Pazartesi, 06 Recep 1446 | 2025/01/06
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Husilerin Hizb-ut Tahrir Gençlerini Tutuklamasının Ardındaki Gerçek!

بسم الله الرحمن الرحيم

Husilerin Hizb-ut Tahrir Gençlerini Tutuklamasının Ardındaki Gerçek!

Bugün İslam ümmeti, Müslüman ülkelerde onlarca yıldır izlenen başarısız politikaların bir sonucu olarak her düzeydeki durumların kötüleşmesinin neden olduğu siyasi ve ekonomik zorlukların yaşandığı kritik bir aşamadan geçiyor. Müslümanların koruyucu kalkanının kırılmasından bu yana bu politikalar, İslam beldelerinin çoğunun acısını çektiği ekonomik krizler de dahil olmak üzere tüm krizlerin başlıca nedeni olmuştur; bu ekonomik krizin ortasında ümmetin gençlerinden birçoğu, doğru çözüme yönelmeye ve başta ekonomik durgunluk olmak üzere bu krizlere çözüm bulmak için gerçek İslami çözümler sunan Hizb-ut Tahrir gençlerini dinlemeye başladılar. Kriz sadece ekonomik durgunlukla sınırlı kalmamış, aksine siyasi ve güvenlik yönüne kadar uzanmıştır. Zira ülkemizdeki iktidar rejimler, Allah’ın şeriatının uygulanmasını ve köklü bir değişimi talep eden herkese karşı baskıcı önlemler almaya başlamışlardır. Bu bağlamda Suriye devriminin, suçlu Beşar’ı devirmeyi başarmasının ve Beşar’ın Suriye’den kaçmasının ardından buna müteakip Husiler tarafından gerçekleştirilen geniş çaplı tutuklama kampanyası gibi Yemen’de yaşananlar bunun açık bir örneğidir. Bölgedeki diğer despot yöneticiler gibi Husiler de devrim ruhunun kendilerine de sirayet etmesinden korkmaktadırlar. Müslüman halkların baskıcı rejimlere karşı ayaklanmasında önemli bir rol oynayan Hizb-ut Tahrir, bu güvenlik kampanyasında ana hedef olmuştur.

Bölgedeki Hizb-ut Tahrir gençleri, bu ekonomik durgunluğa yol açan nedenleri net bir şekilde açıklamışlar ve kendilerini krizin yüzeysel teşhisi ile sınırlamamışlar, aksine devleti, ümmetin tüm fertleri için adalet ve refahı gerçekleştirecek doğru temeller üzerine yeniden inşa etmeyi hedefleyen köklü İslami çözümler sunmuşlardır. İktidar rejimi, bu çözümleri ümmetin maslahatı için kullanmak yerine, bu doğru ve ikna edici çağrılara ve çözümlere karşı baskı ve kısıtlama yoluna başvurmuştur.

Müslümanların başındaki yöneticilerin, toplumda hiçbir kıymeti olmayan insan müsveddelerini, habis gündemlerini uygulamak için araçlar haline getirdikleri ve dünyalık kırıntılar elde etmek için kendilerini değersiz bir pahaya satarak ümmete casusluk yaptıkları hiç kimse için bir sır değildir! Zulüm ve despotluğun güçlenmesine katkı sağlayan bu kişiler, ahiretten önce bu dünyada ilk acı çeken kişiler olacaklardır; çünkü onlar, ümmetin çektiği acıların uzamasına ve durumun daha da yozlaşmasına katkıda bulunmaktadırlar. Dolayısıyla onlar, zalimin zulmüne yardım ederek, ahiretten önce bu dünyadaki cezalarını hızlandıracaklarının farkında değillerdir. Ayrıca ümmetin pahasına kendi kişisel çıkarlarına hizmet ettiklerini zanneden bu casuslar, aslında toplumun harap olmasına ve onun asli değerlerinin yıkılmasına yardımcı olmaktadırlar.

Bu aşağılık araçlara bel bağlayan iktidar rejimi, İslami dalgayı durduramayacak ya da dizginleyemeyecektir. Zira zulüm ne kadar uzun sürerse sürsün kesinlikle yok olacak ve her kim zalimin zulmünü sürdürmesine yardım ederse, bu zulmün günahını hem bu dünyada hem de ahirette taşıyacaktır.

Yemen’deki Husiler de dahil olmak üzere zalim yöneticilere gelince; onlara diyoruz ki: Ümmetten İslam’ın nurunu engellemeye yönelik başarısız girişimlerinize bir son vermenizin zamanı gelmiştir. Ne yaparsanız yapın hakkın güneşini söndüremeyeceğinizi anlamanızın zamanı gelmiştir. Zira İslam, güçlü ve adil İslami bir toplumu inşa etmek için gelmiştir. Bugün bizler, ümmetin saflarında yeni bir uyanışın alametlerini görüyoruz; bu ise kalkınmanın ve dine geri dönmenin yeni aşaması için bir başlangıçtır.

Hizb-ut Tahrir’in sunduğu çözümler Kitap ve sünnete dayalı gerçek İslami çözümler olmasına ve ümmetin acısını çektiği tüm alanlara çözümler getirmeyi hedeflemesine rağmen Husiler, bu çözümleri sorumluluk bilinciyle ele almamışlardır. Bunun aksine değişim talep eden halkçı hareketleri kontrol altına almak için terörizmi kullanarak ve güvenliği yoğunlaştırarak baskı ve kısıtlamaya başvurmuşlardır. Ayrıca İslami çözümler öneren gençlerle diyalog kapılarını açmamışlar, aksine onların doğru çözümlerinden faydalanmak yerine onları tutuklamayı ve tehdit etmeyi tercih etmişlerdir.

