Cumartesi, 18 Recep 1446 | 2025/01/18
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Onların Düşmanlıkları Bizzat İslam’adır!

Şam'daki okul müfredatlarında yapılan bazı değişikliklere ilişkin mevcut tartışma, anlaşmazlık ve çatışmanın gerçeğini ortaya koymaktadır; okul müfredatlarında yapılan değişikliklerin duyurulmasının ardından bazı çevrelerden gelen şiddetli eleştiri ve tepkiler, açıkça öğretimde İslami yaklaşım olarak kabul ettikleri şeyler nedeniyle olduğu açığa çıkmaktadır.

Nitekim “İyilik yolu” ifadesinin “İslam yolu” olarak değiştirilmesini, “lanetlenmiş ve yoldan çıkmış olanlar” ifadesinin “Yahudi ve Hıristiyanlar” olarak değiştirilmesini, “şehit” tanımının, vatan uğruna ölen kişi yerine "Allah yolunda" kendini feda eden kişi olarak yeniden tanımlanmasını, “kanun” kelimesinin silinip "şeriat veya Allah'ın şeriatı" kelimesiyle değiştirilmesini, "insan kardeşliği" yerine ‘iman kardeşliği ilkesinin" getirilmesini, "her kim büyük günahları helal sayarak işlerse, onun cezası ahirettedir" ifadesinin, "her kim büyük günahları helal sayarak işlerse, kafir olur ve onun ahiretteki cezası ise ateştir" şeklinde değiştirilmesini eleştirdiler; diğer eleştiriler de aynı şekildedir.

Bu eleştirileri gözlemleyen biri, bunların kesinlikle mezalim, kötü muamele veya beklenen karanlık korkuları olmadığını, aksine eleştirilerin İslam'ın fikir ve mefhumlarıyla uyumlu hale getirilecek şekilde değiştirilen fikir ve mefhumlara yönelik olduğunun, bunun da Müslüman ülkelerdeki sömürgecinin borazanlarını ve araçlarını öfkelendirdiğini görecektir.

Onların düşmanlıklarının bizzat İslam'a olduğu, yoksa meselenin zulümden, diktatörlükten, yolsuzluktan ya da suçtan dolayı korkuların olmadığı açıktır; zira onlar, Esad’ın suçları, diktatörlüğü ve zulmü arşa ulaşmasına ve onun rejimi Şam’ı zulüm ve karanlıkla doldurmasına rağmen daha önce Esad’ın yönetimi sırasında tek kelime dahi etmeyen aynı kişilerdir.

Bu insanların, devletin laiklik ve İslam'la mücadele üzerine inşa edileceğini görmedikçe rıza göstermeleri ve sakinleşmeleri imkansızdır. Mevcut yönetimin başındakiler onların dinlerine tabi olmadıkları sürece onları razı etme ya da korkularını yatıştırmaya yönelik girişimleri hiçbir işe yaramayacaktır. Dolayısıyla sivil devlet, hak ve adalet devleti sloganları, batılı, küfrü ve sömürgeci fikirleri süslü göstermek için hazırlanmış sloganlardan başka bir şey değildir. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُواْ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُواْ إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلَالًا بَعِيداًSana ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tağutu inkar etmeleri emrolunduğu halde, Tağuta muhakeme olunmak istiyorlar. Halbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor.” [Nisa 60]

Laikliğin, demokrasinin ve kapitalizmin yozlaştığı hakikatini bilmelerine, insanlığın bunların egemenliği altında yaşadığı sefaleti görmelerinin yanı sıra İslam’ın uluslararası sahadaki yokluğunun insanlığı neredeyse uçurumun eşiğine getirdiğini görmelerine rağmen, hala Batı'nın yozlaşmış mallarının propagandasını yapmaya devam ediyorlar.

Her ne kadar İslam’ın yüzyıllar boyunca tebaasına gösterdiği merhamet ve iyiliği bilmiş olsalar da, şayet bu iyilik ve merhamet olmasaydı ne kendilerinin ne de dinlerinin İslam beldelerinde bir izi kalırdı.Ayrıca Doğu Hıristiyanlarını İslam ülkelerine karşı yürüttükleri seferlerde Haçlılara karşı koymaya, Moğolları ve Tatarları ortadan kaldırmaya geldikten sonra İslam'ı benimsemeye sevk edecek kadar İslam'ın adalet algısına sahip olmalarına rağmen, evet buna rağmen, hala İslam’a düşmanlık yapıyorlar ve sömürgeci Batı'nın sözlerini, uyarılarını ve fısıltılarını tekrarlıyorlar.

Çünkü onlar açısından mesele hak ya da batıl, haklar ya da mezalim meselesi değildir;eğer öyle olsaydı, bu gerçekler ve deliller İslam’ın hak ve hakikatine ulaşmaları için yeterli olurdu ve Şam için, Müslümanlar için, dahası tüm insanlık için merhamet, hakikat ve adalet dini olan İslam’dan başka bir kurtuluş olmadığını fark ederlerdi.

Aksine mesele şu ki onlar, kinlerinden ve ajanlıklarından dolayı İslam’a düşmanlık yapıyorlar, insanların Rablerinin şeriatına azıcık bile geri döndüklerini görmeye tahammül edemiyorlar ve İslam iktidara geri dönecek diye neredeyse korkudan ve dehşetten öleceklerdir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِّن دُونِكُمْ لَا يَأْلُونَكُمْ خَبَالاً وَدُّوا مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْآيَاتِ إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَEy iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, ayetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz.” [Al-i İmran 118]

Çünkü bu, paralı askerler açısından sömürgecilik yanlısı ve İslam düşmanı olmalarından dolayı elde ettikleri ayrıcalıklarının ve kazanımlarının sonu anlamına gelmektedir. Ancak يُرِيدُونَ أَن يُطْفِؤُواْ نُورَ اللهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللهُ إِلاَّ أَن يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَAllah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Kâfirler istemese de Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır.” [Tevbe 32] Bugün değilse bile yarın olacaktır; أَلا إِنَّ نَصْرَ اللهِ قَرِيبٌBilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır.” [Bakara 214]

Aman ha dininiz konusunda sizleri fitneye düşürmelerinden sakının; bilesiniz ki, bu apaçık bir hüsrandır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Müh. Bahir Salih

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER