- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Batı, Neden Yahudilere Yardım Etmek İçin Koşturuyor?
Dünya genelinde çözülemeyen krizlerin, Amerika'nın başını çektiği Batılı ülkeler için bir servet kaynağı olduğu açıkça ortaya çıkmıştır; bu nedenle Batı'nın Yahudilere verdiği sınırsız desteğini ve ABD Başkanı Biden’ın Yahudi varlığı olmasaydı, yeni bir Yahudi varlığı icat etmek zorunda kalırdık şeklinde bir açıklama yaptığını görmemiz hiç şaşırtıcı değildir
Yahudi varlığının, Batı’nın bölgedeki çıkarlarını gerçekleştirmesi için en iyi bir yatırım olduğu da açıkça ortaya çıkmıştır; zira bu mutant varlığın kuruluşunun başlangıcına geri dönersek, onun kuruluşuna yol açan birçok hedefin olduğunu görürüz ki bunlardan en önemlileri şunlardır: İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra parçalanan ve bitkin düşen eski kıtanın içindeki baş belası Yahudilerden kurtulmaktır ki belki de bu, Birinci Dünya Savaşı'nda İngiltere'ye verdikleri mali destek dolayısıyla zengin Yahudi işadamları için bir ödül olmuştur. Osmanlı Hilafetini parçalamak; bu nedenle İngiltere, Balfour Deklarasyonu bu mutant varlık için bir ödül mesabesinde olsun diye Yahudi varlığını İslam ümmetinin kalbine yerleştirmiştir.
İngiltere’nin zayıflamasının ardından Amerika dünyanın birinci ülkesi olma yolunda ilerlemiş ve Ortadoğu’daki çıkarlarını gerçekleştirmek için bu varlığa destek vermeyi benimsemiştir; bu da Yahudi varlığının Amerika’nın çıkarlarına hizmet eden ve bölge ülkelerini Batı’nın da açgözlülükle yediği bir sofra haline getiren bir üs mesabesinde olması içindir. Bu nedenle Amerika bu varlığı, gerek Yahudilerin ayak basması için bir yer oluşturma anlaşması kapsamındaki ücretler karşılığında gerekse Yahudilerin Batılı çıkar makinesini hareket ettirmek için bölge ülkelerinde bir korku yaratma kaynağı olması karşılığında bir hizmet varlığı haline getirmek zorundaydı.
Yahudi varlığının ortaya çıkarılmasının temel hedefi, Müslümanların Filistin davasıyla meşgul olarak kalmaya devam etmeleri ve Müslümanları devletlerini, izzet ve onurlarını inşa ederek hayallerini yeniden hayata geçirme şeklindeki en önemli hedeflerinden uzaklaştırmaktır; bu da Müslümanların geçmişte olduğu gibi tek bir ümmet olmak için yeniden kitleleşmelerini engellemek ve bölgeyi zayıf devletlere bölüp her biri için yapay ve zayıf sınırlar oluşturduktan sonra bölgeyi yiyip yutmayı kolaylaştırmak içindir.
Bu nedenle Batı'daki karar vericiler, ekonomilerini yeniden canlandırmak için dünyanın çözülmemiş birçok krizlere ihtiyacı olduğunu idrak etmiştir; bu yüzden Yahudi varlığının uluslararası tüm yasa ve örfleri sırtının arkasına attığını ve hiçbir şeyi umursamadığını görmemiz hiç şaşırtıcı değildir.
Böylece Batı, ümmetin meselelerini sulandırmak ve Müslüman halkları, Birleşmiş Milletler, Güvenlik Konseyi ve ülkeler arasındaki çatışmaları çözmek için elçileri harekete geçirilen büyük şeytan Birleşmiş Milletler Örgütü yalanıyla aldatmak için iktidar koltuğundaki güçlerinden başka hiçbir şeyi önemseyen ajan ve hain yöneticilerin varlığıyla birlikte Yahudi varlığını türetmiştir.
Ümmeti parçalayan, ona karşı komplo kuran ve yalan söyleyerek insan haklarının koruyucusu olduklarını iddia eden bu Batılı ülkeler, bizzat insan haklarını ilk ihlal eden ve kendilerine bir efendinin kölesine baktığı gibi bakmayan savunmasız halkları ihlal eden ülkelerdir.
Aynı şekilde Müslüman halklarımızı, kendisinin Müslümanlar için var olduğunu söyleyen İslam Konferansı Örgütü ile de kandırdılar; ama ne yazık ki bu örgüt Müslümanlara karşı kurulan en büyük bir komplo yuvası, aksine aynı amaçla için kurulan Birleşmiş Milletler yalanının tamamlayıcısıdır.
Bugün başımıza gelenler ve gelmekte olanlar devletimizin kaybolmasının bir sonucudur; dolayısıyla hakikatleri göz ardı eden ve bu hususlarda müsamahakârlık gösteren bir ümmet, kaybeden bir ümmettir; zira bugün başımıza gelen her şey, dünyadaki Müslümanları koruyup savunan izzet ve onurumuzu yeniden tesis etmekten vazgeçtiğimizden dolayı değil midir?!
Bugün, kardeşlerimize yapılan katliamları durdurması için Batı’ya yalvarıyoruz ve biz ise kılımızı dahi kıpırdatmıyoruz; peki bu büyük ülkeler, öldürme, yıkma, tahrip etme ve yerinden etme de dahil olmak üzere en aşağılık ve en iğrenç zulme maruz kalan Müslümanlara yardım etmek için harekete geçtiler mi?
Oysa bu ülkeler için söz konusu olan, halklar pahasına bile olsa sadece kendi çıkarlarından başka bir şey değildir.
Şayet milletler hak olanı ve halkını desteklemek için doğal olarak koordinasyon kuruyorsa, o zaman ümmetimizin akidesinin dürtüsü ve inancının motivasyonuyla bundan daha fazlasını yapması gerektiği gibi gayrimüslim olduğu günün dışında bundan asla geri durmaması gerekir. Ayrıca ümmet, şayet kan derinliklerine nüfuz etse bile asla batıla destek vermemesi, aksine Rabbinin, كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ“Siz insanlar için çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz." [Al-i İmran 110] şeklindeki övgüsüne mazhar olabilmek için hakkı yüceltmek ve onu güçlendirmek için batıl ile mücadele etmesi gerekir.
Ey Müslümanlar: İnsan haklarını yücelten ve bunu on üç yüzyılı aşkın bir süredir en mükemmel bir şekilde uygulayan ölümsüz bir sisteme sahip olan sizlere, boyunlarınıza musallat olmuş sömürgecinin kılıcı olarak kalmaya devam etmek yakışmaz.
Evlatların ve torunların kahraman atalarının yazdığı gibi şanlı sayfalar yazması ve bu ümmete, tüm dünyanın önünde ilerleme ve şanlı sancağı hayatın en yüksek zirvesine dikme fırsatı vermek için yeniden tekerrür eden ve bizleri atalarımızın üzerinde yetiştiği şeylere davet eden tarihe selam olsun; şüphesiz güzel akıbet muttakilerindir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Munis Hamid – Irak