Perşembe, 19 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/21
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

(Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Âlim Ata İbn Halil Ebu Raşta Tarafından Facebook Sayfası Takipçilerinin “Fıkhî” Sorularına Verilen Cevaplar Silsilesi)

Soru-Cevap

Beşerî Rejimlerin Altında Şerî Ukubatlar

M Dalih Akbar Sembiring’a

Soru:

Esselamu Aleykum. Kişinin idam cezasını talep etmesi için Hilafet’in yeniden kurulmasını mı beklemesi gerekiyor? Diyelim ki bir kişi, Laik bir devletin altında yaşıyor ve şerî hükümlere göre idamla cezalandırılması gereken bir günah işliyor. Şayet kendisine cezanın uygulanmasını talep etmesi halinde, örneğin güvenilir olan kişilerden üzerine hükmün tatbik edilmesini talep etmesine şerî olarak itibar edilir mi?   

Cevap:

Ve Aleykumselam ve Rahmetullahi ve Berekâtuh.

Sorunuzdan günahtan ve ahiretteki cezadan kurtulmaya hırs gösterdiğin açıktır ve sen, dünyada cezalandırıldığında çok büyük ve şiddetli olan ahiret cezasının düşeceğini düşünüyorsun. Bu nedenle üzerine cezayı uygulamak için kendisine başvurabilecek bir merci var mı diye soruyorsun… Ancak ey kardeşim, senin için açıklığa kavuşması gereken bazı hususlar vardır:   

1- Kıyamet gününde günaha kefaret olan dünyevi cezanın, beşeri kanunlarla değil de İslam Devleti’ndeki, yani Allah’ın şeriatı ile hükmeden bir devletteki şerî cezanın olması şarttır. Buna dair delillerden birisi, Müslim’in Ubade İbn Sâmit’in şöyle dediğini tahriç ettiği şu hadistir: تُبَايِعُونِي عَلَى أَنْ لَا تُشْرِكُوا بِاللهِ شَيْئًا، وَلَا تَزْنُوا، وَلَا تَسْرِقُوا، وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللهُ إِلَّا بِالْحَقِّ، فَمَنْ وَفَى مِنْكُمْ فَأَجْرُهُ عَلَى اللهِ، وَمَنْ أَصَابَ شَيْئًا مِنْ ذَلِكَ فَعُوقِبَ بِهِ فَهُوَ كَفَّارَةٌ لَهُ، وَمَنْ أَصَابَ شَيْئًا مِنْ ذَلِكَ فَسَتَرَهُ اللهُ عَلَيْهِ، فَأَمْرُهُ إِلَى اللهِ، إِنْ شَاءَ عَفَا عَنْهُ، وَإِنْ شَاءَ عَذَّبَهُAllah’a hiçbir şeyi ortak koşmayacağınıza, zina yapmayacağınıza, hırsızlık etmeyeceğinize, Allah’ın haram kıldığı nefsi haksız yere öldürmeyeceğinize dair bana biat ediyorsunuz. Şimdi sizden her kim sözünde durursa onun ecri Allah’a aittir. Kim bunlardan birini yapar da o sebeple cezalandırılırsa bu da onun için kefaret olur. Ve kim bunlardan bir şey yapar da Allah onun üzerini örterse onun işi de Allah'a kalmıştır. Dilerse kendisini affeder, dilerse azap eder.” Hadis, dünyada cezalandırılan kişinin cezasının, kıyamet gününde onun için kefaret olacağını açıklamaktadır. Dolayısıyla ahirette bu günahtan dolayı azap görmeyecektir. Aynı şekilde hadisten açığa çıkmaktadır ki; kefaret olan ceza, İslam ile yöneten bir Halife’ye biatın edildiği İslam Devleti’ndeki cezadır. Zira Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in hadisi, şu sözle başlamaktadır: “Bana biat ediyorsunuz… Şimdi sizden her kim sözünde durursa onun ecri Allah’a aittir. Kim bunlardan birini yapar da o sebeple cezalandırılırsa bu da onun için kefaret olur.” Dolayısıyla kefaret olan ceza, biatın, yani İslam ile yöneten bir yöneticiye biatın olmasına bağlanmıştır. Buna göre ahirette günaha kefaret olan dünyadaki cezası, İslam ile hükmeden devletin (uyguladığı) cezadır.  

2- Bu nedenle bazı Müslümanlar bir günah işlediklerinde, dünyanın cezasından çok daha şiddetli olan ahiretin cezası düşsün diye kendilerine cezayı uygulaması için Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e geliyorlardı. Müslim Sahih’inde Süleyman İbn Bürayde’den, o da babasından şöyle dediğini tahric etmiştir: Mâiz İbn Malik Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e gelerek şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasulü beni temizle. (Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle dedi: وَيْحَكَ، ارْجِعْ فَاسْتَغْفِرِ اللهَ وَتُبْ إِلَيْهِGeri dön (git) ve Allah’tan mağfiret dileyip O’na tövbe et.” (Mâiz), çok uzaklaşmadan geri döndü, sonra geldi ve şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasulü beni temizle. Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dedi: وَيْحَكَ، ارْجِعْ فَاسْتَغْفِرِ اللهَ وَتُبْ إِلَيْهِGeri dön (git) ve Allah’tan mağfiret dileyip O’na tövbe et.” (Mâiz), çok uzaklaşmadan geri döndü, sonra geldi ve şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasulü beni temizle. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e, aynı şekilde dördüncü kez gelince Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dedi: فِيمَ أُطَهِّرُكَ؟ “Seni neyden temizleyeyim?” (Mâiz) dedi ki: Zinadan. Bunun üzerine Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem (oradakilere) şöyle sordu: أَبِهِ جُنُونٌ؟Bunda delilik var mı?” Onun deli olmadığı haber verildi. (Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle dedi: أَشَرِبَ خَمْرًا؟İçki içmiş olabilir mi?” Bunun üzerine adamın biri kalkıp onun ağzını kokladı, ancak içki kokusu bulamadı. Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dedi: أَزَنَيْتَ؟Sen zina mı ettin?” (Mâiz), evet dedi. Bunun üzerine onun recmedilmesini emretti… Sonra onlar otururlarken Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem geldi, selam verdi, oturdu ve şöyle dedi: اسْتَغْفِرُوا لِمَاعِزِ بْنِ مَالِكٍMaiz İbn Malik için bağışlanma dileyin.” Oradakiler şöyle dediler: Allah Maiz İbn Malik’i bağışlasın. Ardından Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dedi: لَقَدْ تَابَ تَوْبَةً لَوْ قُسِمَتْ بَيْنَ أُمَّةٍ لَوَسِعَتْهُمْ “(Mâiz) öyle bir tövbe etti ki, bu tövbe bir ümmet arasında paylaştırılırsa onlara yeterdi.”    

