- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Amerika ve Ajanlarının Entrikaları Karşısında Müslüman Kürt Halkı
Amerika Irak’ı işgal ettiği günden beri milliyetçi ve mezhepçi gibi etnik esaslar üzerine bölmek için yeni harita çizmeye başladı. Bunun gereği olarak Kürtler için bir varlık tesis etti. Bunu gerçekleştirmek maksadıyla Irak için bir anayasa koydu. Bu anayasanın 1. Maddesi ve 116. Maddesinde geçtiği gibi "Irak’ın sistemi federaldir”. 117. Maddesinde şöyle geçti “Kürtler için özel bir (eyalet) olur, kendilerine hastır ve buna ait bir otoriteye sahiptir”. 119. Maddesinde şöyle geçti: “başka (eyalet)lerin meydana getirilmesi mümkündür”. 2006’da Amerika kongresinde bir üye olarak Senatör J. Biden’ın sunduğu fikirle; “Irak üç parçaya bölündü; bir bölüm Şiilere, bir bölüm Sünnilere ve diğeri Kürtlere aittir. Her bölge özerk yönetime sahip olacaktır” içerikli karar tasarısını benimsendi. Senatör Biden ABD Başkan yardımcısı olunca ve halen bu görevdedir, Obama’nın Başkanlığıyla ABD yönetimine ait bir siyaset olarak bu kararı uygulamaya başladı. Nitekim Obama ona Irak meselesinin sorumluluğu ve dosyasını teslim etti. Bu nedenle fitne, patlama, öldürme ve bölünme gibi Irak’ta ne olursa ABD’nin direk veya en direk planlarıyla gerçekleşmiştir. Ama bunun araç, gereç ve maşaları yerel ve bölgeseldir, başta Irak yönetimi ve İran yönetimidir. Bunlar infazcıdırlar. Irak’ı bölmek için “Kürt meselesi” hareket noktası haline getirildi. Böylece Irak yıkık, zayıf ve bölünmüş bir varlık olacak, herkes onu kolayca sömürebilecek ve servetlerini çalabilecekti. Yeniden Raşidi Hilafet Devletinin kurulması için elverişli bir yer de olmayacaktı. İşte Amerika böyle hedefleri tespit etti.
Suriye’ye gelince; ABD, PYD ve YPG gibi milliyetçi Kürt grupları kullanıyor. Bu grupları da cani Beşar Esad’ın laik rejimini düşürmek maksadıyla mücadele eden devrimcileri memleketi bölmek, korkutmak için bir silah olarak kullanıyor. Böylece ABD Suriye’de nüfuzunu, laik sistemi ve kurumları korumak için memleket bölünecek diye yaygara yapıyor. Ayrıca Allah muvaffak etmesin ABD, müttefikleri ve ajanları devrimi söndürme işini başarırsa ve laik rejimi korursa yeni anayasa koymaya çalışacaktır. Bu anayasada Kürtler için yerel veya özerk yönetim şeklini gösterebilir. Türkiye bundan korkuyor. Çünkü bu kendisine yansıyacaktır. Nitekim 1978’de ABD’nin tesis ettiği PKK Türkiye’de Kürtler için bir yönetim şekli kurmaya çalışıyor ve 1984’ten beri silahlı mücadele yürütüyor. Amerika’ya bağlı olan Suriye rejimi bunu kucakladı ve ona kampları açtı. Böylece bu bölücü parti Türkiye’de terör olayları yapmak üzere Suriye’den hareket etmeye başladı ve hala devam ediyor. Bu nedenle Türkiye bunu engellemek üzere Suriye’ye saldırmak için hazırlandı. Ancak 1998’de Türkiye ile Suriye arasında Adana anlaşması imzalandı. Bunun gereğince o partinin lideri ve elemanları Suriye’den kovuldu ve eğitim kampları kapatıldı. Böylece ABD kendisine bağlı olan Suriye rejimini korumak maksadıyla başka ajanı olan PKK’yla ve lideriyle oynadı. Zira Suriye bir devletti, ama PKK sadece bir örgüttü, bu nedenle ABD bir devleti yöneten Suriye rejimini PKK’ya tercih ederek korumaya çalıştı.
Şimdi ise ABD Suriye’de nüfuzunu korumak maksadıyla ortaya attığı siyasi çözümü uygulamak için Türkiye’ye muhtaçtır. Zira ABD bu çözümü uygulama hususunda başarısız oldu. Obama yönetimi sona erecektir. Obama ayrılmadan kısmi olsa bile bir başarıyı gerçekleştirmek istiyor, hem ismini tarihte kaydettirmek istiyor hem de ABD başkanlık seçiminde kendi partisinin adayı olan H. Clinton’ın kazanmasını sağlamayı da istiyor. Bu nedenle; Suriye’de Türkiye’yi kullanmaya yönelip oraya soktu. Bu sebeple onun yardımcısı Biden Türkiye’ye geldi ve o oradayken Türkiye İŞİD ile savaşmak bahanesiyle Suriye’ye girdi. Zira Suriye’deki bazı grupların üzerinde tesiri vardır ve bu gruplarla ilgili en fazla bilgi sahibi olan ve gizli taraflarını bilen Türkiye’dir. ABD, katil Beşar Esad’ın rejimi ile ılımlı muhalefet arasında tekrar görüşmeleri başlatmak ve ateşkesi sağlamak üzere devrimi durdurmak için Türkiye’nin Rusya ile beraber çalışmasını istedi. Ortakça veya paralel olarak çalışabilirler. Böylece Obama Suriye krizinde bir başarı gerçekleştirdi denilsin ve onun demokrat partisinin seçimleri kazanması için bir katkı olsun. Bu nedenle ABD bu dönemde Fırat nehrinin batısından sınır bölgesinden Kürt grupları uzaklaştırmakla Türkiye’yi memnun etmeye çalıştı. Oysa daha önce ABD bunu yapmadı, 2014’te Erdoğan’ın bağırmasına ve kendisine protesto şeklinde sarf edilen sözlerine aldırış etmedi. Nitekim; Erdoğan efendisi olan Amerika’ya şöyle hitap ediyordu “Dostumuz, müttefikimiz ve stratejik ortağımız ABD terörist olan PYD’yi nasıl destekler!”. 20.8.2016’da tekrar bunu pekiştirerek ve tekrarlayarak Başbakan Binali Yıldırım şöyle dedi: “ABD bizim stratejik müttefikimizdir, düşmanımız değildir”.
ABD, önce İran’ı ve Lübnan’daki partisi ve diğer taassup olan şii grupları kullandı, bunlarla başarılı olamadı. Bundan sonra Rusya’yı kullandı bununla da başaramadı. Suriye devrimini devirip yok etmek üzere bunlarla umduğunu bulamayınca Türkiye'yi kullanmaya yöneldi. Bu nedenle kendisine bağlı olan Kürt hareketlerinin Fırat nehrinin batısından çekilmesine dair emir verdi. Böylece 24.8.2016’da ABD Başkan yardımcısı Biden’ın diliyle YPG’nin omurgasını oluşturduğu Suriye Demokrat Güçlerini (SDG)’ı tehdit etti. “Eğer Fırat nehrinin batısına çekilmezlerse onlara verdiği yardımı kesecektir. Bunun manası nehrin arkasında doğuya doğru Münbic’ten çıkmaktır”. Biden şunu ekledi: “SDG bizim talimatlarımıza uymazsa ona desteği sürdürmek mümkün olmayacaktır”. Bu, Türkiye için geçici olarak memnuniyeti sağlamaktır. Bunun karşılığı ise Türkiye’nin Suriye’de Amerika’nın bütün isteklerini yerine getirmesidir. 24.8.2016’da Biden’la beraber ortak basın toplantısı yapan Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım şöyle dedi: “Suriye’de Fırat Nehrinin batısında bulunan bölgelere PYD ve YPG’nin geçmemesi üzerine Türkiye ve ABD bir mutabakata vardılar”. Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu şöyle dedi: “Türkiye’nin hedefi Işid’i güneye doğru kovmaktır, baştan ABD ile beraber bunu planladık”. Buna göre hedef Kürt gruplarla savaşmak değildir. Ancak Türkiye bu grupları kendi sınırlarından Fırat nehrinin batısından uzaklaştırmak istiyor ki hududu dâhilindeki Kürt bölgelerine tehlike oluşturmasın. Oysa bu grupların kendisi gibi Amerika’ya bağlı olduğunu ve Amerika’nın planlarını uyguladıklarını biliyor. Zira kendisi ve bu gruplar ABD ile beraber Işid’le savaşmak bahanesiyle devrimi söndürmek için bir ittifaktadırlar. Bunların ortak hedefleri Suriye devrimine bir darbe indirmek ve söndürmektir. Işid’le savaşmak ancak bir bahanedir.
Bu şekilde Türkiye bölücü Kürt grupların tehlikesini, Suriye’de Kürtler için bir çeşit yönetim veya siyasi bir varlığın kurulmasının tehlikesini ve sınırlarının dâhilindeki Kürt bölgelerinin bulaşmasını uzaklaştırdığını zannediyor. Oysa bunun geçici olduğunu bilmiyor. ABD ilerde Türkiye’ye baskı yapmak için tekrar Kürt kartını kullanacaktır. Bunun benzerini Irak’ta yaptı; Türkiye bölücü Kürt grupları vurmak için Kuzey Irak’a giriyordu, ABD buna karşı gelmiyordu. Fakat ABD Irak’ı işgal edince Kuzey Irak’ta Kürtler için yarı bağımsız bir devletçik şeklinde bir Özerklik kurdu ve Türkiye’ye bunu kabul ettirdi. Oysa daha önce Türkiye Kuzey Irak’ta Kürtler için böyle bir şeyin kurulmasına karşı geliyordu. Şimdi ise onu tanıdı ve onunla iyi ilişki kurdu.
ABD Irak’ı işgal ederken ilk vurduğu grup Kuzey Irak’taki Ensar –ul İslam idi ve onlardan 300 kişiyi öldürdü. Fakat PKK’ya hiç dokunmadı, oradan Türkiye’ye baskı unsuru olarak onu kullanmak üzere onun girip çıkmasını ve saldırı yapması noktasında ellerini serbest bıraktı. Ayrıca Türkiye’de Kürt meselesiyle onun planını onun vasıtasıyla uygulamak istiyor. Bu güne kadar bu durum devam ediyor. Daha doğrusu ABD Erdoğan’ın PKK’ya taviz göstermesi, bununla barışması, isteklerinin bir kısmını yerine getirmesi, ona veya onu destekleyenler için HDP gibi bir siyasi partinin kurulmasına müsaade etmesini istedi. Oysa bu parti PKK gibi Kürtler için en az yerel veya özerklik yönetimin kurulmasına talip olduğunu ilan etti.
Bu nedenle; Kürt meselesinde Türkiye’nin dâhilinde tehlike vardır. Zira bu durum, Türkiye devleti İslam’a dayanmayıp ABD’ye tabi olmaktan, onun baskısı ve emirlerine boyun eğmekten kaynaklanıyor. Ve zannediyor ki şeytan olan Amerika’yı memnun edecek ve onun şerrinden korunacaktır. Oysa ABD Türkiye’yi sonuna kadar kullanacak ve ona karşı Kürt meselesini elinde hep bir koz olarak kullanacaktır. Eğer ABD’nin Türkiye’ye ihtiyacı kalmazsa onu bölücü Kürt gruplarıyla çatışmayı bırakır ve ilerde tekrar onlar lehine taviz göstermek için baskı yapar.
ABD’ye bağlı olan ajan Kürt grupları protesto ederek YPG’nin temsilcisi Redur Halil 24.8.2016’da “Türkiye’nin askeri müdahalesini Suriye’nin içişlerine bir müdahale” olarak saydı, halbuki bu Türkiye’nin, İran ve Suriye rejimiyle anlaşmasıyla gerçekleşti.. “YPG’nin Fırat’ın doğusuna çekilmesiyle ilgili istekleri yerine getirmek mümkün değildir. Ancak ABD tarafından desteklenen SDG tarafından bu mümkündür. Işid ile savaşan Kürt grupları ise bu güçlerde baş rol oynuyor”. diyerek ekledi. YPG’nin sözcüsü kendi güçlerinin ABD’nin işaretine bağlı olduğunun farkındadır, hemen onun emirlerine boyun eğer. Zira bu Kürt gruplar kendilerini Amerika’ya bağladı, onun için birer maşa ve araç olmayı kabul ettiler ve böylece onun istediği şekilde kullanılır hala geldiler.
ABD “Kürt Meselesini” iyice kullanıyor, Türk rejimini kullandığı gibi milliyetçi Kürt grupları kullanıyor.. Şeytanın vaat ettiği şekilde onlara bağımsız Kürt varlığının kurulmasını vaat ediyor. Oysa ABD sadece kendi çıkarlarını düşünüyor. Bu nedenle bölgede kendi planlarını uygulamak için Türk, Kürt, Arap, İran ve diğer tarafları kullanıyor. İstediği zaman birbirleriyle çatıştırıyor ve istediği zaman onları bir çatı altında topluyor ve kendi sinsi planlarını uyguluyor. Birbirleriyle çekiştirip kendisinden olan bu tarafları Işid ve terör bahanesiyle İslam ile savaşmada kullanıyor.
Şüphesiz ki; Müslüman Kürt halkı Müslüman Türk halkı gibi İslam’la izzetli oldu, İslam için mücadele edip ve hırs gösteriyor. İslam’a hizmet etmek ve onun sancağını taşımak İslam diyarlarını savunmada büyük rol oynadı. Batılı haçlıları kahreden ve yenen kahraman Selahaddini Eyyubi’yle gurur duysunlar, İslam sistemini ve Hilafeti yıkan tağut Mustafa Kemal karşısında duran, direnen, taviz göstermeyen ve bu tağut eliyle şehit edilen Şeyh Sait ile de gurur duysunlar. Bu tağut Arapça ve İslam öğrenimini yasaklayınca Kürtlerden öğretmenler çıkıp Anadolu’da bunları Müslümanlara gizlice öğretmeye başladılar. Buralarda Arapçayı öğretmek ve İslam’a bağlanma konusunda büyük katkıları oldu.
Fakat bu Müslüman halka milliyetçi örgütler, komünizm veya laiklik veyahut solculuğu benimseyen şerli kimseler musallat oldular. Bunlar diğerleriyle savaşmadan önce kendi Müslüman halklarıyla ve İslam’la savaşmaya başladılar. Laikliği benimseyen bu anormal azınlık gruplar ezici çoğunluğu teşkil eden Müslüman Kürt halkına tahakküm etmeye ve halkın geleceğiyle oynamaya başladılar. Amerika, Britanya ve Fransa başta olmak üzere sömürgeci kafir devletler tarafından desteklendiler.
İslam’la savaşıp laikliği benimseyen ve İslam düşmanı olan sömürgeci güçlerden desteklenen bu şerli azgın ve azınlığı teşkil eden gruplar, ezici çoğunluğu teşkil eden Müslüman Kürt halkı tarafından reddedildiği, kötü işlerinden ve vahşi cinayetlerinden ve azgınlığından dolayı nefret edildiğini idrak ediyoruz. İslam’la izzetlenen ve müşerref olan Kürt halkı bu şerli, azgın ve azınlığı teşkil eden grupları düşüreceği ve diyarlardan onlardan temizleyeceğinden eminiz. Zira bu halk temiz kalpli, cesur ve yardıma koşan bir halktır. Ajanları düşürmek, sömürgecileri kovmak, İslam’a ve Müslümanlara yardım etmek için yakında aslan gibi fırlayacaktır. Onda hayır vardır, hayırlı bir halktır. Zira hayırlı ümmetin bir parçasıdır, kendisine bu husus kâfidir, bununla gurur duysunlar.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Esad Mansur