- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Amerika Her Emir Verdiğinde, Yöneticiler Bir “Zirve” İle Ortaya Çıkıyor!
Gazze bir yıldan fazla bir süredir damardan damara katlediliyor; zira bir imha savaşı ve toplu katliamlar gerçekleşmekte olup 50.000’den fazla kişi şehit olmuş ve binlercesi de başlarının üzerinden havaya uçurulan binaların enkazı altında gömülü olarak kalmışlardır.
Amerika’nın hedeflerine ulaşmak, Sudan’daki nüfuzunu güçlendirmek ve dünyanın gıda sepetinin zenginliklerini kontrol etmek için ajanları el-Burhan ve Hemedti’ye alevlendirmesi emri verdiği bir savaş nedeniyle Sudan, ölüm, yerinden edilme, yıkım, hastalık ve açlıkla halkını paramparça ediyor.
Suriye’de ise cani Beşar, ülkeyi yerle bir etmesinin, halkını yerinden etmesinin, tonlarca varil bombası atmasının, insanları ve taşları güvende bırakmamasının ve binlerce kişiyi tutuklayıp zindanlarında en iğrenç yöntemlerle öldürmesinin ardından hâlâ öldürmeye ve baskı uygulamaya devam ediyor.
Hain ve ajan el-Cevlani’ye gelince, devrimi ve devrimcileri hançerleyen Türkiye’yi memnun etmek için suçlar işleyerek ve kutsalları ihlal ederek suçlu Beşar’ın yolunu izliyor.
Medyanın ilgisinden tamamen uzak olan Müslümanların diğer meselelerine gelince; onu hiç sormayın; zira Müslüman Uygurlar hâlâ rejimin dinlerini terk etmeleri yönündeki baskılarından dolayı acı çekmektedirler. Rohingyalı Müslümanlar ve Hintli Müslümanlar da hâlâ iktidardaki rejimler tarafından işkence görmeye devam ediyorlar.
Tüm bunlardan sonra arsız bin Selman gelmiş Arap-İslam zirvesi çağrısı yapıyor! Zira Suudi Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre “Suudi Arabistan, Gazze ve Lübnan’a yönelik saldırıları görüşmek üzere 11 kasımda bir Arap-İslam zirvesi düzenlenmesi çağrısında bulundu.”
Bu zirvenin Gazze ve Lübnan’a ne faydası olacak Allah aşkına?! Daha önceki zirveler başarılı oldu mu ki bu zirve başarılı olsun?! Müslümanların başındaki yöneticiler düşmanlar olup ümmetin onlardan kurtulması ve onları tahtlarından söküp atması gerekir; zira onlar istisnasız yalancı hain ve ajanlar olup Amerika’nın ve Haçlı Batı’nın kuyruklarıdırlar ve bunu inkar eden hiçbir Müslüman da yoktur. Yoksa hâlâ bu Ruveybida biçarelere inanan ve onların iyi bir şeyler yapabileceğini uman birileri var mı acaba?
Onlara karşı dua etmek yeterli olmadığı gibi Mehdi’nin dönüşünü bekleyip gözetlemek de Müslümanların sessizliği için bir gerekçe olamaz. Birçok Şeyhi dinleyip onların olup bitenlerin Yahudi varlığının yok oluşunun yakın olduğunun ve Mehdi’nin yakında ortaya çıkacağının alametleri olduğunu söylemeleri sizi, Allah Subhanehu ve Teala’nın size farz kılmış olduğu görevinizi yerine getirmekten muaf tutmaz.
Ümmetin görevi, tek dertleri daha fazla tavizler vermek için zirveler düzenlemek ve Allah’ın ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in düşmanları olan Haçlılarla ve bir inek için Allah ile tartıştıkları peygamberlerin katilleriyle müzakere ve anlaşma yoluna gitmek olan bu yöneticilerden kurtulmaktır; daha ne zamana kadar sessiz kalacaksınız ey İslam ümmeti; zira Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmaktadır: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ“Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a (Allah’ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı sabit kılar.” [Muhammed 7]
Şüphesiz Allah Azze ve Âla dinine yardım etmemizi ve onun yolunda cihat etmemizi emretmektedir; bu ise yamalı çözümü ve ayet ve hadisi kaprislere göre seçmeyi değil, Allah’ın yardımını hak etmek amacıyla köklü bir değişim için çalışıp çabalamayı gerektirmektedir! İçinde bulunduğumuz her şeye yönelik köklü çözüm ise, Müslümanların başındaki yöneticileri devirmek ve onların yerine, Müslümanları tek bir devletin ve Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sancağı olan tek bir sancağın altında birleştirecek olan tek bir Halifeyi getirmektir.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: سَيِّدُ الشُّهَدَاءِ حَمْزَةُ بْنُ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ، وَرَجُلٌ قَامَ إلَى إمَامٍ جَائِرٍ فَأَمَرَهُ وَنَهَاهُ، فَقَتَلَهُ“Şehitlerin efendisi Hamza İbn Abdulmuttalib ve zalim yöneticiye marufu emrettiği ve onu münkerden nehyettiği için zalim yönetici tarafından öldürülen kişidir.” Dolayısıyla Müslümanların yapması gereken şey şudur; bu yöneticilerin karşısında hak sözü söylemektir; hak olan ise hiçbir zaman şimdi olduğundan daha açık ve net olmamıştır.
Ey Müslümanlar: Gazze, halkı ve mücahitleri üzerlerine düşeni yaptılar ve Allah’a mazeretlerini sundular; peki ya sizin mazeretiniz nedir?! Müslümanlar olarak sizin göreviniz, harekete geçmeniz ve sessizlerinizi gökleri inletircesine yükselterek ey zararlı yöneticiler yeter artık demenizdir! Bunun yolu da kurulduğu 1950’lerden bu yana sesini yükselten ve tiran yöneticilere karşı koyan Hizb-ut Tahrir’e katılmanızdır.
Ümmetini yüzüstü bırakmayan ve kafirlere, ajanlarına ve işbirlikçilerine karşı hak sözü haykıran sadece Hizb-ut Tahrir’dir. Bu kolay bir yol değildir; aksine onun gençleri ve genç kadınları öldürülme, tutuklanma, kendilerine ve ailelerine yönelik tacizler de dahil olmak üzere her türlü eziyet ve işkenceyle karşı karşıya kalmışlardır; ancak onlar için Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’de ve Sahabesi Rıdvanullahi Aleyhim’de güzel bir örneklik vardır; bu yüzden onlar sabrettiler ve hâlâ da hak üzere sabit kalarak sabretmeye devam etmektedirler; zafer ise sadece Allah Subhanehu ve Teala’nın katındandır.
Birçok Müslüman bu sahneye alışmışken, bazıları bu sahneyi izlemekten yorulmuşken ve diğer bazıları da bu soykırımı işleyen Amerika ve Haçlı Batı’dan, Güvenlik Konseyi ve Birleşmiş Milletler’den bu soykırım savaşını durdurmasını beklerken Gazze halkına destek veren ve hâlâ da destek vermeye devam edenin sadece Hizb-ut Tahrir olduğundan emin olduğumu söyleyebilirim!
Ey İslam ümmeti: Sessizliğiniz katliamların ve yıkımın devam etmesi anlamına geldiği gibi yine sessizliğiniz, bilerek ya da bilmeyerek bu katliama ortak olduğunuz anlamına da gelmektedir. Şayet biliyorsanız bu bir felakettir; yok eğer bilmiyorsanız işte Hizb-ut Tahrir sizleri bilinçlendirmekte ve sizleri, uyanık olmanız ve Rabbinize, O’nun şeriatıyla hükmedilmesine ve Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet Devleti’nin kurulmasına geri dönmeniz konusunda uyarmaktadır.
Şüphesiz Hizb-ut Tahrir sizleri, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in davet ettiği şeye davet etmektedir: تَرَكْتُ فِيكُمْ أَمْرَيْنِ، لَنْ تَضِلُّوا مَا تَمَسَّكْتُمْ بِهِمَا: كِتَابَ اللهِ وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ “Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız: Allah'ın Kitabı ve Rasul’nün sünnetidir.”
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ümmü Asım Et-Tavîl – Mübarek Toprak (Filistin)