Cumartesi, 28 Şevval 1446 | 2025/04/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Hilafet Devleti'nin İlanının Yaklaşmasıyla Birlikte İdeolojisi ve Kendisini Milletlere Liderlik Etmeye Ehil Kılan Bol Nüfuslu Tarihi ile İslam Ümmetinin Canlılığı

بسم الله الرحمن الرحيم

Hilafet Devleti'nin İlanının Yaklaşmasıyla Birlikte İdeolojisi ve Kendisini Milletlere Liderlik Etmeye Ehil Kılan Bol Nüfuslu Tarihi ile İslam Ümmetinin Canlılığı

Doğu Bilimi (Oryantalizm) olarak bilinen Batı'nın Doğu, yani Müslümanlar hakkındaki çalışma merkezleri, -başlangıcından bu yana- geleceği öngörmek ve gidişatlarıyla yüzleşmek için planlar çizmek amacıyla Batılı ülkelerin politika yapımında kilit bir rol oynamıştır.Bu çalışma merkezlerinin araştırmaları, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların sosyal, ekonomik ve siyasi koşullarını incelemeyi ve onları Batılı ülkelerin politikaları lehine etkilemek için mercek altına almayı içermektedir.Üçüncü bin yılın şafağı, Müslümanların ülkelerinde üzerlerine uygulanan Batılı sistemlerin yerine İslam şeriatının uygulanmasını isteyip istemedikleri konusunda çalışma ve araştırma merkezleri tarafından anketler yapılmasına tanık olmuş ve bu çalışmaların, Müslümanların İslam Nizamını hayatlarında, yani tüm siyasi, ekonomik, sosyal ve benzeri işlerinde yeniden uygulanması konusundaki dizginlenemez arzusuyla ilgili sonuçları Batılıları şaşkına çevirmiş, bu da bu merkezleri, Müslümanların H. 1342 M.1924 yılından önceki hallerine geri dönmeleri konusunu açıklığa kavuşturmak için daha fazla çalışmalar yapmaya sevk etmiştir!

Bu makalemizde, Batılı araştırma merkezleri tarafından yürütülen Müslümanlarla ilgili sosyo-demografik istatistikleri ve bu demografik istatistiklerin, siyasi ve ekonomik yönlerle yakından bağlantılı olduğunu ve bunlardan ayrılmasının imkansızlığını ele alacağız.

Üçüncü bin yılın başlarında, Amerikan Cumhuriyetçi Parti, Amerika'nın dünya nimetleri üzerindeki kontrolünü, mevcut rakipleri “Avrupa ve Çin” ile gelecekteki rakibi “Hilafet Devleti'ni” dışarıda tutmakla birlikte Amerika'nın rakipleriyle, kontrolünün devamının sağlanmasını içeren yeterli mesafeyi korumayı hedefleyen Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi'ni (PNAC) geliştirmiş ve ABD düşünce kuruluşu "RAND", Müslümanları böldüğü ve onları birbirleriyle karşı karşıya getirmek için hazırladığı bir çalışma yapmıştır.Ancak çeyrek asırdır birbirini takip eden ABD yönetimleri bu konuda ilerleme kaydedememiş, bu da İslam ümmetinde yeni çatlaklar ve yaralar oluşturmak amacıyla ve Nübüvvet Minhacı üzere ikinci Raşidi Hilafet Devleti'nin kurulması yoluyla liderlik rolünü yeniden kazanmasını engelleme girişimi olarak Müslümanların evlatlarından “dini hayattan ayıran” laikleri öne çıkaran yeni nüfus istatistikleri yayınlamasına neden olmuştur.

İslam ümmeti, hayat, kainat, insan ve bunların hepsinin bir yaratıcının -ki O Allahu Teala'dır- yarattığı mahluklar olması ve İslam ümmeti için uyması gereken bir sistem koyması hakkındaki doğru ideolojik bakış açısı bakımından doğası gereği canlıdır.İnsan, diğer mahlukatlar dışında onu korumakla mükelleftir; bu da İslam Devleti'nin tebaaları arasında insan nevini-türünü koruma içgüdüsünün, İslam'daki içtimai nizama uygun olarak, yani evlilik yoluyla doğru bir şekilde doyumunu sağlamak ve bunu yaygınlaştırıp kolaylaştırmak yoluyla olur.Bu ise bir yandan toplumda huzuru yaydığı gibi çok eşlilik de nüfusu artırır, bekarlık ve evlenmeye isteksizlik görüntülerini azaltır, zinayı önler ve onunla mücadele eder ve toplumun fertleri arasında cinsel hastalıkların yayılmasını azaltır. Ayrıca herkese ücretsiz sağlık hizmeti de sağlanacaktır. Büyüme ve nüfusun sürekli artması, ümmetin sağlıklı olduğunun bir göstergesi olup aksi, tam tersidir; zira nüfusun azalması, hastalıkların toplum bireyleri arasında yayılması ve sağlıklarının bozulması, milletlerin çöküşünün göstergelerindendir. Ayrıca yeni halkların İslam’a girmeleri, nüfusun doğal olarak artmasında ek bir rol oynar ve İslam ümmetinin yükselmesine katkı sağlayan yeni kanlar sağlar.

Müslümanların dünya genelindeki sayılarının artması ve bunun Batı'nın genel olarak bir nüfus gerilemesine tanık olduğu bir zamanda İslam’a girenlerin sayısının artmasıyla aynı zamana gelmesi, Müslümanların yeryüzündeki nüfuz sayısında öncü olmalarına neden olmaktadır. Nitekim istatistik programlarının ve bilgisayar program algoritmalarının varlığı, kuruluşların yardım programlarının Müslüman ülkelerin her yerinde yaygınlaşmasının yanı sıra dünya genelinde düzenlenen nüfus konferanslarıyla birlikte Batı, dünya genelindeki Müslüman nüfusuna yönelik yakın istatistikler ve tahminler elde edebilmektedir.Şu anda üçüncü dünyanın nüfusu birinci dünyanın, yani Batı'nın nüfusunun beş katı olup 2050'de ise on katı olacaktır. Bu nedenle klonlama ve rahim dışında embriyoları taşıyan inkübatörler projelerine başvurdular ancak bu hiçbir işe yaramadı.

Orta Asya’nın “Afganistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Kazakistan” nüfusu şu anda 180 milyona yaklaşmıştır. 25 yıl içinde Rusya'nın nüfusuyla eşitleneceklerdir.Sadece Türkiye'nin nüfusu bile Rusya'nın nüfusuna eşit olacak ve İran'ın nüfusu da Rusya'ya yaklaşacaktır.

İslam ümmetinin nüfus artışı konusu, son yüz yılda dünya çapında Müslüman nüfusunun yedi kat artarak 1910'da 221 milyondan 2010'da 1,553 milyara çıktığına işaret etmekte olup Müslümanların sayısının 2015-2060 yılları arasında 2,8 milyara çıkması beklenmektedir.

Kendisinden insan sorunlarına çözümlerin ortaya çıktığı hayat, kainat ve insan hakkındaki doğru bakış açısı, Allah'ın yeryüzünde ümmete bahşettiği doğal kaynaklar ve kıtalar arasında bir arabulucu olarak dünya üzerindeki konumu, ulaşım ve ticaret için kara ulaşım hatları üzerindeki kontrolü, denizler ve okyanuslar üzerindeki konumunun ortaya çıkması bakımından coğrafi konumunun yanı sıra nüfus “demografik” faktör, ülkelerin güçlü olmasının faktörlerinden bir faktör sayılır; dolayısıyla her milletin sahip olduğu bir nüfusu vardır ve bu nüfus diğer milletlerle karşılaştırıldığında, çoklukta hangisinin kefesinin ağır bastığını ortaya çıkarır. Dolayısıyla da nüfus sayımı, özellikle ülke içindeki tüm çabaları ve çalışmaları yürütmekten sorumlu olan gençlerin yüzdesinin yüksek olmasıyla birlikte milletin zayıflığından ziyade gücünü ortaya çıkarır. Nüfus sayımı, devletin, tarım, denizcilik, sanayi, askeri ve benzerleri gibi yaşam alanlarına dağıtabileceği kadar nüfusa sahip olduğunu göstermektedir. Ayrıca kadın ve erkek, genç, çocuk ve yetişkin nüfusun ortalama yaşını bilmek, nüfus faktörüne eklenen bir başka güçtür.

18. yüzyılın ilk yarısının sonunda Osmanlı Hilafetinin tebaası 76.150.000 kişiydi ve bunların 1.400.000'i başkent İstanbul'da oturuyordu, Fransa'nın nüfusu ise 22.653.000 kişiydi ve bunların 600.000’i başkent Paris’te oturuyordu, İngiltere'nin nüfusu 12.985.000 kişiydi ve bunun 800.000'i başkent Londra'da oturuyordu ve Rusya’nın nüfusu 15.000.000 kişiydi ve bunun 120.000’i Moskova’da oturuyordu. Hollanda’nın nüfusu 7.950.000 kişiydi ve bunun 200.000’i Amsterdam’da oturuyordu.Portekiz’in nüfusu 6.600.000 kişiydi ve bunun 250.000’i Lizbon’da oturuyordu ve Danimarka’nın nüfusu da 1.760.000 kişiydi ve bunun 1.800.000’i İsveç’te oturuyordu.

1945 yılında Birleşmiş Milletler bünyesinde kurulan Dünya Sağlık Örgütü’nün ortaya çıkması, Batılı ülkeleri, çabalarını dünyanın farklı bölgelerindeki tüm milletlere ulaşmaya ve buralarda doğrudan kendi programlarına odaklanmaya yöneltti ve bu programlar, “Malthus teorisine göre” yetersiz kaynakları nedeniyle bu ulusların nüfuslarını azaltmayı hedefliyordu ki bu milletlerin başında da, doğurganlık oranının yüksek olması sonucunda genç nüfusun yaşlı nüfusa oranına ve doğum oranının ölüm oranlarına göre yüksek olduğu İslam ümmetidir; bu da Batılı ülkelerin dünya üzerindeki rakipsiz hakimiyetini tamamlamak, dünyanın zenginliklerini ve kaynaklarını tüketmek, stratejik konumunu halkından uzaklaştırıp kendi lehine çevirmek ve onu yozlaşmış Batı medeniyetiyle peşinden sürüklemek içindir. Nüfus istatistiklerine göre, 2000 yılında, 47 Avrupa ülkesinin tamamı, yüksek doğum oranına sahip Müslüman Arnavutluk hariç, düşük doğum oranıyla ölmüştür. Yirmi yıl önce, Roma Üniversitesi'nden İtalyan demograf Giulini, İtalya'da toplumun giderek yaşlanması ve genç nüfusun az olması nedeniyle yaklaşan bir nüfus krizi konusunda uyarıda bulunmuştu; çünkü popüler dergi Noa Dawn'ın istatistiklerine göre, kadınlar artık çocuk sahibi olmayı planlamıyordu.

Buchanan, “Batı’nın Ölümü” adlı kitabının 28. sayfasında şöyle diyor: “Papa'nın iddia ettiği ve istatistiklerin de açıkça gösterdiği gibi eğer Batı bir "ölüm kültürünün" pençesine düştüğünde, o zaman Batı medeniyeti,Lenin'in imparatorluğunun ulaştığı aynı utanç verici sona mı sürüklenecek?” Refah ve iyileşmeden ve hastalıkların yayılmasından bahsetmiyorum bile; nitekim Sana’da yayınlanan es-Sevra gazetesi 16/01/2025 tarihli haberinde,ABD’de yaşlılar arasında demans vakalarının sayısının iki katına çıktığına dair şok edici sonuçlar içeren yeni bir araştırmadan bahsetmiştir ki bu durum, Amerika'daki yaşlanan nüfustan kaynaklanmaktadır. Yine Nikkei Araştırma Şirketi tarafından 2025'in başlarında Reuters için yapılan bir ankete göre, Japonya nüfusunun azalmasının ve yaşlanmanın artmasının acısını çekmekte olup Çin'in nüfusu üst üste üçüncü yıldır azalmaktadır.

Allah, hayat, kainat ve insan için, hepsini düzenleyen bir sistem koymuş olup bu sistemlerin arasında, erkek ve kadınlara avret yerlerini örtmeleri ve iffetlerini korumaları yer almaktadır; zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur:قُل لِّلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا مِنْ أَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ذَلِكَ أَزْكَى لَهُمْ إِنَّ اللهَ خَبِيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ * وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ آبَائِهِنَّ أَوْ آبَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ أَبْنَائِهِنَّ أَوْ أَبْنَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ أَوِ التَّابِعِينَ غَيْرِ أُوْلِي الْإِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ أَوِ الطِّفْلِ الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاء وَلَا يَضْرِبْنَ بِأَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِن زِينَتِهِنَّ(Rasulüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar; iffet ve namuslarını korusunlar. Görünen kısımları müstesna, güzelliklerini ve süslerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine kadar örtsünler. Güzelliklerini ve süslerini; kocalarından, babalarından, kayınpederlerinden, kendi oğullarından, üvey oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, Müslüman kadınlardan, kendi cariyelerinden, erkeklikten kesilip kadınlara ihtiyaç duymayan hizmetçilerden veya henüz kadınların mahrem yerlerini anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Bir de gizledikleri güzelliklere, süslere dikkat çekecek ve erkeklerde arzu uyandıracak şekilde ayaklarını yere vurarak yürümesinler. Ey müminler! Hepiniz tevbe ederek Allah’a yönelin ki kurtuluşa eresiniz.” [Nur 30-31] Dolayısıyla toplumu iffetine geri döndürmek, toplumu kötülüklerin yayılmasından korumak, kötülüğü yapanlara caydırıcı ceza koymak ve nesilleri korumak için bize evlenmeyi emretmiştir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: فَانكِحُواْ مَا طَابَ لَكُم مِّنَ النِّسَاء مَثْنَى وَثُلاَثَ وَرُبَاعَBeğendiğiniz (veya size helal olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın.” [Nisa 3] Ayrıca bize, evlenmekten kaçınmayı yasaklamıştır; zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: ... لَكِنِّي أَصُومُ وَأُفْطِرُ وَأُصَلِّي وَأَرْقُدُ وَأَتَزَوَّجُ النِّسَاءَ، فَمَنْ رَغِبَ عَنْ سُنَّتِي فَلَيْسَ مِنِّيAncak ben de oruç tutuyorum ve iftar ediyorum, namaz kılıyorum ve uyuyorum ve kadınlarla da evleniyorum. Benim sünnetimden yüz çeviren kimse benden değildir.” Bunu ise hem erkek hem de kız olmak üzere çok sayıda çocuk takip etmektedir. Ayrıca Allah Subhanehu ve Teala bize iffetli olmayı ve çoğalmayı da emretmiş ve bizim rızık konusunda endişe duymamızı yasaklamıştır. Zira Subhanehu şöyle buyurmuştur: وَلاَ تَقْتُلُواْ أَوْلاَدَكُم مِّنْ إمْلاَقٍ نَّحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَإِيَّاهُمْ وَلاَ تَقْرَبُواْ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَFakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin; biz, sizin de onların da rızkını veririz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın.” [En’am 151] Nitekim yeni doğan çocukların geçimleri, Raşid Halife Ömer bin Hattab Radıyallahu Anh döneminden itibaren Müslümanların Beytu’l Mâl’inden karşılanıyordu. Nitekim Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:تَزَوَّجُوا فَإِنِّي مُكَاثِرٌ بِكُمْ الْأُمَمَ، وَلَا تَكُونُوا كَرَهْبَانِيَّةِ النَّصَارَىEvlenin, ben sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere karşı iftihar ederim. Hristiyanların rahipleri gibi olmayın.” Ayrıca Müslümanları, kızlarının mehirlerini kolaylaştırmaya teşvik etmiştir. Zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: أَعْظَمُ النِّسَاءِ بَرَكَةً أَيْسَرُهُنَّ مُؤْنَةًEn bereketli kadınlar külfetleri (mehirleri) az olanlardır.” Dolayısıyla İslam’daki nizam, içinde barındırdığı geçim kaynaklarıyla birlikte kâinatın yaratıcısından gelmiş olup Allah katından kendisine hayat bahşedilen insan, bu nizamı ve sadece Allah tarafından yaratılan diğer canlı varlıkların hayatını yürütmekle sorumludur.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mühendis Şefik Hamis – Yemen

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER