- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Müslümanların Başındaki Yöneticilere Bir Mektup Gönderen “Şeriat Uzmanlarına!”
Müslümanların başındaki yöneticilere bir mektup gönderen “şeriat uzmanlarına”, Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekâtuh ve ba’d:
Müslümanların başındaki yöneticilere yönelik nasihatlerinizi okuduk. Mektubunuzda da belirttiğiniz gibi ümmetin işleri onlara emanet edilmiştir; bu nedenle bu son derece zor koşullarda onlara hitap etmek de sizin görevinizdir. Bizim bu mesajımız da sizleredir ey peygamberlerin varisleri; zira Allah’ın ilim ehlini ve talebelerini sanki peygamberlerin soyundanmış gibi varisler mertebesine yükseltmesinden daha büyük bir şeref ve itibar yoktur. Bizler de sizlere bir nasihatte bulunmak istiyoruz. Bunun nedeni Allah’ın bizden, sahibini hayra ulaştırmamız için, içinde söz ve nasihat olan bir şeyi söylememize dair bir ahit ve misak almış olması ve sizlerin de bizlere Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu hadisini hatırlatmanızdır: لدِّينُ النَّصِيحَةُ... “Din nasihattir…” Nasihatimizi kabul etmeniz umuduyla.
Birincisi: Gerek Müslümanların durumunu, gerekse özellikle Gazze ve Filistin olmak üzere İslam beldelerindeki katliam ve zulmün nasıl yaygınlaştığını anlatan açıklamanızı okuduğumuzda, direnişi desteklemenin, el-Aksa’yı korumak için karşı koymanın ve saldırganlığı püskürtmenin parlamenter meclisler, fikir özgürlüğü ve mahkumların serbest bırakılması yoluyla hukuki bir reform yaparak değil de sadece orduları harekete geçirmekle olacağı şeklinde akli olmasının ötesinde şerî bir sonuca ulaşacağınızı düşünmüştük; peki mahkumların serbest bırakılmasının Yahudilere karşı koymakla ve el-Aksa’yı desteklemekle ne ilgisi var anlamıyoruz! Parlamenter meclislerin reforme edilmesinin direnişi desteklemekle ne ilgisi var?! Dürüst olmak gerekirse ben, şart ve meşrutu (şart koşulanı), sebep ve müsebbibi yeniden anlamak için tüm çabamı gösterdim ancak direnişi ve el-Aksayı desteklemek ile mahkumların serbest bırakılması ve meclislerin reformu arasında herhangi bir bağlantı göremedim!!
İkincisi: Anladığım kadarıyla işlerimizden sorumlu olanlara yönelik nasihatleriniz Subhanehu’nun şu kavli kapsamındadır: وَإِذَ قَالَتْ أُمَّةٌ مِّنْهُمْ لِمَ تَعِظُونَ قَوْماً اللهُ مُهْلِكُهُمْ أَوْ مُعَذِّبُهُمْ عَذَاباً شَدِيداً قَالُواْ مَعْذِرَةً إِلَى رَبِّكُمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ “İçlerinden bir topluluk: «Allah'ın helâk edeceği yahut şiddetli bir şekilde azap edeceği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?» dedi. (Öğüt verenler) dediler ki: Rabbinize mazeret beyan edelim diye bir de sakınırlar ümidiyle (öğüt veriyoruz).” [A’raf 164] Ancak yöneticiler, artık nasihat kabul etmeyecekleri ve Allahu Teala’nın, Firavun’un lisanı üzerinden söylediğine sadık kalacakları bir aşamaya gelmişlerdir: قَالَ فِرْعَوْنُ مَا أُرِيكُمْ إِلَّا مَا أَرَى وَمَا أَهْدِيكُمْ إِلَّا سَبِيلَ الرَّشَادِ “Firavun: Ben size kendi görüşümü söylüyorum ve yine size ancak doğru yolu gösteriyorum dedi.” [Mümin 29] Ve Allahu Teala şöyle buyurmuştur: قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ إِلَهاً غَيْرِي لَأَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُونِينَ “Firavun, “eğer benden başka bir ilâh edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim” dedi.” [Şuara 29]
Sizler akidenin esaslarını, imanın rükünlerini ve çelişkilerini incelediğinizden dolayı bu meselenin sizlere gizli olduğunu sanmıyorum. Belki de bir çoğumuz, sizin birçoğunuzun okuduğu üniversitelerde ve fakültelerde okuduk. Peki bu asrın, Batı’nın birer ajanları olan firavunlarına hangi nasihatin bir faydası olacak Allah aşkına?! Hatta Firavun’a yumuşak söz söylemesi için gönderilen Musa (as) bile: فَقُولَا لَهُ قَوْلاً لَّيِّناً “Ona yumuşak söz söyleyin.” [Taha 44] hitabından sonra, onun durumundan ümidini kesip tedavisi zorlaştıktan sonra ona şöyle hitap etti: وَإِنِّي لَأَظُنُّكَ يَا فِرْعَونُ مَثْبُوراً “Ey Firavun, ben de senin kesinlikle mahvolup gitmiş biri olduğunu görüyorum.” [İsra 102] Dolayısıyla yumuşak söz, her zaman doğru bir üslup değildir.
Üçüncüsü: Değişimin başının, parlamentoların ve kanunların reformunun, mahkumların serbest bırakılmasının ve adil seçimlerin olmadığı sizlere gizli değildir; aksine bu, ümmeti, onun hayati ve tek meselesi olan gerçek değişimin sadece İslam’ın hakimiyeti ve Hilafetin kurulmasıyla gerçekleşebileceği meselesinden uzaklaştırmaktır. Ancak ey peygamberlerin varisleri, mektubunuzda bahsettiğiniz her şeyin şu temel hastalıkların belirtileri olduğunu sizler de biliyorsunuz: İslam ile hükmetmenin ortadan kaldırılması ve ümmete karşı komplo kurmak. Bu yüzden devşirme varlığın Filistin’de kalmasına sebep olan ve hâlâ ona yardım etmeye devam edenlerden, onlara karşı durmalarını istemek aklıselim sahipleri için doğru değildir! Onlardan yol olarak en iyi olanın -ki onlar arasında en iyi yoktur-, onlara sınırlarını kapatan, sonra da onlara yiyecek, içecek ve su şişeleri gönderen kimse olduğunu görmüyor musunuz?!
Dördüncüsü: Neden mektubunuz, onun dışında bir çözümün imkânsız olduğu köklü ve doğru çözümden yoksundur?! Neden orduların hareke geçmesine yönelik çağrıdan yoksundur?! Sizin bu çözümden habersiz olduğunuzu ya da kasıtlı olarak dikkatleri köklü ve doğru olan çözümden uzaklaştırmaya çalıştığınızı sanmıyorum! Zira sizler hakkında kötü zanda bulunmak istemiyorum; bu yüzden cevapta, genel söz ve lafızlarla konuştuğunuzu ve onların (yani yöneticilerin), “saldırganlığa karşı koymak, safları birleştirmek, sınırları açmak ve kibre karşı durmak...” gibi genel lafızlar ve mutlak metinler altına girdiklerini varsayacağım. Peki bu genel hitabın günahınızı ortadan kaldırdığını ve sizi Allah’ın huzurunda temize çıkardığını mı düşünüyorsunuz, yoksa mektubu düzenleyen kişi, muhatabın kim olduğu bilinmeyen sözlerle kasıtlı olarak mı formüle etmiştir?! Oysa sizin, koruyucular olarak itibar ettiğiniz yöneticilere, ümmet için Allah’tan korkmalarını ve orduları gerçek görevlerine döndürmelerini söylemiz gerekirdi ki böylece ordular, Filistin ve Gazze halkı saldırıya uğradığında kabir sessizliği gibi sessiz kalıp (yöneticiler) de onların harekete geçmesini engellerken NATO ve Amerika’nın emriyle Libya, Irak, Şam ve Afganistan’da kiralanmak için harekete geçmesinler! Ayrıca sizin onlara Subhanehu’nun şu kavlini delil göstermeniz gerekirdi: وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ "Sizden din konusunda yardım istediklerinde yardıma icabet etmeniz sizin üzerinize vaciptir." [Enfal 72] Ve yine onlara Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavlini delil göstermeniz gerekirdi: مَا مِنْ امْرِئٍ يَخْذُلُ امْرَأً مُسْلِماً فِي مَوْضِعٍ تُنْتَهَكُ فِيهِ حُرْمَتُهُ وَيُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ إِلَّا خَذَلَهُ اللهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ فِيهِ نُصْرَتَهُ، وَمَا مِنْ امْرِئٍ يَنْصُرُ مُسْلِماً فِي مَوْضِعٍ يُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ وَيُنْتَهَكُ فِيهِ مِنْ حُرْمَتِهِ إِلَّا نَصَرَهُ اللهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ نُصْرَتَهُ “Her kim bir Müslümanı saygınlığının kaybolması, şerefinin elden gitmesi söz konusu olan bir yerde yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisine yardım edilmesini çok arzu ettiği bir yerde yalnız bırakır. Kim de bir Müslümana şerefinin elden gitmesi ve saygınlığının yitirilmesi söz konusu olan bir yerde yardım ederse, Allah da ona kendisine yardım edilmesini çok arzu ettiği bir yerde yardım eder.” Sorunun, mahkumlar, fikir özgürlüğü ve kanunların değiştirilmesine indirgenmesine gelince; bu, sizin gibilerin söyleyeceği bir şey değildir!
Beşincisi: Bizim naçizane anlayışımızın hazmedemediği ya da anlamak istesek bile daha çok hiçbir anlamı olmayan lafızlara benzeyen ifadeler de vardır; örneğin “otoritenin rotasyonunun (yönetimin el değiştirmesinin) ” ne anlama geldiğini bilmiyorum! Dolayısıyla rotasyondan, ümmetin içinde İslam temelinde çalışan, içeride ve dışarıda İslam’ın tatbik edilmesi için yarışan partiler anlaşılıyor. Her ne kadar ülkemizdeki partiler herhangi bir eşya gibi üretilip tüketilse, sonra da bir yol kenarına atılmış olsa da! Peki Ürdün, Mısır, Suriye, Kuveyt ya da Suudi Arabistan’daki yöneticiler kendilerini Allah’ın yeryüzündeki gölgesi zannederken nasıl bir rotasyon olacak acaba?! Bence mektubu yazmadan önce bir an durup düşünseydiniz, sizlere yazdıklarınızın çoğunu hatırlatmazdım; ama belki de dedikleri gibi (kalem hatasıdır!) Allah bizi ve sizi affetsin.
Son olarak sizlere, Allah’ın alimlerden aldığı söz ve misakı hatırlatıyoruz: وَإِذَ أَخَذَ اللهُ مِيثَاقَ الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ لَتُبَيِّنُنَّهُ لِلنَّاسِ وَلاَ تَكْتُمُونَهُ “Allah, kendilerine kitap verilenlerden, «Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz» diyerek söz almıştı.” [Al-i İmran 187] Hayati ve köklü çözüm, İslam’a ve İslam’ın hakimiyetine dayalı bir değişimdir. Zira Hilafet, Ebu Rigal ve İbnü'l Alkami'nin torunları, sömürgeci kâfirlerle işbirliği yaparak onu yıkmadan önce Müslümanların on üç asır boyunca bildiği tek siyasi varlıktır. Dolayısıyla krallık, cumhuriyet, emirlik veya başkanlık sistemleri yoktu. Zira Müslümanlar bu sistemleri, Sykes Picot'tan sonra öğrenmiştir. Nitekim bizler insanlara, sorunlarının nedenlerini ve nasıl çözüleceğini, genellemelere, mutlaklara ve tevillere tabi olmayan lafızlarla açıklamadığınız sürece sorumluluğunuzun ortadan kalkacağını düşünmüyoruz. Ey alimler ve akademisyenler! Ordular, Yahudilerin hayatta kalmasını kendilerinden daha fazla önemseyenler tarafından harekete geçirilemez. Allah'tan bizim ve sizin ellerinizi her hayra ulaştırmasını, bizleri bağışlamasını ve kötülüklerimizi affetmesini diliyoruz; şüphesiz O’nun buna gücü yeter.
İyice tebliğ ettik mi? Allah’ım sen şahit ol.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Halid El-Eşkar (Ebu El-Mu’taz)