Burada görüldüğü gibi bu samimi mümin, dünyada üzerine had (cezasını) uygulatarak ahiretin azabından kurtulmak istemiştir. Bu nedenle onun, üzerine had (cezasını) uygulaması için Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e başvurarak yapmış olduğu şey, ahiretin şiddetli azabından kurtulmak içindir. Dolayısıyla onun bu amelini, Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem samimi ve nasuh bir tövbe olarak kabul etmiştir. Zira Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle demiştir: لَقَدْ تَابَ تَوْبَةً لَوْ قُسِمَتْ بَيْنَ أُمَّةٍ لَوَسِعَتْهُمْ “(Mâiz) öyle bir tövbe etti ki, bu tövbe bir ümmet arasında paylaştırılırsa onlara yeterdi.” Belki de sen bu hadisi okudun ve bunun gibi yapmak ve yüksek bir dereceye ulaşmak istedin. Ancak burada açık bir fark vardır. Zira o adam, kendisine haddin (uygulanması) için Müslüman bir yöneticiye gitmiştir. İslam ülkelerindeki şu an mevcut olan beşerî (kanunların olduğu) ülkelere gelince; onların cezalandırmaları, günaha kefaret olmaz. Çünkü bu, başta (1 nolu maddede) bahsetmiş olduğumuz şartlara uygun düşmemektedir.  

3- Bu nedenle senin, sana cezayı uygulamaları için İslam beldelerindeki mevcut ülkelere veya herhangi bir cemaate ya da sana cezayı uygulaması için bir kuruma gitmen caiz değildir. Çünkü onlar, İslam ile hükmeden İslam Devleti değillerdir ve cezaları da şerî değildir. Bu yüzden ahiret gününde günahına kefaret olmaz… Dolayısıyla senin, günahtan ve uhrevi cezadan kurtulman için yapman gereken şunlardır:

- Allah Subhanehu ve Teala’ya nasuh bir şekilde (içtenlikle) tövbe etmen ve Subhanehu’dan günahını örtmesini dilemendir… Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَصُوحًا عَسَى رَبُّكُمْ أَنْ يُكَفِّرَ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْEy iman edenler! Allah’a içtenlikle tövbe edin. Umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter.” [Tahrim 8]

- Salih amelleri çoğaltmandır… Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَأَقِمِ الصَّلَاةَ طَرَفَيِ النَّهَارِ وَزُلَفًا مِنَ اللَّيْلِ إِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّيِّئَاتِ ذَلِكَ ذِكْرَى لِلذَّاكِرِينَGündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır.” [Hud 114] Salih amellerin başı ise, günah işleyenlere cezaları uygulayacak ve böylece onları günahtan ve uhrevi cezadan kurtaracak olan İslami Hilafet’i kurmak için çalışmandır

Hakeza İslam ile hükmeden bir yönetici “Halife” olmadığında, onu ortaya çıkarmak için her türlü çabayı göstermeleri Müslümanların üzerine vaciptir. Zira herhangi bir farz gibi Halife’nin varlığı farzdır. Nitekim âlemlerin Rabbinin farz kılmış olduğu hadleri uygulayacak olan odur. Zira bir vacibin ancak kendisi ile tamamlandığı şey de vaciptir. Özellikle de hadlerin uygulanması, ümmetin ıslahı ve işlerinin istikameti için azim bir farzdır. İbn Mâce Süneni’nde, Ebi Hureyra’nın şöyle dediğini tahric etmiştir: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: حَدٌّ يُعْمَلُ بِهِ فِي الأَرْضِ خَيْرٌ لأَهْلِ الأَرْضِ مِنْ أَنْ يُمْطَرُوا أَرْبَعِينَ صَبَاحًا“Yeryüzünde uygulanan bir had, dünya insanları için kırk gün yağmur yağmasından daha hayırlıdır.”      

Umarım mesele sorun soran kişi için açıklığa kavuşmuş ve Laik bir devletin altındaki bir şahıstan, kendisine hadler gibi şerî cezaları uygulaması için talepte bulunmasının sahih olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu ceza, güvenilir kişiler tarafından uygulansa da fark etmez… Dolayısıyla bu, günaha kefaret olmaz. Çünkü günaha kefaret olan cezanın, yukarıda açıkladığımız gibi İslam ile hükmeden İslam Devleti’nin (uyguladığı) şerî ceza olması gerekir.  

Kardeşiniz H. 8 Şevval 1438
Ata İbn Halil Ebu Raşta M. 2 Temmuz 2017

 

Cevaba, emirin aşağıdaki web sitesinden bağlanabilirsiniz:

http://archive.hizb-ut-tahrir.info/arabic/index.php/HTAmeer/QAsingle/3813/

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER