Cumartesi, 18 Recep 1446 | 2025/01/18
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
İslam’ın İnkılabi Bir Şekilde Tatbik Edilmesi, Kurtuluşun, Zaferin ve İktidarın Tek Yoludur!

بسم الله الرحمن الرحيم

İslam’ın İnkılabi Bir Şekilde Tatbik Edilmesi, Kurtuluşun, Zaferin ve İktidarın Tek Yoludur!

Şayet İslam Şam topraklarında derhal devrimci ve inkılabi bir şekilde uygulanmış olsaydı; sömürgeci kâfir Batılı ülkelerin ihlalleri, küstahça diktaları, aşağılayıcı sömürgeci şartları ve açıkça ve kötü bir şekilde Müslümanların işlerine müdahaleleri gibi tanık olduğu şeyler yaşanmazdı. Dolayısıyla İslam'ın hidayeti ve Hilafetinin gücü olmadan kurtuluşun, zaferin ve iktidarın olması imkânsızdır.

Lanetli Batı, her saat devrimcilerin gemisini yakmak için bekleyip duruyor; şayet Şam yönetimi, Allah’ın şeriatını hiç oyalanmadan inkılabi bir şekilde uygulamaktan kaçınmamış olsaydı bu olmazdı. Bugün yapılan tüm bu uyumsuz çağrılar, dinleyen kulakları, boş kalpleri ve kültürel olarak yenilmiş zihinleri olan Batı’nın şeytan politikacılarının fısıltılarından ve uğruna Şam’ın kapıları açılan ve mevcut yönetimin masasında tartışılmak ve müzakere edilmek üzere dosya ve dosyalar haline gelen kötü niyetli sömürgecinin tuzak ve hilesinden başka bir şey değildir!

* Sanki Şam halkı terk edilmiş gibi, sanki azim İslam olan İslamları onların dini değilmiş gibi, sanki Hakim ve Alîm olan Allah'ın vahyi onların kanunları ve şeriatları değilmiş gibi, asil İslam hadaratı onların hadaratı ve kökleri ve damarları insanlık tarihinde kök salmış İslam ümmeti onların ümmeti ve onlar da onun bir parçası değilmiş gibi, yönetim sistemi konusunda bir referandum için ulusal konferans çağrısı yapılıyor. Dolayısıyla ulusal konferans çağrısı, yönetimi, sistemini ve aygıtlarını, ülke halkının tevazu gösterdiği ulusal bir statü meselesi haline getirmek için sömürgecinin uygulamaya koyduğu mekanizmaların ikrar edilmesi olup Müslümanların farzlarının tacını ve Rablerine itaat ve ibadet ederek İslam’larının Hilafetini kurarak Allah’ın şeriatıyla hükmedilmesi gibi hayati bir mesele ve sorun değildir!

* Üç yıl sonra bir anayasa; oysa bugün yürürlükte olanın, laik, kafir ve facir yasama sisteminin pratik olarak uygulanan bir sistem olduğu bilinmektedir. Devletler, yasama olarak bir boşluk bilmezler; zira devletin görevi yasaları uygulayıp tatbik etmektir; bugün yürürlükte olan ise, işlevsel ulusal kasap devletinde, sisteminde, bakanlıklarında ve sömürgecinin çizdiği sınırlar içindeki diğer laik Batılı aygıtlarında var olan şeylerdir; yani üç yıl, kafir ve facir sistemi geri dönüştürmek ve insanları ehlileştirmek içindir!

* Bugün var olan dış politikaya gelince; onun gerçekliği körler için bile açığa çıkmıştır; yani işlevsiz ulusal devlet, dış ilişkilerinde işlevsiz ulusal varlıklarla birlikte olmaktadır; (emri vaki dışişleri bakanı ve Heyet bakanının işlevsiz Suud Krallığı’nı ziyareti, yeni şirk ve sömürgecinin kötü tuzağının yuvası olan İbrahimî dinin sahibi Emirlikleri ziyareti, sömürgeci ajanların karşılanması ve onlarla istişare edilmesi gibi... liste uzayıp gidiyor.) Batılı sömürgeci ülkelerin heyetlerine gelince; bu en büyük felakettir; zira Şam, tuzak ve hile kurmak ve Şam topraklarında İslam’ın nurunun ortaya çıkmasını engellemek için onların bütün şeytanlarını seferber ettikleri kıbleleri haline gelmiştir. Sonra yürürlükteki bu dış politika, aslında sömürgeci Batı’nın uluslararası sistemi ve onun kanun ve gelenekleriyle de uyumludur. Zira Heyet’in yönetimi ve Batılı sömürgeci politikacılar ve heyetlerle sonu gelmeyen görüşmeleri, Batılı uluslararası sistemin, onun sömürgeci sisteminin, sömürgeci devletlerinin ve (Güvenlik Konseyi, BM organı, uluslararası hukuk...) gibi sömürgeci aygıt ve araçlarının fiilen onaylanmasıdır. Bundan daha da çirkin ve iğrenç olanı ise sömürgeci kafir Batı’nın Müslüman Şam halkının işlerine müdahale edilmesinin onaylanmasıdır!

Bugün Şam’da yaşanan şey, (ordusu ve istihbaratıyla, Baas partisi ve Alevi mezhebinin kokuşmuş siyasi merkeziyle, güvenlik ve polis aygıtıyla, yargısı ve medyasıyla... Arap Baharına benzer şekilde rejim ve aygıtlarının çökmesiyle) sütunlarının ve yapısının çökmesinin ardından işlevsiz sömürge ulusal devletin yeniden kurulmasıdır. Zira kasabın kaçmasının ardından ilan edilen af, lanetli işlevsiz sistemin yeniden kurulmasını amaçlamaktadır. Nitekim af kartının düşmesinin ardından bugün rejim, daha gizli ve sinsi yöntemlerle, yani arkalarında Erdoğan ve istihbaratının, onların hepsinin arkasında da Amerika'nın olduğu görevlendirilmiş sakallı kimselerin kisvesi altında kurulmaktadır.

Şam’daki siyasi vakaların hızla birbirini takip etmesi, Allah’ın şeriatıyla hükmetme arayışı içerisinde kafası karışmış ve şaşkın bir hareketle karşı karşıya olmadığımızı göstermekte ve uyarmaktadır; aksine bizler, sömürgeci için eski lanetli laik sistemi ve onun ulusal devletini yeniden inşa etmek için kötü niyetli bir tuzakla ve aşırı bir hileyle idare edilen bir hareketle karşı karşıyayız.

Güzel duyguları ve sıcak temennileri tüketilmiş olan ve azim İslam’larına olan sevgilerini ve İslam'ımıza ve ümmetimize olan düşkünlüklerini bildiğimiz güzel insanlar için halis ve samimi bir nasihat olarak şunları söylüyoruz; Şam topraklarında gördüğünüz şey, Colani Ahmed eş-Şara’nın başını çektiği mevcut yönetimin attığı adımların, Allah’ın şeriatıyla hükmetmeye yönelik adımlar olmadığı, ancak kesinlikle İslam’a düşman laik rejimi yeniden tesis etmek için atılan hızlı adımlar olduğudur. Sömürgeci kafir Batı ülkelerinin Şam’a bitmek bilmeyen hac ziyaretleri, mevcut yönetimle olan yoğun temasları ve mevcut yönetimle olan bu temas ve siyasi bağlılık, onun siyasi yaklaşımının ve kendisi için çizilen yol haritasının onaylanması anlamına gelmektedir.