Bu uygulamalar tek bir gerçeği ortaya koymaktadır ki o da şudur: Bölgedeki iktidar rejimlerin, ümmetin yaşadığı krizlerin üstesinden gelmeye yönelik gerçek çözümlere sahip değillerdir. Aksine ümmetin işlerini yönetmekte başarısız olan bu rejimler, acziyetlerini itiraf etmek ve ümmeti içinde bulunduğu krizlerden çıkaracak ciddi çözümler aramak yerine baskı ve zulüm yöntemlerini kullanmaktan hiç çekinmemektedirler.

Hizb-ut Tahrir’in sunmuş olduğu çözüm, sadece teorik ya da hayali bir fikir değildir, aksine iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma amelimizin bir parçası olarak Kitap ve sünnetten çıkarılan pratik bir çözümdür. Bu çözüm tüm insanlara yönelik olup ancak öncelikle Müslüman ülkelerdeki iktidar tahtlarına çöreklenmiş yöneticilere yöneliktir. Zira bu yöneticilerin temel sorunu, insanları Allah'ın indirdiklerinden başkasıyla yönetmelerinde ve ümmetin işlerini, Hanif dinimizle hiçbir ilgisi olmayan kafir Batı'dan ithal edilmiş sistemlere, kanunlara ve anayasalara dayanarak idare etmelerinde yatmaktadır.

Husilerin Hizb-ut Tahrir gençlerini tutuklamasının ardındaki sır, Müslümanların Batı tarafından sunulan çözümlerin artık uygulanabilir olmadığını ve özellikle ümmetin Batı tarafından ülkemize dayatılan tüm siyasi ve ekonomik sistemleri denemesinin ve bunun sonucunda da tekrar tekrar başarısız olmasının ardından tek çözümün İslam'a geri dönmek olduğunu idrak etmeye başladıklarını hissetmeleridir. Zira ümmet gücüne yeniden geri dönmeye, izzet ve onurunu yeniden tesis edecek İslami mefhumlar aracılığıyla sorunlarına yönelik çözüm aramaya başlamıştır; işte İslam’ı fikri ve etkili bir şekilde taşıyan Hizb-ut Tahrir ve onun bu eylemi, Husileri ifşa ettiği gibi Yemen’deki insanlara da, gece gündüz Kur’an yürüyüşü diye bağırıp çağırsalar da, bunların İslam’a ve ehline darbe indirmeye yönelik yürüyüşten başka bir şey olmadığı şeklindeki kötülüklerini ifşa etmektedir. Dolayısıyla önümüzdeki günler sürprizlerle dolu olup müstakbel, Allah'ın izniyle Hizb-ut Tahrir liderliğinde, ümmet için yakın bir zafere gebedir.

Ufukta görünmeye başlayan bu emareler, sadece geçici hareketler değil, aksine büyük değişimin yakın olduğuna dair güçlü göstergelerdir. Yöneticilerin halk hareketlerinde ve Hilafetin kurulmasına yönelik taleplerde gördükleri şey, kapsamlı bir İslami uyanıştır. Bu hareketler onları rahatsız etse de aslında bu, ümmetin kurtuluşa doğru giden doğru yolu hissetmeye başladığının bir teyididir. Geceyi yeni bir sabah takip ettiği gibi doğum sancısını da genç ve yaşlıları sevindirecek yeni doğacak bebek takip eder.

Hizb-ut Tahrir gençleri olarak bizler, değişimin kaçınılmaz olduğuna ve İslam ümmetinin, bilim ve medeniyette dünya lideri olduğu altın çağlarında olduğu gibi hak ettiği konumuna geri döneceğine inanıyoruz. Bu yüzden yöneticilerin İslami uyanışı bastırma çabaları arttıkça, değişim emareleri daha da artmakta ve bu da ümmetin asla zulüm ve despotluk boyunduruğu altında kalmayacağını teyit etmektedir.

İslam ümmetini, değişime doğru yürüyüşüne devam etmeye ve izzetini, onurunu ve adaletini garanti altına alacak İslami çözümlere güvenmeye davet ediyoruz. Zira bir talebin arkasındaki hiçbir hak zayi olmaz ve ümmet, İslam’ın ihyası yolunda hareket ettiği sürece Allah’ın izniyle zafer gelecektir. Bizim sunduğumuz İslami çözümler geçici veya süslü çözümler değil, aksine ümmeti sağlam temeller üzerine yeniden inşa eden kapsamlı çözümlerdir; ayrıca halkına asla yalan söylemeyen bir lider olarak, bizim sunduğumuz çözümlerin sadece teorik fikirler değil, aksine günümüz gerçekliğinde uygulanabilecek pratik çözümler olduğunu vurguluyoruz. Ama ümmetin artık uykusundan uyanması ve Allah’ın şeriatını hayatına uygulayarak izzetini yeniden kazanması gerekmektedir. Zira ümmetin ufkunda belirmeye başlayan bu işaretler, değişimin kaçınılmaz olarak geleceğinin ve Allah’ın izniyle hakkın batıla galip geleceğinin bir kanıtıdır. Her bir yerdeki Müslüman gençler, İslam sancağını dalgalandıracak ve adalet ve eşitliği gerçekleştirecek İslami Hilafet Devleti’ni kurmak için çalışmaya hazır olmalıdırlar.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdulmahmud Âmiri - Yemen

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER