- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
(Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Âlim Ata İbn Halil Ebu Raşta Tarafından Facebook Sayfası Takipçilerinin “Fıkhî” Sorularına Verilen Cevaplar Silsilesi)
Soru-Cevap
“Ben Kâfirler Arasında Kırk Gün Yaşayan Kimseden Uzağım” Hadisin Sıhhati
Race El-Eşheb’e
Soru:
Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekâtuh.
“Ben kâfirler arasında kırk gün yaşayan kimseden uzağım” hadisinin sıhhati nedir? Ülkesinin kendisine aynı maaşı vermemesi veya işin olmaması nedeniyle kâfir bir ülkede yaşayan kişi hakkındaki şerî hüküm nedir? Okumak amacıyla kâfir bir ülkede yaşayan kişi hakkındaki şerî hüküm nedir? Allah sizi hayırla mükâfatlandırsın.
Cevap:
Ebu Davud’un Sünen’inde tahric ettiği hadis şöyledir: Bize Hünad İbn es-Sariyye rivayet etti, bize Ebu Muaviye İslamil’den, o da Kays’dan, o da Cerir İbn Abdullah’tan şöyle dediğini rivayet etti: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem Has’am kabilesine (baskın yapmak üzere) bir seriyye gönderdi. O kabileden bazı kimseler (Müslümanların saldırısından kurtulmak için) secde ederek korunma yoluna başvurdular. Bu (durum) onları öldürmeyi (daha da) hızlandırdı. (Cerir İbn Abdullah rivayetine devam ederek) dedi ki: Durum Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e ulaşınca onlar için yarım diyet (ödenmesini) emretti ve şöyle buyurdu: أَنَا بَرِيءٌ مِنْ كُلِّ مُسْلِمٍ يُقِيمُ بَيْنَ أَظْهُرِ الْمُشْرِكِينَ. قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ لِمَ؟ قَالَ: لَا تَرَاءَى نَارَاهُمَا “Ben müşriklerin arasında ikamet eden her Müslümandan beriyim." Dediler ki: "Niçin ey Allah'ın Rasulü?" Buyurdu ki: "Onların ateşleri birbirine görünmemelidir.”
Hadisten kastedilen anlamın açıklığa kavuşması için aşağıdaki hususları zikredelim:
1- Anayasa Mukaddimesi’nin birinci bölümündeki 189. maddenin şerhinde şöyle geçmektedir:
[… Dâr-ul küfre ait hükümler olup dâr-ul İslam'la ilgili hükümlerinden tamamen farklıdır. Zira onun, yani dâr-ul küfrün kendisine has hükümleri vardır:
Eğer dâr-ul küfürde yaşayan bir Müslüman, dininin şiarlarını izhar edemiyorsa dininin şiarlarını izhar edebileceği başka bir dâr-ul küfre intikal etmelidir. Bunun delili Allahu Teala’nın şu kavlidir: إِنَّ الَّذِينَ تَوَفَّاهُمُ الْمَلائِكَةُ ظَالِمِي أَنفُسِهِمْ قَالُوا فِيمَ كُنتُمْ قَالُوا كُنَّا مُسْتَضْعَفِينَ فِي الأَرْضِ قَالُوا أَلَمْ تَكُنْ أَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُوا فِيهَا فَأُوْلَئِكَ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَسَاءَتْ مَصِيراً“Kendilerine zulmeden kimselere melekler, canlarını alırken: "Ne işte” idiniz!" dediler. Bunlar: "Biz yeryüzünde çaresizdik" diye cevap verdiler. Melekler de: "Allah'ın yeri geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" dediler. İşte onların barınağı cehennemdir; orası ne kötü bir gidiş yeridir.” [Nisa 97]
Bu ise bugün olduğu gibi dâr-ul İslam'ın olmaması halindedir. Fakat dâr-ul İslam varsa dâr-ul küfürden dâr-ul İslam'a hicret hükümleri aşağıdaki şekilde olur:
1- Bir kimse hicret etmeye muktedir olup bulunduğu beldede dinini izhar edemiyor ve kendisinden istenen İslam hükümlerini yerine getiremiyorsa bu durumda bu kimsenin dâr-ul İslam'a hicret etmesi farzdır ve dâr-ul harpte, yani dâr-ul küfürde ikamet etmesi haramdır. Bilakis dâr-ul İslam'a hicret etmesi vaciptir. Bunun delili bir önceki ayettir: إِنَّ الَّذِينَ تَوَفَّاهُمُ الْمَلائِكَةُ ظَالِمِي أَنفُسِهِمْ قَالُوا فِيمَ كُنتُمْ قَالُوا كُنَّا مُسْتَضْعَفِينَ فِي الأَرْضِ قَالُوا أَلَمْ تَكُنْ أَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُوا فِيهَا فَأُوْلَئِكَ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَسَاءَتْ مَصِيراً“Kendilerine zulmeden kimselere melekler, canlarını alırken: "Ne işte” idiniz!" dediler. Bunlar: "Biz yeryüzünde çaresizdik" diye cevap verdiler. Melekler de: "Allah'ın yeri geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" dediler. İşte onların barınağı cehennemdir; orası ne kötü bir gidiş yeridir.” [Nisa 97]Bu ayet, burada da delil getirmeye uygundur. Yine Tirmizi'nin Cabir kanalıyla Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in şöyle buyurduğunu rivayet etmesi de buna delalet etmektedir:أَنَا بَرِيءٌ مِنْ كُلِّ مُسْلِمٍ يُقِيمُ بَيْنَ أَظْهُرِ الْمُشْرِكِينَ، قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ، وَلِمَ؟ قَالَ: لا تَرَايَا نَارَاهُمَ “Ben müşriklerin arasında ikamet eden her Müslümandan beriyim." Dediler ki: "Niçin ey Allah'ın Rasulü?" Buyurdu ki: "Onların ateşleri birbirine görünmemelidir.” Ebî Davud'un rivayetinde ise şöyle geçmektedir: قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ، لِمَ؟ قَالَ: لا تَرَاءَى نَارَاهُمَا “Dediler ki: "Niçin ey Allah'ın Rasulü?" Buyurdu ki: "O ikisinin ateşleri birbirine görünmemelidir.”Bu hadisin bir benzerini de en-Nesâi, rivayet etti. Hadiste geçen [لا تَرَايَا نَارَاهُمَ] “Onların ateşleri birbirine görünmemelidir" ifadesinin manası, onların Müslümanın ateşini göreceği ve Müslümanın da onların ateşini göreceği bir yerde demektir… Bu da onların dârında yaşanmamasına dair bir kinayedir…
2- Bir kimse hicret etmeye muktedir olmasına rağmen kendi beldesinde dinini izhar edebiliyor ve kendisinden talep edilen şeri hükümleri yerine getirebiliyorsa bu durumda hicret farz değil mendup olur... Bunun delili şudur ki Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], fetihten önce dâr-ul küfür iken Mekke'den hicret etmek istiyordu ve bu hususta sarih ayetler gelmiştir. Bu ayetlerden biri Allahu Teala’nın şu kavlidir: إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ يَرْجُونَ رَحْمَةَ اللَّهِ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ “İman edenler ve hicret edip Allah yolunda cihat edenler var ya, işte onlar, Allah’ın rahmetini umabilirler. Allah, Gafurdur, Rahimdir.” [Bakara 218] Ve Subhanehu’nun şu kavlidir: ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَهَاجَرُواْ وَجَٰهَدُواْ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ بِأَمْوَٰلِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ أَعْظَمُ دَرَجَةً عِندَ ٱللَّهِ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْفَآئِزُونَ “İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihat edenler, derece bakımından Allah katında daha üstündürler. Kurtuluşa erenler de işte onlardır.” [Tevbe 20]Bu ayetlerin hepsi, hicretin talep edilmesi hususunda sarihtir. Hicretin farz olmamasına gelince; çünkü Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], Müslümanlardan bazılarının Mekke'de kalmasını ikrar etmiştir. Zira rivayet edildiği üzere Nuîm en-Nehhâm, hicret etmek isteyince kavmi Benu Adîy kendisine gelerek ona şöyle dediler: "Bizim yanımızda kal ve yine dinin üzerine ol. Eziyet etmek isteyenlere karşı biz seni koruruz. Yeter ki bizi daha önce gözettiğin gibi gözet. O da Beni Adîy'nin yetimlerini ve dullarını gözetirdi. Bu yüzden bir süre hicretten geri kaldı daha sonra hicret ettiğinde Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] ona şöyle dedi: قَوْمُكَ كَانُوا خَيْراً لَكَ مِنْ قَوْمِي لِي، قَوْمِي أَخْرَجُونِي وَأَرَادُوا قَتْلِي، وَقَوْمُكَ حَفِظُوكَ وَمَنَعُوكَ “Senin kavmin sana karşı benim kavmimden daha hayırlı çıktı. Benim kavmim beni çıkarıp öldürmek isterken senin kavmin seni korudu ve kolladı.” [İbn-u Hacer, el-İsabe'de zikretti.]
3- Gerek hastalık gerek kalmaya zorlama gerekse kadın, çocuk ve benzerleri gibi zayıf olmaları nedeniyle hicret etmekten aciz olması sebebiyle hicret etmeye muktedir olamayan kimseye gelince; Allah, onu bundan muaf tutmuş ve ondan bunu talep etmemiştir. Bunun delili ise Allahu Teala’nın şu kavlidir: إِلَّا ٱلْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ ٱلرِّجَالِ وَٱلنِّسَآءِ وَٱلْوِلْدَٰنِ لَا يَسْتَطِيعُونَ حِيلَةً وَلَا يَهْتَدُونَ سَبِيلاً “Erkekler, kadınlar ve çocuklardan (gerçekten) aciz olup hiçbir çareye gücü yetmeyenler, hiç bir yol bulamayanlar müstesnadır.” [Nisa 98]
4- Kendi beldesinde dinini izhar etmeye ve talep edilen şeri hükümleri yerine getirmeye muktedir olmakla birlikte aynı zamanda ikamet ettiği dâr-ul küfrü dâr-ul İslam'a dönüştürme gücüne sahip olan kimseye gelince; ister bu güce bizzat kendisi ister kendi beldesindeki Müslümanlarla kitleleşmesi ister kendi ülkesi dışındaki Müslümanlarla yardımlaşması ister İslam Devleti ile yardımlaşması isterse herhangi meşru bir vesile sayesinde sahip olsun bu kimsenin bu durumda dâr-ul küfürden dâr-ul İslam'a hicret etmesi haramdır. Zira dâr-ul küfrü dâr-ul İslam'a dönüştürmek için çalışması vaciptir ve bu durumda hicret etmesi haramdır. Bunun delili, kendi beldesini dâr-ul İslam'a ilhak etmek için çalışmasının büyük bir farz olmasıdır. Bunu eda etmeye muktedir olduğu halde yerine getirmeyip ilhak çalışmasını terk eder ve hicret ederse herhangi bir farzı terk etmiş gibi günahkâr olur.
Binaenaleyh dâr-ul İslam varken hicret etmesi vacip olan bir kimsenin dâr-ul küfürde ikamet etmesi haramdır…]
Sonuç olarak mezkur hadis dâr-ul İslam’ın varlığı durumunda olup yukarıda açıklanan şartlara göre dâr-ul küfürden dâr-ul İslam'a hicret etmek gerekir. Ama bugün olduğu gibi şayet dâr-ul İslam (Hilafet) yoksa ve kişi de namaz, oruç ve benzerleri gibi dininin şiarlarını yerine getirebiliyorsa, onun oradan ayrılması gerekmez. Ama eğer dininin şiarlarını yerine getiremiyorsa, oradan dininin şiarlarını yerine getirebileceği başka bir dâr-ul küfre gitmesi gerekir.
Kardeşiniz Ata İbn Halil Ebu Raşta |
H. 27 Saferu’l Hayr 1444 M. 23/09/2022 |
Cevaba, Emir’in (Allah onu korusun) web sitesinden bağlanabilirsiniz:
https://archive.hizb-ut-tahrir.info/arabic/index.php/HTAmeer/QAsingle/4285/