Bunlar iki zıt yoldurlar; birisi İslam’ın doğru yolu ve diğeri ise Batı’nın eğri yollarıdır; bu ikisinin birlikte olması imkânsız olduğu gibi Allah’ın rızası ile şeytanın rızasının bir araya gelmesinin de imkânsız olmasının yanı sıra hak olan İslam ile küfür olan laikliğin de bir arada olması imkansızdır. İşte bu iki sistem vardır ve bir üçüncüsü yoktur; ya hak olan İslam ve küfür olan laikliktir; yani ya İslam Devleti ya da ulusal devlettir.

Gerçekte Müslümanlar, güçlerinin zayıf olmasından dolayı değil, dinlerine dair anlayışın zayıflığından dolayı kaybolmuşlardır. Bakın işte bizim rol modelimiz, liderimiz ve imamımız olan hidayet rehberi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sireti sizi şunu haber veriyor; Sallallahu Aleyhi ve Sellem, daha önce İslami yönetim konusunda hiçbir deneyimleri olmayan kavimleri yönetmek için ilk İslam Devleti’ni kurdu; nitekim onu ilk gününden, ilk saatinden, dahası ilk anından itibaren, sadece helake gidenlerin sapacağı gecesi gündüzü gibi bembeyaz ve pak olan tertemiz bir İslam Devleti olarak kurdu. Peki Peygamberinizin ve rol modelinizin, Medine’deki Müslüman Muhacir ve Ensar’dan, müşriklerden, Yahudilerden ve kalplerinde hastalık olan münafıklardan oluşan guruplar için ulusal bir konferans yapmak ve onlarla hükümlerinin şekli ve içeriği hakkında istişare yapmak için çağrıda bulunduğunu gördünüz mü; yoksa o, İslam’ın hükümlerinin ve şeriatının yaşam, toplum ve devlet üzerindeki egemenliği ve üstünlüğünden başka bir şeyin olmadığı bembeyaz ve saf bir İslam mıydı. Dolayısıyla Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in devleti, hayatı, toplumu ve devleti köklü bir şekilde değiştirip İslam’ın inkılabi bir şekilde tam olarak uygulanmasının pratikteki somutlaşmış haliydi ve gerçekten onun devleti Müheymin ve Aziz olan Allah’ın şu kavlinin gerçekleşmesiydi: هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَO (Allah), müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Rasulü’nü hidayet ve hak din ile gönderendir.” [Tevbe 33] Dolayısıyla hidayet rehberi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i örnek alan her devlet aynı şekilde yapmalıdır.

Siyasi gerçekçilik ve ideolojik körlükten dolayı tüketilenler, nefislerinin zayıflığının akıllarına hükmetmesine izin verdiler ve zahiri zayıflık, batını ise fikri yenilgi, kültürel yağma, siyasi gerçeklik, Batı’ya boyun eğme ve onun yöntem ve yasalarını taklit etme olan siyasi bir doktrin, davranış ve yaklaşım ürettiler. Şunu kesin olarak biliniz ki, devrim zamanında yenilginin, kırılmanın ve hezimetin öncülleri, İslam’ın hidayeti ve onun Hilafetinin gücü dışında kurtuluş, zafer ve iktidar talebinde bulunmaktır.

Sömürgeci gerçekliğe ve onun siyasi gerçekçiliğinin baskısına teslim olmak ve inşai bir formülasyonla kaplanmış ve İslami sloganlarla desteklenmiş olsalar bile vakıasal olasılıkları çözüm olarak öne sürmek, sorun ve krizlere neden olan vakıayı çözümlerin kaynağı olarak almanın bir sonucudur; bu da nüksetme ve bir kez daha sömürgecinin kafesine geri çekilme anlamına gelmektedir. Ayrıca bu kritik anda ve olağanüstü fırsatta, uygun olmayan durum ve şartlar bahane edilerek bu ideolojik komaya girmek ve inşa etmek yerine taklidin içinde boğulmak caiz olmadığı gibi Müslümanın imanıyla da bağdaşmaz. Devrimin, mükemmel bir inşada bulunmak, eskisini yıkmak ve yenisini inşa edip kurmak için meydana geldiği bilinmelidir. Vakıa ise gerçekliğin taklit edilmesi olup ideoloji ise yeninin inşa edilmesidir ve İslam ve onun devletinin dışında bir yeni de yoktur. Siyasi gerçekçiliğe hikmetli siyaset elbisesi giydirmeye devam etmek ve ideolojiyi de ulaşılamaz bir ideal veya vahim sonuçları olan siyasi bir macera haline getirmek, ideolojik sapmanın ve kesin yenilginin bizzat kendisi olup ardında da yankılı bir şekilde sömürgecinin pençelerine düşmek ve yeni hükümetin uluslararası tanınması bahanesiyle sömürgeci diplomasinin tuzaklarına düşmek demektir. Sanki halk kurtuluş ve özgürlüğün sömürgecilikten kesin bir kopuş ve onunla ilişkileri kesmek anlamına geldiğini henüz anlamamış gibi.

Bu yüzden kasabın koltuğuna çıkan ve bunu bir başarı olarak gören parazitler tarafından batırılmadan önce geminize mukayyet olun; şayet dinlerinin hakikatini ve imanlarının farz kılmış olduğu şeyleri anlamış olsalardı, başarının ama tüm başarının, sömürgeci kâfir Batı’nın laikliğinin değil, alemlerin Rabbinin dinini ve azim İslam’larını iktidara ulaştırmak olduğunu kesin olarak bilirlerdi. Zira iktidarın laikliği, onun sistemi ve sistemleri, adalet ve hakkın hazır olmadığı, hiçbir şeyin doğru olmadığı ve hiçbir şeyi de düzeltemeyecek olan inatçılık ve bitkinlikten başka bir şey değildir. Dolayısıyla o, onu çarpıtmak isteyen ve bozgunculuk ve fesat çıkarmaya çalışan kimseler içindir. أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ حُكْمًا لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah’tan daha güzel olan kimdir?” [Maide 50]

Şunu çok iyi bilin ve emin olun ki, sömürgeci kâfir Batı’nın Şam topraklarından ve bütün İslam topraklarından kökünü kazımak, ancak Allah’ın şeriatının inkılabi ve bölünmeden kâmil bir şekilde tatbik edilmesiyle mümkün olacaktır.Batı’nın tüm İslam topraklarından kökünün kazınması, Şam topraklarının lanetli sömürgeci Batı’dan gerçek kurtuluşu olacağı gibi bununla birlikte Allah’ın muttaki kullarına vaat ettiği zafer ve iktidar da olacaktır. Böylece Şam, sömürgeci kâfirler için Beytu’l Haram’ın kutsallığı gibi kutsal hale gelecek, onların ipleri ve bağları kopacak, dahası onların dokumaları ve eğirmeleri bile o kadar ince olacak ki onlardan bir ses ve bir fısıltı dahi duyulmayacak,Şam’ın kapıları dört bir yandan sömürgeciliğe ve onun uşaklarına ve ajanlarına karşı kapatılacak ve nefsi sömürgeciye hizmet etmek için İslam'ın ve ümmetinin emanetine ihanet etmeyi fısıldayan herkes yerinden edilecektir. İşte o zaman Celil olan Subhanehu’nun rızası mustazaf kullarının üzerine inecek, onlara güçlü yardımını, kuvvetli kudretini ve yardımını bahşedeceği gibi rahmetini ve bereketini de indirecektir. Zira Subhanehu şöyle buyurmuştur: وَنُرِيدُ أَنْ نَمُنَّ عَلَى الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا فِي الْأَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ أَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِثِينَ وَنُمَكِّنَ لَهُمْ فِي الْأَرْضِBiz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) vâris kılmak ve yer yüzünde onları kudret sahibi kılmak istiyorduk.” [Kasas 5-6]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Münâcî Muhammed

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER