasında olsun, isterse hastalık ve yorgunluğun acısını çeken yaşlı bir kadın olsun kadınlar da dahil olmak üzere herkes bu durumun acısını çekmektedir. Şöyle etrafına bakan bir kimse, özellikle bu acının, aslında sağlık bakımı devletin tebaasına ve sakinlerine karşı bir görevi olmasına rağmen servetleri yağmalanan ve kendilerine bir kırıntı bile atılmayan fakir ülkelerde olduğunu görür. Nitekim son zamanlarda küresel bir sağlık krizi olan Korona virüsünün tüm dünyayı nasıl etkilediğini ve bunun bireyler ve ülkeler olarak hayatın her alanını etkileyen çeşitli yansımalarının olduğunu da gördük. Ayrıca dünyanın her bir ülkesindeki yerel sağlık krizlerinin yanı sıra insanların yaşamları ve yetenekleri üzerinde açgözlülük, tamahkârlık, tekelcilik, siyasi ve ekonomik manipülasyon gördüğümüz kadar bir gözetim görmedik. Bu nedenle sağlık ve tıbbın devletin görevi olması ve ister yurt içi ve yurt dışındaki ilaç üreticileri ve firmalarından satın alarak olsun, ister gerekli ilaçları üreten devlete ait ilaç fabrikaları kurarak olsun bunların klinikler, hastaneler, tesisler, doktorlar, ilaçlar ve tedaviler de dahil olmak üzere vatandaşlara ücretsiz sağlanması ve insanların, hastalıkların ve salgınların pençesinde kolay bir av olarak bırakılmaması gerekmektedir.
Yemen'deki uluslararası çatışma karanlık imajını, insanların sağlık yönü de olmak üzere hayatın her alanına yansıtmaktadır; zira ücretsiz sağlık bakımı tamamen ortadan kalkmış olup Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet insanların hayat vakıasına geri dönmedikçe gelir üretimi İslam’ın hükümlerine göre yeniden yapılandırılamayacaktır; zira Hilafet gelirlerini, enerji gibi kamu mülkiyetinden, makine imalatından, büyük tesisler ve haraç gibi devlet tesislerinden elde edecek, satış ve gelir vergisi gibi ekonomik faaliyeti engelleyen vergileri toplamayı bırakacak ve ayrıca Hilafet Devleti sömürgecilerden ve diğerlerinden faizli krediler almayı da reddedecektir. Dolayısıyla Hilafet, sağlık sektörünü kontrol edecek, sağlık hizmetlerini ücretsiz sunacak ve aynı zamanda özel sağlık tesislerinin kâr amaçlı sağlık hizmeti sunmalarına da imkân tanıyacaktır. Dolayısıyla Hilafet, tüm tebaası için tam bir gözetim sağlayan sağlıklı bir denge oluşturacaktır. Ayrıca Hilafet Devleti, sağlık hizmetleri ve tıbbi araştırmalar için küresel standartlar belirleyecek ve ırk, din, mezhep veya cinsiyete bakılmaksızın tüm tebaanın tıbbi ihtiyaçlarını güvence altına alan bir sağlık sistemi oluşturacak, fikri haklar ve patent kanunlarını kaldırılacak ve bu da tıbbi araştırmalarda fikri bir devrim meydan getirecek ve tıbbi ilaçların uygun fiyatlarla sunulmasını sağlayacaktır.
Nitekim öyle de oldu; zira İslam’ın gölgesinde insanlara yönelik sağlık bakımı, fiziksel ve (psikolojik) açıdan en üst düzey bir gözetim ve özen düzeyine ulaşmıştır; ama bugün kapitalist sistemin gölgesinde insanların başına gelen sağlık trajedilerinin boyutlarını görüyoruz. Zira Dünya Sağlık Örgütü’ne göre bugün dünyada depresyondan muzdarip insan sayısı 350 milyonu aşmış olup her yıl binlerce insan intihar ediyor; sadece bu da değil, zira hastalıklara yakalanan, sağlık hizmeti ve ilaç bulamayan insan sayısı da saymakla bitmiyor; bu nedenle kapitalizmin sefaletinden ve adaletsizliğinden kurtulmak ve işlerin Allah korkusuyla ve O'nun rızasını umarak gözetildiği bir sistemin altında insana fiziki ve (psikolojik) rahatlığını yeniden kazandırmak için insanlığın İslam’ın geri dönüşüne şiddetle ihtiyacı vardır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah el-Kadi – Yemen